Birol Biçer: Süper kahramanların gizli yahudi kimlikleri

Süper kahramanların gizli yahudi kimlikleri
Giriş Tarihi: 18.2.2019 13:02 Son Güncelleme: 18.2.2019 13:11
Küresel bir pazara dönüşen süper kahraman karakterleri evrensel değerleri temsil ediyor görünebilir ancak büyük kısmının kimliklerinin arka planı çoğu mülteci Yahudi yazarçizerlerinin gelenek, kültür ve inanç kodları ile işlendi. Özellikle ilk süper kahramanların…

Çizgi romanlarla başlayan ve günümüzde medyanın sınırlarını aşan kurgusal süper kahramanlar özellikle çocuklar ve gençler açısından dünyayı saran bir çılgınlığa dönüşmüş görünüyor. Küresel çapta dev bir ekonomi de oluşturan bu firgürlerin arkasında eğlencenin ötesinde çok şey yatıyor. Süper kahramanların arka planlarındaki bazı kodları görmek için bu çılgınlığını temellerine inmek ve 20'nci yüzyılın başlarına dönerek Orta Avrupa'dan New York Körfezi'ndeki Ellis Adası'na uzanan büyük göçmen dalgasına uzanmak gerekiyor.

20'nci yüzyılın başında Avrupalı göçmenleri taşıyan gemiler akın akın soluğu New York Körfezi'nde alıyordu. Bu mülteci ve göçmenlerin çoğunluğunu Doğu Avrupalı Yahudiler oluşturuyordu. Bu kalabalık güruha kendi dillerinde hitap eden gazeteler, bültenler çıkmakta gecikmeyecekti. O günlerin İngilizce gazete ve dergilerinde kısa çizgi romanlar yayınlanıyordu. Bu ilk göçmen Yahudilere hitap eden gazete ve dergilerde ise bu göçmenlerin yetenekli çocukları İbrani geleneklerinden ilhamla tasarlanmış çizgi roman karakterleri ile arz-ı endam etmeye başladılar. Bunun bir başka nedeni de vardı. Bu yetenekli çizer ve yazarlar yayıncılık ve reklam dünyasının kapılarının kendilerine kolay kolay açılmayacağını bildikleri için daha ziyade göçmen Yahudi toplumuna yönelik çizgi romanlara yöneldiler. Yeni geldikleri topraklarda toplum ve sistem onları hemen bağrına basmıyor hatta gerçek kimliklerini gizlemeye zorluyordu. Aslında bu öncü Yahudi çizer neslinin tıpkı kendi halkları gibi yüz yüze kaldıkları, gerçek kimliğini gizleyerek toplumla kaynaşma mecburiyeti ürettikleri çizgi roman karakterlerinin çift kimlikli yapısının da temellerini oluşturacaktı. Bunların çizdiği ilk süper kahramanlar da kendi ortamlarına uyum sağlamak için tıpkı gerçek hayattaki çizer ve tasarımcıları gibi asıl kimliklerini büyük ölçüde gizlemek ve ikili bir hayat yaşamak durumundaydılar.

İlk esin kaynağı: Golem

20'nci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren ortaya çıkmaya başlayan üstüngüçlere sahip karakterlerin asıl esin kaynağının, gerçek köklerinden ve yurtlarından koparak yabancı oldukları bir topluma uyum sağlamaya çalışan göçmen Yahudiler olduklarını söylemek hiç de abartılı sayılmaz.

Ancak Yahudi göçmenlerin yenidünya ile bütünleşmesi çok uzun sürmeyecekti. Bu entegrasyonla birlikte çizgi roman karakterleri de kısa sürede göçmen Yahudi dergilerinin sınırlarını aşarak daha geniş kitlelerin hayal gücüne hitap etmeye başladılar. 1930'lara gelindiğinde çizgi roman başlı başına bir sektör olma yoluna girmiş ve bu sektörü büyük ölçüde 1910-20 arasında ABD'ye gelen Yahudi göçmenlerin çocukları yönlendirmeye başlamıştı. The Spirit adlı süper kahramanın çizeri Will Eisner, Superman'ı çizen Jerry Siegel ve Joe Shuster, Batman'ın Bob Kane takma adını kullanan çizeri Robert Kahn ve Örümcek Adam, Hulk, Fantastik Dörtlü'nün tasarlayıcıları Jack Kirby adıyla bilinen Jacob Kurtzberg-Max Ginsburg ikilisi ile geçtiğimiz haftalarda 95 yaşında ölen Stan Lee ya da gerçek adıyla Stanley Martin Lieber bunların başlıcalarıydı.

