Yaylagül Ceran Karataş: Posthuman insan 2.0, siborg, göçebe özne...

Posthuman insan 2.0, siborg, göçebe özne...
Giriş Tarihi: 24.6.2021 16:50 Son Güncelleme: 30.7.2021 18:05

X: Dijitalliğin ruhumuzu dahi sarıp sarmaladığı şu günlerde hala insan kalabiliyor muyuz?

Y: Ne demek hala insan kalabiliyor muyuz? Hem de aklımızı kullanma cesaretinin yıldızlı günlerini yaşıyoruz, evrime yeni bir boyut kattık, İnsanlık 2.0'dayız artık, posthuman çağdayız. Ayrıca gün derken?! İnsan 2.0 için zaman farklı işliyor. Şöyle ki zamanı sıkıştırdığımızda bambaşka bir matematik söz konusu günü, ayı, yılı ve saati hesaplamak için…

X: Gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Sizce aklını kullanma cesaretini gösteren hangi insan?! Posthuman'dan kastınız nedir? Yoksa insan türünü yok edip yerine yeni bir tür olarak siborg, İnsan 2.0 ya da daha da korkuncu robotları-yapay zekayı mı kast ediyorsunuz?!

Y: Bilmece gibi konuşmayınız efendim, işte modern çağların bilgi ve teknolojisini hem üreten hem de kullanan insan ve elbette yeni bir tür varoluş: Tekillik ve İnsan 2.0.

X: Ah efendim bir de şu açıdan baksanız, nasıl olur? Aklını kullanma cesaretini gösteren insan ya belli bir kültürün, tarihin, cinsiyetin, ırkın yerleşik aktörü olan bir özneye işaret ediyorsa... Ya da daha açık söyleyeyim, Aydınlanmacı hümanizmin rasyonel, eril, sağlıklı, Avrupalı, beyaz, seçkin insanıysa… Göçebe özneyi, siborg insanı nasıl konumlandıracağız? Bir de salgınlar, genetik hastalıklar, zayıf hafızamız, güçsüz ve ölüme mahkûm bedenimiz… Bunlardan kurtulup yeni bir varoluşa sahip ölümsüz, güçlü ve arındırılmış bir şey olarak var olsak…"

Adım adım yaklaşılan…

Dünyanın birçok yerinde savaşlar, felaketler ve yıkımlar içinde insanlar temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken bazı bölgelerinde gündem çok farklı işlemekte. Özellikle sağlıklı, kaliteli bir yaşam ve dahi ölümsüzlük arzusu bu galakside gerçekleştirilmek için çalışılıyor. Bu durumun başka bir ifadesi de "insan eksiklikler varlığıdır, onu iyileştirecek, eksikliklerini güçlendirecek süreçler için hazırlıklı olmalıdır" diyen kapitalizmin form değiştirmiş ve gittikçe de vahşileşen yönüdür.

Çağımızda bilim ve teknolojinin üretim süreçlerinde doğrudan ve aktif rol alarak ve dijitallikle insanın kullandığı teknoloji, evrimsel bir sıçrama yaparak bir devrim gerçekleştirmiştir. Nano teknolojilerle belli bir grup insan için başka bir varoluş sürecinin kapıları ardına kadar açılmıştır. Günümüzde bilim-kurgu edebiyatı ve sinemasıyla başlayan bu süreç kendi teknolojisini ve kültürel, tarihsel nedenselliğini temellendiren bilim ve felsefesiyle bir hayal olmaktan çıkmıştır. Adım adım yaklaşılan (doğrusal değil sadece üstel bir yükseliş) ve gerekli alt yapı ihtiyaçlarının analiz ve temini yapılan bir yaşama işaret etmektedir. Giyilebilir yeni nesil teknolojiler, bedenin herhangi bir noktasına yüklenebilir ve dahi organik bedenin yerini büyük oranda alabilir. Siborg, bin yılın rüyası makine insan artık aramızda…

