Lacivert Yazı İşleri: BURASI ÇOK ÖNEMLİ: TÜRKİYE’NİN ENERJİ YOLCULUĞU

BURASI ÇOK ÖNEMLİ: TÜRKİYE’NİN ENERJİ YOLCULUĞU
Giriş Tarihi: 22.5.2023 11:10 Son Güncelleme: 22.5.2023 11:19
Türkiye enerjide, özellikle petrol ve doğalgazda hep dışarıya bağımlı oldu. Kendi toprakları ya da karasularındaki enerji kaynaklarını değerlendirme konusunda ise dışarıya karşı genellikle “uslu çocuk” olmanın ötesine geçemedi. Ancak 2000’li yıllardan sonra ciddi kırpırdanmalar içine girdik ve özellikle son yıllarda bir şeyler değişmeye başladı. Artık bölgesinde etkinleşen, kara ve denizde hakkını başkalarına kaptırmaya istekli görünmeyen, kaynaklarını çıkaran ve işleten, petrol bulan, doğalgaz kaynakları keşfeden, rüzgâr-güneş-su gibi yenilenebilir kaynaklarda ciddi atılımlar gerçekleştiren, sürdürülebilir enerji teknolojileri üretmeye başlayan bir ülkeye dönüştü Türkiye. Üstelik tüm bunları yerli ve milli imkânlarla yapıyordu. Artık enerjide milli bir başkaldırış, milli bir meydan okuma, tam bağımsız politikalar ve somut bir hak arayışı vardı. Türkiye’nin enerji yolculuğunda yaşanan bu kırılmanın kodlarını en iyi şekilde okumak ve bugün yaşanan keşif ve gelişmelerin tohumlarının nasıl atıldığını görmek için 2015-2020 yılları arasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yapan Berat Albayrak’ın o günleri ve icraatlarını anlattığı Burası Çok Önemli kitabı önemli ipuçları sunuyor. İşte Albayrak’ın kitabından alıntılarla Türkiye’nin son dönemlerdeki enerji atılımları ve altında yatanlar.

ENERJİDEN EKONOMİYE TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE VİZYONU

"Önümüzdeki 20 yıllık süreçte bütün bu eski dünya düzeninin ve sınırlarının değişeceği, güç dengelerinin ciddi anlamda batıdan doğuya kayacağı yeni bir döneme giriyoruz. Bu süreçten en kazançlı çıkacak ülkeler, buna en hazır, gelişmeleri en doğru okuyan, ulusal birliğini en güçlü şekilde sağlayan ülkeler olacak. Biz de bu kitapta ülkemizin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı için attığımız adımları, ektiğimiz tohumları özetlemeye çalıştık. Bunların bir kısmı hayata geçti, diğer bir kısmı hayata geçmeye yeni başladı ve bir kısmı da yakın gelecekte uygun koşulların oluşması ile devreye girecek. (…) Enerji bağımsızlığı için atılan adımların, yapılan yatırımların, yerli ve yenilenebilir kaynak dönüşümünün tamamlanmasıyla artık Türkiye'nin yakın gelecekte enerji ve ekonomi alanında birinci lige yükselebileceğini görebiliyoruz. (…) Enerji yıllık ortalama 50 milyar dolar ithalat rakamıyla bugün için cari dengede en büyük yükü oluştururken, Türkiye 2030 yılından önce gaz ihraç eden ülkelerin arasına girecek."

ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI YOLUNDA…

"AK Parti hükûmetleri döneminde enerji alanında ülkemizin büyük kazanımları oldu. 2002'den sonra ülkemizin elektrik üretim kurulu gücü 2,5 kat artmıştı. Elektrik kesintileriyle, devletin hantal yapısı sebebiyle aksayan hizmetlerle, bitmeyen projelerle ve dahi uluslararası düzeye taşınan skandallarla anılan enerji meselesi AK Parti iktidarlarının hizmet anlayışıyla gözle görülür bir canlılığa kavuşmuştu. Bu zaviyeden baktığımızda önümüzdeki manzara enerjide altyapı ve üretim ihtiyacını karşılamanın çok ötesinde, küresel sınamalara rahatlıkla yanıt verebilecek, gerektiğinde enerji kartını oynayabilecek bir boyuta geçmemizin zaruretini ortaya koyuyordu. (…) Özellikle üretim ve dağıtım alanında başlayan serbestleşme sayesinde elektrik üretiminde rekabetçi bir sektör oluşmuştu. Ancak doğalgazda ve madende tamamen dışa bağımlıydık. Elektrik üretiminde kullandığımız doğalgazı ithal ediyor olmamız arz güvenliğimizi tehlikeye atıyordu. İlaveten hidrokarbon aramacılığında yabancı şirketlerin belirlediği
oyun kuralları geçerliydi. Bu durum kapasite ve imkân kullanımında bizi dezavantajlı hale getiriyordu. Kendi potansiyelimizi açığa çıkarma konusunda özgüven eksikliğimiz vardı. Adeta üzerimize atılan ölü toprağı bizi sert bir kabuğun içerisine hapsetmişti."

EN BÜYÜK MEYDAN OKUMA ALANI: ENERJİ

"Enerji ve madende dışa bağımlı iseniz, her zaman zafiyet gösterme riski ile karşı karşıyasınız demektir. Öyle ki, dışa bağımlı olsanız dahi, bu bağımlılığı yönetmeniz lazım. Bağımlılık kaderiniz olsa bile, zafiyeti minimuma indirecek bir oyun planınızın olması gerekir. (…) Enerji ve maden alanındaki tüm oyunu bu şekilde okuduk. Buraya kadar kısaca bahsettiğim, enerji ve maden alanında ülkemiz için risk unsuru oluşturabilecek sorunların ortadan kaldı-rılması, ülkemizin sürdürülebilir büyümesine katkı sağlanması ve vatandaşımızın yaşam kalitesinin artırılması, cari açık meselesinin ortadan kaldırılması, hayal gibi görünen hedeflerin elde edilebilmesi için oluşturduğumuz tüm stratejileri, projeleri ve hedefleri "Milli Enerji ve Maden Politikası" adı altında bir çerçeveye, bir temel politika setine dönüştürdük. Bunu da, "Milli Enerji ve Maden Strateji Belgesi - Yeşil Kitap" ile Türkiye'nin en büyük meydan okuma cevabı olarak takip edilebilir, uygulanabilir, uzun vadeli bir yol haritasına dönüştürdük."

KAYNAKLARDA DIŞA BAĞIMLILIĞI AZALTMAK

"Hidrokarbon kaynaklarda dışa bağımlılığı azaltmak çoğu ülke için temel hedeftir. (…) Biz hidrokarbon alanında değil, enerjinin tüm alanlarında ülkemizin tecrübelerini, potansiyelini bir potada eriterek işe başladık. Arzu ettiğimiz "farklı" sonuca ulaşmak için "farklı" bir yol haritası inşa ettik. Enerji ve maden politikamızı üç temel hedef üzerine oturttuk: 1) Enerji arz güvenliği 2) Enerji ve doğal kaynaklarda öngörülebilir piyasalar 3) Yerlileştirme (…) Enerji arz güvenliği başlığı altındaki temel hedeflerimizi; enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, ülkemizin kaynaklarının optimum ve rasyonel kullanımı ile kesintisiz ve düşük maliyetli enerji arzı oluşturmuştur."

