Sena Subaşı: Binlerce kilometrelik yol, tek bir adımla başlar

Binlerce kilometrelik yol, tek bir adımla başlar
Giriş Tarihi: 29.01.2021 15:32 Son Güncelleme: 29.01.2021 15:32
Türkiye arık Kafkasya’da ve bu var oluş bütün bölgeye umut, güven aşıladı, Türk dünyasının ruhunu olumlu yönde değiştirdi. En önemlisi bölgeye özgüven geldi.

Güney Kafkasya'nın en büyük sorunlarından biri Ermenistan tarafından işgal edilen Dağlık Karabağ meselesiydi. Ancak Azerbaycan ordusu kısa süre içinde saldırgan Ermenistan'a beklemediği bir galebe çalarak işgal altındaki topraklarının yüzde 75'ini geri kazandı. Azerbaycan'ın bu büyük zaferinin Türkiye, Orta Asya ve Türk cumhuriyetleri açısından da pek çok sonucu olacak. Dağlık Karabağ meselesinin arka planını ve iç yüzünü, Azerbaycan için neler ifade ettiğini, dünyanın Karabağ Savaşı'ndaki tutumunu, Ermenistan'ın bölgede yaptığı tahribatı ve Karabağ Zaferi'nin Azerbaycan, Türkiye ve Türk dünyası adına getirebileceği imkânları bölge konusunda uzman olan ve gelişmeleri yerinden takip eden gazeteci Ceyhun Aşirov ile enine boyuna konuştuk.

Öncelikle son dönemdeki Azerbaycan-Ermenistan krizinden başlamak istiyorum. Ermenistan neyi amaçlayarak böyle bir işgal girişiminde bulundu? Siz bu yaşananları nasıl yorumluyorsunuz?

Öncellikle Ermenistan ve onu destekleyen ülkelerle ilgili iki konuyu iyi anlamamız lazım: Birinci konu henüz Dağlık Karabağ meselesi ortadayken Ermenistan temmuz ayında Azerbaycan ve Türkiye için hayati konumda olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattının, TANAP gibi enerji hatlarının geçtiği bölge Tovuz'a saldırıp oradan alan kazanmaya çalıştı. Tovuz bölgesi Dağlık Karabağ'a 80 kilometre uzaklıkta. Yani Ermenistan burada bir çatışma çıkartarak ve yeni bir cephe açarak bütün dikkati o bölgeye çekmeye çalışıyordu. Böylece Dağlık Karabağ sorununu tamamıyla masadan kaldıracaktı. İkinci bir sebep ise; Ermenistan bütün meselelere maksimalist yaklaşıyor. Azerbaycan-Karabağ bir yana Gürcistan ve Türkiye'den de toprak iddiasında bulunuyor; Ermenistan eğitim sisteminde yayınladıkları haritalara ve söylemlere bakılırsa bu açıkça görülebilir. Hâlâ Ağrı Dağı ve etrafının kendilerinin olduğunu iddia ediyorlar. Bunun yanında Gürcistan'daki toplam nüfusun yüzde 8'ini oluşturan Cavaheti bölgesinde de hak iddia ediyorlar çünkü hâlâ "Büyük Ermenistan" diye bir hülyaları var. Bütün bunları göz önünde bulundurursak Azerbaycan'a saldırmaları kendileri açısından son derece rasyoneldir.

Bu krizden zaferle ayrılan bir Azerbaycan var. Bizde de coşkuyla kutlandı bu durum. Ülkenizde bu zafer nasıl kutlandı? Bu Azerbaycan için ne ifade ediyor?

Öncellikle şunu vurgulamak istiyorum Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si 30 seneye yakındır işgal altındaydı. Bu süreçte AGİT/Minsk gurubu çerçevesinde onlarca görüş hayata geçirildi ama her defasında BM'nin kararları çerçevesinde Karabağ sorunu çözülmüyordu. Hatta Ermenistan'ın bir önceki savunma bakanı "Azerbaycan'dan yeni topraklar alacağız" diye söylemlerde bulunmuştu. Başbakan Nikol Paşinyan ise tarih boyu Azerbaycan'ın olan ve uluslararası toplum tarafından da öyle kabul edilen Şuşa şehrine gelerek seçimler yaparak Dağlık Karabağ'ın dünya tarafından tanınmayan parlamentosunu Şuşa'ya taşımak istedi. Bütün bunlar göz önüne alındığında Azerbaycan halkı 30 senedir öfkeli. Ana yurtlarına olan özlem ve işgalin getirdiği yenilmişlik duygusu vardı. Azerbaycan Ordusu 44 gün içinde işgal altındaki topraklarının yaklaşık yüzde 70-75'ini kurtardı, Ermenistan güçleri sahada diz çöktü. Bununla beraber Ermenistan'ın askerî alt yapısı büyük zarar gördü, dolayısıyla bunun hem bölgede hem de dünyada büyük yankıları oldu. Azerbaycan o yenilmişlik duygusunu üzerinden attı, artık galip ordu ve galip halk olarak tarihe geçti.

