Eda Dikmen: KOMPLO TEORİLERİNİN VAZGEÇİLMEZ AKTÖRLERİ SIR PERDESİ ARDINDAKİ EZOTERİK ÖRGÜTLER

KOMPLO TEORİLERİNİN VAZGEÇİLMEZ AKTÖRLERİ SIR PERDESİ ARDINDAKİ EZOTERİK ÖRGÜTLER
Giriş Tarihi: 16.01.2025 13:08 Son Güncelleme: 16.01.2025 13:21
Eda Dikmen SAYI:118
Gizemli öğretiler üzerine kurulduğu ileri sürülen ve sahip oldukları sırlı bilgileri yalnızca mensuplarına aktardığı iddia edilen gizli örgütler yüzlerce yıldır merak konusu. Varlıkları da öğretileri de kalın bir esrar perdesi ardında kaldığı için haklarında türlü komplo teorileri üretilmiş. Ezoterik ve mistik bir yapıya sahip olduğu söylenen bu örgütlerin insanları yönetmek, ekonomiyi ele geçirmek, dini inançları yok etmek ya da yeni bir dünya düzeni kurmak türünden hedefler güttüklerine dair pek çok komplo teorisi bulunuyor. Bu yazıda, ezoterizmin derinliklerine inerek, gizli örgütlerin tarihine, sembollerine ve etkilerine dair merak edilenleri ortaya koymaya çalışacağız. Ülkemizde de FETÖ gibi benzerleri bulunan örgütler, insanların inançlarını kolay yoldan sömürmenin yollarını çok iyi biliyorlar.

Kuru Kafa ve Kemikler Cemiyeti


Gizemcilik perdesi ardındaki derin devlet seçkinler kulübü 1832'de Yale Üniversitesi'nde kurulan Kuru Kafa ve Kemikler Cemiyeti (Skull and Bones Society), dünyanın en gizemli öğrenci topluluğu olarak bilinir. Cemiyetin sembolü, çapraz kemikli bir kuru kafa ve altında yer alan 322 sayısıdır. Buradaki sayının anlamı kesin olarak bilinmese de, en yaygın görüşe göre Büyük İskender'in ölüm yılı olan MÖ 322'yi temsil ettiği düşünülüyor. Kuru Kafa ve Kemikler Cemiyeti'ne dâhil olmak kolay değil. Her yıl Yale Üniversitesi'nin üçüncü sınıf öğrencileri arasından 15 kişi seçiliyor. Yıl boyunca takip edildikleri, kafatası öpme, sahte insan ya da hayvan kanı içme, saatlerce karanlık odada yalnız kalma gibi birçok uygulamaya tabi tutuldukları ve eğer başarılı olurlarsa cemiyete kabul edildikleri söyleniyor. Ayrıca üye olabilmek için erkek, beyaz ve protestan bir aileden gelmek gerekiyor. Cemiyetin üyeleri arasında ABD başkanlarından George H.W. Bush ve George W. Bush, ABD eski Dışişleri Bakanı John Kerry ve CIA üyeleri gibi ünlü isimler yer alıyor. Üye isimlerinin gizli tutulması amacıyla, çoğu zaman takma isimler kullanıldığı da ileri sürülüyor. Kuru Kafa ve Kemikler Cemiyeti'nin toplantılarını, Yale Üniversitesi'nin eski kampüsü olan "mezar" adı verilen merkezde gerçekleştirdiği iddia ediliyor. Dışarıdan gelenlerin girişine kapalı olan bu binada gizli topluluğa ait sırların, geleneklerin konuşulduğu ve ritüellerin gerçekleştirildiği de ileri sürülüyor. Deer isimli adalarında da siyah pelerinler giydikleri ve ellerindeki meşalelerle kadim bilgileri ortaya çıkardıkları ve sadece üyelerle değil doğaüstü varlıklarla da iletişime geçtikleri iddialar arasında. Cemiyet hakkında tarihteki önemli insanların ya da herhangi bir kimsenin mezarından kafatası çaldıklarına dair korkutucu iddialar da bulunuyor.

İlluminati
Komplo teorisyenlerinin en başta gelen günah keçisi


Gizemli örgüt denilince hemen hemen herkesin aklına İlluminati gelir. 1776'da Adam Weishaupt tarafından kurulan İlluminati dönemin baskıcı düzenine karşı çıkarak bilimsel, dini ve politik özgürlükleri savunan bir aydınlanma hareketi oluşturmak istiyordu. Ancak bu göstermelik hedefin ardında İlluminati'nin asıl hedefinin gizli siyasi amaçlar ve yeni dünya düzeni kurmak olduğu ileri sürülüyor. Hatta hedeflerine ulaşmak için şeytani
güçlerle işbirliği yaptıkları iddia ediliyor. İlluminati için gizlilik en önemli şeydi ve bu gizli yapı nedeniyle kuruluşundan kısa süre sonra kapatıldı. Grup içerisinde üyelerin birbirlerini tanıması için semboller kullanıldığı söyleniyor. Bu gizli örgüt komplo teorisyenleri tarafından neredeyse dünyadaki tüm olumsuz işlerle ilişkilendiriliyor.

