Asım Öz: Tekilci Harari’nin meydan okuması

Tekilci Harari’nin meydan okuması
Giriş Tarihi: 17.6.2021 13:04 Son Güncelleme: 17.6.2021 13:04
Asım Öz SAYI:80
Mütemadiyen dünyanın güncellenmiş yeni bir anlatısını icat etmekten söz açan Yuval Noah Harari'yi tekilciliğin cisimlenmiş hali gibi tahayyül edebiliriz.

Günümüzde insanın geleceği, teknolojik değişim ile ilgili öngörüler bağlamında konuşulanları netleştirmek için sık sık başvurulan isimler arasında İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari öne çıkıyor. Kamusallaşan yorumları arasında yapay zeka ve biyoteknoloji olsa da kendisi liberal dünya görüşünün ve demokrasinin yetersiz kaldığı meseleler hakkında çok genel ve karşılaştırmalı kanaatler ileri sürüyor. Kurguların ve mitlerin "üretilmesini" büyük tarihsel dönüşümlerin temeli kabul eden Harari'yi okuyanların hepsi çıkarımlarını aynı şekilde değerlendirmiyor; bazıları diğerlerine göre daha eleştirel bir tavır takınıyor. Fakat hepsinin üzerinde anlaştığı temel nokta, insanlığın tarihini William McNeill gibi tarihçilerden farklı yorumlayan metinlerinin ciddiye alınıp okunması ve tartışılması gerektiği.

Bilimin dinin yerini alacak bir dünya görüşü olacağı hatta günün birinde bilimin tek bir değişmez bakış açısı sağlayacağı yaygın bir varsayımdır. Birçokları bugün farkında olmadan bilimsel materyalizmden daha donanımlı olan tekilci bir dünya görüşüne sahiptir. İnsanın kendi yazgısının efendisi olma umudunu bir türlü elden bırakamazlar. Böylece bilim alanındaki çalışmaların bir şekilde insan zihninin, kendi doğal durumunu oluşturan sınırlamaları aşmasını sağlayacağına inanırlar. Dünyanın büyük bölümünde, bilimin insana başka hiçbir yaratığın sahip olamayacağı bir özgürlük verebileceği inancı egemen din haline gelmiştir.

İnsanın yazgısı ve tekilcilik

Eserlerinden ve konuşmalardan hareketle Yuval Noah Harari'yi tekilciliğin cisimleşmiş hâli gibi tahayyül edebiliriz. Ray Kurzweil İnsanlık 2.0 (2016) kitabında tekilliği en temelde teknolojik değişim hızının insan yaşamını geri döndürülemez biçimde dönüştürecek kadar yüksek olacağı, değişimin etkilerinin de bir o kadar derinleşeceği, geleceğe ait bir dönem diye tanımlar. Tekilci kişiyi ise bu yüzyıldaki dönüşümleri kavrayan ve bunların kendi hayatındaki anlamları üzerinde düşünen kişi şeklinde tasvir eder. Bu yönüyle yeni teknolojik gerçeklikleri analiz eden Harari için tekilliği kavramış ve bunun kendi hayatına yansımalarını düşünmüş birisi olması hasebiyle rahatlıkla tekilci nitelemesinde bulunulabilir.

Onun hakkında hayranlıkla çok yazılıp çizildi ama temel hümanist anlatıyı güncelleyip, insanlığın yeni gündeminin ölümsüzlük, mutluluk ve tanrısallık hedefleri olduğunu belirtmemesi üzerinde pek durulmadı. Sanki belli teknolojilere dair söylentilerin her yerden yayılması karşısında onun geleceğimizin tarihini yazdığına hemen inanıldı. Zaten kendisinin tarihe yaklaşımı, alan uzmanlarının çoğundan radikal biçimde farklı: "Tarihin bir hükmü yoksa ve gidişatını da tahmin edemiyorsak, neden tarih okuyoruz? Bilim geleceği öngörmekten ibaret değildir. Bilim insanları her alanda ufkumuzu genişleterek yeni ve bilinmeyen gelecekler yaratmanın peşindeler. Bu durum tarih için de geçerli. Tarihçiler zaman zaman kehanetlerle şanslarını deneyip (pek de başarılı olmasalar da) aslında değerlendiremeyeceğimiz seçeneklerin varlığından bizi haberdar etme amacı güderler.

