Lacivert Yazı İşleri: Fetö ve arkasındaki güçlerin hedefi ''Erdoğan'sız bir Türkiye''

Fetö ve arkasındaki güçlerin hedefi Erdoğansız bir Türkiye
Giriş Tarihi: 16.7.2020 14:22 Son Güncelleme: 16.7.2020 14:27
O gece millet, liderinin çağrısıyla istiklaline, bağımsızlığına ve demokrasisine sahip çıktı, egemenliğin sahibinin bizatihi kendisi olduğunu ilan etti.

15 Temmuz darbe girişimi ve hain darbecileri yer ile yeksan eden Millî Direniş 4'üncü yılında hâlen güncelliğini ve heyecanını koruyor. 15 Temmuz süreciyle alakalı soruşturma ve sorgulamalar bütün boyutlarıyla devam ediyor. 15 Temmuz'un ülkemiz ve milletimiz için ne anlam ifade ettiği tartışılıy or. Yıllar geçtikçe 15 Temmuz'la alakalı karanlık aydınlanıyor, daha önce farkına varılmayan pek çok husus daha geniş bir çerçevede anlaşılıyor. Lacivert olarak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun ile konuştuk. 15 Temmuz'un sebep ve sonuçlarını, hedeflerini, yapılanları ve bundan sonra yapılması gerekenleri masaya yatırdık. Altun 15 Temmuz'u Türkiye'yi kuşatma ve işgal girişimi olarak niteliyor. "Türkiye'nin içine kapanmış, bölgesinde lider r ol oynamayan, dünyada gündem belirleyemeyen, ekonomisi uluslararası para fonlarından sorulan, millî teknolojisi ve savunma sanayii olmayan, enerjisini kalkınmaya değil her türlü terörle boğuşmaya harcayan bir ülke olmasını istiyorlar."

15 Temmuz'un 4'üncü yılını idrak ediyoruz. Sizce 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi ve bu darbeye karşı gösterilen direniş Türkiye için ne gibi anlamlar ifade ediyor, neleri temsil ediyor?

Hiç kuşkusuz, 15 Temmuz'un en önemli yanı, ordu içine sızmış FETÖ mensuplarının kalkıştığı darbe teşebbüsünün, Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde kendi iradesine sahip çıkan milletimiz tarafından püskürtülmüş olmasıydı. Bu, Türkiye için olduğu gibi dünya için de emsalsiz bir zaferdir. Darbelerin, Türkiye'nin normali olduğunu düşündürmek için bilinçli olarak kullanıldığına inandığım "Türkiye siyasi tarihi, darbeler tarihidir" tezinin artık yıkıldığının ilanıdır 15 Temmuz. 15 Temmuz'da milletin ortaya koyduğu destansı mücadele, Türkiye siyasi tarihi için yeni bir dönüm noktası oldu. 15 Temmuz'daki sivil direniş, karanlık güçlerin Türkiye'ye biçtiği kalıbın millet eliyle yıkılmasıyla özgün bir nitelik kazandı. O gece millet, liderinin çağrısıyla istiklaline, bağımsızlığına ve demokrasisine sahip çıktı, egemenliğin sahibinin bizatihi kendisi olduğunu ilan etti.

15 Temmuz'un bir diğer özelliği de milletin darbeci teröristleri suçüstü yakalayarak adalete teslim etmesidir. Önceki darbelerin faillerinin milletin geleceğini karartmakla kalmayıp aynı zamanda cezasız kaldıkları da düşünüldüğünde bunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. 15 Temmuz direnişiyle milletimiz kendi iradesine, demokrasisine, liderine sahip çıkarken aynı zamanda siyaset kurumunun da itibarını korudu.

Diğer taraftan 15 Temmuz, devletin yönetim sistemindeki değişim ihtiyacının artık çözülmesi gerektiğini ortaya koydu. Dünyada askerî darbelerin ardından yönetim sistemleri darbecilerin, cuntacıların lehine değişirken, 15 Temmuz'daki başarısız darbe teşebbüsünün ardından yönetim sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle milletin lehine değişti.