Hemen hemen herkesin bildiği üçgen içindeki gözün "Tanrı'nın gözü"nü temsil ettiği düşünülüyor. Dolar üzerindeki piramidin tepesindeki "Providence Gözü" de İlluminati ile ilişkilendiriliyor. Piramidin örgütün hiyerarşik yapısını ve elitlerin toplumu kontrol etme mesajı verdiği düşünülüyor. İlluminati'nin varlığını sürdürüp sürdürmediği ise hâlâ tartışılan bir konu. Ancak sanat dünyasında İlluminati'nin varlığına dair pek çok sübliminal mesaj bulunuyor. Lady Gaga, Rihanna ve Katy Perry gibi ünlü şarkıcıların kliplerinde bu gizli yapıya dair simgeler kullandıkları gündeme sık sık geliyor. İlluminati'ye dair gizli mesajlar veren ünlülerin kariyerlerinin hızla yükseldiği, örgüt hakkında olumsuz bir şey söyleyenlerinse başına çeşitli çorapların örüldüğü hatta hayatlarını kaybettikleri iddiaları oldukça yaygın. Michael Jackson'ın "They Don't Care About Us" şarkısıyla İlluminati'yi afişe ettiği ve bu yüzden öldüğü, Amy Winehouse ve Kurt Cobain'in 27 yaşında ölmesinde İlluminati'nin parmağının olduğu da yıllardır tartışılıyor. 27 Kulübü teorisine göre, İlluminati'ye karşı çıkan ünlülerin 27 yaşında ölmeleri, gizli bir ritüelin parçası.

Rose-CroIx (Gül-Haç ) Tarikatı



17. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan Gül-Haçlıların simya, Kabala ve Hermetizm gibi ezoterik gelenekleri harmanlayarak evrenin gizemlerini çözmeyi, iyiliği aramayı ve insan ruhunun derinliklerini keşfetmeyi hedefledikleri ileri sürülüyor. Grubun üyeleri, evrenin ilahi bir düzeni olduğuna ve bu düzenle uyum sağlandığı zaman aydınlanmanın gerçekleşeceğine inanıyorlar. Gül-Haçlıların temel kabul edilen manifestoları "Fama Fraternitatis" ve "Confessio Fraternitatis" de cemiyetin tarihi, gelenekleri ve amaçları hakkında bilgiler yer alıyor. Okült dünyada yankı uyandıran bu eserler, 17. yüzyılda Almanya'da ortaya çıkmış olup, Gül-Haç hareketinin ilk yazılı belgeleri olarak kabul ediliyor.

Gül-Haçlılar hakkındaki en dikkat çekici iddia ise hiç kuşkusuz görünmez olma yeteneğine sahip oldukları. Cemiyetin kurucusu Christian Rozenkreutz, Yemen'den Fas'a kadar pek çok diyarı gezip, gizli simya bilgilerini öğrenmiş. Seyahati sonrası öğrendiği bilgileri öncelikle kendisine bir tapınak inşa edebilmek için altın ve değerli taşları üretmesini sağlayan efsanevi felsefe taşını elde etmek için kullandığını iddia ettiği söyleniyor. Ancak böyle bir gücü tüm topluma aktarmanın doğru olmadığını düşünerek sadece iyi eğitimli 8 öğrenciden oluşan gizli bir cemiyet kurmuş. Çünkü Rozenkreutz, toplumun onun anlatacaklarına henüz hazır olmadığını düşünüyormuş. Gül- Haçlıların insan ömrünü uzatmanın sırrını buldukları, metalleri dönüştürebildikleri, dünyanın öbür ucunda yaşanan olayları öğrenme yetisine sahip oldukları ve gizli nesneleri görebildikleri söyleniyor. Gizli yapısı ve endişe verici karanlık niyetleri nedeniyle 1630'da kapatılan bu tarikatın varlığını bugüne dek sır perdesi altında sürdürdüğü de iddia ediliyor.