Tarihçiler geçmişi tekrar etmeyelim diye değil, geçmişten kendimizi kurtaralım diye geçmiş üzerinde çalışırlar."

Hâl gerçekten böyle ise Yuval Noah Harari'nin anlam arayışı ve ahlak çerçevesinde yazdıklarının ne anlama geldiği sorularına eğilmek için birtakım biyografik detaylara da ihtiyaç duyduğunuz yadsınamaz. Aksi takdirde dillendirdiklerinin kör noktasıyla yüzleşmek, içine düştüğü açmazın niteliklerini kavramak mümkün olamaz. Mesela Harari'nin 2000 yılından beri günde iki saat meditasyon yapması ve her yıl bir ila iki ay arasında meditasyon inzivalarına çekilmesi durumu söz konusu. Kendisi bunların sağladığı odaklanma ve berraklıkla Sapiens ve Homo Deus'u yazdığını belirtir. Aslında ilk modern bilim insanları da benzer şekilde tutarsızdı. Doğrusu en cesur seküler düşünürlerin bile mistik dinin bir çeşitlemesine kapıldığını belirten filozof ne kadar haklıdır.

Hiç şüphesiz belirli bir eleştirel bakış açısı, karşılaştırmalı bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkar. Gelgelelim ilahiyatçılar, felsefeciler başta olmak üzere tarihçiler, ideologlar ve uzmanlar onun yazdıklarına ve insanın geleceğine dair görüşleri üzerine dikkate değer eleştiriler yazmadılar. Buna karşın liberalizmin kendince soğuk fakat adil bir eleştirisini de sunan Yuval Noah Harari liberal modeli, insanın sorunlarını çözmek ve modern dünyanın zorluklarıyla başa çıkmak için geliştirdiği şimdiye kadarki en başarılı ve kapsamlı siyasal yöntem olduğunu düşünmekte. Liberalizmin tüm insanlığı kutsayan yaklaşımının temellerini kitabi dinlerde bulan Harari'nin kitapları ve yazdıkları özellikle de en yakın tarihli çalışması okunduğunda bu durum net bir biçimde fark edilir.

Ontolojik statünün ihmali

Yuval Noah Harari'nin, "İnsan türünün kısa bir tarihi" alt başlığı ile yayımlanan Sapiens (2015) kitabı evrimci bir bakış açısıyla insanın dünyanın efendisi durumuna geliş serüvenini anlatır. Bu çalışmasında ailenin ve cemaatin çöküş yaşadığını, ebeveyn otoritesinin geri çekildiğini belirtir. İnsanlığın yarattığı değerler ve anlam arayışı konusunda çok tuhaf açıklamalar yapar. Ona göre insanların hayatlarına atfettiği her anlam düşseldir. Orta Çağ'da yaşayanların hayatlarında buldukları diğer dünyaya ait anlamlar modern hümanist, milliyetçi ve kapitalist anlamlar ölçüsünde düşseldir. Her tür anlatıyı düşsellikle açıklayan bu ve benzeri çıkarımları aslında insanın ayak basacağı zeminleri teker teker ortadan kaldırıyor. Bu çerçevede şu ifadeleri hayli önemli olsa gerek: "Yapmaya muktedir olduğumuz hayranlık uyandırıcı şeylere karşın hâlâ amaçlarımızdan emin değiliz ve her zamanki gibi huzursuzuz." Sapiens kitabının genel bir değerlendirmesini yapan Charles C. Mann gıpta edilesi bir eleştiri getirir. Mann'a göre "Bay Harari'nin kurgu gibi talihsiz bir kelimeyle adlandırdığı fikirlerin ve kurumların çok daha karmaşık bir ontolojik statüsü vardır".

Yuval Noah Harari'nin bilimsel ilerlemelerin ve endüstriyel-kapitalist gelişmelerin yarattığı dünyaya ilişkin kuşkulu bakışını da içeren Sapiens emekleme aşamasındaki mutluluk araştırmalarından hareketle kapitalizmin mutluluğu maddi bollukla özdeşleştirmesini şüpheli kıldığını da vurgular. Geçmişten ve bugünkü sorunlardan kurtulmak şeklinde bir gelecek vizyonu sunan Harari Sapiens kitabının "İnsanlığın Birleşmesi" başlıklı bölümüyle 21. Yüzyıl İçin 21 Ders eserinin "Milliyetçilik" kısmında özetle milliyet odaklı müşterekliklerin sonunun geldiğini ileri sürer. Bu tez, muhtemelen yakın dönemde akademide vuku bulmuş milliyetçiliği yeniden düşünme çabalarına aşina olmayan okuyucular için çalışmalarının en sarsıcı hamlelerindendir. Ne var ki Mann'ın da belirttiği üzere Harari'nin bu yorumları milliyetçilik üzerine yapılan yeni çalışmalar ve çağımızın aktüel siyasal gerçekliği açısından tartışmaya açık bir tespit olmaktan öteye geçmez.