Darbe girişimini durduran halk direnişini; nedenleri, sonuçları ve darbeler tarihindeki yeri açısından nasıl tahlil etmek gerekir sizce?

Geçmiş darbelere giden yolda büyük toplumsal olaylar kurgulanmıştı. 15 Temmuz'a giden yolun taşları ise FETÖ'nün 17/25 Aralık yargı darbesi, MİT tırları kumpası, Gezi kalkışması gibi ihanet girişimleriyle döşendi. Sayın Cumhurbaşkanımız ve AK Parti hükümetleri, FETÖ'nün ihanetlerinin başladığı ilk günden itibaren kararlı bir mücadele ortaya koydu. Bu mücadelenin tek destekçisi her zamanki gibi milletimiz oldu.

15 Temmuz, sadece Türkiye değil dünya tarihine de milletin sokaklara inerek önlediği bir darbe girişimi olarak geçti. Bu zaferle tüm dünyaya bir demokrasi dersi verdik. Söz konusu vatan, bayrak, devlet olunca tanklara, silahlara korkusuzca göğüs geren cesur bir halk gördü o gece dünya. Milletimizin canı pahasına ortaya koyduğu mücadele darbecilerin bütün hesaplarını alt üst etti.

15 Temmuz sadece bir darbe değil bir işgal girişimiydi. Buna geçit vermedik. İnanmış ve kenetlenmiş bir milleti hiçbir gücün yıkamayacağını gösterdik. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'ndaki ruhtu bu. Bu zafer elbette her türlü işgale, zulme karşı mücadele veren ve verecek halklara ilham ve örnek oldu.

Arap Baharı, Wall Street işgali, Sarı Yelekliler, Hong Kong öğrenci direnişi, ABD'deki siyahîlerin isyanları gibi direnişler kısa sürede yaygınlaştırılıp küreselleştirilirken sivil halkın 15 Temmuz'daki benzersiz direnişine karşı uluslararası medyanın duyarsızlığını nasıl yorumlamak gerek?

Elbette bir stratejinin parçası olarak bu yayınları yapıyorlar. Amaçları da Türkiye'nin güçlenmesini, bağımsız politikalar izlemesini, milletin iradesinin ülke yönetimine tam olarak yansımasını ve kültür coğrafyasında yer alan ülkelere liderlik etmesini engellemek. 15 Temmuz'daki mücadele bir yandan da Türkiye'nin geleceği için umut besleyenler ile iradelerini başka ülkelerin kapısına bağlayanların mücadelesiydi. Bu yönüyle düşünüldüğünde yayın politikasını Türkiye düşmanlığı üzerine inşa eden medyanın da mücadeleyi hakkıyla yansıtmasını zaten beklemiyoruz.

Konu Türkiye olunca demokrasiden, seçilmiş hükümetten yana değil her zaman vesayet odaklarından, cuntalardan yana oldular. Bunu 15 Temmuz ve sonrasındaki yayınlarında gördük. Hatta o dönemde bile "hükümetin yaptıklarını eleştirecek" birilerini aradıklarına şahitlik ettik. FETÖ elebaşının nasıl bir örgütü yönettiğini, ülkede nasıl terörist eylemler gerçekleştirdiğini görmezden gelen Batı medyası, yaptığı çarpıtmaları o kadar ileri götürdü ki 15 Temmuz'da ülkesi için sokağa çıkan vatandaşlarımızı yaftalamaya çalıştı. Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde çok hızlı gerçekleşen atılımlar, her alandaki modernleşme ve gelişme, Türkiye düşmanlarının da hareketlenmesine neden oldu.

15 Temmuz darbe girişiminin sadece bir iç mesele olduğuna inanmak güç. Sizce 15 Temmuz darbe teşebbüsü bölgesel ve uluslararası bağlamda nasıl bir oyunun parçasıydı, arkasındaki güçleri isimlendirmek mümkün mü?

