Son yıllarda bilime gösterilen ilginin artışı sizlerin de dikkatini çekmiştir. Özellikle seküler cehaletin kol gezdiği mecralarda bilim, eski bir ifadeyle "kutsal inek" olarak algılanırdı. İşin "pozitivist" yanı ve deneye dayalı esasları unutturulmaya çalışılıp güya ona bir din kisvesi giydirmeye kalkanlar bile çıkardı aralarından. İlk gençliğimde de öyleydi. Mesela bir teori olan evrim niyeyse ideolojik olarak konuşulurdu. Sonra bilimperestler çıktı ortaya. Başımıza gelen felaketleri anlamaya çalışan bizler, kanal kanal gezip, onca ismi dinleyerek aydınlanıyorduk! Gelin görün ki, bizi aydınlatmaya çalışan bilim adamları ise sürekli halkı aşağılayan, her önüne gelene "aptal" muamelesi çeken insanlardı. Üstelik sadece sıradan vatandaşa değil, kendisi gibi bir tedrisattan geçmiş diğer bilim adamlarına karşı da aynı aşağılamayla bakıyorlardı.
Peki, neydi bu bilim? Ve gerçekten kimin, hangi ilkenin bilimiydi? Kapımızı pandemi çaldığında da gördük. Dağı taşı aşılamayı vazeden bilimciler, yeni doğmuş bebeklere bile yeni aşının uygulanması gerektiğini anlattılar. Bir nevi post-pandemi öngören bu bilimperestler toplumda bazı aşırılıkların ortaya çıkmasına yol açtı: dünyaya ve insanlara güveni sarsılmış kitleler, inançlarını ve geleceğe dair ümitlerini yitirmiş yurdum sekülerleri, her ateşi çıktığında hastaneye koşan hastalık hastaları ve daha 17. yüzyılda ortaya çıkmış bilime tapan bilimperestler… Hali pürmelalimiz budur.
Geriye kala kala dışkısını yediğini büyük bir zevkle anlatan ve her deprem duyduğunda aşırı bir sevinç yaşadığını söyleyen adamlar kaldı. Şimdi seküler cehalet onları dergilerinde kapak yapıyor, youtube yayınlarında halkımızı aydınlatmak için onların fikirlerinden faydalanıyor. Ben de dinliyorum bazen ne söylüyorlar diye, "dünyayı bırakıp uzaya gidelim" diyorlar, "insanı yeniden icat etmek gerekli" diyorlar, "İstanbul'u hemen yarın taşıyalım" diyorlar… Toplumu rasyonel zekâ ile tarif edemezsiniz oysa. Aklıma ister istemez İsmet Özel'in o sözü takılıyor: "İdeoloji aldanma gerektirir." Toplumun seküler kesiminin gündelik siyasi tercihlerinde bile yaşadığı aydınlanmadan aldanmaya doğru bu gidişi gelin dergimizde birlikte okuyalım.