Opus Dei
Vatikan bünyesindeki derin tarikat



Dan Brown'un Da Vinci Şifresi'ni okuyanlar Opus Dei örgütü hakkında anlatacaklarımıza pek de şaşırmayacaktır. Papaz Jose Maria Escriva de Balaguery Albas tarafından kurulan İspanyol kökenli Katolik tarikatın ana hedefi, günlük yaşamı dini inançlarla şekillendirmek ve her anı Tanrı'ya
hizmetle geçirmekti. Bir insanın Tanrı'ya ulaşmasının yolunun din adamı olmaktan geçtiğine inanıyorlardı. Opus Dei, 1950'de papalık tarafından resmi olarak kabul edildi. Ayrıca, her ülkede örgütten sorumlu bir kardinal görevlendirilmeye başlandı. Opus Dei'ye göre, Papa'nın kimliği, Kilise'nin ve Papalık makamının önündedir. Yani Papanın varlığını en yüce mertebe olarak kabul eder ve Vatikan Devleti'ni yüceltirken, Kilise'yi daha geri planda tutar. Opus Dei üyelerinin Tanrı'ya adanmış bir hayat yaşamak için her gün dua etmeleri, meditasyon yapmaları ve İncil okumaları en temel gelenekleri olduğu söylenir.

En dikkat çeken ritüelleri ise üyelerin her gün belirli bir süre boyunca cilice adı verilen çivili bir zincir takmak zorunda olmaları. Bunun yanı sıra, üyeler
her gün dua eşliğinde kendilerini kırbaçlarlar. Bu uygulamayla bedeni disipline ederek manevi yönlerini güçlendirerek, Tanrı'ya olan bağlılıklarını ispat etmeye çalıştıkları düşünülüyor. Bazı görüşlere göre, kırbaçlama, kişinin manevi olgunlaşmaya ulaşması için bir araçtır. Üyeler üç sınıfa ayrılır ve her sınıfın farklı görevleri vardır. Birinci sınıf mensuplarına Numerari denir; bunlar tam üyedir, Opus Dei evlerinde yaşar, tüm kazançlarını örgüte verir ve asla evlenmezler. İkinci sınıf üyeleri Sopranumerari olarak adlandırılır. Tam üye olmalarına rağmen evlenebilirler, tarikatın evleri dışında yaşarlar ve aylık öderler. Üçüncü sınıf ise Cooperatori olarak bilinir; bu üyeler, tarikatın gönüllü faaliyetlerinde yer alır.

Thule
Üstün ırk arayışındaki gizemci topluluk


Nazilerin başöğretmen olarak gördüğü Rudolf von Sebottendorff'un kurucusu olduğu Thule cemiyetinin ana hedefi, Hristiyanlık öncesi Alman kültürünü canlandırarak üstün bir Aryan ırkı yaratmak ve bu ırkın dünya üzerinde hekimiyet kurmasını sağlamaktı. Bu topluluğun diğer örgütlerden
farklı olarak siyasi bir boyutu vardı. Hatta Hitler'in yükselişinin Thule sayesinde gerçekleştiği düşünülür. Rudolf Hess'in, Hitler'e savaşlarla ilgili yaptığı kehanetlerin genellikle doğru çıktığı söylenir. Ancak son savaşı kaybetmesi hakkında Hitler'in kötülüğünün artık dünyaya fazla geldiği ve doğaüstü güçlerin bu kez onun yanında olmadığı iddia edilir. Thule örgütünün Hz. İsa'nın çarmıha gerildiğinde kanının döküldüğüne inanılan "kutsal kâse"nin peşinde olduğu da öne sürülen iddialardan biri.

Nazilere göre bu kâse, onların güç kaynağıydı ve ona ulaştıkları takdirde Aryan ırkını yeniden canlandırabileceklerdi. Bu inanç doğrultusunda, tıpkı kutsal kâseyi aradıkları gibi Hz. İsa'nın çarmıhtayken kaburgasına saplanan mızrağı bulmak için de keşif gezilerine çıktıkları iddia ediliyor. Thule mensuplarının zamanda gidip gelen varlıklarla iletişime geçmeye çalıştıkları en yaygın söylentidir. Hatta Nazilerin o dönemin şartlarının çok üstünde geliştirdiği silahları dünya dışı varlıklarla iletişim kurarak icat ettikleri dahi ileri sürülür.

Thule'nin, yeraltında gelişmiş bir medeniyetin ve yaşamın varlığına inanan "oyuk dünya" teorisine de ilgi duyduğu belirtilir. Bu nedenle, Antarktika'da gizemli yeraltı medeniyetlerinin izlerini aradıkları ve eski Aryan ırkına ait kalıntıları bulma umuduyla bir dizi araştırma gerçekleştirdikleri iddia ediliyor.