15 Temmuz darbe girişimi hiç kuşkusuz Türkiye'yi kuşatma teşebbüsüydü. Küresel güç merkezleri, Türkiye'nin içine kapanık, bölgesinde pasif, ekonomisi IMF'den sorulan, teknolojisi ve savunma sanayisi olmayan, üretmeyen, terörün her türlüsüyle uğraşarak atılım gerçekleştiremeyen bir ülke olmasını istiyorlar. 2002'den sonra yapılan atılımlar, demokratikleşme çalışmaları, yerli ve millî savunma hamlesi, IMF'ye borcun kapatılması, siyasi ve ekonomik istikrar, bu güç merkezlerini ziyadesiyle rahatsız etti.

Tüm bu gelişmeleri hayata geçiren seçilmiş iktidarın önünü kesmek için vesayet odakları devreye girdi. FETÖ, PKK, DEAŞ ve DHKP-C terör örgütleri devreye sokuldu. Gezi olayları, 17/25 Aralık yargı darbesi, MİT tırları kumpası, çukur terörü gibi yollara başvurdular. Ekonomik saldırılar gerçekleştirdiler.

15 Temmuz darbe girişimi de FETÖ'nün dış ve küresel güçlerin desteğiyle kalkıştığı bir işgal adımıydı. Türkiye'yi eskisi gibi dizayn edemeyeceklerini anlayanlar, senaryosunu yazdıkları ve içerdeki maşalarınca hayata geçirilen olaylar da ülkemizin atılımlarını durduramayınca bu sefer 40 yıldır sinsice besledikleri, her alanda aktif kullandıkları FETÖ militanlarınca kanlı darbe teşebbüsünde bulundular.

Daha darbe teşebbüsünün ilk saatlerinde yaptıkları açıklama ve yayınlarla tarafını belli edenler, ilerleyen günlerde de darbecileri mağdur gösterme çabasına girişti. Bunlar da FETÖ'nün kimlerin güdümünde olduğunu açıkça gösterdi. Bir örgütün salt iç dinamiklerle bir ülkede darbeye teşebbüs etmesi elbette çok zordur. 15 Temmuz'da, Türkiye'deki meşru hükümete desteğini açıklamak yerine, sabahı bekleyip kimin kazanacağına bakarak hareket tarzı belirleyenleri, günler geçmesine rağmen darbe teşebbüsünü kınamayanları çok iyi biliyoruz.

Darbe girişiminin önlenmesi ve sonrasındaki süreç Türkiye'de neleri dönüştürdü? İç ve dış meselelerde neleri değiştirdi? Hangi konularda ve alanlarda ne gibi bir ivme kazandırdı?

15 Temmuz'un ardından, FETÖ'nün Türkiye'de bürokrasi ve askeriye başta olmak üzere tüm alanları nasıl kirlettiği daha net görüldü. FETÖ'nün paralel devlet yapılanmasıyla nasıl bir ağ kurduğu, meşru devlet organizasyonunu nasıl devre dışı bırakmaya çalıştığı ortaya çıktı. Bu süreçte FETÖ'nün bürokrasi, medya ve STK'lardaki yapılanmalarıyla ülkenin gerçek meselelerinin çözümünü engellediği, terörle mücadeleyi sekteye uğrattığı, yapay gündemlerle ülkenin enerjisini boşa sarf ettirdiği görüldü. 15 Temmuz'dan sonra hız kazanan FETÖ temizliğiyle Türkiye temel meselelerine odaklandı. Siyasetten ekonomiye, dış politikadan terörle mücadeleye kadar birçok atılım hamleleri ardı ardına geldi.

Sadece FETÖ değil, diğer tüm vesayet odakları yıllarca yapay bir korku propagandası üreterek Türkiye'nin kalkınmasını engelledi. FETÖ ile etkin yürütülen mücadeleyle birlikte tüm vesayet unsurları etki alanlarını kaybetti. Siyaset sahnesini kirleten FETÖ ve vesayet odaklarının püskürtülmesiyle oluşan bu zeminde, Türkiye ortak paydasında buluşan yerli ve millî unsurların ülkenin ve toplumun gerçek meseleleriyle hemhal olduğuna, bunlara çözümler üretmenin nasıl bir güç ve sinerji meydana getirdiğine şahit olduk. Sayın Cumhurbaşkanımızın vizyoner bakışıyla, Türkiye'nin önünde yeniden yapılanma için pozitif bir zemin mevcut oldu.

