Said Ercan: ESTETİK VE KAPİTALİZM: SOSYAL MEDYANIN ETKİSİYLE YENİDEN PARLAYAN BİR DÜNYA

ESTETİK VE KAPİTALİZM: SOSYAL MEDYANIN ETKİSİYLE YENİDEN PARLAYAN BİR DÜNYA
Giriş Tarihi: 24.01.2025 20:46 Son Güncelleme: 24.01.2025 20:50
Said Ercan SAYI:119

Günümüzde estetik, yalnızca sanatsal veya bireysel bir ifade biçimi olmaktan çıkarak, kapitalizmin güçlü bir argümanı ve manipülasyon aracı haline geldi. Sosyal medya platformlarının yaygınlaşması ve görselliğin her alanda öne çıkmasıyla birlikte, estetik kaygılar yalnızca insanın görünüşüne değil, toplumsal normlara ve ekonomik sistemlere de derin bir şekilde işledi. Estetik anlayışı, modern insanın ruhsal derinliğini ve içsel dünyasını geri plana atarken, dış görünüşü bir meta haline getirdi. Bu durumun, sağlık önceliklerini ve bireyin öz değerlerini hiçe sayarak, toplumu yüzeysel ve tüketim odaklı bir yapıya sürüklemesi kaçınılmaz.

Kapitalizm daha önceleri sinema ve dizi sektörü ile ihtiyaçlarını yönlendirmek ve tüketimi artırmak amacıyla estetik algısını sistematik bir şekilde dönüştürdü. Eskiden ruhun ve doğanın yüceltilmesiyle ilişkilendirilen estetik, günümüzde piyasanın bir parçası haline geldi. Reklamlar, popüler kültür ve sosyal medya, güzellik standartlarını tek tipleştirdi ve insanları bu standartlara uymaya zorladı.

Sosyal medyanın yükselişi ile birlikte "makyaj fenomenleri" kavramı doğdu, daha önceleri mankenler eliyle ve "ücretli" yapılan bu özendirmeler artık
sıradan kullanıcılar sayesinde daha "içeriden" ve normal bir yol ile etki alanını genişletti. Bununla ilgili şöyle ilginç bir durum yaşamıştım: Liseli bir gruba sosyal medya dersi verirken ders başında tanışma yaptık, bir öğrenci ısrarla kendisini tanıtmak istemedi. Kendisini diğer derslerde de tanıtmadığı için haliyle merak ederek yanında gittim ve bunun sebebini sordum. Bana unutamayacağım bir cevap vermişti: "Sosyal medyada bütün kızlar çok güzel ben çirkinim, o yüzden kendimi tanıtmak istemiyorum" demişti.

Gerçek ile sanal arasında

Özellikle Instagram fotoğraf ve görüntü bazlı bir sosyal ağ olduğu için herkes "seçilmiş" estetik fotoğraflarını koymaya özen gösteriyor, filtrelerle üzerinde oynanmış fotoğraflar gerçekte olan ile sanal gerçeklik arasında büyük bir kopuşa neden oluyor.

Dış görünüşün önem kazandığı bu dönemde, dijital reklamların da etkisiyle makyaj, moda, kozmetik cerrahi ve estetik ürün sektörleri hızla büyüdü ve fiziksel görünüm üzerinden kazanç sağlanır oldu. Bu sektörler, güzellik ideallerini sürekli yeniden üreterek insanların kendilerini "eksik" hissetmelerine neden oldu/oluyor. Bu eksiklik hissi, onarılamaz bir şekilde bir moda yarışına dönüştü. Reklamların artık hedef kitleyi belirleyebilmesi de bu hususta oldukça etkili oldu.

Sosyal medya, estetiğin kapitalist bir argüman olarak kullanılmasını hızlandıran en etkili araçlardan biri, Instagram, TikTok ve YouTube gibi platformlar. Görselliği merkeze alarak görünüşe dair kaygıları kışkırtan bu platformlar "mükemmel" bir dış görünüş sergileme baskısını doğuruyor. Filtreler, düzenleme araçları ve yapay estetik müdahaleler, gerçekçi olmayan güzellik standartlarını yaygınlaştırıyor ve bu standartlara uymayan genç kullanıcıların özgüvenlerini zedeliyor.

