"HAK, HUKUK, ADALET"TEN VANDALLIĞA
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltına alınmasının ardından, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sözde "hak, hukuk, adalet" arayışıyla yaptığı sokak çağrısı, İstanbul Saraçhane'de olayları tehlikeli boyutlara taşıdı. Sokakları karıştırmak isteyen Özel, provokatif çağrılarıyla amacına da ulaştı. Polisle karşı karşıya gelen göstericiler arasında taş atan, hakaret eden hatta teketek dövüşmek isteyen kişiler bile vardı. Ancak tüm bunların ötesinde kabul edilemez bir saldırı gerçekleşti: Göstericiler, bir polis memuruna asit attı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bir polis memurunun üniformasına asit atıldığını belirterek o kareyi sosyal medyada paylaştı. Yerlikaya açıklamasında, "Altını çizerek bir kez daha ifade ediyorum: Milletimizin huzur ve güvenliğini tehdit edenlere, vandallığa asla izin vermeyeceğiz" dedi.
PROTESTOCULARDAN CUMHURBAŞKANININ MERHUM ANNESİNE KÜFÜR
Polise asit fırlatan, camilere saldıran eylemciler, ahlak ve insanlık değerlerini hiçe sayarak, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın vefat etmiş annesine küfür ederek akıl almaz bir saygısızlıkta bulundular. Saraçhane'de, İBB'deki yolsuzluk soruşturmalarını protesto etmek bahanesiyle toplanan grup,
Özgür Özel'in konuşması sırasında sınırları tamamen aşarak Başkan Erdoğan'a, vefat etmiş annesine ve ailesine yönelik hakaret ve küfürler
içeren sloganlar attı. Ölmüş bir insana hep bir ağızdan küfür edilen bu olay sonrası, toplumu kışkırtan ve kutuplaştıran söylemleriyle gerilimi tırmandıran Özel ise, "O küfrü kendi anneme edilmiş sayıyorum" diyerek kendi yarattığı nefret ortamından sıyrılmaya çalıştı.
CAMİ İMAMINA KARŞI LİNÇ TEŞEBBÜSÜ
2013 yılında Gezi olayları sırasında eylemcilerin Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Camii'ne ayakkabılarıyla girip alkol kullandıklarına dair iddiaları hepimiz hatırlıyoruz. Takvimler 2025'i gösterdiğinde, benzer bir saygısızlık bu kez Saraçhane'deki Şehzadebaşı Camii'nde tekrarlandı. Mimar Sinan'ın tarihi mirasına zarar veren eylemciler, tarihi caminin kapılarını kırdı, duvarlarına idrarlarını yaptı, alkol içti ve cami haziresindeki mezar taşlarına zarar verdi. Dini değerlere yönelik bu çirkin saldırıdan asla utanmayan grup, birkaç gün sonra da camide teravih namazı kılındığı esnada avluya davulla girip halay çekti. Teravih namazının hatimle kılındığından bihaber olan eylemciler, bu kez de imamı "namazı bilerek uzun kıldırıyor" diyerek linç etmeye kalkıştı.
FARKLI DÜŞÜNEN SANATÇIYA KÜLTÜREL FAŞİZM
Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasına dair paylaşım yapmayan komedyen Gökhan Ünver, sosyal medyada hedef haline geldi. Sürekli düşünce özgürlüğünden bahseden CHP'liler, bu düşüncelerinden vazgeçerek Ünver'in paylaşım yapmamasına karşı linç kampanyası başlattı. CHP seçmeni
ve belediyeleri, "Takipten çık" çağrıları ve hakaretlerle Ünver'e saldırdı. Avcılar, Küçükçekmece ve Bodrum belediyeleri, Ünver'in gösterilerini iptal etti. Bu linç girişimi karşısında sessiz kalan Ünver, Twitter hesabını kapatmak zorunda kaldı. Duru Tiyatro'nun kurucusu Emre Kınay, Ünver'in mayıstaki gösterisinin iptal edildiğini duyurdu. İfade özgürlüğünü savunduğunu iddia edenlerin, kendileriyle aynı düşünmediği için bir sanatçıyı linç etmeye kalkması, kültürel faşizmin boyutlarını gözler önüne serdi.
YERLİ VE MİLLİ MARKALARA BOYKOT
İmamoğlu'nun yolsuzluk sebebiyle gözaltına alınmasıyla başlayan protestolarla sokaklara, camilere, polislere zarar vermeye çalışanlar, bu kez de 2 Nisan'da tüm ülkeyi tüketim boykotu yapmaya davet etti. Özgür Özel'in de desteklediği bu eylemde, yerli ve milli markaların boykot edilmesi için özel
listeler hazırlandı. Siyonist rejimi boykot edenlere gülenler, bir anda boykotu sahiplenmeye başladı. Bir gün öncesinde marketlerde uzun kuyruklar oluşturdular. 2 Nisan günü, bakkallarda veresiye alışveriş yapanlar ya da sosyal medyada "Yoğurdum kalmadı, ekmekle takas edebilirim" gibi paylaşımlar yaparak sözde boykot yaptıklarını sandılar. Ancak boykotun başarısız olduğu Ticaret Bakanlığı tarafından açıklanan raporlarla belgelenmiş oldu; bir önceki güne göre alışveriş miktarı iki katına çıktı.