Önceleri Eşkenazi Yidiş dilinde çıkan gazetelerde yayınlanan karakterlerinin gördüğü ilgiyle İngilizce çizgi roman yayıncılık dünyasına transfer olan bu genç Yahudi çizer ve senaristler, geçmiş kültür ve efsanelerini yeni bir şekilde yorumlayarak yepyeni bir bilim kurgu dünyası kuruyorlardı. Dolayısıyla dünyanın insanüstü güçlerle donanmış bu yeni kahramanlarının geri plandaki kodları büyük ölçüde çizerlerinin kimliklerinin yanı sıra Eski Ahit'e, Kabala'ya veya efsanevi dinî figürlerin güncel bir yorumuna dayanıyordu. 20'nci yüzyılda ortaya çıkan bu kurgu süper kahramanların ilk esin kaynağını ise Yahudi efsanelerinde Golem adıyla geçen kilden yapılmış ve alnına konulan bir yazılı muska ile hizmetkâr ve koruyucu hâline gelen insansı ancak ruhu olmayan bir varlık oluşturuyordu. Spirit'in çizeri Will Eisner bunu açıkça şöyle ifade ediyordu: "Praglı Yahudileri korumak için bir haham tarafından şekillendirilen Golem, tüm süper kahraman mitolojisinin öncüsüdür. Asırlardır Avrupa'da baskı ve zulümlere uğrayan Yahudiler kendilerini karanlık güçlerden koruyabilecek bir kahramana ihtiyaç duyuyorlardı. Bu kahramanı ise Siegel ile Shuster icat etti: Superman…"

Fütürist bir Hz. Musa

İki göçmen çocuğu Jerry Siegel ve Joe Shuster'in 1934'te tasarladıkları ve 1938'de Cleveland'da yayınladıkları Action Comics'in birinci sayısıyla sahneye çıkan Çelik Adam yani Superman, süper kahramanların ilk ve en İbrani özelliklere sahip olanıydı. Yok olmaktan kurtulması için ailesi tarafından bir sepet içinde Nil Nehri'ne bırakılan Hz. Musa'nın modern bir uyarlamasıydı adeta. Bu ilk süper kahraman ve ailesinin orijinal adı da İbranice'den alınmıştı: Kal-El "Tanrının Nuru" ya da ışığı anlamına geliyordu. Superman'ın babasının adı olan Jor-El de yine İbranice "or" (ışık, aydınlık) ve "El" (Tanrı) kelimelerinden esinleniyordu. Çizerleri bu karaktere Hz. Musa'nın tüm temel özelliklerini yansıtıyordu: Yok olmanın eşiğinde bir toplum ve medeniyet; nehire bırakılan sepete karşılık uzaya salınan küçük bir mekikle ailesinden kopan yalnız çocuk; türünün son umudu, faziletli bir birey, halkı için fedakâr, seçilmiş kişi; karşısında en güçlü orduların ve silahların etkisiz kaldığı, yenilmez ve bir millet için ilham kaynağı olacak güçlü bir kahraman… Üstelik bu kahraman Yahudi dinindeki "Tikkun Olam"adı verilen "dünyayı düzeltme, ihya etme" kavramının da büyük bir temsilcisiydi.

Başka bir gezegenden ve toplumdan gelip kendine yabancı bir dünyada, gerçek kimliğini ve üstün niteliklerini gizleyerek Clark Kent adıyla yaşamak durumunda kalan Kal-El -yani Nurullah- o günün antisemitizminden korunmak için isimlerini değiştirip ve etnik-dinî kimliklerini örterek beyaz-Anglosakson-Hıristiyan özellikli topluma uyum sağlamaya çalışan Yahudilerin bir yansımasıydı adeta. Süper güçlerini sıradan bir adam görüntüsü altında saklayan Clark Kent gibi onlar da ana güçleri olan Yahudi inanç, gelenek ve yaşam tarzlarını mümkün olduğunca saklıyor ve aynen onun gibi bunları gözlerden ırak ortamlarda ortaya çıkarıyor ve yaşatıyorlardı. Superman'ın semitik özellikleri sadece sembolizmde kalmayacak, Shuster 1945 yılında bu karakterin fiziki görünümünü de tanıdığı bir başka Yahudi'den esinle yeniden tasarlayacak ve bir Yahudi göçmeni olan mobilya satıcısı Stanley Weiss'ı model alarak süper kahramanını yenileyecekti.

