Bercan Tutar: SAĞLIK SEKTÖRÜNDEKİ KISIR DÖNGÜ İLAÇ ENDÜSTRİSİNİN KÂR GÜDÜSÜ VE SİYASİ SINIFLARIN YOLSUZLUK KÜLTÜRÜ

SAĞLIK SEKTÖRÜNDEKİ KISIR DÖNGÜ İLAÇ ENDÜSTRİSİNİN KÂR GÜDÜSÜ VE SİYASİ SINIFLARIN YOLSUZLUK KÜLTÜRÜ
Giriş Tarihi: 14.05.2025 12:49 Son Güncelleme: 14.05.2025 12:49

Savaş endüstrisi için çatışma ve kaotik krizler nasıl bir gelir kapısı ise sağlık endüstrisi ve büyük ilaç şirketleri için de hastalıklar eşsiz bir zenginlik kaynağıdır. Haliyle savunma endüstrisi çatışma ve kaosla beslenirken ilaç endüstrisi de salgın ve kronik sorunlar başta olmak üzere sağlığımızı tehdit eden her tür hastalıkla beslenir.

İlaç endüstrisi, kârlarını artırmak için piyasa ekonomisinin ve bu ekonominin en büyük güvencesi olan neo-liberal siyaset anlayışının ulusal ve küresel bütün kurumlarından dolaylı ve dolaysız her tür desteği alıyor. Yapılan incelemeler ve hazırlanan raporlar ilaç şirketleriyle siyasi kurumların ortak bir menfaat şebekesi halinde hareket ettiğini gösteriyor.

ABD başta olmak üzere Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerinde ilaç maliyetlerinin düşürülmesiyle ilgili yoğun bir gayret var. Fakat nedense bu adımlar ve hamleler şimdiye kadar başarıya ulaşamadı.

ABD Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanı Alex Azar, Mayıs 2018'de Washington'da yaptığı toplantıda ilaç maliyetlerinin düşürülmesiyle ilgili tarihi adımlar atacaklarını söylemişti. Fakat vaatleri sözde kaldı. Amerikan yönetiminin özel çıkar gruplarının ve büyük bağışçıların sıradan insanların pahasına kendi çıkarlarını ilerlettiği ilaç sektöründeki yolsuzluk kültürünü yok etmesi çok zor.

Bu konuda en radikal görünen Amerikan başkanı Donald Trump. Trump'ın birinci döneminde başlattığı reform hareketlerinin bu kez ses getirmesi bekleniyor. ABD'yi Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) çıkaran Trump sağlık sektörü ve ilaç endüstrisi hakkında ezber bozan görüşleriyle biliniyor.
Zira seçim kampanyasında Trump, ilaç endüstrisine karşı duracağına ve reçeteli ilaç fiyatlarını düşüreceğine söz verdi. Ancak nedense fiyatları düşürmek için ciddi adımlar atmaktan kaçınıyor.

"Dr. Oz" hastalık endüstrisine karşı

Trump, yönetimindeki en önemli noktaları ilaç endüstrisinin içinden gelen isimlerle doldurdu. Yeni döneminde yaptığı tek sürpriz Dr. Mehmet Öz'ü kabinesine almak oldu. 5 Kasım 2024'teki seçim zaferinden sonra Trump, Öz'ü Medicare ve Medicaid sağlık sistemlerinin yöneticiliğine atadı.

Trump "Dr. Mehmet Öz'ü Medicare ve Medicaid Hizmetleri Merkezi'nin (CMS) yöneticiliğine atadığımı duyurmaktan çok memnunum. Amerika bir sağlık kriziyle karşı karşıya ve Amerika'yı yeniden sağlıklı kılmak için Dr. Öz'den daha donanımlı ve kabiliyetli bir başka doktor olmayabilir" dedi. "Dr. Oz" lakabıyla da bilinen 65 yaşındaki Öz, Trump'ın Sağlık Bakanı Robert F Kennedy Jr ile birlikte çalışacak. Trump da Kennedy ve Öz'ün "hastalık endüstrisine ve geride bıraktığı korkunç kronik hastalıklarla mücadele edeceğini" belirtti.

