Çok uzun yıllardır Batı'yı okuyorum, özellikle de "rahatsız ruhlarını." Romanda, şiirde, müzikte yani kültürün hemen her sahasında büyük bir duyuş şeklini ortaya çıkarmış bir uygarlık biçiminden bahsediyoruz. Kendisiyle savaşanları bile yine kendi içinde ehlileştirmeyi başarmış bir kültür biçimidir Batı. Coğrafi bir yer olarak göstermeye kalktığımızda Avrupa kıtası gelebilir aklımıza oysa Batı derken kastettiğimiz yer Amerika'dır da aynı zamanda. Hatta giderek sadece bir toprak parçasını işaret etmeyiz, aynı zamanda bir kültürel anlamı da konuşmuş oluruz. İçinde binlerce ayrı kol barındıran bir nehir gibidir. Ve çevresindeki her kültürel oluşumu bir şekilde kendisine bağlamayı başarır. Oysa bütün dünya tarihini düşündüğümüzde Batı, insanlığın yürüdüğü yolda uğradığı duraklardan sadece biridir. Ve bugün ahlaki olarak derin bir uçurumun kıyısındadır. 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşananların bizlere gösterdiği bu ahlaki çözülüşün sonuçları olacağı kanısındayım. Çünkü Batı her zaman yaptığı gibi sözde hayaletler uyduruyor uzun süredir. Kültürüyle, estetiğiyle, insan hakları söylemleriyle yeryüzünde "insanca" yaşanacak tek toprak parçasınınAvrupa olduğuna insanlığı ikna etmeye çalışıyor.
Yaşam hakkı terörist bir devlet tarafından ellerinden alınmış, çocukları kaçırılmış, kadınları hapsedilmiş, okulları kapatılmış, elektriksiz ve susuz bırakılarak "uygar" dünya ile ilişkileri kesilmiş bir halk bir sabah uyanıp tüm bu vahşeti kendilerine uygulayan terörist bir devlete başkaldırıyor. Sadece onlara mı, aynı zamanda Batı'nın masallarına da. Bir paradigmanın iflasını sağlıyor o günahsız halk. Öyleyse neden halen rahat yataklarımızda sakince uyuyabiliyoruz, Müslümanların çocukları göz göre göre katledilirken, her gün namazda okuduğumuz ayetlerden sorumlu tutulmayacağımızı mı zannediyoruz? "Ey İman edenler iman ediniz" ayeti uyarınca, iman her gün ve her vakit tazelenmesi gereken bir eylemken, bu sorumlulukla Allah'a ne cevap vereceğiz. Yiğitliğin tanımını kadın erkek, çoluk çocuk değiştiren Gazzeli bu cennet ahalisi, yeryüzüne mükemmel bir devrimin ışıltısını yayarken halen biz neyin yiğitliğinden bahsediyoruz. Cennete gitmeyi, sütten ırmaklarda yüzmeyi anlatan hocalarımız, din adamlarımız, Gazzeli çocukların cennetten de vazgeçen, neredeyse ilahi bir güçle küfrün karşısında dikilen bu soylu duruşlarını anlatacak hangi hadisi, hangi ayeti bizlere tekrarlayacaklar? Asıl düşünmemiz gereken budur.
Ey Müslümanlar! Ey insanlar! Bütün dünya Gazze olmadan uyanmayacak mıyız bu gaflet uykusundan.