DOĞALGAZ ARZ GÜVENLİĞİ

"Doğalgazda arz güvenliği için bütüncül bir bakış açısı ile gerekli planlamaları yaptık. Bu kapsamda tüm doğalgaz sistemi altyapısını alternatif senaryolar ışığında gözden geçirip yatırım planlarını oluşturduk. Yeni yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma üniteleri (FSRU), sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tesisleri ve yeraltı depolama tesisleri ile bu alandaki politikalarımızın ana omurgasını belirledik. Bu bağlamda doğalgaz depolama kapasitesini toplam tüketimin %20'sine çıkarmayı hedefledik. Bu da ortalama 50 milyar metreküp tüketim için asgari 10 milyar metreküplük bir depolama kapasitesine ulaşmak demek oluyordu. (…) Enerjide milli bir başkaldırış, milli bir meydan okuma ile yola çıktık. Arz güvenliğindeki temel yaklaşımımızı böyle özetleyebilirim. (…) Milli enerji ve maden politikamızın diğer bir temel unsuru ise enerji ve doğal kaynaklarda öngörülebilir piyasaların oluşturulması ve geliştirilmesi oldu."

MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGEMİZE SAHİP ÇIKACAK ADIMLAR

"Göreve geldiğimizde, kara sahası üzerinde maden ve hidrokarbon arama üretim çalışmalarında tecrübeye sahip bir konumdaydık. Ancak, hiçbir tecrübeye sahip olmadığımız önemli bir alan vardı; o da denizlerde bu faaliyetlerin yapılması. (…) Meseleyi bambaşka bir boyuttan ele almamız gerektiğine inandık ve bu çerçevede adımlar attık. (…) Bir tarafta Türkiye'nin ruhsatlandırdığı alanlarda Türkiye'ye hizmet vermeye yanaşmayan uluslararası şirketler, diğer tarafta çoktan keşifleri yapmış, hatta Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesini de ihlal ederek çalışmalar yürüten ülkeler vardı. Bunu dikkate alarak kendi münhasır ekonomik bölgemize sahip çıkacak adımları atmamız, yapacağımız arama üretim faaliyetleri ile ülkemiz
ekonomisine katkıda bulunmamız ve cari açığı azaltacak faaliyetleri gerçekleştirmemiz elzemdi. (…) Meselenin bir iddia ortaya koymak, kendi hakkını savunmak gibi çok değerli taraflarının yanında daha da önemli bir yanı vardı: Kendi göbeğini kendin kesmek."

İLK ENGELLEME GİRİŞİMİ İÇERİDEN GELDİ

"Önceki dönemlerden edinilen tecrübeler, bu işi kendi arama ve üretim gemilerimizle ve kendi insan kaynağımızla yapmamızı zaruri kılıyordu. Bu nedenle öncelikle kendi arama ve sondaj gemilerimizi edinmek için yola koyulduk. (…) Ancak ilk engelleme girişimini içeride yaşadık. (…) Türkiye'nin kendi gemilerini alacağını, kendi gemileri ile bu faaliyetleri yürüteceğini, gerektiğinde deniz kuvvetlerimizin de güvenlik için refakat edeceğini, kim ne derse desin Mavi Vatan'dan asla vazgeçmeyeceğimizi ifade ettik ve kesinlikle geri adım atmadık. (…) Gemilerin alınmasının ne kadar gerekli olduğunu biliyorduk, ancak bu gerçeği başkaları da biliyordu. Ekip arkadaşlarımız, planlama sürecinde "Ülkeyi böyle saçma masraflara sokamazsınız ve sonunda yargılanırsınız" diye bürokrasi tarafından tehdit dahi edildi ama bunların hiçbiri bizim kararlılığımızı engelleyemezdi, engelleyemedi de."

