Hasan Hüsnü Eren: AKADEMİK TIP SATILIK MI?

AKADEMİK TIP SATILIK MI?
Giriş Tarihi: 26.05.2025 14:49 Son Güncelleme: 26.05.2025 14:49

Günümüzde ilaç sektörü ile tıp uygulayıcıları arasındaki ilişki sağlık sistemine olan güveni en alt seviyelere indirdi. Hastalar kendilerine yazılan ilaçlardan bekledikleri şifaya ulaşamadıkça, her problemlerine farklı farklı ilaçlar önerildikçe ve bu ilaçlara bağlı yan etkileri sıkça yaşadıkça bu güvensizlik yerini öfkeye ve umutsuzluğa bıraktı. Aslında olması gereken, insanların hasta olmasını önlemeye yönelik tedbirler almakken maalesef doktorlar insanların sağlıklı kalması için yapması gerekenlerle ilgili önerilerde bulunmak yerine ilaç yazmayı önceliyorlar.

Sağlıklı kalmakla ilgili önerilerin göz ardı edilmesi, yanlış beslenme alışkanlıklarına suskun kalınması, kimyasal içerikli gıdaların tüketilmesinin engellenmesine duyarsız kalınması ve vücudun ihtiyacı olan doğal mikro-besinlerin takviye olarak önerilmemesi hatta doğal vitamin ve minerallerin
itibarsızlaştırılması, sistemin insanları sağlıklı tutmak yerine ilaç sektörünün kâr hedeflerini desteklediği izlenimini güçlendiriyor. Bu tablo şu gerçeği bir kez daha düşünmemiz gerektiğini gösteriyor: ilaç sektörü bir iyilik hareketi değildir, kâr amaçlı bir sistemdir. Bu sistemin hitap ettiği pazar ise insan vücududur.

Herkes çarkın içinde 1984 yılında bir tıp dergisi kendisine gönderilen orijinal araştırma makalelerinin yazarlarının, gönderilen makalelerde tartışılan ürünleri üreten şirketlerle mali bir ilişki içinde olup olmadıklarını araştırmak üzere bir çalışma başlatıp bununla ilgili bir ekip oluşturdu. Çünkü bu tür bağların oldukça yaygınlaştığı tahmin edilen bir durumdu. Ancak araştırma bu tür finansal ilişkilerin ne kadar yaygın ve çok yönlü hale geldiğini
öngöremedi. Bu ilişkilerle ilgili makaleyi oluşturacak bir editörü bile çok zor buldular. Çünkü ilaç firmalarıyla bir şekilde temas etmemiş kişi bulmak çok zordur.

Klinik araştırmacılar ile endüstri arasındaki bağlar yalnızca hibe desteğini değil, aynı zamanda bir dizi başka finansal düzenlemeyi de içerir. Araştırmacılar, ürünlerini inceledikleri şirketlere danışman olarak hizmet verir, danışma kurullarına ve konuşmacı bürolarına katılır, patent ve telif
hakkı düzenlemelerine girer, ilgili şirketler tarafından hayalet yazar olarak yazılan makalelerin listelenen yazarları olmayı kabul eder, şirket tarafından desteklenen sempozyumlarda ilaçları ve cihazları tanıtır ve pahalı hediyeler ve lüks ortamlara seyahatlerle kendilerine destek sunulmasına izin verir.
Birçoğunun ayrıca şirketlerde hisse senedi payı da vardır. Çoğu tıp fakültesinin fakülte üyeleri ile endüstri arasındaki finansal bağları düzenleyen yönergeleri olmasına rağmen, kurallar genellikle oldukça gevşektir ve daha da sıkı hale getirilmelidir.

Araştırmaya depresyon tedavisi ile ilgili bir makale ile başlandığında, makale araştırıcısı psikiyatrlar ile ilaç firması arasında ilişkisi olmayan kişi bulmanın nerdeyse imkansız olduğunu anladılar. Bu durum diğer uzmanlık alanlarında, özellikle de pahalı ilaçların ve cihazların yoğun kullanımını içeren alanlarda da aynıdır. Akademik tıbbın ilaç ve biyoteknoloji endüstrileriyle ne ölçüde iç içe geçtiğini ve bu durumun yararlarının ve risklerinin neler olduğu araştırmayla beraber ortaya çıktı. Başta Amerika olmak üzere tüm ülkelerde ilaç sektörü ile akademi arasındaki ilişki benzerdir ve çok
da iç acıcı görünmemektedir.

