Sena Subaşı: Defileden dev şovlara: Moda dünyasının görsel evrimi

Defileden dev şovlara: Moda dünyasının görsel evrimi
Giriş Tarihi: 5.1.2022 14:57 Son Güncelleme: 5.1.2022 14:57

"Görünen şey iyidir, iyi olan şey görünür" diyen Guy Debord, zamanında kapitalizm ve tüketim toplumunun temellerini bu kısa cümleyle özetlemiş. Dört bir yanımızı saran, gündelik yaşamımızın her alanına nüfuz eden tüketim, ihtiyaç için değil, yalnızca tüketmekten alınan haz amacıyla gerçekleştirdiğimiz bir eyleme dönüşmüş görünüyor. Böyle bir sistemin geçerli olduğu günümüz toplumuna birçok düşünür "tüketim toplumu" diyor; Debord ise tüketimi artırmak için görüntüye, gösterişe başvurulmasından yola çıkarak "gösteri toplumu" tabirini kullanıyor. Kısaca; bugünkü hayat koşullarında her şey görünür olmalıdır; abartılmalıdır, yapılan tüm işler şova dönüşmelidir ve tüm nesneler ışıldamalıdır. AVM'lerde, sokaklarda, vitrinlerde ışıldayan bu nesneler aslında tüketiciye "beni satın al" çağrısı yapar. Bu konuda en marifetli ve en gösterişli alan moda ve kıyafet sektörü gibi görünüyor.

Moda dediğimiz şey eskinin biraz daha parlatılarak, yeni anlamlar katılarak insanlara sunulmasıdır aslında. Burada yeni kavramının altını çizmek gerekebilir; gösterinin mükemmel bir şekilde var olması için bir meta başına "yeni" sıfatı almalıdır. Yenilenen her kıyafet, müzik, aksesuar günün sonunda moda olarak topluma sunulur. Hangi tüketici eski bir ürünü almak ister? Işıltılı yeni bir meta her zaman tüketicinin ilgisini cezbeder ve ona ulaşmak içindir aslında bütün uğraşı. Bu sebeple moda dediğimiz şeyin doğasında değişim vardır; sadece bugün bu değişim süreleri oldukça kısalmış durumda.

Defileler dev gösterilere dönüşüyor

Her geçen gün yeni bir şeyler moda oluyor, bizim de dilimizden "bu şimdi çok moda" cümlesi eksik olmuyor. Sürekli yenilik arayışında olan moda, bunun için elindeki tüm imkânları kullanır, yeni anlamlar yüklemek için hayatın içindeki diğer kulvarları da katmaya başlar ki gösteri eşsiz bir hal alsın. Bu sadece gösterinin değil, bir nevi yeniliğin de kutsanmasıdır. Debord'un başta söylediğimiz "görünen her şey iyidir" sözü de bunu ifade eder bir yandan.

Defileler modacı ve hitap ettiği kitle arasında giyim sektörü üzerinden gerçekleyen bir aktivite olmaktan uzaklaşalı çok olmadı aslında. Son 10- 15 senedir yepyeni bir tanıma bürünen defileler toplumun gündelik hayatının içine girmeyi başaran, adından ilgili ilgisiz herkese sözünü ettiren, tekstil gibi özel bir alanın dışına çoktan çıkarak farklı birçok alanla içli dışlı olan bir görsel bir şov anlamına geliyor artık. Temel hedef olan markanın kıyafetlerini tanıtma düşüncesi artık ikinci plana atıldı, hatta plan dışı bırakıldığı bile söylenebilir.

Günümüz defileleri artık "show" adını alarak dev gösterilere dönüşüyor. Bu bazen teatral bir gösteri, bazen hikâyesi olan bir mekânda kendine özgü kurgusal bir dünya, bazen bir sanat gösterisi olarak karşımıza çıkıyor. Marka, bir defile yaparken onu bir şova dönüştürecek mekâna, bir sanat dalına, teknolojik bir yenilik gibi detaylara en ince ayrıntısına kadar tasarladığı kıyafetlerden daha çok önem veriyor bugün, çünkü sadece podyumda bir tasarımın göz alıcı durması her şeyin fazla ve abartılı olduğu günümüz gösteri dünyasında yeterli değil.

Daha çok ilgi çekmek için...