Tarihi arka planından da bahsederek bize Karabağ sorununu anlatır mısınız? Şu anda bölgede neler oluyor?

200 sene öncesine gidersek Dağlık Karabağ bölgesinde hiçbir zaman Ermeniler yaşamamıştır. Son 150-200 senede Ermenileri o bölgeye bilinçli olarak taşıdılar ve orada bir Ermeni yapılanması oluşturmak istediler çünkü haritaya baktığımız zaman bölge Türk dünyası için bir tampon bölgedir, bir kapı konumundadır. Daha önce Bolşevikler Zengezuru ve o koridoru aldılar. Sonra da Dağlık Karabağ'ı Azerbaycan'dan alıp bölgeye Ermenistan'ı yerleştirdiler. Bunun sebebi ise Azerbaycan'ın Orta Asya ve Türk dünyasıyla arasındaki bağlantıyı tamamıyla kesmekti ki Türkiye de İran gibi üçüncü bir ülkeye muhtaç kalarak Orta Asya'ya açılabilsin. Bunu planlayıp sahada icra edenler biliyordu ki eğer Türkiye ile Azerbaycan'ın kara bağlantısı olursa bu ileride Türk dünyası arasında çok ciddi ittifaklara yol açar. Haritaya bakılırsa görülecektir ki Türkiye'den Hazar'ı da geçerek Doğu Türkistan'a kadar kara yoluyla gidebilirsiniz. Ayrıca bölgedeki güçler iyi biliyordu ki Türkiye ve güçlü Azerbaycan'ın İran'ın Güney Azerbaycan bölgesine de etkisi olacak ve Dağlık Karabağ o bölgede yaşayan İran Türklerini domine edecek. Dolayısıyla hem İran hem Rusya hem de Ermenistan o bölgede Azerbaycan'ın güçlü olmasını istemediler. Bu bir problem olarak kalsın ve onlar Türk dünyasını domine edemeyip kendi sorunlarıyla uğraşsınlar diye bu problemi yarattılar ve bu yüzden bölge işgal edilmiş oldu. Bugüne kadar Ermenistan "Azerbaycan'a bir karış toprak vermeyeceğiz, hatta onlardan yeni topraklar alacağız" açıklamalarında bulunuyordu. Yani Minsk Grubu dâhil birçok ülke "Dağlık Karabağ'ı unutun" diyorlardı. Bütün bu konjonktürde Azerbaycan ordusu bölgeyi yüzde 70 oranında işgalden kurtardı fakat o demek değildir ki Azerbaycan toprakları olan Dağlık Karabağ tamamıyla kurtarıldı. Burada yanılgıya düşmememiz gerekiyor. Şu anda bölgenin yüzde 25'lik bölümü Rus barış gücünün ve Ermenistan güçlerinin kontrolünde. Laçin koridoru, Hankendi, Hocavet, Ağdere, Askeren, bunun yanında geçici de olsa Laçın şehri hâlâ karşı tarafın kontrolü altındadır. Şu anda o bölgelere Azerbaycan ordusu hükmetmiyor. Bu sıkıntıları da şu an görmemiz gerekiyor ki problemlerin çözümü için daha rasyonel çözümler üretilsin ve ilerde doğabilecek problemler için hazırlıklı olunsun.

Dünya medyasının bu yaşananlara tepkisi nasıl oldu? Ermenistan işgaline bakış açıları nasıldı?