Geçen 4 yıllık sürede çok önemli kazanımlar sağlandı. Millet iradesiyle devletin yeniden yapılandırılması talebi başarıldı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu dönemin en önemli değişimlerinden birisi oldu. Türkiye Cumhuriyeti, devleti yeni hükümet sistemiyle çok daha güçlü ve milletin iradesinin tek güç olarak konumlandığı bir devlet oldu. Güçlü siyasi irade, terörü kaynağında bitirme kararlılığıyla terörle mücadelede FETÖ'ye, PKK'ya, DEAŞ'a karşı etkin mücadele yürütme stratejisi belirledi ve çok önemli başarılar elde edildi.

Hâlen FETÖ'nün kamuya sızma girişimlerinin abartıldığını düşünenler var. 4 yıllık soruşturma ve takibatın sonunda özellikle FETÖ'nün kamudaki sızma ve yapılanmasının ölçüsü nerelere, hangi boyutlara varıyor?

FETÖ ile mücadeleyi başından beri yürüten ve takip eden Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Ancak ne yazık ki Cumhurbaşkanımıza yönelik hasmane tutumları nedeniyle FETÖ tehdidini görmezden gelenleri, bu terör örgütü ile mücadelenin önüne kendini siper edenleri gördük. Bu sinsi örgüt 40 yıldır başta siyaset, kamu yönetimi, adliye, askeriye, emniyet olmak üzere devletin birçok kurum ve kuruluşu ile medya ve STK'larda örgütlenmişti. Bu kadar uzun süre devlet organizasyonunun kılcal damarlarına kadar sirayet etmiş bir mikrobun boyutları elbette büyüktü. Ancak yürütülen etkin mücadeleyle FETÖ'nün sinsi ve kanlı planı boşa çıkarıldı, çıkarılmaya devam ediliyor.

Bu zamana kadar ortaya çıkarılan verilerle örgütün kaçta kaçının deşifre edildiğini tespit etmek de mümkün değil. Çünkü hâlâ gizli kalmış hücrelerine ulaşılabiliyor. Bunlar yeni operasyonlarla gün yüzüne çıkarılıyor. 15 Temmuz darbe girişiminde suçüstü yakalanan FETÖ'cülerin ihanetlerini ve cinayetlerini gizlemek için söyledikleri bir merkezden üretilen yalanlar da bu teröristlerin ne kadar organize olduklarını gösteriyor. Ne yazık ki cezaevlerinde bile bu şekilde organize olan bir örgütün 40 yıllık yapılanmasının çapını hafife almak mücadeleyi sekteye uğratır.

15 Temmuz'u halen dördüncü yılında bile eleştiren, itibarsızlaştırmaya çalışanlar var. 15 Temmuz'dan sonra yargının iktidar kontrolü altına girdiği, ordunun boşaltıldığı, parlamentonun etkisizleştirildiği, OHAL ve KHK'larla hukukun bypass edildiği, iktidarın otoriterleştiği gibi eleştiriler muhaliflerin başlıca argümanları arasına girdi. Bunları nasıl cevaplandırırsınız?

Bu söylemler ile FETÖ'nün argümanlarının benzerlik göstermesini manidar buluyorum. Salt "Erdoğan karşıtlığı" ile hareket eden, Türkiye'nin geleceği için vizyon geliştiremeyen, bugüne kadar millete faydası olmadığı gibi bundan sonra da olmayacağı belli olan kesimler, FETÖ ile mücadelemizi çarpıtma ve dezenformasyonlarla sulandırmaya çalışıyorlar. Bu sinsi örgütün adliyelerde, emniyette, bürokrasi ve diplomaside nasıl örgütlendiğini 15 Temmuz'dan sonra daha net gördük. Bu alanlardan birinde bir boşluğa yer vermek, mücadelenin tümüne zarar vereceği gibi, bu örgütün militanlarının tekrar mevzi almalarına neden olacaktır.