FATİH, KANUNİ VE YAVUZ: TÜRKİYE KENDİ GEMİLERİNE KAVUŞTU

"Vakit geçirmeksizin uygun teknik donanıma sahip gemileri tespit etmek için çalışmaları başlattık. Önceki dönemlerdeki fiyatlara göre döviz bazında yarı fiyatına hatta üçte bir fiyatına uygun gemileri ekibimizin sıkı ve hızlı çalışması ile tespit etme imkânımız oldu. (…) İlk gemimizi o günkü rayiçlerin çok çok altında 154 milyon dolara Norveç'ten satın aldık. 2017 yılının son günlerinde Norveç'ten yola çıkan gemi Kocaeli Dilovası'na geldi. Böylece, ülkemize ilk milli sondaj gemimizi (Fatih) kazandırdık. (…) Kendi gemilerimiz ve mühendislerimizle arama faaliyetlerini sürdürmenin, yerlileştirme çalışmalarımız sonucunda ekipman maliyetlerini düşürmenin neticesinde bugün Türkiye Petrolleri deniz sondaj maliyetini uluslararası ortalamanın onda biri düzeylere çekmeyi başarmıştır. (…) "Milli Enerji ve Maden Politikası" kapsamında hedef olarak koyduğumuz denizlerdeki arama ve sondaj faaliyetleri hedefimize ulaşmak için 2018 yılında ikinci gemimiz olan Yavuz gemisini ülkemize kazandırdık. (…) Oluşturduğumuz politikalar kapsamında 2020 yılında filoya katılan üçüncü gemi, Kanuni sondaj gemisi oldu."

PETROL ARAMA SEFERBERLİĞİ

"Derin sondajları ve petrol arama seferberliğini yalnızca denizlerde değil karada da başlattık. Önce, Şemdinli'den Cizre'ye, kuzeyde Van'dan Siirt'e kadar olan alandan uçakla gravite manyetik veri toplama işlemini ülkemizde ilk kez gerçekleştirdik. Dikkatinizi çekerim, bu daha önce yapılmamış bir çalışmaydı. Daha sonra, Hakkari Çukurca'da Irak sınırına 3 kilometre mesafede yani sınırın sıfır noktasında derin petrol sondajını başlattık. Bakan olduğum dönemde bizzat sondaj bölgesine gidip çalışmaları yerinde inceledim. İlk derin sondaj için 4 bin 450 metrelik bir hedef koyduk. Yıllardır bu bölgedeki yeraltı kaynakları ile ilgili hep konuşulur, efsaneler, hikâyeler üretilirken biz sahaya indik ve ülkemiz tarihinde bu bölgedeki ilk derin sondajı başlatmış olduk. O gün atılan tohumlar Türkiye Petrolleri A.O.'yu bugün günde 60 bin varil petrol üreten bir şirket haline getirdi. İnanıyorum ki karada da güzel keşifler yapacak ve çok yakında günlük 100 bin varili geçeceğiz."

GEMİLERLE GELEN ENERJİ KAYNAĞI KEŞİFLERİ

"Sismik ve sondaj gemilerimiz ile ortaya koyduğumuz bu irade sadece hidrokarbon aramacılığında bir iddia üretmek değildi. Başlattığımız hamleler ile "Mavi Vatan" söylemi ete kemiğe büründü. Fatih gemimizin Temmuz 2020'de, Tuna 1 kuyusunda başladığı sondaj çalışmaları bir ay sonra meyvesini verdi. 21 Ağustos 2020 Cuma günü 320 milyar metreküp doğalgaz keşfi yapıldığı müjdesini vatandaşlarımızla paylaştık. (…) Ekim ayında ise bu keşfe 85 milyar metreküp daha eklendi ve tespit edilen toplam rezerv 405 milyar metreküp seviyesine çıktı. (…) Çok daha büyük keşiflerin habercisi olan yeni bir doğalgaz keşfi Sakarya Gaz sahasında gerçekleşti. 135 milyar metreküplük yeni keşfimiz 4 Haziran 2021 tarihinde yapılan açıklama ile paylaşıldı. Toplam rezerv 540 milyar metreküpe ulaştı. Şu âna kadar bulunan toplam rezervin ekonomik değeri bugünkü gaz fiyatlarıyla 300 milyar doların üzerinde… Yalnız bu rezerv keşfi bile ülkemiz tarihinin hem stratejik hem de kârlılık anlamında en önemli yatırımına imza attığımızı gösteriyor. Sadece Karadeniz'deki bu sahanın potansiyeli bile yıllık gaz tüketimi ortalama 55 milyar metreküp olan Türkiye'nin, 2030 yılına kadar sadece mevcut ihtiyacını karşılamakla kalmayacak, ülkemizi gaz ihracatı yapabilecek bir noktaya taşıyacak. Bu da sahada trilyonlarca metreküplük bir rezervin olduğu ve bunun da ekonomik değerinin trilyon doları geçebileceği anlamına geliyor."