İşin ilginç yanı, ABD daha II. Dünya Savaşı'na girmemişken Superman'ın yolu Yahudilerin bir numaralı düşmanı Hitler'le kesişecek ve henüz kanlı bir diktatöre dönüşmemiş olan Hitler'e haddini bildirmekte gecikmeyecekti. Superman'ın baş düşmanı Lex Luthor da yine gerçek bir karakterden, 1920'lerde bir yasa çıkartarak çoğunu Yahudilerin teşkil ettiği göçmenlere kapıları kapatma ve gelmiş olanları da asimile etme mücadelesi veren "kötü adam" Amerikalı senatör Ellison Durant Smith'ten esinlenmişti; onun söylemini ve hâllerini yansıtmaktan geri kalmıyordu.

Superman'in Yahudi mitlerinden alınan kimliği daha Action Comics'in ilk sayısı çıkar çıkmaz Hitler'in propaganda bakanı Goebels'in gözünden kaçmadı ve onu küplere bindirdi. Yahudilerin bu defa kilden değil ama kâğıt ve mürekkepten oluşan yeni bir Golem efsanesi çıkardığını daha işin başında gören Goebels, SS'lerin günlük yayını Das Schwarze Korps'da bir bildiri yayımlayarak Superman'i de çizerlerini de Yahudi olarak nitelendirdi.

Hitler'i yumruklayan süper kahraman

O dönem Nazilere "haddini bildiren" tek kahraman Superman olmayacaktı. Ondan birkaç yıl sonra ortaya çıkan ve bir ABD askerini temsil eden Captain America da ABD daha harbe girmeden Nazilere karşı savaşmaya başlıyordu. Nazizmin Avrupalı Yahudiler için olduğu kadar Amerikan çıkarları için de zararlı olduğunu göstermek isteyen çizerleri Joe Simon ve Jack Kirby, Pearl Harbour baskını gerçekleşmeden 9 ay önce yeni kahramanlarına Hitler'i yumruklatıyorlardı. 1941'de piyasaya çıkan Yüzbaşı Amerika çizgi romanı daha ilk sayısından itibaren 1 milyonun üzerinde satarken bu başarısıyla yeni kahramanların da yolunu açıyordu. ABD'nin henüz ne savaşla ne de Hitler'le bir sorununun olduğu dönemde Yahudi göçmenleri Simon ve Kirby'nin askerken süper kahramana dönüşen vatansever kahramanları Amerikan ordusu propagandasının yanında ABD'yi müstakbel yeni düşmanına hazırlıyordu.

Yahudilerin kültürel imgelerini, güncel endişe ve beklentilerini yansıtan süper kahramanlar bu kadarla sınırlı kalmadı. Bunlardan biri de Fantastik Dörtlü olarak bilinen süper kahramanlar ekibinin üyesi The Thing (Taş Adam) oluyordu. Jacob Kurtzberg ve Stanley Martin Lieber tarafından 1961'de yayınlanan bu karakter, uzaya gitmek için çalışırken kozmik ışınlara maruz kaldıktan sonra taştan bir adama dönüşebilen Ben Grimm adlı bilim adamını anlatıyordu. Yahudi süper kahramanların ilk ilham kaynağı olan kilden yapılmış koruyucu dev adam Golem efsanesi bu defa doğrudan The Thing olarak beliriyordu. Üstelik Taş Adam'a dönüşen Benjamin Jacob Grimm karakteri adından da açıkça anlaşılacağı gibi Yahudi kimliğini gizlemek zorunda kalmıyor ve ilk doğrudan Yahudi süper kahraman oluyordu. Ancak 1960'ların çizgi roman ortamında kahramanların dinî kimliklerine vurgu yapmak pek söz konusu olmadığından The Thing'in Yahudi kimliği bütün açıklığıyla ancak 40 yıl sonra Fantastic Four çizgi romanının 2002'deki bir sayısında ifşa edilecekti. Daha önce Yahudi kimliğini gizlemeyen ve geçmiş hayatından anılarını yansıttığı kısımlarda kişisel hayatındaki Yahudi geleneklerine yer veren Ben Grimm, ara sıra Yahudi dinî merasimlerine katıldığını ve kendisini Yahudi addettiğini açıklayarak her şeyi net olarak ortaya koyuyordu.