Ütopya hatta distopya fikrini akla getiren Homo Deus (2017) eseri ise hayatın uzun vadeli geleceğini sorgulayarak insanın Tanrılaşma ihtimalini, zeka ve bilincin nihai kaderinin ne olabileceğini ele alır. Temel düşüncesi insanın yarattığı teknolojinin değişim hızının ivme kazandığı, teknolojiye dayalı güçlerin üstel büyüme gösterdiğidir. Kitabının bir yerinde şöyle der mesela: "Kök hücre araştırmaları bir kez ucuz ve sınırsız insan embriyosu sağlamayı başarırsa, kendi DNA'nızı taşıyan, son derece doğal, hiçbir genetik mühendisliğe maruz kalmamış ihtimaller arasından en uygun bebeği seçebilirsiniz. Bu işlemi birkaç nesil devam ettirdiğinizde, kolaylıkla süper-insanlardan oluşan bir toplum kurabilirsiniz". Günümüzde Harari özelinde de gördüğümüz liberal hümanizm bir zamanlar dinlerin sahip olduğu yayılma gücüne sahip. Hümanistler dünya hakkında akılcı görüşlere sahip olduklarını düşünmeye bayılır; ancak onların ilerlemeye ve ölümsüzlüğe dönük temel inanışı boş inançtır. Kendisinin başka bir bağlamda dile getirdiklerinden hareketle söylersek Harari'nin tekillik övgüsü teknolojiyle ilgili fırtınaların koptuğu bir denizde çapa görevi görmeyi sürdürebilir ancak fırtınada yönünüzü bulabilmek için bir çapadan daha fazlasına, anlamlı bir haritaya ihtiyacınız var.

Aktüel tartışmalardan geleceğe

Güncel meseleler ve insanların yakın geleceğine odaklanan 21. Yüzyıl İçin 21 Ders (2018) adlı çalışması ise diğer ikisi gibi tarihsel bir anlatı şeklinde değil ders seçkisi olarak tasarlanmış. Durum böyle olunca uzun vadeli yüzyıllara değil daha acil toplumsal, ekonomik, siyasi ve fikrî konulara yoğunlaşıyor. Elbette tarihçilik formasyonuyla diğer iki çalışmasına yansıyan birikimi ana hatlarıyla bu kitabındaki analizlerine de yansımakta. Günümüzün önemli tartışmalarını içeren çalışma, Tanrı, din, anlam, ahlak, göç, laiklik, medeniyet, eğitim, adalet, hakikat sonrası, iş, bilim kurgu, alçak gönüllük, terörizm, uyanış, savaş, topluluk, eşitlik, özgürlük, meditasyon hakkında hem gözlemler içeriyor hem de hükümler veriyor.

Mütemadiyen dünyanın güncellenmiş yeni bir anlatısını icat etmekten söz açan Harairi teknolojik devrimlerin hız kazanacağı önümüzdeki yıllara dair yaptığı tespitler aynı zamanda bugün niçin kendisini dikkate almak gerektiğinin de cevabını verir nitelikte. Şöyle diyor: "İnsanlığı kendisine çekme amacı güden herhangi bir anlatı her şeyden önce bilişim ve biyoteknolojiden oluşan çifte devrimle başa çıkma yetisi üzerinden değerlendirilecek. Liberalizm, milliyetçilik, İslam veya yeni bir öğreti 2050'nin dünyasını şekillendirmek istiyorsa sadece yapay zekayı değil, büyük veri algoritmalarını ve biyomühendisliği de anlamlandırması ve bunları anlamlı bir yeni anlatının içine yedirmesi gerekecek."

