Hümeyra Yabar: ANONİM KİMLİKLER, YIRTICI MASKELER

ANONİM KİMLİKLER, YIRTICI MASKELER
Giriş Tarihi: 27.05.2025 14:30 Son Güncelleme: 27.05.2025 14:30

Karton, kil ya da plastik maskelerin modası geçti. Artık yüzümüze "anonim kimlikler"den oluşan sanal maskeler takıyoruz. Kendimize dair hikâyeleri bu maskelerle anlatıyoruz. Sanal dünyadan ödünç aldığımız, imhası kolay profillerle kendi arzularımıza, özvarlığımıza ve yüzümüze yabancılaşırken insan olmaya ait değerlerimiz silikleşiyor. Eskiden insanlar maskeleri hayatlarının önemli anları için edinirlerdi. İlk Romalılar savaşlarda düşmana saldırmak için maske takardı. Büyücülerin ve rahiplerin, efsunlar ve ayinler için merasim maskeleri vardı. Grek ve Latin aktörleri maskesiz katiyen oynamazdı. Japonya'da ancak maskeyle dans edilirdi. Günümüzde ise sabahları gözlerimizi açar açmaz elimize aldığımız telefonlarımızla eş zamanlı olarak yüzümüze geçiriyoruz sanal maskelerimizi.

Latince'de 'maske' anlamına gelen 'mask' sözcüğünün karşılığı olan 'persona', Jung'un ifadesiyle egonun, gerçek niteliğini toplumdan saklamak amacıyla yarattığı kamusal çehredir. Persona tehlikelerden sakınmak, duygusal ihtiyaçlarımızı gidermek ve insanlarla ilişki kurmak için takındığımız
maskelerdir. Bu maskeler çevremize uymayı kolaylaştırır, başa çıkma becerilerimizi çeşitlendirir. Jung'a göre, persona geliştiremeyen kişiler kaba, huzursuz ve uyumsuz bireyler olarak dikkat çekerken "personanın aşırı gelişmesi de kişiyi kendine yabancılaştırma tehlikesi" taşır. Maskesini çıkarmaktan korkan insan nevroz geliştirmeye yatkın hâle gelir.

Sosyal ortamında içe dönük, kendini ifade etmeye çekinen, kolayca utanan biri klavyenin başına geçtiğinde her konuya atlayan, olur olmadık konuşan, cüretkâr birine dönüşebilir. Giovanni Papini "Herkesin dolabında, şapkalarının yanında, taziye ziyaretleri, cenazeler için hazin bir maske; "flirt" ve nişanlar için suzinak, solgun, dermansız bir maske; komediler ve dost toplantıları için bir güleç maske ve bu minval üzere başka başka maskeleri bulundurması gerekir," diyerek insanı maskelerle gezmek konusunda yüreklendirirken "Öyleyse hangisi asıl karakterdir, gerçek kişiliktir?" diye sorar Jung. Maskelerimiz yüzümüzden kayıp düştüğünde gerçek ben'le karşılaşırız.

Anonimlik ve muafiyet zannı

Psikanalizde, egoyu tehdit edebilecek içgüdüsel dürtüleri süperegonun kontrol etmesi olarak adlandırılan "ketleme" birçok sosyal davranışımıza ve söylemimize yön verir. Ketleme ortadan kalktığında sınırlar da silinir. Çevrimiçi ortamlarda karşılaştığımız agresif davranışlar, saldırganlık ve nefret ifadeleri kendine sınır koymayan insanın dünyaya fütursuzca savurduğu dikenleridir.

Anonim bir kimliğin/maskenin ardına saklanan kişi, kendinde tanıdığı ve tanımadığı herkesin hayatı hakkında yorum yapma, hakaret etme, had aşan sorular sorma hakkı bulur. Anonim olmanın ona "görünür olmama" ve söylediklerinin sorumluluğundan muaf olma özgürlüğü tanıdığına inanıyordur. İstediği gibi tasarladığı sanal kimliği ona güven verir. Seçtiği isim ve profil fotoğrafı bir amacı yansıtır. Benliğinde, kimliğinde veya fiziğinde özlem duyduğu her şeyi bu profile sığdırır. Bazen de tamamen görünmez olmayı seçer. Silik bir maskedir yüzüne taktığı. Anlamsız sayılar, harfler, boş bir
çerçeve.

Kendi hayatını tanzim edemeyen insan klavye başına geçip öteki insanların hayatını yargılayarak, küçümseyerek ya da mahremiyetlerini ihlal ederek kendini rahatlatır. Oysa bu yapay bir rahatlıktır. İçindeki öfke büyüdükçe büyür. Kendisini ilgilendiren ve ilgilendirmeyen her konuda fikir beyan
etmek onu bilgili bir insan olduğu yanılgısına düşürür. Toplum içindeki ölçülü davranışlardan özgürleştiği sanal dünya cennette gibi hissettirir bir müddet. Hiyerarşi yoktur. Dilediği zaman görünmezdir. Her ağzına geleni söylemeyi marifet sayar. Normalde yüz yüze görüşmesi zor olan insanlara bir yorum mesafesindedir. Öyleyse bu hakkı sonuna kadar kullanmalıdır. Oturduğu yerden saydırır, saldırır, duyulmak için çırpınır durur. Özünde bir kendilik savaşıdır bu. Kişinin dövüştüğü kendisi, zarar verdiği ötekidir.