Unutulmamalı ki FETÖ ile mücadele, Türkiye'nin bir güvenlik meselesidir. Haksız ve çarpıtılmış yorumlar, bizi FETÖ ile mücadele kararlılığından asla vazgeçiremez. Batı'da bazı sokak olaylarına müdahalede OHAL ilan edilirken, Türkiye'de kanlı darbe teşebbüsü sonrasında bir terör örgütüyle mücadele sürecinde OHAL ilan edilmiş olmasını eleştirmek akla ziyan bir tutumdur. Basın özgürlüğü de FETÖ'nün en çok istismar ettiği kavramlardan biriydi. Hâlâ benzer şekilde içeride ve dışarıda kara propaganda yapıyorlar. Bunların hiçbirisine prim vermeden mücadeleye devam edeceğiz.

15 Temmuz direnişinin zaferine ve sonrasında atılan adımlara dayanarak artık askerî darbe geleneğinin sona erdiğini rahatça söyleyebilir miyiz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın açık ve net şekilde ifade ettiği gibi, artık bu ülkede darbeler devri kapanmıştır. Milletimiz darbe heveslilerine cevabının ne olacağını 15 Temmuz'da göstermiştir. Devletimiz bu tehdide karşı da her türlü tedbiri aldı ve almaya devam ediyor.

"15 Temmuz ruhu"nun Türkiye aleyhine kurulan bütün planları bozduğunu gördük. Bu ruhu, dördüncü yılında nasıl anlamalı ve insanlara nasıl anlatmalıyız sizce?

FETÖ ve arkasındaki güçlerin 15 Temmuz darbe teşebbüsünde ana hedefleri, "Erdoğansız bir Türkiye" özlemiydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın olmadığı bir Türkiye, ülkemizin düşmanlarının tam da istediği bir Türkiye olacaktı. Çünkü kolay hükmedilen, vesayet odaklarının balans ayarı verdiği, medyanın milletin iradesine yön çizebildiği, hedefleri olmayan bir Türkiye istiyorlardı.

Bu millet 15 Temmuz'da bir lider etrafında kenetlenme hissini tam anlamıyla yaşadı. Milletimiz 15 Temmuz'da, devlete sahip çıkmanın Erdoğan'a sahip çıkmak, Sayın Cumhurbaşkanımızın yanında durmanın da devlete sahip çıkmak olduğunu net bir şekilde ifade etti. 15 Temmuz'daki direniş ruhu çok ötelerden gelen bir ruhtu. Bu direniş milletimizin mayasında var ve bunu ortaya çıkaran da yine Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısı oldu. Bu ruh 1071'de Anadolu'ya girerken, 1453'te İstanbul'un surlarını döverken, 1915'te Çanakkale'de topun ağzına mermiyi sürerken, 1920'de dualarla TBMM'yi açarken var olan ruhla aynıydı.

15 Temmuz'un üzerinden geçen 4 yılda ne yazık ki o destansı direnişe leke sürmek için çaba sarf eden kesimler oldu. 15 Temmuz'da o şanlı direnişi gösteren millet, daha sonra da bu duruşuna halel getirmemek için büyük bir mücadele verdi. Şükür ki kazanan her daim 15 Temmuz ruhu oldu. Mücadelemizi, direnişimizi de her zaman ve zeminde anlatmak en başta şehitlerimize karşı borcumuzdur.

15 Temmuz direnişi özetle bize neyi göstermiş, ispatlamış olabilir?

Sayın Cumhurbaşkanımızın 15 Temmuz gecesi söylediği "Milletin gücünün üstünde bir güç tanımadım" sözü, bize milletin iradesinin aşamayacağı hiçbir engelin olmayacağının idrakini net olarak göstermiştir. 15 Temmuz'daki direniş, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemizin ve milletimizin kazandığı bir zaferi anlatıyor bize. Millî iradeyi esas alarak yürüttüğümüz bu mücadele sayesinde geleceğe daha güvenle ve umutla bakabiliyoruz. Bu yolda en büyük gücümüz birlik ve beraberliğimizdir. 15 Temmuz günü can veren şehitlerimizin aziz hatırasını yaşatmaya, gazilerimizin kahramanlığını, milletimizin dik duruşunu anlatmaya devam edeceğiz.