İnsanlık tarihine odaklanan Sapiens kitabında endüstriyel devrimin ekolojik ve insani maliyetleri yanında, güncel kapitalist-endüstriyel üretim tekniklerinin besi hayvanlarını mahkum ettiği korkunç şartları da anlatmıştı. Öte yandan akademik kariyerine Kudüs İbrani Üniversitesi'nde Orta Çağ tarihi ve askerî tarih okuyarak başlayan Harari'nin insanlığın binlerce yıldır kıtlık ve savaşlar yanında salgınla uğraştığını söylediği dikkate alınırsa ekseriyetle sol filozofların bakış açısını yansıtan tek boyutlu Koronavirüs odaklı yayınlarda kendisinden söz edilmemesi çok daha ilginç bir hâl alır. Muhtemelen bunun sebebi geçen yüzyıldaki büyük ideolojik kavgada "insancıl dinler"den komünizmin faşizmle beraber yenildiğini söylemesi ve liberal anlatıya büyük önem atfetmesidir.

"Tanrı'yı ikame edecek teknolojik gelişmeler"

Kayda değer entelektüel niteliklere sahip Yuval Noah Harari'nin insanlıkla ilgili büyük meseleleri genel okuyucuyu da hedefleyen popüler bir dille sunmasındaki mahareti takdir edilmelidir. Sürükleyici anlatımı yanında disiplinlerarası yaklaşımıyla dikkat çeken 21. Yüzyıl İçin 21 Ders kitabının özellikle değerler, din ve laiklikle ilgili kısımları günümüzdeki tartışmaların yoğunlaştığı noktaları göstermektedir Onun dini, aileyi ve toplulukları yargılarken 21'nci yüzyılda yaşayan orta sınıf bir Batılının bakış açısından bakmanın ayartıcılığına kapıldığı söylenebilir. Bir kenara attığı Tanrı'yı ikame edecek arayışını teknolojik gelişmelere inancıyla sürdüren Harari, dinî dünya görüşünü benimseyenlerin duymaktan hoşlanmayacağı sözler sarf eder. Zaten günümüzdeki ateistlerin önemli bir kısmı insanlığın daha iyi bir dünyaya doğru ilerlediğini savunan liberallerdir. Seküler liberal duyarlılıkları evrimci bir bakış açısıyla güçlendiren Harari'nin ahlak bahsinde şu sonuçlara varması şaşırtıcı değil: "Tanrılar bizi merhamet göstermeye yönlendirebilir ama dinsel inanç ahlaklı davranmak için ille de gerekli bir koşul değil. Ahlaklı davranmak için doğaüstü bir varlığa ihtiyaç olduğu fikri, ahlaka doğaüstü bir özellik yüklüyor.(…) Ahlak "ilahi buyruklara uymak" değil "çekilen acıları azaltmak" anlamına geliyor. Yani ahlaklı davranmak için bir mite ya da anlatıya inanmanız gerekmez, acıyı derinlemesine idrak etmeniz yeterlidir. (…) Son birkaç yüzyılın kanıtladığı gibi ahlaklı bir hayat sürmek için Tanrı'nın adını anmaya ihtiyacımız yok. Muhtaç olduğumuz tüm değerler laiklikte mevcuttur."

Bu tuhaflıklarına karşın Yuval Noah Harari geniş bir kesimin hayranlığını kazandı. Onun yeni bir tekilliğe doğru dünyamıza anlam veren tüm kavramların geçersiz olacağını belirtirken tipik laik bir anlatıya dümen kırması şaşırtıcıdır. Harari'nin laiklik idealinin ve onun gereklilikleri şeklinde sıraladığı erdemlerin -hakikat, merhamet, sorumluluk- bir üst anlatı şeklinde dinsel bir değer içerdiği pekala söylenebilir. Meslektaşlarının aksine gelecek yönelimli bir tarihçilik anlayışını benimseyen Yuval Noah Harari'nin yazdıkları yerli yersiz bilgi yağmuruna tutulan her mecrada sürekli yeniden güncelleniyor. İnsanlığın geleceğinin kapısında duran tekilliğin insan hayatının her yönünü dönüştüreceğini ve bunların yeni ahlaki tartışmaları beraberinde getireceğini ileri sürüyor mesela. Bu yüzden kabul görmüş doktrinlerin karşısında duran fikirlerinden sıklıkla söz ediliyor. Öyleyse onun meydan okumasına karşı koymak için yapılması gereken, bilhassa her türden müşterekliğin zeminiyle alakalı olan çok veçheli meselelere dair söylediklerini kritiğe tabi tutmaktır.

BİZE ULAŞIN