Soykırımdan kurtulan kötü kahraman

Yahudi çizerler yeni karakterler ürettikçe semitik kimlik ve kodlarını bunlara yansıtmayı ihmal etmediler. Hatta bunların arasına Holocaust (Soykırım) mağduru bir kahraman bile eklediler. Bu, X-Men grubunun düşmanı olan Magneto'dan başkası değildi. Manyetik güçlere sahip Magneto, aslında Naziler tarafından Auschwitz toplama kampına hapsedilen ve burada maruz kaldığı işkence ve deneyler sonrasında bir mutanta dönüşen Max Eisenhardt'tı ve koluna işlenmiş toplama kampı numarasını hâlâ taşıyordu. İnanç olarak pek dindar sayılmasa da Yahudi kimliği karakterinin ana eksenlerinden birini teşkil ediyordu. X-Men süper kahramanlar topluluğunun başka Yahudileri de mevcuttu. Magneto'dan sonra bunların en bariz olanı ise Shadowcat lakaplı Kitty Pride'dı. Bazı çizimlerinde boynunda bir Hz. Davut Yıldızı kolye taşırken temsil edilen Kitty Pride'ın da bazı maceralarda hem mutant hem Yahudi olmaktan, her iki şekilde de azınlık olmaktan dem vurduğu biliniyor. 2013 yapımı X-Men'de Kitty Pride'ın anlattığı bir anısı ise onun semitik kimliğinin net bir ifadesiydi. Ergenlik dönemlerinde hoşlandığı bir delikanlının bir hahama yönelik hakaretlerine isyan eden Kitty Pride bir macerasında şunları haykırıyor: "Ben bir Yahudiyim, bir mutantım ve insanların benim kim ve ne olduğumu bilmesini istiyorum. Bununla bir sorunu olan varsa onu da bilmek istiyorum…"

Örümcek Adam'daki semitik özellikler

Yahudi yazar-çizerlerin eseri olmakla birlikte Batman'ın kimliğinde semitik ögeler yoktu. Bununla birlikte Jacob Kane'in kızı olan Batwoman (Yarasa Kadın) Yahudi olduğuna dair detaylara ara sıra yer verilen bir süper karakterdi. 1956'da Yahudi olan Sheldon Moldoff, Bob Kane ve Edmond Hamilton tarafından tasarlandığından beri Yeniden Adanma Bayramı olan Hanuka'yı her yıl kutlayan ve Yahudi niteliklerini maceralarında sıkça gösteren Yarasa Kadın, 2000'li yıllardan sonra bunlara bir de eşcinselliği ekledi. O da Yahudi kimliği ile övünmekten geri kalmıyordu. Bir macerasında Nazileri şöyle tehdit ediyordu: "Mısır'dan ve Masada'dan canlı çıkmayı başardık. Eğer bizi ölüme gönderecekseniz bilin ki siz de bizimle geleceksiniz."

Bir diğer kahraman ise meteliksiz foto muhabiri ve ebedi öğrenci Peter Parker. Laboratuarda bir örümceğin ısırması sonucu Örümcek Adam'a dönüşen Protestan Amerikalı kökenli Parker karakterinin her ne kadar Yahudilikle ilgisi olmasa da tasarlayıcıları Stan Lee ve Jack Kirby ona da semitik özellikler katmayı ihmal etmediler. Stan Lee bu kahramanının Hz. Davut'a benzediğini ileri sürüyordu. Tevratta örümcek sembolik hayvanlardan biriydi ve Kutsal Kitap'ın bir kıssası Hz. Davut'un askerlerden kaçarak sığındığı mağarada bir örümcek tarafından kurtarılışını anlatıyordu. 2014 yılında Örümcek Adam filminde oynayan ve kendisi de Yahudi olan aktör Andrew Garfield ise onu doğrudan İbrani olarak nitelendiriyordu.