İletişim Başkanlığı olarak devlet toplum ilişkisini güçlendirmek açısından çok önemli adımlar attınız. Cimer'e yapılan başvuruları Twitter'da paylaşmanız bile önceden yapılan "ulaşılamaz devlet" eleştirilerini kırdı. İletişim Başkanlığı olarak bu sene neleri planladığınızı okurlarımızla paylaşır mısınız?

İletişim Başkanlığı olarak ülkemizin yükselişine yakışır nitelikte ulusal ve uluslararası çalışmalar ortaya koymaya gayret ediyoruz. Bu doğrultuda devletin iletişiminin koordinasyonunu sağlamak ve söylem birliğini tesis etmek, kamu kurum ve kuruluşlarının kamusal iletişim standartlarını belirlemek, kamu diplomasisi faaliyetleri yürütmek, nitelikli bir medya alanı oluşturmak şeklinde gruplandırılabilecek fonksiyonlar altında birçok faaliyet icra ediyoruz. Milletimiz ve devletimiz arasındaki ilişkiyi yönetmek de yine kritik görevlerimiz arasında.

Hatırlanacağı üzere, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü Anma Etkinliklerinin koordinasyon görevi İletişim Başkanlığımıza verilmişti. Anma etkinliklerinin genel iletişim stratejisinin oluşturulması, faaliyetlerin etkin ve verimli bir şekilde oluşturulması iletişim kanallarının yaratılması ve etkinliklerle ilgili eş güdümün sağlanması, ilgili birimlerimizce gerçekleştiriliyor.

Bu amaçla ilk olarak bir kılavuz niteliğindeki "Etkinlik İletişim Strateji Belgesi" geliştirildi. Bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek anma programlarının 15 Temmuz ruhuna uygun bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve halkı bütünüyle kucaklayan programların hayata geçirilmesi sağlanıyor.

15 Temmuz anma programlarının takip ve koordinasyonu için Başkanlığımız bünyesinde "15 Temmuz Proje Takip Sistemi" kuruldu. Bu sistemle projelerin hazırlık, uygulama ve değerlendirme süreçleri dijital ortamda takip ediliyor. Bu noktada dikkat çekici bir rakamı da paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz yıl 15 Temmuz ile ilgili yurt içi ve yurt dışı toplamda bin 500 civarı program gerçekleştirilmişken, bu yıl bu sayının 3 bine yaklaştığını görüyoruz. Elbette sadece nicelik artışını değil, 15 Temmuz zaferinin ruhunu ve anlamını yansıtacak programlar olmasını hassasiyetle gözetiyoruz.

Bunların yanı sıra sürecin tümü hakkında paydaş kurum ve kuruluşların ihtiyacı olan materyallerin bulunduğu 15 Temmuz Koordinasyon ve İletişim Seti Başkanlığımızca hazırlanıyor.

Diğer yandan, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü Anma Etkinliklerinde faydalanılmak üzere kurumsal kimlik ve görsel materyaller, logo, afişler, fotoğraflar, videolar, infografikler, kısa filmler ve animasyonlar Başkanlığımızca hazırlanan 15 Temmuz portalında yayınlanıyor. Ayrıca bizzat Başkanlığımızın yürüttüğü 30'a yakın büyük çaplı 15 Temmuz projesi bulunuyor. Bunları da peyderpey milletimizle buluşturacağız.

Amacımız FETÖ'cülerin 15 Temmuz'daki katliam ve ihanetlerine karşı aziz milletimizin ortaya koyduğu destansı direnişi unutturmamak ve bu zaferin hem bugünümüz hem geleceğimiz için önemini hafızalarımızda diri kalmasını sağlamak.

BİZE ULAŞIN