İnsan 2.0 ve hatta 3.0 üzerinde konuşabilmek, hayalini kurabilmek belirli bir yaşam standardını aşmış olmak demek aynı zamanda. Başka bir ifadeyle, bu düzeyde kompleks ve anlamlı örüntü oluşturacak ve onu yorumlayıp bir sonraki aşamada daha hızlı dönüşmesini sağlayacak ekonomi-politik ağa sahip olmak demektir. Maslow'un klasik ihtiyaçlar hiyerarşisinin basamakları aşılarak yeni bir hiyerarşi kurulmak üzere. Bu noktada insan 2.0, siborg ya da göçebe özne vb. tabirlerden her biri artık rasyonel, eril ve iktidar öznenin ölümünün ardından yeni bir varoluşun ve insan anlayışının ürünüdür. Farklı ontolojilere işaret eden bu yeni özneler insanlık için alternatif olabilir mi? Yoksa başka bir kâbusun ya da rüyanın başlangıcıdır diyebilir miyiz?

Transhümanist posthuman anlayışı

Burada transhümanizm ve insan 2.0 üzerinde duracağız özellikle. Çünkü, transhümanizmin ve posthümanizmin farklı öngörülerine dayanan siborg öznesi ve posthümanizmin göçebe öznesi, homo sapiensin sınırlarını açmasının temsilleri iken transhümanizmin insan 2.0'ı homo sapiensi aşmanın temsilidir. Siborg ve göçebe özneyle insanı insan merkezci tahakkümün biçimlendiriciliğinden kurtarıp oluşu ve eylemi homo faber, homo ludens, homo symbolicus benzeri süreç ontolojisiyle ve yeni materyalist bakış açısıyla bu dünyada türsel evrim öngörmeden yaşamaktır. Başka bir ifadeyle, sessizlikten doğan müziğin notasına yönelmiştir posthümanist özne kavrayışı. Transhümanist özne insan 2.0 ise sesi ve müziği başka bir düzene taşımaktır.

"İnsan" etik, estetik ve politik değer üreten canlı olarak terbiye etmekte zorlandığı iştahıyla bu rüyanın/kâbusun sahnesini kurmaktadır. Bostrom'un Serçelerin Bitmeyen Hikayesi insanın transhümanist hal tercümesidir kısmen. Bostrom'un bu hikayesi aslında birçok açıdan kıyısında durduğu transhümanist posthuman anlayışını ve Moravec ve Kurzweil'e itirazlarını da dile getirmektedir diyebiliriz. Hikâye özetle yuva yapma mevsiminde oldukça yorulan küçük, zayıf ve akıllı serçelerin işlerini kolaylaştıracak, çocuk ve yaşlılarına göz kulak olacak bir çıkış arayışından bahseder. Serçelerin bütün bu işleri yapacak bir baykuş yavrusu ya da yumurtası bulmaya ve ardından da onu eğitmeye yönelik arayışlarını konu edinen hikâye adı üzerinde bitmeyen bir hikayedir ve arayışın sonunda serçelere ne olduğu bilinmiyor.

Hikâyede dikkat çeken bir diğer sahne ise serçelerden sadece birinin, gözü görmeyen ve huysuz olan Scronkfinkle'in itirazıdır. Scronkfinkle itirazında "Bu bizim sonumuz olacak, bari önce baykuş eğitme sanatını belirlesek, sonra baykuşu aramıza alsak" dese de sözünü duyan olmamıştır. Hikâye burada kesilir, devamı (yazmak istersek) okuyucusunda şu sorular eşliğinde defalarca farklı sonlarla yazılmaya bırakılır: Gözü görmeyen ve huysuz serçeye ne oldu? Baykuş yumurtasından çıkan yavru serçe ailesi içinde onlar gibi mi oldu yoksa baykuş doğasına uygun mu büyüdü? Baykuş farklı olduğunu anlayıp serçe sürüsünü terk edip kendisi gibi olanları bulmaya mı gitti? Ya da baykuş ailesinin serçeye dönüştüğünü farz edip serçelerin her birini "tekrar" baykuşa dönüştürmek için çalışmaya mı başladı?