Yahudi kahraman bereketi

Semitik kökenleri bulunan karakterlerden oldukça fazla; örneğin Chicago'da bir hahamın oğlu olarak dünyaya gelen ve ölmek üzereyken Eski Mısır tanrısı Konshu sayesinde olağanüstü güçlerle yeniden hayata dönerek Moon Knight'a (Ay Şövalyesi) dönüşen Marc Spector… Babasının bıraktığı parayla suçla savaşan Gece Baykuşu'na (Nite Owl) dönüşen Daniel Dreiberg; Oklahoma'da doğan ve geleneksel Tevrat okullarından bir Yeşiva'da eğitim gördükten sonra Doc Samson'a dönüşerek süperler arasına katılan Leonard Skivorski; Rurh BatSeraph adıyla Kudüs'te doğup İsrail'de bir kibutzda yaşadıktan sonra Mossad'ın ilk mutant ajanı olan Sabra; anne tarafından Yahudi olup Iceman'a dönüşen Robert Louis Drake; Colorado'lu orta sınıf bir Yahudi ailesinin kızıyken Volcana'ya dönüşen Marsha Rosenberg.

Balığın karnında hayatta kalan Hz. Yunus kıssasından ilhamla hikâyesi oluşturulan ve Rimbor adlı gezegenden gelip bir uzay balinası sayılabilecek ultra enerji varlığı tarafından yutulduktan sonra kozmik güçlere kavuşan, Superman'ın çizeri Siegel'in eseri Jo Nah ya da Ultra Boy; yazar Paul Levitz tarafından bir İbrani gibi tasarlanan ve radyoaktif bir meteor nedeniyle insanüstü büyüme gücüne kavuşarak Colossal Boy'a (Devasa Delikanlı) dönüşen Gim Alon; Atom Smasher'a dönüşen Albert Rothstein; Firestorm adlı kahraman olan Martin Stein; Dr. Harleen Quinzel'ken süper güçlerle donanan Harley Quinn; Alice Cohen tarafından yönlendirilen bir Golem olan Monolithe mesela… Küresel Muhafızlar'a katılarak süper kahraman Seraphin'e dönüşen Chaim Lavon; Katolik bir baba ile Yahudi bir annenin oğlu olan Wesley Dodds ya da süper kahraman adıyla 1940'larda çizilen DC Comics'in Sandman'ı; dindar olmamakla birlikte Yahudi kimliği bilinen Songbird lakaplı Melissa Gold; Reformcu Yahudilik hareketi mensubu Jef ve Rebecca Kaplan çiftinin oğlu olarak doğan ve Wiccan'a dönüşen Billy Kaplan; X-Men topluluğundan asıl adı Wanda Maximoff olan ScarlettWitch ve Quicksilve r lakaplı Pietro Maximoff da İbrani kimlikleri ihmal edilmemiş ya da Yahudilikle akrabalık bağı bulunan birçok süper kahraman arasında burada zikredebildiklerimizin bir kısmı.

Süper kahramanların Yahudi geleneği mirası Jewish Publication Society tarafından 2008'de yayınlanan Ariel Kaplan imzalı From Kraków To Krypton (Krakov'dan Kripton'a) adlı bir kitapta işlenmekten de geri kalmadı. 2009'da Up, Up and Oy Vey: Yahudi Tarihi, Kültürü ve Değerleri Çizgi Roman Kahramanlarını Nasıl Etkiledi adlı bir kitap yayımlayan Brooklynli haham Simcha Weinstein da birçok ünlü süper kahramanın çizerlerinin Yahudi olduğunu ve karakterlerinin Yahudi değerlerinden, Hz. Musa ve Hz. Davut gibi büyük zatlar ile Golem ve Samson gibi efsanevi figürlerden esinlenerek oluşturduklarını belirtiyordu.

Weinstein kitabında ayrıca eski süper kahramanların, göçmen çocuğu olan çizer ve yazarlarının azınlıkta kalan dinleri ve göçmenlikleri nedeniyle aşağılık duygusundan hakikat ve adalet adına savaşan süper kahramanlar hayal ederek çıkmaya çalıştıklarını da ileri sürüyor. Kitap süper kahramanların ikilem içindeki hayatlarının tasarımcılarının ikili hayatlarını da yansıttığı görüşünü destekliyor: Özel hayatlarında Yahudi, kamusal hayatlarında ise Amerikalı…

BİZE ULAŞIN