Eskileri tekrar etmemek, yeni "yeniler" üretmek moda için vazgeçilmez bir parola. Satın alındığı an sahip olduğu ışıltıyı kaybedecek kadar hızlı değişen bu gösteriye moda başta olmak üzere toplumun tüm mekanizmaları ayak uydurmak zorunda. Ortada büyüsünün bozulduğu bir nesne varsa yerine aynı hızla yenileri eklenmeli ki gösteri bitmesin.

Moda sektörü, her şeyin hızlıca tüketildiği bu toplumsal sistemde daha da merak uyandırmak, ilgi çekmek, daha çok konuşulmak, sosyal medyada viral olmak ve daha çok tüketilmek için her geçen gün birbirinden farklı sergileme teknikleriyle karşımıza çıkıyor.

Bu sektör işe kendi kabuğundan çıkarak önce sokaklara, oradan da içinde kültür, tarih, edebiyat, nostalji barındıran mekanlara taşınmaya başladı. Otopark, metro, kütüphane, müzeler moda şovlarının olası birer mekânı. Bu sayede bugünlerde içinde köklü tarih ve kültür barındıran mekânlar büyük markaların defilelerine ev sahipliği yapmakla meşgul.

Modanın ikonik isimlerinden Karl Lagerfeld, 2007'de 10 milyon dolar bütçe harcadığı defilesini dünyanın en merak edilen yapısı olan Çin Seddi'nde gerçekleştirerek artık bu işin defileden öte görsel bir şov olduğunu ilan etti. Dünyanın sayılı büyük opera evlerinden Sidney Opera Evi de Carla Zampatti'nin 2015'teki defile şovuna ev sahipliği yapan meşhur yapıtlardan oldu.

New York Kütüphanesi ise son yıllarda Victoria Beckham, Oscar De La Renta gibi büyük markalarında defileleri için sık sık tercih ediliyor. Ülkemizde Kapalı Çarşı, Haydarpaşa Garı gibi en bilinen en çok tercih edilen mekânların haricinde 2019'da bir markanın 90'larda müzik sektörünü yöneten fakat şimdilerde hayalet bina olan Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nda gerçekleştirdiği defile sadece moda dünyasını değil genel kitleyi ilgilendiren enteresan bir defileydi. Eskiden Anadolu'dan şöhret olma hayaliyle gelip önünde kuyruklar oluşan bu dev çarşı bu sefer moda dünyasından modelleri, tasarımcıları, "fashion icon"ları ağırladı. Diğer bir yandan tarihi plaklar çarşısı böylece eğlenceli, bir o kadar da çileli tarihine bir yeni hikâye eklemiş oldu.

Şov mekânı: Çöl ya da nehir

Görsel bir şov unsuru barındırması bugün bir marka için ön şartsa eğer, insan eliyle yapılan binalardan ziyade doğa bunun için en uygun olanı. Son birkaç senedir defilelerin yapıldığı mekânlarda doğal güzelliklere bakmaktan kıyafet tasarımlarını değerlendirmek pek mümkün olmasa gerek.

2007'de Pierre Cardin de şovunu sergilemek için Çin'de oldukça farklı bir seçim yaparak muazzam bir manzara eşliğinde Gobi Çölü'nü tercih etti. Sonrasında büyük markaların sık sık farklı açık hava mekânlarında tasarımlarını sergilerken bunun en iyi örneği Jacquemus'ün hafızalara kazınan olağanüstü bir lavanta tarlasında, fuşya podyumda gerçekleştirdiği müthiş bir görsel şölen olarak hatırlanan defilesi oldu. 2020 yılında Balmain, Seine Nehri üzerinde, Vakko ise yemyeşil bir doğanın ortasında unutulmaz şovlara imza attılar. Bir marka bir şehrin tüm köşesini kullanabiliyor, kendine ait bir hikâye yaratıp tüm dünyada bunu anlatıyor.

Gösteri ve moda dünyası, kendine bir yenilik seçerken en dikkat ettikleri durum onun güncel olması. O dönem konuşulan, popüler olan bir durum ya da herhangi bir şey moda tarafından kullanıma hazırdır. Şehir ve kültür hayatının yanı sıra modanın dâhil olduğu ve bundan sonra muhtemelen buradan devam edecekleri bir diğer alan ise dijital ortam ve teknoloji. Endüstride gösterişi artırmak için aranan yenilikler dijital alandaki alternatiflerle daha da artıyor, dijitalleşen dünyaya moda da tüm hızıyla ayak uydurarak kendi amaçları doğrultusunda oldukça etkili şekilde kullanıyor.