İlaç şirketleri çok cömert!

Akademik tıp kurumları da giderek endüstriye bağımlı hale geliyor. Kendi bağları bu kadar kapsamlıyken, bireysel araştırmacılar için katı çıkar
çatışması politikalarını nasıl haklı çıkarabilirler? Bazı akademik kurumlar, öğrencilerin ve öğretim üyelerinin esasen endüstri araştırmaları yürüttüğü araştırma merkezleri ve öğretim programları kurmak için ilaç şirketleriyle yakın ilişkiler kuruyorlar. Her iki taraf da bu ilişkiden büyük fayda görüyor. Mali açıdan sıkıntı çeken tıp merkezleri için bu, nakit anlamına geliyor. İlaç ve cihazları üreten şirketler içinse araştırma yeteneğine erişim ve prestijli bir "marka" ile ilişki anlamına geliyor. Ayrıca ilaç şirketlerinin asistan doktorlara küçük hediyeler vererek araştırma hastanelerine girme geleneği, herkesçe malum bir "cömertlik."

Doktorlar artık ilaç şirketlerinden neredeyse her gün ücretsiz yemek ve diğer önemli iyilikler alıyor ve genellikle çeşitli tıbbi konularda dersler dinlemek
için gösterişli akşam yemeklerine ve diğer yarı sosyal etkinliklere davet ediliyorlar. Bu ilişkiyi normal görenler olmakla birlikte akademik araştırmacılar
ile endüstri arasındaki kapsamlı bağların teknoloji transferi sağladığını iddia ederek ilişkiyi masumlaştırma gayretinin temelsiz olduğunu düşünüyorum. Endüstri tarafından desteklenen sempozyumlarda görünmek için dünyayı dolaşmak, teknoloji transferinden çok pazarlama ile ilgili bir durum.


Mevcut durumda yanlış olan ne? Klinik araştırmacıların endüstriyle yakın bağları neden olmasın? Açık bir endişe, bu bağların hem yapılan işin türü hem de raporlanma biçimi açısından araştırmayı etkileyeceğidir. Araştırmacılar, çalışmaların bilimsel olarak önemli olup olmadığına değil, endüstri
fonu alıp alamayacaklarına göre çalışmalar yürütebilirler. Bu, ilaçlar ve cihazlar hakkında daha fazla araştırma ve hastalığın nedenleri ve mekanizmaları hakkında daha az bilgi edinmek için tasarlanmış araştırmalar anlamına gelir. Ayrıca, bu farklılıklar pazarlama için kullanılabileceğinden,
araştırmayı ilaçlar arasındaki önemsiz farklılıkları bulmaya doğru kaydırır. Daha da büyük bir endişe, finansal bağların araştırma çalışmalarının sonucunu etkileyebileceği olasılığıdır.

Endüstrinin araştırma karakolları

Artık ilaç şirketleriyle bağlantıları olan araştırmacıların, bu tür bağlantıları olmayan araştırmacılara kıyasla, bu şirketlerin ürünlerine olumlu sonuçlar
bildirme olasılıklarının daha yüksek olduğuna dair önemli kanıtlar var. Bu, araştırmacıların endüstriyle olan finansal bağlantılarından etkilendiğini kesin olarak kanıtlamıyor. Muhtemelen, ilaç şirketleri olumlu sonuçlar elde eden araştırmacıları arıyor. Ancak, önyargının en olası açıklama olduğuna inanıyorum ve her iki durumda da, araştırmacılar ne kadar hevesli olursa, endüstri fonlamasından o kadar emin olabilecekleri açıktır.

Birçok araştırmacı, endüstriyle olan finansal bağlarının çalışmalarını etkileyebileceği fikrine öfkelendiklerini söylüyor. Bilim insanları olarak, ne kadar iltifat edilirse edilsin, objektif kalabilecekleri konusunda ısrar ediyorlar. Kısacası, "satın alınamazlar". Konu, araştırmacıların bir karşılıklılık anlamında "satın alınıp alınamayacağı" değil. Bir şirketle yakın ve kazançlı bir iş birliğinin araştırmacılar açısından doğal olarak iyi niyet ve cömertliğin devam edeceği umudunu yaratmasıdır. Bu tutum, bilimsel yargıyı, ayırt edilmesi zor olabilecek şekillerde sinsice etkileyebilir. Klinik araştırmacıların kişisel çıkarlara karşı diğer insanlardan daha bağışık olduğuna gerçekten inanabilir miyiz?