Zıt kimliklerin arkasına sığınmak

Benlik kişinin kendisiyle ilgili görüşlerini, düşüncelerini ve değerlendirmelerini kapsar. Benliği, kişinin "Ben kimim?" sorusuna verdiği yanıtıdır. Bu soruya cevap aranacak en yanıltıcı yerdir sosyal mecralar. Kimlikler maske yığınlarının altında ezilmiştir. Sosyal platformlarda, sanal kimliklerin
inandırıcılığını artırmak için sergilenen performans dikkat çekicidir. Daha sert, daha cesur, daha nezaketsiz! Ne kadar ileri gidilirse o kadar etkileşim alma garantisi…

Son yıllarda tekrarlanan birçok araştırma, bireylerin çevrimizi ortamlarda ve yüz-yüze ortamlarda farklı davranabilme eğilimini gösteriyor. İnsanlar, çevrimizi ortamlarda anonim kimliğine güvenip sahte söylemler üretebiliyor, olmadığı kimliklere bürünebiliyor veya tanınmayacak olmanın
güvenliği içerisinde başkalarına saldırabiliyorlar. Çevrimiçi ortamlarda anonim profiller oluşturan kişiler, kendileriyle zıt özellikler taşıyan kimlikler arkasına gizlenebiliyor. Böylece reddedilme korkusu ve utanç duygusuyla ilgili endişelerini bastırmaya çalıyorlar. Sosyal medyada anonim olmanın
söylemler üzerindeki etkisinin incelendiği bir çalışmada, anonim kimliklere sahip profillerin haberlere yaptıkları yorumlardaki söylemlerinde hakaret içeriklerinin gerçek kişilerin sahip olduğu profillere oranla daha yoğun olduğu tespit edilmiştir.

Anonim hesapların çevrimizi ortamlardaki sınır bilmezliğini, disinhibisyon etkisiyle açıklayabiliriz. Disinhibisyon "kişilerin internet ortamında yüz yüze iletişimde söyleyemeyecekleri şeyleri söylemeleri, daha rahat davranmaları, kendilerine daha az sınır koymaları" olarak tanımlanıyor. Gündelik hayatta, insan ilişkilerinde koruyucu işlevi bulunan sosyal normlar ve sosyal statülerinin getirdiği kısıtlamalar, çevrimiçi ortamlarda ortadan kalkmayabiliyor. İnsanların gündelik hayatta belirli normlar çerçevesinde daha dikkatli, çevrimiçi ortamlarda ise bu normların eksikliğinden ötürü daha dürtüsel davrandıkları görülüyor.

Disinhibisyon etkisi

Disinhibisyonun temelinde, kullanıcaların gerçek kimliğini saklaması ve nasılsa "beni tanımıyorlar" düşüncesi yer alır. Sosyal psikologlar tarafından ifade edilen "kimliksizleşme", bireylerin kimliklerini önemsizleştirerek sorumluluk duygularını azaltan, olağan tavırlarının dışına kolaylıkla çıkabilmesini anlatan bir kavramdır. Bu kişilerin nefret söylemlerinde bulunurken kendilerini gerçek hayattan soyutladıkları görülür. Kişi o an yanlış bir şey yaptığını düşünse bile bilgisayarı kapattığında o kimliği ve eylemi geride bıraktığını ve sorumluluğundan muaf olduğunu varsayar.

Disinhibisyon etkisini artıran bir diğer olgu da "eş zamansızlık"tır. Çevrimdışı ortamlarda iletişim kurulurken karşıdaki kişinin anlık tepkisiyle karşılaşmak insanlar üzerinde bir çeşit ölçülü davranma etkisi oluşturmaktadır. Çevrimiçi ortamlarda ise geri bildirim dakikalar, saatler, günler alabilir.
Eş zamanlı iletişim kurulmaması ve iletişime geçilen kişinin anlık tepkisiyle karşılaşılmaması kişiye istediğini söylemek ve geri çekilmek konusunda bir rahatlık sağlar.


Modern zamanların kelimelerle ve resimlerle tasarlanmış maskeleridir anonim kimlikler. Her paylaşımda sahibine hakikatte kim olduğunu unuttururlar. Linç ordularının gönüllü askerleridir onlar. Attıkları her kurşun aslında kendi benliklerini parçalamaktadır.

Anonim kimliklerin arkasına saklanan insanın bütün renkleri silinir zamanla. Ya hep ya hiçtir onun değer yargısı. Kendi varlığını ancak ötekini linç ederek yok etmeye başladığında hisseder.

Artık bir Ku Klux Klan üyesidir o. Dünyadan bütün renkler silinmiş geriye sadece siyah ve beyaz kalmıştır.

BİZE ULAŞIN