Peygamberler, büyük devrimciler, hayalperestler, ütopya yazarları hep başka bir dünyanın mümkün olabileceğini göstermeye çalışırlar. Kimi yaşantısıyla, kimi eylemleriyle, kimi hayalleriyle, kimi de düşünceleriyle başka dünya hayalinin kuvveden fiile geçmesi için çabalar. 21. yüzyılın yirmi senesini devirmiş olan bizler de bugün yeni bir dünyanın doğuşuna şahitlik ediyoruz. Birilerinin dijital devrim adını verdikleri bu yeni dünya, insan olmanın temel felsefesini yerinden oynatan, dünya ile temasımızı ortadan kaldırmak isteyen, sürekli fiziki sınırların silineceğini vazeden koca bir aldatmacadır aslında.
Sınırsız özgürlük adına tasarlanan bu yeni dünya düzeni, insanı kendi bedeninden ve ahlak düzeninden soyutlamak ister. Başta masum başlayan dijital dünya, bugün bütün masumluğunu yitirmek üzere. Düşünün, seneler evvel ilkokul arkadaşınızı bulmak için açtığınız sosyal medya hesabınız üzerinden sayısız algı operasyonuna maruz kaldınız, kalıyorsunuz. Bir grup dijital mühendis tarafından mankurtlaştırılmak isteniyorsunuz. İklim meselesine bakışınız, siyasetteki kararlarınız, yeme içme zevkleriniz, alışkanlıklarınız, giyim konusundaki takıntılarınız... Neredeyse hemen hepsi masum başlayan bir dijital oyunla hız kazandı.
Bugün hepimiz bazı algoritmaların insanı haline geldik. Yarın büyük gökdelenlerde, tamamen korunaklı bir şekilde, yerle teması kesilmiş algoritmaların insanı evinden çıkmadan dünyanın herhangi bir yerine gidebilecek, tamamen sanal ilişkiler ağı içinde bir yaşam sürdürmeyi de sınırsız özgürlük adı altında savunur hale gelecek. Dinler eski dünyanın alışkanlıkları olacak, inançlar sarsılacak, tamamen haz, mutluluk ve deneyim üzerine kurulu bir hayatçık pazarlanacak. Gerçeğin çölüne hoş geldiniz.