BOYKOTTAKİ İKİYÜZLÜ TAVIR
Aylardır Siyonist İsrail'in mezalimine destek veren markaların boykot edilmesine destek vermeyen ülkemizdeki seküler tayfa, Özgür Özel'in açıklamalarıyla birlikte yerli markaları boykot etmeye başladı. Özellikle Espressolab'e karşı başlatılan boykot çalışması, sosyal medyadan sokaklara taşındı. Maltepe'de düzenlenen mitingin ardından kahve zincirinin mağazasına saldırılar düzenlendi. Bir diğer taraftan açıklanan boykot listesinde TRT de yer alıyordu. TRT de bu durum karşısında oyuncuları dizilerden çıkarttı ancak bir anda bu oyuncular Özel tarafından kahraman ilan edildi. Gökhan Ünver'in işleri iptal edilirken Özel için hiçbir sorun yoktu ancak işin ucu kendi kitlesine dokununca "Sanatçının işiyle aşıyla oynuyorlar" diyerek
ikiyüzlü tutumunu tekrardan sergilendi. Ayrıca sürekli meydanlarda kurumları boykot etme çağrısı yapan Özgür Öz el, ATV'de yayınlanan "Galatasaray-Fenerbahçe derbisini izlemeyin" çağrısı da yapmıştı. Ancak Özgür Özel'in bu çağrısı da karşılıksız kaldı ve ATV, uzun z aman sonra en yüksek ölçülen üçüncü reytingi aldı.
KENDİLERİNİ GAZZE İLE KIYASLADILAR
Gazze'de İsrail saldırıları sonrası yaşam koşulları neredeyse tamamen yok oldu; gıda, su, elektrik ve temel ihtiyaçlara erişim kalmadı. Bu yaşanan insanlık dramına tepki gösteren isimlerden biri de milli futbolcu Kerem Aktürkoğlu oldu. Daha önce de Filistin'e desteğini dile getiren Aktürkoğlu, bu kez sosyal medyada "Gazze'de zulüm arşa dayandı" paylaşımıyla gündeme geldi. Ancak bu vicdanlı duruşu bazı kesimlerce hedef alındı, hakaret ve küfürlere maruz kaldı. Bazı kullanıcılar, Gazze'deki çocukların yaşadığı acıları görmezden gelerek, Türkiye'deki protestolar üzerinden "Gazze'de zulüm var da, Türkiye'de bayram mı var?" söylemleriyle yaşananları önemsizleştirmeye çalıştılar.
HAYSİYETLİ BİR PROTESTO ÖRNEĞİ
Harvard mezunu Fas kökenli yazılımcı Ibtihal Abu El Saad, patronu Bill Gates'in de katıldığı kutlama programında şirketi Microsoft'u ve CEO'sunu
sundukları yapay zekâ servisi ile İsrail'in Filistin'de aralıksız yürüttüğü insanlık dışı katliamlara verdiği desteği protesto etti. Genç yazılımcı parlak işini ve binlerce dolarlık maaşını kaybetti belki ama çalışanı olduğu Microsoft'un Gazze soykırımındaki katkısına meydan okumakla kalmadı, Müslüman ülkelerin ve Arapların bu sistematik kıyım karşısındaki acziyet ve ikiyüzlülüğüne karşı da bir kıyam örneği gösterdi.
İSRAİL'DEN OSCARLI FİLMİN YÖNETMENLERİNE LİNÇ
Filistin topraklarında, İsrail ordusu ve yasa dışı yerleşimciler tarafından uygulanan şiddet ve yıkımı gözler önüne seren No Other Land (Başka Toprak Yok) adlı belgesel, "En İyi Belgesel Oscar"ını kazanarak büyük yankı uyandırmıştı. Özellikle belgeselin Filistinli yönetmenlerinden Basel Adra'nın Oscar törenindeki "Filistin halkına yönelik etnik temizliği sona erdirin. İki ay önce baba oldum. En büyük dileğim, kızımın benim yaşadığım hayatı yaşamak zorunda kalmaması" sözleri gündem olmuştu. Belgeselin ödül almasının ardından İsrail yetkilileri, Oscar Akademisi'ne yönelik olarak "Bu
sanat değil, sabotaj" açıklamasında bulunmuştu. Ancak bu öfke yalnızca sözde kalmadı, gerçek hayata da yansıdı. Belgeselin yönetmenlerinden Hamdan Ballal, 24 Mart'ta Batı Şeria'da fanatik Yahudi yerleşimciler tarafından darbedildi. Ardından, şiddete maruz kalmasına rağmen İsrail güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı. Hem saldırıya uğradı hem de mağdurken suçlu ilan edildi.
