Eda Dikmen: LİNÇ KÜLTÜRÜ ASLINDA BİR TÜR TOPLU SANRI

LİNÇ KÜLTÜRÜ ASLINDA BİR TÜR TOPLU SANRI
Giriş Tarihi: 24.06.2025 16:23 Son Güncelleme: 24.06.2025 16:23
Eda Dikmen SAYI:123
Sosyal medyada her an herkesin bir sözle, bir görüntüyle, hatta hareketsiz ve sessiz kaldığı için bir linç kampanyasının hedefine dönüşmesi mümkün. Madalyonun öteki yüzünde aynı kimsenin öfkesini, nefretini bir başkasına yönelterek bu tür kampanyaların faillerinden birine dönüşmesi de bir o kadar mümkün. Bir paylaşımınız ya da tweet’iniz sizi bir anda kahraman yaparken durduk yere istenmeyen kişi de ilan edilebiliyorsunuz. İsmi, şöhreti ya da çokça takipçisi olanlar için hedef tahtasına konmak ihtimali ise çok daha fazla. Bu dosyada sosyal medyadaki linç kültürüne en fazla maruz kalan kesim olan oyuncu, influencer ve youtuberlar’ı ele aldık ve onlarla uğradıkları linç eylemlerini ve bu süreçte hissettiklerini konuştuk. Mesele öyle bir boyuta gelmiş ki bazıları burada bile anonim kalmak istedi.

Ali Nuri Türkoğlu/ Oyuncu
Şaşkınlıkla başlayıp yavaş yavaş bir faşizme evriliyor

Evvela şunu söylemek gerekir ki linç kültürü aslında bir tür toplu sanrı. Bu durum, öncelikle herkesin kendileri gibi düşündüğünü zannetmekle başlıyor. Sanki herkes "muhalif"; bunu tırnak içinde kullanıyorum. Yine tırnak içinde söylüyorum, sanki herkes Batıcı seküler. Ayrıca, "buralılık" ne demek, linç edenlerin bundan da pek haberdar olduklarını zannetmiyorum. Ve mesele, şaşkınlıkla başlayıp yavaş yavaş bir faşizme evriliyor: "İnanamıyorum, nasıl böyle düşünebilirsin?" Çünkü onlar sizden daha iyi düşünebildiklerini sanıyor, böyle bir kibir söz konusu. Çok sağlıklı bir ruh hali değil, takdir edersiniz.

Sosyal medyada linç kültürüyle birlikte oluşan baskılar, bazen de nezaket kılıfıyla yakınlarınızdan bile gelebiliyor. Onların verdiği reaksiyon ise, "Seni takipten çıkıyorum, bundan sonra benim için bir anlam ifade etmiyorsun" şeklinde oluyor. Yakından tanıdıklarımızdan gelen mesajlar ise genellikle daha çok sitem içeriyor. Anonim hesaplardan daha ziyade tehdit mesajları geliyor. "Size de sıra gelecek, sizi yalakalar" gibi mesajlar alıyorum.

Linç kültürünün bir diğer boyutunda ise şununla karşılaşıyorsunuz; bazı hesaplar tehditlerde bulunuyor ve sizi kışkırtmaya çalışıyor. "Beşinci kol" faaliyeti yürüten böyle maksatlı hesaplara bu tür linç durumlarında ihtiyaç duyuluyor ve devreye sokuluyor. Bu çok aşikâr. Bu hesaplara bakıyorsunuz,
sıfır takipçisi olan, hiç ileti paylaşmamış ve sadece tehdit amacıyla kullanılan hesaplar. Diğer yandan da bana bu süreçte sosyal medyada çokça takipçi geldi, daha az takipçi kaybettim mesela. Milletin söylemek istediklerini gönüllü sözcü gibi söylemenin ciddi bir karşılığı var, bunu gördüm.