Dağlık Karabağ sorunu çözümü için AGİT bünyesinde kurulan deyim erindeyse hakem konumunda olan Minsk Grubu'nun üç üyesi var; Fransa, ABD ve Rusya. Grubun mantığı bu meselede ülkelerin tarafsız olmalarıdır. Tartışmalı bir seçim sürecinde olan ABD, 27 Eylül'de başlayan bu savaşta tarafsız kaldı. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun ateşkes girişimi oldu ama o kadar da güçlü değildi. Zaten ABD bu meselede tarafsız kalmaya çalışan bir ülke. Fakat Fransa bu grubun bir üyesi olmasına rağmen Ermenistan'ı destekleyerek "Azerbaycan fetih yapıyor" dedi. Bir ülke kendi topraklarını nasıl fethedebilir? Azerbaycan'ın bölgeye Pakistan'dan, Suriye'den militan taşıdığı gibi astarı olmayan iddialarda bulundu, yalan haberler yaydı. Zaten sonra da bunların asparagas olduğu ortaya çıktı fakat ilk başta dünya medyasından bazı kesimler hiçbir somut delil olmadan, hayali insanlara dayanarak bölgede Suriye'den gelen militanlar olduğu haberleri yaptı. Azerbaycan ordusu 30 senedir bu savaşa hazırlanırken ve çok kısa bir zamanda binlerce gönüllü vatandaş Karabağ'da savaşmak için başvuruda bulunurken zaten Azerbaycan ordusunun dışarıdan militan getirmeye ihtiyacı yoktu. Fakat dünya medyası bunun üzerinde çok durdu. Burada kimsenin Azerbaycan'dan ya da Ermenistan'dan yana olması gerekmiyordu; hak hukuk neyse, Birleşmiş Milletler'in, Avrupa Parlamentosu'nun kararları neyse ondan yana, yani gerçeklerden taraf olması gerekiyordu medyanın. Bütün dünyanın gözü önünde Gence'ye balistik füze atıldı. Bu füzenin çıktığı yer, seyrettiği güzergâh, düştüğü bölge, yani bütün koordinatları bütün dünya tarafından seyredilebilirken bu saldırıyı iddia olarak verdiler. Canlı yayında bütün dünya Gence'de bombalanan yerleri görüyordu ama buna rağmen bu olay iddia olarak servis edildi. Aynı zamanda Türk medyası da bölgede çok hassas davranmalı. Bölgenin problemlerini hamaset ve sloganla değil, rasyonel bir şekilde tespit etmek ve sağlıklı çözümler üretmek gerekiyor. Yeri gelmişken şunu da söylemek lazım dünya medyasının önde gelenleri de objektif olarak Ermenistan'ın sivil bölgelere yaptığı saldırıları da yazdı, hatta Ermenistan'ın yaptıklarının hukukun ihlali olduğunu vurguladılar.

Attığınız bir twit var; "Fuzuli ilçesindeki Hacı Elekber Camisi... 19'uncu yüzyılda inşa edilen tarihi camiden şimdi eser elamet kalmamış." Ermenistan'ın, Azerbaycan'ın kültürel mirasını yok etmeye yönelik girişimleri oluyor mu?

İşgal öyle bir şey ki ilk yapılan şey o bölgenin demografik yapısını değiştirmek olur. Arşivler yakılır ki bölgenin aslında kime ait olduğu silinsin. Tüm kültürel ve tarihi yapılar yıkılır. Böylece bölgeye sahip çıkma hakkı elde ederler, "bizimdi" derler. Kendileri bir şeyler dikmek için var olan her şeyi yıkarlar. Ermenistan bunları yaptı. Ağdam, Fuzuli ve Cebrail şehirleri çok büyük ve modern şehirlerdi. Sovyetler Birliği zamanında Sovyetlerin ekonomisine katkı sunan, tiyatro salonları, kütüphaneleri, camileri, futbol sahaları olan tarihi bölgelerdi. Maalesef bugün Ağdam şehrine gidiyorsun, sanki Libya çöllerine, Mısır sahrasına gitmişsiniz gibi. Bomboş, taş üstüne taş kalmamış, mezarlıklar, camiler yıkılmış. Sanki şehrin üzerinden tank geçmiş gibi. Bölgede yüzlerce okul, hastane, cami gibi yapılar vardı ama bugün onlar eser kalmamış. Şuşa'da ve Ağdam'da bir cami ayakta şu an. Azerbaycan Türklerine ait olan bütün tarihî yapılar yıkılmış bölgenin demografik yapısı değiştirilmek istenmiş. Bu bir iddia değil; şehirlerin eski görüntüleri mevcut. Batılı gazeteciler bölgeye geldiği zaman görüp hayret ediyorlar.