Trump ayrıca "Bozuk sağlık sistemimiz her bir gün Amerikalılara zarar veriyor ve ülkemizin bütçesini çökertiyor. Dr. Öz hastalık önlemeyi
teşvik edecek ve böylece sağlık sistemimize harcadığımız her bir dolar karşılığında dünyanın en iyi sonuçlarını alacağız" vaadinde bulundu.

Görüldüğü üzere sağlık ve ilaç sektöründeki kronik rahatsızlık en tepedeki isim olan ABD Başkanı tarafından da biliniyor. ABD'de durum böyleyse varın siz uluslararası ilaç şirketlerine karşı eli kolu bağlı durumdaki diğer savunmasız ülkeleri düşünün.

Tablo oldukça iç karartıcı. Peki, buradan bir çıkış yolu var mı? Dürüst olmak gerekirse tünelin sonunda ışık görünmüyor.

İlaç endüstrisine on yıllardır devam eden yaltaklanma uygulamasını sürdüren siyasi sınıfların yolsuzluk kültürü halkların sırtında gerçek bir kronik bir külfete dönüşmüş durumda. Örneğin 2010'dan bu yana ilaç fiyatlarındaki artış bütün dünyada enflasyonu çok aşıyor. Üstelik ilaç şirketleri kamu tarafından finanse edilen vergi indirimleri şeklinde önemli miktarda hükümet yardımı da alıyor. Ancak ilaçlar için fahiş fiyatlar talep etmeye devam ediyorlar.

İlaç lobisinin gücü

İlaç endüstrileri ayrıca pazarlama ve reklam harcamaları için de vergi indirimi alıyor. Journal of the American Medical Association'daki bir rapora göre 1997'den 2016'ya kadar tıbbi pazarlama önemli ölçüde genişledi ve harcamalar 17,7 milyar dolardan 29,9 milyar dolara çıktı. Vergi mükelleflerinin sübvansiyonlarına rağmen, reçeteli ilaç fiyatları yine de endişe verici bir oranda artıyor.

İlaç şirketlerinin kâr marjları, özellikle yaşamı tehdit eden rahatsızlıkları tedavi etmek için kullanılan özel ilaçları piyasaya sürdüklerinde önemli artışlar yaşar. İlaç şirketleri ayrıca, patentli ürünlerinde tekel gücü sağlayan patentlerden de faydalanır. Bu patentler rekabeti azaltarak fiyatların yüksek kalmasını sağlar.

Trump, 2016 yılında Time dergisine verdiği bir röportajda "İlaç fiyatlarını düşüreceğim. İlaç fiyatlarında olan bitenden hoşlanmıyorum" demişti ama ilaç fiyatlandırması konusunda görkemli vaatlerine rağmen sözünü tutamadı. İlaç lobisinin Kongre'deki gücünü kıramadı. Trump'ın ikinci döneminde de birinci dönemine göre daha güçlü olmasına rağmen ilaç lobisine karşı pek fazla şansı yok. Çünkü Trump'ın kabinesindeki çoğu kişi ilaç şirketlerine yakın veya sektörün içinden kişilerden oluşuyor.


Hâsılıkelam büyük ilaç şirketlerinin ABD başta olmak üzere diğer ülkelerin hükümetleri üzerindeki etkisi göz önüne alındığında, sektörün reçeteli ilaç fiyatlarını düşürme veya geçmişteki fiyat artışlarını tersine çevirme gibi bir planı yok. İnsanlar hem fiziki hem mali açıdan acı çekmeye, ilaç şirketleri de kârlarını artırmaya devam edecek. Bu kısır döngü sürdükçe kalıcı sağlık reformları beklemek ham hayalcilikten öteye gitmeyecektir.

BİZE ULAŞIN