Homo sapiens için bitiş

Transhümanizm, insanın insan olmaktan kaynaklanan her türlü eksikliğini ve sınırını yine insan için aşmak arzusunu dile getirir. Önce oldukça "masum" bir niyetle, insanın insan oluşu nedeniyle karşılaştığı hastalıklarını tedavi etmek, iyileştirmek niyetiyle, araştırmalara başlanmıştır. Teknolojinin gelişimi ve dönüşümüyle araştırmalar artık sadece iyileştirmek değil, güçlendirmek ve aşmaya yönelik çalışmalarla devam etmektedir. Gelinen noktada bir yanda genetik araştırmalarla düzenlenen, üretilen ve arındırılan öjenik insan tasarımı durmakta, bir yanda da beynin çalışma ilkelerini, fiziğini, matematiğini ve plastisitesini görüntüleyerek silikon ortama aktarmaya yönelik çalışmalarla biyolojik sınırlarını aşmayı hedefleyen 'dijital insan' tasarımı planlanmakta. Her ikisi için de var olan doğalcı bakışın sorusu şudur: Bu tasarımlar insan olarak adlandırılabilir mi? Ya da insan olarak anılmaya değer "şeyler" midir? Yeni bir varoluşun kapısı aralanmamış mıdır?

Mümkün dünyaların en iyisinde yaşadığına inanan, yeryüzünü imar ve inşa ettikleriyle sömüren/eksilten homo sapiens, ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla yeni varoluş hedefi olan insan 2.0 uyumlu ve daha iyi bir mümkün "dünya" tasarımı için yoldadır. Bu yeni varoluş bir tür evrime işaret eder ve evrim anlayışında "eski kabullerin" aşıldığını gösterir. Evrim homo sapiensle tamamlanmadı, onun ürettikleriyle bir başka aşamaya geçti ve devam ediyor. İşte homo sapiens'in yapacağı en son icat ilk üstün zekalı makine, insan 2.0 için başlangıç fakat homo sapiens için bitiş olacaktır. Bu icattan sonra artık ne insan ne de makine şimdiki gibi düşünülebilir. İnsan 2.0 ve tekillik devri olan evrimin yeni bir noktası ne ileri doğru ne de geridir: Makine zeka / süper zeka devri…

Biyo, robo, nano ve info…

"İnsan beyninin fizyolojisini ve matematiğini bulursak ve bunu da kendi kendine işleyen bir makineye yüklersek artık bedenden, 'vita activa' oluştan başka bir şeye ulaşabiliriz" düşüncesi bizi posthuman anlayışında insan 2.0 tasarım öznesine taşımaktadır. Bu yeni özne insanın bu garip yeryüzünde kurduğu dünyasıyla birlikte yüklendiği her türlü zorluktan, başta Tanrı sözünden kurtuluşunun, arınmasının adıdır. Daha açık söylersek gündelik yaşama dair her türlü engelden, üretim-tüketim ağından, cinsiyetten, ölümden, "gafletten" arınmak olarak teklif edilen bu posthuman özne başka bir rüyaya/kabusa davetin adı mıdır? İnsanı arazlarından ve "arızalarından" kurtarmak başka bir etik ve ontoloji inşa etmek değil mi? Bu varoluş teknolojik, askeri, ekonomik ve kültürel başka bir form kazanmayacak mı? Ya da bunlar kötücül, insan soyunu tüketmeye yönelik, şeytani kurgular mı?