ENERJİ POLİTİKALARINDA YERLİLEŞTİRME VE YENİLENEBİLİR ENERJİ ATILIMI

"Ülkenin enerji arz güvenliğini muhakkak suretle garanti altına almak zorundaydık. (…) En hassas olduğumuz yaklaşımlardan biri planlama ve çalışmalarımızı ülkenin kalkınmasına, refahına, güvenliğine, geleceğine, istihdama, katma değerli üretime, dünya ile rekabet edebilme kapasitesine yaptığı katkıyı en yukarıda tutacak şekilde yapmaktı. Yenilenebilir enerji alanındaki yaklaşımımız bunun en güzel örneğidir. (…) Perspektif değişikliğine gittik ve yatırım açısından rekor sayılabilecek bir sürede, yüzde 75 oranına kadar yerli güneş paneli üretebilecek ve ihraç edebilecek bir kapasiteyi ülkemize kazandırdık. (…) İlk günden itibaren (sürdürülebilir enerji) alanında önemli ve iddialı hedefler belirledik. 2017 yılında yapılan yatırımların yüzde 65'i yenilenebilir kaynaklara dayalı tesislerdi. O yıl 4.334 MW'lık, 5 milyar doları bulan ek yenilenebilir enerji yatırımı ile ülkemiz, Avrupa'da Almanya'dan sonra ikinci sırada yer aldı. 2017 sonunda yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı tesislerin kurulu güce oranı yüzde 46 seviyesine ulaştı. Rüzgâr enerjisinde kurulu güç kapasitemizi 6 GW'ın üzerine çıkardık. (…) Göreve geldiğim ilk yıl içerisinde yaptığımız detaylı ve analitik talep, arz gelişimi ve şebeke analizleri sonunda yenilenebilir enerji için 10 yılda, ilave 10 bin MW güneş, 10 bin MW rüzgâr santrali kurulmasını hedefledik."

EZBER BOZAN PROJE: YEKA

Öyle bir proje, öyle bir ihale modeli yapalım ki, bu teknolojilerin önce ülkemize transfer olmasını, sonra burada yüksek yerlilik oranında üretilmesini, burada geliştirilmesini, Türk mühendislerin alanında dünya ile rekabet edebilecek seviyeye ulaşmasını ve "MADE in TÜRKİYE" damgalı en ileri yenilenebilir enerji teknolojilerini geliştirmelerini sağlayalım. Enerji teknolojisi ihraç eden ülke olalım. Akademide bu alanda yaptığım çalışmalardan beri, yenilenebilir enerji teknolojilerini üreten, geliştiren ülkeler sınıfına girmemiz gerektiğini savunuyor, bunu sağlayacak yol haritası üzerine
çalışıyordum. Önümüze bu fırsat gelince de ekibimizle oturduk ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) modelini geliştirdik. Karapınar YEKA projesi bu alanda yaptığımız en önemli projelerden biri oldu. İlk olması, yerlileştirme, yerli mühendis çalıştırma, Ar-Ge şartları ile enerji alanındaki ideallerimizi yansıtması açısından göz bebeğimiz bir projeydi. Büyüklüğü ve kendine has modeli ile yenilenebilir enerji alanında tarihi bir proje olarak literatüre geçti."