Fenomen 1/ Influencer
Kendime "Onların istediği kişi olamazsın, hepsini memnun edemezsin" diyorum

Aktif olarak Twitter kullandığım dönemde daha sık linç ediliyordum. O zamanlar benimle ilgili yazılan şeyleri haksız bulsam, hiçbir bağ kuramasam ve kendimi sorgulamama sebebiyet vermemesi gerekse de "Yanlış bir şey mi söyledim?" diye düşünüyordum. Twitter ortamı toksik ve linç kültürüne daha yatkın. Twitter'da birinin yazdıklarını alıntılayıp, olumsuz yorum yaptığınızda algoritma onu herkesin önüne düşürebiliyor. Instagram ise insanları Twitter kadar lince yönlendiren bir algoritmaya sahip değil, orada olumsuz yorumları bulup okumanız daha zor. Ayrıca Twitter'da olumsuz yorum ve eleştiri yapmak etkileşim almayı kolaylaştırdığı için insanlara daha cazip geliyor. İnsanlar genelde dini veya politik görüşleriyle uyuşmadığınızda sinirleniyorlar. Bir de daha bireysel öfkeler de oluyor. Örneğin, hayatındaki bir şeyi hak etmediğini düşünme gibi. Bu anlar olayları kişiselleştirmeyip
boş vermeyi öğretiyor insana. "Bu benimle ilgili değil, onunla ilgili" diyebilmek gerekiyor.

Son zamana kadar Instagram hesabımda çok az kötü yorum alıyordum. Aldığım kötü yorumlar da genellikle DM üzerinden geliyordu. Özellikle politik bir konuda fikir ayrılığı yaşandığında insanlar rahatsız olduklarını dile getiriyordu ve eğer dilleri sertse onları engelliyordum. Bu durum, günlük hayatta birinin karşınıza geçip size kötü bir şey söylediğinde hissettiğiniz duyguya çok benziyor. Söylediklerini hak ettiğinizi düşünmeseniz bile o an size böyle şeyler söylemesi haksızlığa uğrama hissi yaratıyor. Aynı duyguları DM okuduğunuzda da hissediyorsunuz ve bu durum sizi "Açıklama yapmalı mıyım,
yoksa yapmamalı mıyım?" gibi bir ikilemde bırakıyor.

Ben gündemle ilgili "genel geçer içerikleri repost edeyim, bitsin" tarzında değil de gerçekten bir şey yazmak istiyorsam, kendi fikrim neyse onu yazmayı önceliyorum. Bu anlamda takipçilerimle uyuşmadığım zamanlar da oluyor. Bu baskıdan da rahatsız oluyorum: "Şunu söylemelisin" ya da "Türkiye'de böyle bir gündem var, sen nasıl bu konuda paylaşım yapmazsın" gibi tepkiler geliyor. Sadece kendi düşüncelerini görmek isteyen insanların farkındayım. Ama bu noktada kendime "Onların istediği kişi olamazsın, hepsini memnun edemezsin" diyorum. Şu an hesabımda 70 bin kişi var ve bu 70 bin kişinin beni her anlamda sevmesi, yüzde 100 onaylaması mümkün değil. "Rahatsız oluyorsan sen gitmelisin, ben buradayım çünkü
burası benim" hissiyle hareket ediyorum.

Fenomen 2/ Influencer
Bence bu iş çok tehlikeli bir yere doğru gidiyor

Sosyal medyada artık biri bir şey söylediğinde "Ne demek istemiş?" diye sormak yerine, "Neresinden vurabilirim?" diye bakılıyor gibi. Eleştiriyle linç arasındaki fark silinmiş durumda. İnsanların düşünmeye, hata yapmaya, hatta sadece fikrini söylemeye bile hakkı yokmuş gibi davranılıyor. Bu da zamanla insanları paylaşım yapmaktan, kendini ifade etmekten uzaklaştırıyor ve bence bu çok tehlikeli bir yere doğru gidiyor. Gündemle alakalı paylaşım yapma konusunda kesinlikle bir baskı hissediyorum. Bir şey söylemeden önce üç kere düşünüyorum. Çünkü kelimeler artık anlamından çok, nasıl algılandığıyla yargılanıyor. Ve bazen susmak, kendini korumanın tek yolu oluyor. Ama bu sessizlik de farklı algılanabiliyor. Sonrasında da söylemekten korktuğumuz her şey, bir gün içimize sığmaz hale geliyor. İlk linç edildiğimde çok sarsıldım, kendimi sorguladım. Zamanla bunun sosyal medyanın doğasında olduğunu fark ettim. Alışmak değil ama başa çıkmayı öğreniyorsun. Artık daha temkinliyim ama kendim
olmaktan da vazgeçmiyorum. Gelen linçler sonrası paylaşımlarımı çok değiştiriyor muyum bilmiyorum açıkçası…