Ku Klux Klan
Siyahlardan nefret eden Amerikan ırkçıları

1865'te Amerika'daki iç savaş sonrası eski konfederasyon askerleri tarafından kurulan Ku Klux Klan, ABD'nin güney eyaletlerindeki siyahilerin kazandığı hakların ellerinden geri alınması, hatta daha da ileri giderek tüm siyahilerin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünen bir örgüt. En az düşünceleri kadar kıyafetleri ve eylemleriyle de korkunç olan örgütün üyeleri geniş kollu, uzun beyaz cüppeleri ve sadece gözleri açıkta kalacak
şekilde taktıkları maskeyle ikonikleştiler. Özellikle beyaz renk tercih etmelerinin bir sebebi vardı: Üstünlüklerini belirtmek istiyorlardı. Ku Klux Klan, kuruluş yıllarında sadece siyahileri döven bir grupken zaman içerisinde bu amacın dışına çıkarak, özgürlüğe kavuşan siyahi kölelere karşı korkutma, işkence, linç ve öldürme eylemlerine varan bir yapıya dönüştü. Örgüt hedef aldığı "aşağı ırktan" insanların evlerinin ya da ibadet yerlerinin önünde büyük haçlar yakarak, tehdit ederek ve saldırarak korku salmaya çalışıyordu. Tüm bunları beyaz üstünlüğünün yeniden sağlanmasını istedikleri için yaptıkları söyleniyordu. 1870'lerde örgütün kötü amaçlara ve suça hizmet etmesi nedeniyle engelleyici yasalar getirilerek faaliyetleri sona erdirildi. 1915'te Bir Ulusun Doğuşu filminden çok etkilenen halk Ku Klux Klan'ın tekrar canlanması için çalışmalara başlandı. Ancak küllerinden yeniden doğan bu gizli teşkilata katılanların özellikle ABD'nin kırsal bölgelerinde zencileri linç ettiği, beyaz olmayanlara karşı tecavüz, hadım, işkence gibi
acımasız eylemlerde bulunduğu birçok suç eylemi gerçekleştirildi. İkinci Dünya Savaşı sonrası insan hakları bilincinin ve kölelik karşıtı tutumların önem kazanmasının ardından bu örgüt tekrar kapatıldı.

Masonluk
Ritüeller, semboller, sırlar ve seçkinler



Kökenleri Orta Çağ Avrupası'na kadar uzanan Masonluk, 18. yüzyılda inşaatçıların loncası olarak kurulmuş bir dayanışma örgütüydü. Zamanla örgütün amaçları değişti ve görünürde toplumun iyiliği için çabalayan, seçkinci ve hayırsever bir derneğe dönüştü. Ancak Masonluk yüzyıllar boyunca
birçok komplo teorisinin başrolünde yer aldı. Devlet adamları, düşünür, sanatçı gibi toplum içinde önemli yere sahip olan kişileri devşirerek nüfuzlu mensupları sayesinde sosyal ve siyasi yapıları kendi ideolojilerine göre yönlendirdikleri ve yeni dünya düzeni kurmak istedikleri iddia ediliyor. Masonlar, kendi içlerinde çırak, kalfa ve üstat olarak üç sınıfa ayrılır. Her bir sınıfın kendine özgü el sıkışmaları ve sembolleri bulunur. Mason olmak için belirli bir dine mensup olma şartı yoktur. Ancak ilahi bir varlığa inanmayan kişiler mason olamaz.

Masonların kendi aralarında iletişim kurmak için kullandıkları özel semboller bulunur. Bunlardan biri, Tanrı'nın her şeyden haberdar olduğunu simgeleyen "Her Şeyi Gören Göz"dür. "Gönye ve Pergel" sembolünün ortasında bulunan "G" harfi hakkında ise çeşitli görüşler mevcuttur. Kimilerine göre bu harf geometriyi, kimilerine göre ise "Evrenin Ulu Mimarı" olan Tanrı'yı simgeler. Dışa kapalı bir şekilde faaliyet gösteren bu örgütte, ilkeler ve kurallar sadece üyeler tarafından bilinir. Üyeler 6 ya da 7 kişilik "lonca" denilengruplara ayrılarak ritüellerini gerçekleştirirler. Masonların kabul törenlerinin ise şu şekilde gerçekleştiği iddia edilir: Adayın bazı kıyafetleri çıkarılır ve gözleri bağlanarak toplantılarını gerçekleştirdikleri mabede alınır.
Ardından, "Işık Saçan Kılıç" olarak adlandırılan kılıç adayın başının üstüne uzatılır ve namlunun üzerine üç kez çekiçle vurulur. Mason geleneklerine
uyacağına ve sırları ifşa etmeyeceğine dair kutsal kitabı üzerine yemin eder. Bu süreçten sonra, locanın tüm faaliyetlerine katılıp, belli aşamaları tamamladıktan sonra 33. derece masonluğa ulaşabilir.

BİZE ULAŞIN