65 YILLIK RÜYA: NÜKLEER ENERJİ

"Türkiye'nin rahmetli Adnan Menderes ile 1956 yılında başlayan nükleer yolculuğu hep engellendi, ertelendi. Ciddi bir direnç ile karşılaştı. (…) Farklı
lobiler ne söylerse söylesin, Türkiye'nin nükleere sahip olması şarttır. Bakanlığım döneminde bu konuda hiç taviz vermeden projelerin önünü açtık ve çok şükür bugün Akkuyu'da yükselen inşaatı gururla izliyoruz. (…) Fransa bugün elektriğinin yüzde 80'ine yakınını nükleerden elde ediyor. Bunları göz ardı ederek, ülkemizi popülist söylemlerle, böylesine önemli bir teknolojide sadece izleyici konumuna düşüremeyiz. (…) Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesi 70'lerde gündeme gelmiş bir proje fakat birçok engel dolayısıyla askıda kalmış ve yapılamamıştı. (…) Nisan 2018'de iki ülke devlet başkanlarının katılımıyla Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin birinci güç ünitesinin temel atma töreni yapıldı. 65 yıllık rüya gerçeğe dönüştü. Santral 4.800 MW kurulu güç kapasitesinde olacak. Yılda 35 milyar kWh elektrik üretimi ile ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde 10'unu tek başına karşılayacak. Proje, 20 milyar dolarlık yatırım bedeli ile Cumhuriyet tarihimiz boyunca bugüne kadar gerçekleştirilmiş en büyük proje olacak. (…) Türkiye'nin elektrik arz güvenliğini teminat altına almak için 10 yıl içinde 2. ve 3. santralleri özellikle yerlileştirme ile birlikte devreye almak oldukça önemli olacak."

AVRUPA'NIN HÂLÂ İNANAMADIĞI PROJE: TANAP

"Türkiye'nin arz güvenliğini sağlayacak yatırımları, aynı zamanda bölgenin arz güvenliğine de katkı sağlayacak şekilde planladık. (…) TANAP bu planlamanın en güzel örneklerinden biridir. (…) Proje hem ülkemizin artan doğalgaz ihtiyacını karşılıyor hem de Azerbaycan'ın ulusal güvenliği ile beraber Avrupa'nın da arz güvenliğine katkı sağlıyor. (…) TANAP, Şah Deniz 2'den ve Hazar Denizi'nin kuzeyindeki diğer gaz yataklarından çıkan Azerbaycan gazının Avrupa'ya Güney Kafkasya Boru Hattı ve TAP ile birleşerek ulaştırılmasının yanında ilerleyen dönemlerde Türkmenistan, Irak ve Doğu Akdeniz gazının da Avrupa'ya ulaştırılmasında bir alternatif olabilecek şekilde projelendirildi. TANAP, Azerbaycan gazını Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk ve İtalya'ya ulaştıracak 3 bin 500 kilometrelik Güney Gaz Koridoru'nun en temel parçası oldu. (…) Ülkemiz TANAP projesi ile birçok hedefi birlikte gerçekleştirmiş oldu. Gaz tedariki, Avrupa'ya giden gaz için transit tarifesi, ülkemizi gaz ticaret merkezine dönüştürmek için önemli bir adım oldu."

ENERJİ DİPLOMASİSİNİN MEYVESİ: TÜRK AKIMI

"Türkiye'yi doğalgaz ticaretinin merkezi yapma ve hem ülkemizin hem de Avrupa'nın arz güvenliğini garanti altına alma amacıyla devreye aldığımız bir diğer tarihi önemde projemiz de Türk Akımı projesidir. Proje kapsamında Rusya ile hükûmetlerarası anlaşmayı iki devlet başkanının himayelerinde 10 Ekim 2016 tarihinde imzaladık. (…) 2018 yılında başlayan saha çalışmaları çok yoğun mesai ve güçlü irade ile rekor sürede 2019'da tamamlandı. Daha önce Batı Akımı ile Rusya'dan aldığımız doğalgaz dört farklı ülkeden geçerken artık bu gazı direkt olarak Türk Akımı üzerinden alabileceğiz. Bu sayede de geçmiş yıllarda kış döneminde yaşanan kesinti ve kısıntıları yaşamayacağız. Ayrıca, eskiden biz bu doğalgazı Avrupa üzerinden alırken artık Avrupa doğalgazı bizim üzerimizden tedarik etmeye başladı."

kar

BİZE ULAŞIN