Bazen durup düşünüyorum, paylaşmadan önce bir kez daha okuyorum ama bu linç yüzünden değil. Belki de biraz kendimi korumak, biraz da
yanlış anlaşılmamak için. Benim zaman zaman farklı gruplar tarafından haksız yere hedef gösterildiğim oldu. Genelde saldırgan insanların beklentisi sizi savunmasız ve sessiz görmektir. Ama ben şuna inanıyorum: Ne yaparsanız yapın, kendini ifade edebilen bir kadını rahatsız eden birileri mutlaka olacak. Bu yüzden ben beklentilerine değil, kendi değerlerime kulak veriyorum. Sosyal medyadaki tepkiler zaman zaman insanı yorabiliyor ama korkutuyor diyemem. Gerçek hayatla sanalı ayırmayı öğrendim. Psikolojik destek aldığım dönemler oldu, bu da bana çok iyi geldi. Şimdi ise neye nasıl tepki vereceğimi biliyorum, bu da bana iyi geliyor. Bazen bir mesaj bütün günümü güzelleştiriyor, bazen de bir cümle insanın içine işliyor. Özellikle haksız eleştiriler ya da saldırgan yorumlar bazen enerjimi düşürüyor. O gün belki telefona daha az bakıyorum. Ama zamanla öğrendiğim şey şu oldu: Her mesaj, her yorum sana ait değil. Gerçekten seni seven ve anlayan insanlar var.

Fenomen 3/ Influencer
Akıl sağlığımı korumak adına sessiz kalmayı tercih ediyorum

Sosyal medyadaki linç kültürüyle alakalı kendi deneyim ve gözlemlerimden yola çıkarak, genellikle olaylara yüzeysel bakma eğiliminde olan ve hayatlarında kendilerini tatmin etme konusunda eksiklik yaşayan insanların ekseriyetle bir linç kültürüne sebep olduğunu düşünüyorum. İnsanlara bir başkasını linç etmek çok kolay geliyor ve bu durum onlarda kısa süreli bir tatmin duygusu oluşturuyor. Bu durumdan rahatsızım ama yıllardır benzer şekilde tekrar ettiği için artık pek önemsemiyorum. Önemsemem ya da bununla alakalı fazla rahatsızlık hissetmem ne beni ne de bu durumu farklı bir noktaya getiriyor.

Gündemle ilgili paylaşım yapıp yapmama konusunda üzerimde bir baskı hissediyorum. Tabii ki bu durum gündemin ne olduğuna göre değişiyor ama Türkiye'de tarafını belli etmediğin sürece birilerinin tatmin olmayacağı gündemler, senede bir defa en azından kendini gösterdiği için bu baskı hissi de düzensiz aralıklarla ortaya çıkıyor. "Ben böyle görünüyorum ama onlardan değilim" dememi isteyenler var. Bu durum manasız bir baskı oluşturuyor ve bazen her olayda adeta basın açıklaması yapmam gerekiyor gibi hissediyorum. Bu baskıya zamanla alıştığımı söylesem, mevcut durumu farklı yansıtmış olurum. Baskıya değil de baskı yapma hakkını kendinde gören insanların da takipçilerim arasında her daim bulunacağı gerçeğine
zamanla alıştığımı söyleyebilirim.

Geçtiğimiz senelerde aldığım tepkiler sonrası paylaşımlarımı kaldırdığım olmuştu. Ancak artık tepki alma ihtimalimin yüksek olduğu konularda sessiz kalmaya meyilli olduğum için "Sen bunu nasıl söylersin/düşünürsün?" gibi tepkilerle karşılaşmıyorum. Haliyle paylaşım yapmamaya özen gösterdiğim için kaldıracak bir paylaşımım da olmuyor. Tepkilere göre şekil almaktan ziyade, gelen geri dönüşlerle uğraşmak istemediğim için, kendi akıl sağlığımı korumak adına sessiz kalmayı tercih ediyorum.

BİZE ULAŞIN