AMERİKAN DEVLETİNDEN BİR LİNÇ GİRİŞİMİ
ABD'de Tufts Üniversitesi'nde doktora yapan Rümeysa Öztürk, 25 Mart'ta herhangi bir suça karışmadığı hâlde, yüzleri maskeli ICE görevlileri tarafından sokakta gözaltına alındı. Gözaltı gerekçesi, Filistin'e destek verdiği bir protestoya katılması ve üniversitesine İsrail bağlantılı şirketlerden yatırımlarını çekme çağrısı yaptığı bir makaleydi. Yani ortada ne somut bir delil ne de gerçek bir suç var. Tüm mesele, Öztürk'ün Filistin'e açıkça destek vermesi. Geçtiğimiz günlerde de mahkemeye çıkan Rümeysa Öztürk, dilekçesinde yaşadıklarını detaylı şekilde anlattı. Kendisini gözaltına alanların polis olduğuna inanmadığını, ölüm korkusu yaşadığını, gözaltında dört kez astım krizi geçirdiğini belirtti. Ayrıca seccade ya da Kur'an verilmediğini ve dini ihtiyaçlarının görmezden gelindiğini ifade etti.
SUÇU BİR HALKIN YAŞAM HAKKINI SAVUNMAK
Filistin asıllı dünyaca ünlü model Bella Hadid, Filistin'in özgürlük mücadelesine verdiği destekle tanınıyor. Her fırsatta Filistin halkının yanında duran Hadid, bu duruşu nedeniyle uzun süredir soykırımcı İsrail'in hedefinde. Daha önce birçok uluslararası markayla iş birlikleri iptal edilen Hadid, son
olarak Adidas kampanyasında yer aldığı için yeniden linç kampanyasına maruz kaldı. İsrail'in baskısıyla hedef tahtasına oturtulan Hadid'e yönelik tepkilere boyun eğen Adidas, Hadid sanki bir soykırım gerçekleştiriyormuş, çocukların ölümünden sorumluymuş gibi, onunla çalıştıkları için özür dileyerek iş birliğini sonlandırdı. Oysa Hadid'in "suçu", sadece bir halkın yaşam hakkını savunmaktı.
HOLLYWOOD YILDIZINI DA SİLMEK İSTEDİLER
Oscar ödüllü ünlü oyuncu Susan Sarandon, İsrail'in Gazze'ye yönelik insanlık dışı saldırılarını protesto ettiği bir eylemde yaptığı açıklamalar nedeniyle Hollywood kariyerinde zorluklar yaşamaya başladı. Filistin'in özgürlüğü için katıldığı bir diğer eylemde ise "Herkes özgür olana kadar kimse özgür değildir. Filistin'in kurtuluşu" ifadelerini kullandığı için ajansından kovulduğunu, büyük projelerde yer almadığını ve mevcut projelerinin iptal edildiğini açıkladı. Ancak tüm bu zorluklara rağmen Sarandon, Filistin halkının özgürlüğü için mücadele etmeye devam ediyor. Bu olay, ifade özgürlüğünden sıkça bahseden dünya ülkelerinin, bu özgürlüğü yalnızca kendi seslerine tanıdıklarını bir kez daha gözler önüne seriyor.
FİLİSTİNLİ DOKTORUN AZİM VE FEDAKÂRLIĞI
Dr. Hussam Abu Safiya'yı yıkılmış binaların arasında korkusuzca yürüdüğü o görüntülerden tanıyoruz. Gazze'deki Kemal Adwan Hastanesi'nin müdürü olan Abu Safiya, aynı zamanda direnişin sembol isimlerinden biri. 7 Ekim'den bu yana, hastanesine bombalar yağarken ve tıbbi kaynaklar neredeyse tükenmişken, o tüm imkânsızlıklara rağmen hastalarına umut olmaya devam etti. Gösterdiği cesaret ve inanç İsrail'i rahatsız etmiş olacak ki önce tehdit edildi, görevini yapması engellendi. Yılmadı. Bu kez de oğlunu öldürerek onu yıldırmaya çalıştılar. Ancak Dr. Hussam hiçbir zaman geri adım atmadı, hastanesini terk etmedi. Sonunda, hiçbir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındı ve şu anda Negev Çölü'ndeki bir hapishanede tutuluyor. İnsanlık dışı koşullarda, işkenceye, açlığa ve aşağılamaya maruz bırakılıyor. Abu Safiya, fedakârlığıyla, dik duruşuyla Gazze'nin sembol isimlerinden biri oldu.