Fenomenlerin güzellik takıntısı

Sosyal medya fenomenleri ve ünlüler, estetik ürünlerin ve hizmetlerin reklam yüzleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Takipçilerine sürekli olarak "ideal (kabul edebilir)" bir görünüşün nasıl olması gerektiğini dayatırken, aynı zamanda bu görünüşe ulaşmanın yalnızca belirli ürün ve hizmetlerle mümkün olduğunu ima ediyorlar. Bu durum, insanları sadece fiziki görünüşlerine odaklanmaya teşvik ederken, ruhsal sağlık ve kişisel gelişim gibi daha derin değerlerin göz ardı edilmesine de yol açıyor.

Toplumun önemli bir kısmı, sosyal medyada fenomen olarak adlandırılan kişiler ve ünlü figürlerin yaşam tarzlarını, görünümlerini ve seçimlerini örnek alıyor. Bu kimseler, kozmetik cerrahi, makyaj ürünleri, diyet programları ve spor salonu abonelikleri gibi hizmetlerin tanıtımında ön planda yer alıyor. Reklam kampanyalarının birer yüzü olarak, güzellik algısını telkin ediyor ve insanları "estetik" bir görünüşe sahip olmaya yönlendiriyorlar.

Fenomenlerin estetik kaygıları körükleyen bu yaklaşımları, toplumda güzellik takıntısının artmasına yol açıyor.

Estetik kaygıların ve kapitalist tüketim kültürünün etkisi, bireylerin sağlık önceliklerini geri plana atmalarına neden oluyor. Örneğin, kozmetik cerrahiye yönelen bireyler, bu müdahalelerin uzun vadeli fiziksel ve psikolojik etkilerini göz ardı edebiliyor. Bunun yanı sıra, kilo verme odaklı diyetler veya popüler "detoks" ürünleri, bireylerin sağlıklı bir yaşam tarzından çok, hızlı sonuçlar almayı hedefleyen riskli alışkanlıklar edinmelerine neden olabiliyor.

Estetik kaygılar ve kapitalist tüketim kültürü insanın iç dünyasını ve öz değerlerini geri plana itiyor. Toplum, bireyleri dış görünüşleriyle yargılar hale gelirken, ahlaki değerler, kişisel yetenekler ve ruhsal zenginlik gibi derin unsurlar ihmal ediliyor. Bu durum maalesef bireylerin kendi özlerini keşfetme ve geliştirme fırsatlarını kaçırmalarına yol açıyor.

Estetiği yeniden anlamlandırmak

İnsan, yalnızca fiziki bir varlık değil, aynı zamanda duygusal, zihinsel ve ruhsal bir varlıktır. Ancak kapitalizmin dayattığı estetik anlayışı, bu bütüncül bakış açısını hiçe sayarak bireyi yalnızca dış görünüşe indirgiyor. Bu da bireyin kimlik duygusunu zedeliyor ve toplumsal bağların yüzeyselleşmesine neden oluyor.

Bu yüzeyselleşmiş estetik anlayışına karşı, estetiği yeniden tanımlamak ve insanın ruhi ve iç dünyasını ön plana çıkarmak gerekiyor. Estetik, yalnızca fiziki bir güzellik değil, aynı zamanda insanın iç dünyasının bir yansımasıdır. Sanat, edebiyat ve maneviyat estetiği yeniden anlamlandırmak ve kişilerin öz değerlerini keşfetmelerine yardımcı olmak için güçlü araçlardır.

Ünlü Fransız düşünürü Voltaire'in "Mükemmel iyinin düşmanıdır" sözü tam da burada önem arz etmektedir; sosyal medya ve dijital mecralar özellikle son dönemde yapay zekâ ile üretilmiş "yüzler", mükemmelliği zorunlu hale getirip iyi olanı geri plana atıyor. Maalesef, "mükemmel olmayan her şey kötüdür" algısı, estetiği de mükemmelin pençesine kaptırmış görünüyor.

Estetik, insanın özüyle uyumlu bir güzellik anlayışıyla ele alındığında, bireylerin kimliklerini ve toplumsal bağlarını güçlendirebilir. Bu nedenle, güzellik kavramını kapitalist sistemin dayattığı sınırların ötesinde düşünmek ve insanın özünü yeniden keşfetmek, hem bireysel hem de toplumsal bir dönüşüm için gereklidir.

BİZE ULAŞIN