Endüstri ile akademik tıp arasındaki sınırlar şu anki kadar belirsizleştiğinde, endüstrinin iş hedefleri tıp fakültelerinin misyonunu birçok şekilde etkiler.
Eğitim açısından, endüstri temsilcilerinin sürekli gözetimi altında olan tıp öğrencileri ve stajyer doktorlar, muhtemelen olması gerekenden daha fazla ilaç ve cihaza güvenmeyi öğrenirler. Tıbbı eleştirenlerin sıklıkla iddia ettiği gibi genç doktorlar, sorunların temel nedenlerini araştırmak yerine her sorun için bir hap olduğunu öğrenirler. Ayrıca eğitimlerini etkilemek için büyük bir nezaketle yaklaşan endüstriden hediye ve iyilik almaya alışırlar. Akademik tıp merkezleri, endüstri için araştırma karakolları olmalarına izin vererek, ilaçlara ve cihazlara aşırı vurgu yapılmasına katkıda bulunurlar.


Tüm bunlar, yeni ilaçlar ve cihazlarla mümkün kılınan terapi ve teşhis alanındaki muhteşem ilerlemelerin önemini inkar etmek anlamına gelmez. Aynı zamanda akademi ve endüstri arasındaki iş birliğinin değerini inkâr etmek anlamına da gelmez. Ancak bu iş birliği, her iki tarafın da kendi standartlarını ve etik normlarını koruduğu bir mesafede olmalıdır. Piyasanın teşvikleri akademik tıbbın dokusuna işlenmemelidir. Kâr amacı güden işletmelerin yatırımcılarının hisse senetlerinin değerini artırmaya söz verdiklerini unutmamalıyız. Bu, tıp fakültelerinin misyonundan çok farklı bir hedeftir.

Hastanelerde ilaç tanıtımı yasaklanmalı

Peki, ne yapılması gerekiyor ya da asla yapılmaması gereken nedir?


Eğitim hastaneleri ilaç şirketi temsilcilerinin ürün tanıtımı yapmak ve öğrencilere/stajyer doktorlara hediyeler sunmak için hastaneye gelmelerini yasaklamalıdır. Stajyer doktorlar kendi yemeklerini satın almalı ve hastaneler de onlara bunu yapmaları için yeterli ödeme yapmalıdır. Bu hediyelerin
rüşvet teşkil edemeyecek kadar önemsiz olduğu iddiasına yanıt, ilaç şirketlerinin hayır işlerine bulaşmamasıdır. Bu hediyeler, önlerinde uzunca bir
reçete yazma ömrü olan genç doktorların itibarını satın almak içindir. Benzer şekilde, akademik tıp merkezleri, öncelikli olarak şirketlerin çıkarlarına hizmet eden araştırmalar yürütmek için değerli yetenek ve prestij kaynaklarını kullanıma sundukları ortaklıklara karşı dikkatli olmalıdır.

Endüstri tarafından desteklenen gezilerin, yemeklerin, hediyelerin, konferansların ve sempozyumların, onur ödüllerinin, danışmanlık ücretlerinin ve araştırma hibelerinin maliyetlerinin ilaç ve cihaz fiyatlarına eklendiğini unutmamak gerekir. Akademik tıp her zamankinden daha fazla halkın güvenine
ve iyi niyetine muhtaçtır. Halk, akademik tıp kurumlarını ve klinik araştırmacıları endüstriyle yakın ilişkilerden uygunsuz bir şekilde kazanç elde ediyormuş gibi algılamaya başlarsa - çıkar çatışmaları yaratan ve ilaç fiyatlarının artmasına katkıda bulunan ilişkiler - zorluklarına karşı çok az sempati
duyulacaktır. Akademik kurumlar ve klinik öğretim üyeleri, satılık oldukları suçlamasına neden olacak davranış ve ilişkilerden kaçınmaya dikkat etmelidirler.

Akademik kurumlara ve araştırmalara olan güven her geçen gün azalıyor. Çünkü bunların üzerinde yukarıda değinilen ilişkilerin izlerini görmek mümkün. Aslında yazımın başlığındaki soruya geçmişte bir okurumun verdiği cevap dramatik, acı ama tabloyu kısaca özetlemek için yeterli: "Hayır, şu anki sahibi satmayacak kadar memnun."

* Doktor, Ortomoleküler Tıp Danışmanı

BİZE ULAŞIN