Bu gibi pek çok soruyu anlamak için non-fungible tokens (NFT), NFT art works, bitcoin vb kripto paralar, blockchain, sanal marketler ve mağazalar, insansız hava araçları, robot askerler, 3D yazıcılar, dijital ameliyatlar, yeni üreme teknolojileri gibi pek çok yeni nesil teknolojiler hakkında biraz derinlikli bir inceleme yapmamız gerekir. Çünkü bunlar hali hazırda bir grup insanın yaşadığı dünya ve onun yeni nesil nesneleri/alışkanlıklarıdır; yani "tekillik"tir. Peki nedir tekillik? Pek çok tanımını olmakla birlikte Kurzweil'in tanımını merkeze alırsak, tekillik, teknolojik değişim hızının insan yaşamını geri dönülmez biçimde dönüştürecek kadar yüksek olacağı, değişimin etkilerinin de bir o kadar derinleşeceği, geleceğe ve şimdiye ait bir dönemdir. Şimdi biyo, robo, nano ve info teknolojileri ve kullanım alanlarını dikkate aldığımızda hâlâ insan 2.0, siborg gibi özneler ya da alternatif varoluşlar uzakta, tüm bunlar bir ütopya ya da distopya diyebilir miyiz ?

Aklımızın çocukları makineler

Tekilliğin ve makine zekaların tasarımcıları ve kuramcıları arasında olan H. Moravec'in 1999 yılında yayımlanan Robot: Mere Machine to Transcendent Mind (Salt Makineden Aşkın Bilince) adlı kitabında, 2040'ların robotlarını bizim "Bizden çıkıp büyüyecek, becerilerimizi öğrenip, hedeflerimizi ve değerlerimizi paylaşacak, ... bizim aklımızın çocukları olan makineler" olarak betimlemektedir. Ayrıca R. Kurzweil'in hem Humanity 2.0'daki hem de The Age of Spiritual Machines: When Computers Exceed Human Intelligence'taki (Spiritüal Makineler Çağı: Bilgisayarlar İnsan Zekasını Aştığında) "çıplak ve soğuk" ifadelere dikkat etmek gerekir. Der ki: "… teknolojik ilerlemenin hızlanışı, süresiz olarak devam edebilir mi? İnsanların, buna ayak uyduracak kadar hızlı düşünemeyeceği bir nokta yok mudur? Gelişmemiş insanlar için olduğu açıktır. Ama her biri bugünün bilim insanlarında bin kat daha zeki, her biri (temelde biyolojik olmayan beyinlerinin bilgiyi işleme hızı daha hızlı olduğundan) çağdaş insanlardan bi kat daha hızlı çalışabilen bir bilimci neler başarabilir? Bir takvim yılı, onlara bin yıl gibi gelecektir. Ortaya ne çıkarabilirler? "

Kendi ifadesiyle söylersek ortaya MEST çıkar, peki nedir MEST? (Matter, Energy, Space, Time) Madde, enerji, uzay ve zaman sıkışması… "Mest" mi olacağız yoksa test mi olacağız, üzerinde düşünmek gerekir. Bu arada Kurzweil'in cümle arasındaki ifadesini yakaladınız mı? Ne diyor: "İnsanların, teknolojik ilerleme hızına ayak uyduracak kadar hızlı düşünemeyeceği bir nokta yok mudur? Gelişmemiş insanlar için olduğu açıktır." Kim bu gelişmemiş insan ve gelişmiş insan zümresi? Tekilliği hazırlayan bilimin yapıcısı olan insan ve onun çöpünün çöpünü kullanan tüketici. Evet şimdi şu soru(n)yu birlikte sesli düşünelim: İnsan 2.0, tekilliğe doğru biyolojisini aşan insan, bütün insanlığa teşmil ve temsil bir insan mıdır? Ya da bu noktadan sonra insan 2.0'ı hiç duymamış gibi yaşayabilir miyiz? Bu ikisi arasında yeni bir yol açmak ve düşünmek için Kurzweil'in hatırlattığı A.Schopenhauer'un aforizmatik önermesiyle yolumuza çıkalım: "Her insan, kendi görme sahasının sınırlarını, dünyanın sınırları olarak kabul eder." Neyi nasıl görüyoruz ve nasıl bir dünya tahayyül ve tasavvur ediyoruz?

1. N.Bostrom, Süper Yapay Zeka, çev.F.B.Aydar, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları, 2020
2. R. Kurzweil, İnsanlık 2.0, çev.M. Şengel, İstanbul Alfa Yayınları, 2016

BİZE ULAŞIN