Gösterinin yeni yaşam alanı

Özellikle pandemi süreci günlük hayatın her aktivitesinin dijitale entegre olması bakımından müthiş bir fırsat doğurdu. Aynı şey moda dünyası için de geçerli elbette. Öncelikle 2018 yılında İtalyan moda evi Dolce&Gabbana sıra dışı fütüristik bir gösteriye imza atarak çanta defilesinde hiç model kullanmayarak drone'larla defileyi gerçekleştirdi. 2020'de dev İtalyan markasının modelleri ve seyircilerinin tamamen kuklalardan oluştuğu bir defile şovu izledik.

Aynı sene GCDS isimli İtalyan markası bizi adeta bir dijital oyunun içine ışınlayarak tamamen sanal model ve izleyicilerden oluşan, izleyiciler arasında çizgi film karakterine rastladığımız dijital bir defileye götürdü. Teknolojinin sunduğu tüm imkânları kullanan sektörde artık dijital gösteriler yapmak da moda.

Günümüzün dijital olanaklarını düşündüğümüzde ise defilelerin sadece podyumda iyi görünmesi yeterli olmuyor. İnsanlarla markalar arasındaki en sağlam köprü olan sosyal medya, modanın da içerik üretmeyi en sevdiği alanların başında geliyor. Gösterinin yeni yaşam alanı olan, kullanım amacının gösteriş ve görünmeden ibaret olan Instagram'da önce çıkmak, daha çok konuşulmak ve paylaşılmak için markalar en ilginç ve en abartı fikirler bulmak zorunda kalıyor.

Bilinen ve artık alışkın olduğumuz, marka stratejilerinde bizi şaşırtmayan Instagram'ın dışında karşısında saatler harcadığımız ve büyük bir kitlenin gündelik yaşantısının bir parçası olan dijital oyunlarda modanın bize eşlik ettiğini son birkaç yıldır görüyoruz. Moda endüstrisi bu mecrada büyük potansiyeli fark etmiş olacak ki büyük bir yenilik olarak kendilerine video oyunlarına büyük bir ustalıkla entegre etmeyi başardılar. Tarih konulu bir oyunda bir karakterin kıyafet sponsoru olarak ya da günlük yaşantını simülasyon hali olan oyun içindeki bir sokakta markanın reklamıyla karşılaşabiliyoruz.

Moda sanat formuna bürünüyor

Hem kitlesini genişletmek hem de kendinden daha çok bahsettirmek için dijital piyasanın tüm alanlarını kendi gösteri alanı olarak kullanan bu endüstride amacına uygun olarak çokça konuşulan bazı yeni girişimlere şunlar örnek olarak verilebilir: Louis Vuitton/League of Legends, Prada/Final Fantasy, Moschino/The Sims 4. Lüks markaların bütçelerinin büyük bir kısmını artık kumaştan ya da tasarımdan ziyade bu alanlara harcadıkları görünüyor.

Bugünlerde hayal gücünü sonuna kadar zorlayan moda sanat formuna bürünerek görünürlüğünü ve ilgi çekiciliğini artırmaya başladı. Artık sanat da modanın kullanım alanı içine dâhil oldu. Özellikle dijital teknolojilerin yaygınlaşması ve moda endüstrisinde kullanılmasıyla dijital sunumların birer sanat eseri gibi görünmesi kaçınılmaz oluyor. Marka kendi hikâyesini şova dökerken bir sanat yönetmeninden ya da bir sanatçıdan destek alıyor. Bunun en üst düzey örneğini 2020'de Dior, Dior Miti ismiyle yayınladığı ve İtalyan bir yapımcıyla çalıştığı, denizkızları ve periler gibi klasik mitolojik karakterlerin markanın elbiselerini giydiği bir evrende geçen kısa filmiyle sundu. Her anı sanat filmi tadında gerçekleşen bu gösteri her detaylıyla gerçekten büyüleyiciydi. Gösterişin kültür, sanat, tarih, teknoloji gibi her alanda varlığını sürdüğünü günümüz toplumunda moda da tüm bu alanlardan kendine pay biçiyor. Artık moda dünyası seçkin bir topluluğa sunulan ışıltılı bir gösteriden çıkıp tüm topluma birbirinden sıra dışı gösterilerle, farklı hikâyelerle sunulan bir şov unsuru olarak yerini alıyor.

BİZE ULAŞIN