Azerbaycan'ın zaferi aynı zamanda Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya'daki Türkler ve Müslümanlar için ne gibi olumlu sonuçlar doğurabilir? Son dönemde Türkiye'nin Azerbaycan ve Kafkasya bölgesinde politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dağlık Karabağ krizi olduğu zaman o dönem Minsk Grubu kuruldu ve Türkiye Minsk Grubu'ndan uzak tutuldu. O günden sonra işgal davam etti ama Türkiye'nin özelikle de Ermenistan Tovuz bölgesine yaptığı saldırıdan sonra devreye girmesiyle her şey Azerbaycan'ın lehine gelişti. Bu savaşın kazanılmasında ilk olarak Azerbaycan askerinin fedakârlığı, ikinci olarak ise Türkiye'nin her anlamda yardımı oldu. Türkiye'nin yardımı olmasaydı belki de bugün Karabağ savaşı hiç başlamazdı, başlasa bile bu kadar kısa zamanda hızlı bir şekilde yol alınmaz ve kayıplar çok fazla olurdu. Özellikle bölge çok çetin bir coğrafyaya sahip, her taraf dağlık… Türkiye'nin sağladığı Bayraktar İHA/SİHA'larının desteği olmasaydı Azerbaycan için her şey çok ağır olur, savaş uzadığı takdirde ekonomik ve psikolojik olarak da üstesinden gelmek zor olurdu. Kimse "Alın bu Türk bayrağını asın veya elinizde tutun" demiyor. İnsanlar organize olmadan, doğal şekilde sokaklara, arabalarına Türk bayrağı asıyor. Hatta Azerbaycan askerleri üniformalarına kendileri küçük Türk bayrağı dikiyor.

Özelliklede şunu hatırlatmak istiyorum; Türkiye askerî ve stratejik olarak 100 sene önce Nuri Paşa komutasında bölgeye çıkarma yapmıştı ve o zaman tarihin seyri değişmişti. O gün Kafkasya'nın en önemli petrol ve gaz şehri olan Bakü, işgal altındaydı ve neredeyse Azerbaycan'ın elinden çıkıyordu. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu bu duruma müdahale etti ve Bakü kurtuldu. Ondan sonra gelişen süreçlerde Türkiye bölgeye sokulmak istenmedi. Yani Türkiye ekonomik, kültürel olarak bölgede vardı ama askerî, jeostratejik ve jeopolitik olarak yoktu. Geldiğimiz bu noktada Türkiye artık Kafkasya'da ve bu var oluş bütün bölgeye umut, güven aşıladı, Türk dünyasının ruhunu ve psikolojisini ciddi olarak etkiledi. En önemlisi bölgeye özgüven geldi çünkü bir tarafta Rusya, diğer tarafta İran, bir de Çin var ve Türkler orada boğuluyor. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın okuduğu dört satırlık bir şiirin bile ne kadar büyük bir etkisi oldu. Aynı zamanda karşı tarafı bir korku saldı. Kafkasya bölgesi Türk dünyasına açılan bir kapıdır. Bütün enerji hatları bölgeden geçiyor. Türkiye'nin de o bölgede çıkarları var. Belki gelecekte Türkmen petrolleri, Kazak petrolleri Hazar'dan geçip Ceyhan limanına, oradan da Avrupa'ya gidecek. Türkiye'nin o bölgede olması hem stratejik açıdan kendi çıkarlarına hitap edecek hem de bölgedeki Türklerin hayrına olacaktır. Kafkasya bölgesinde geldiğimiz bu noktada tabi ki her şey düzelmedi ve bölge güllük gülistanlık değil, sadece bir başlangıçtır bunlar. Şu an Rusya ve İran'ın etkisi bölgede çok fazla, sorunlar devam ediyor fakat binlerce kilometrelik yol, tek bir adımla başlar. Bundan sonra ezberin dışına çıkarak da somut ve stratejik adımlar atılırsa ilerisi için daha iyi olacaktır. Özellikle askerî anlamda yapılacak stratejik adımlar, anlaşmalar, Türk ordusunun bölgeye, özellikle Şuşa, Laçın ve Kelbecere'ye yerleşmesi gerek. Bunun yanında ortak üniversitelerin, liselerin kurulması, serbest ticaret anlaşmaları, Türk mallarının bölgede rekabet etmesi için gümrük vergilerinin aşağı çekilmesi gibi daha somut şeyler yapılması gerekiyor. Tabii silahlar, helikopterler, obüs topları gibi gelişmiş silahların da artık Türkiye'den alınması gerekiyor çünkü Karabağ Savaşı'nda Türk silahlarının kabiliyetini bütün dünya gördü.

CEYHUN AŞİROV KİMDİR?
Azerbaycan Türkü gazeteci-köşe yazarı Ceyhun Aşirov, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden mezun oldu. Çeşitli dergilerde, gazetelerde ve sitelerde yazılar yazmaya başladı. Gazeteci olarak Suriye'ye giderek 7 yıl Suriye muhabirliğinde bulundu. Hâlen Türkiye'de çeşitli gazete ve televizyonlarda Rusya ve Kafkasya muhabirliğinin yanında köşe yazarlığı ve televizyon yorumculuğu yapıyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı sırasında durumu bölgeden takip ederek aktaran Aşirov, Rusça ve Arapça yabancı dillerine hâkim.

BİZE ULAŞIN