Mustafa Özcan: AKSA TUFANI IŞIĞINDA İSRAİL’İN GÖRÜNEN SONU

AKSA TUFANI IŞIĞINDA İSRAİL’İN GÖRÜNEN SONU
Giriş Tarihi: 21.11.2023 12:02 Son Güncelleme: 21.11.2023 12:02
Siyonistlerin çete anlayışıyla ve çeteler vasıtasıyla kurdukları devlet çatırdıyor. Yıkılırken aslına avdet eden İsrail, çeteleşmiş devlet vasfıyla sürecin sonuna geliyor. savaşlar üzerinden orta Doğu’nun ufkundan kaybolup gideceği günleri sayıyor.

Zaman zaman tarihin akışında veya yatağında değişiklikler olur ve bu da tektonik hareketlere yansır, neden olur. Tarihin seyrinde en önemli değişikliklerden biri Batı'da Kilise'nin yerinin sarsılması ve bunun yerine laiklik ve aydınlanmanın gelmesidir. Tarihin sosyolojik ve dini seyri veya yatak değiştirmesi siyasi rejimleri de etkiler. İmparatorluklar yerine ulus devletleri almaya başlar. Bu da bir nevi milletleri eritme potası olan imparatorlukların yerine geçen ulus devletlerde milliyetçilik damarı üzerinden çekişme halinin yaşanmasını getirir.

Geçmişte Kilise gölgesinde dini olarak dışlanan ve "Tanrı'nın katilleri" sıfatıyla anılan Yahudiler, milliyetçilik döneminde ya da yeni dönemde millet vasfıyla dışlanmaya başlarlar. 1789 Fransız Devrimi'nden itibaren Yahudiler Batı'da yeniden bu dışlanmayı yaşarlar. Bu vesile ile yeni dönemde Yahudiler kendileri için ulus devleti arayışına girerler. Napoleon Bonaparte onlardan aracı bir millet vücuda getirmek ve onları şarkta emperyalizmin hizmetinde bir millet haline sokmak ister. Fransız ordusunun Cezzar Ahmet Paşa önünde Akka önlerinde eğilmesi ve bozguna uğramasıyla Yahudileri Filistin'de istihdam etme projesi çöktüğü için bu projenin ertelemeli olarak hayata geçirilmesi İngilizlere kalır. Süveyş Kanalı da önce bir Fransız projesi iken bilahare İngilizler tarafından sahiplenilir ve ikmal edilir.

Siyonizm'in ortaya çıkışı

Dreyfus Vakası olarak bilinen olay, 1894'te Alfred Dreyfus adında Fransız genelkurmayında çalışan Yahudi asıllı bir askerin vatana ihanet ile suçlanması ve kapalı kapılar ardında ömür boyu hapis cezasına çarptırılması ile başlar. Almanya lehine yardım ve yataklık yapmakla suçlanan Dreyfus'a karşı tek kanıt bir mektuptur. Genelkurmay içerisindeki çatlaklardan ortaya çıkan mektup sahtedir ve Dreyfus haksızlığa kurban gider. Ne var ki ortaya çıkan bu dalavere bile davanın tekrar görüşülmesini sağlamaz. Emile Zola ve Clemenceau gibi etkili isimler Fransız Devrimi ile gelen hakları - eşitlik, adalet gibi - üstün tutarken ordu ve halk ters tepki gösterir. Kararın gözden geçirildiği mahkeme bile Dreyfus'a 10 yıl mahkûmiyet verir. Öyle bir an gelir ki Clemenceau'nun başkanlığındaki hükümet zamanında bile Dreyfus'a hakkı verilmez; yargı önünde hiçbir zaman suçsuzluğu teyit edilmez.

Bu Siyonizme giden yolu açan olaydır. Olayın akisleri Yahudiler arasında infiale yol açar. Dreyfus olayının akabinde Theodor Herzl, Modern Siyonist Hareketi kurar. 1896 tarihli eseri Der Judenstaat'ta (Yahudi Devleti), 20. yüzyılda bağımsız bir Yahudi devletinin kurulacağını öngörür ve 1897 yılında İsviçre'nin Basel kentinde ilk Yahudi Kongresi tertiplenir. Bu Kongre'den sonra tarihin akrep ve yelkovanları İsrail lehine çalışmaya başlamıştır. İlk 50 yılda İsrail devletinin kurulacağı, ikinci 50 yılda bu devletin serpileceği ve en geniş sınırlarına ulaşacağı öngörülür. Buna da "Büyük İsrail" denilir. Lakin 1997 yılında "Büyük İsrail" öngörüleri çöker.

Birçok alternatif güzergâhlar ele alınsa da Yahudiler sonuç itibarıyla atalar yurdu dedikleri Filistin'e göçte karar kılarlar. Bunun için kollarken bekledikleri fırsat önlerine gelir çünkü Osmanlı Devleti küçülmektedir. İkinci Abdülhamit Han'dan koparamadıkları toprak parçasını savaş zoruyla elde ederler. Birinci Dünya Savaşı sırasında 1917'de İsrail resmen kurulmaz ama ete kemiğe bürünmüş cenin olarak görünür.

İngiliz komutan Edmund Allenby, Kanal Savaşı'nın ardından Gazze üzerinden Kudüs'e gelir ve böylece Filistin'in kaderi belli olur. Gelirken bir yanında Arabistanlı Lawrence, diğer tarafında da Louis Massignon vardır. Allenby Şam'a geldiğinde Selahaddin Eyyubi'nin kabrine gider, kabri tekmeler ve "Biz geldik Selahaddin" der. Bu tarihin yeniden karıldığının ve tersyüz edildiğinin göstergesidir.

Haçlı Savaşlarından sonra Şark'ın kaderi yeniden değişir. Ortaçağ'da Yahudiler Müslümanların müttefiki iken, yeni dönemde Yahudiler eski adıyla Haçlıların, yeni adıyla sömürgeci Batılıların müttefiki olur. Osmanlı'nın yıkılmasıyla birlikte toprak transferi imkânı doğar ve nitekim üzerinde yaşayanlara bakılmadan 2 Kasım 1917 tarihinde Balfour adlı İngiliz Hariciye Vekili kraliyet namına bir ferman yayınlar ve Filistin'i Yahudilere milli vatan olarak peşkeş çeker veya taahhüt eder.

Toprak transferinden insan transferine

Birinci Dünya Savaşı'nda toprak transferi meselesini halletseler de bir devletin kurulması için nüfusları yeterli değildir. Bu da İkinci Dünya Savaşı ve Hitler sayesinde temin edilir. Sadece savaşla kalsaydı belki de yeni devlet için yeterli sayıda nüfus ikmali yapılamayacaktı. Lakin Holokost (soykırım) iddiaları ve fırınlarda Yahudi yakma şayiaları nedeniyle Yahudiler ancak kendilerini bir Yahudi devleti gölgesinde güvende hissedeceklerine inandırılırlar. Bu da Hitler'in Yahudilere karşı acımasız tutumu üzerinden nüfus ikmalini ve buna hizmet eden nüfus hareketlerini ve göçleri kolaylaştırır. İkinci Cihan Harbi'nden sonra bir devletin kurulması için gerekli olan nüfus şartı da yerine gelmiş olur. Yahudilerin şansı yine yaver gitmiş ve dört ayak üzerine düşmüşlerdir.

Mesele BM'de görülür ve Pakistan, Hindistan gibi birçok devletle birlikte İsrail de yeni bir devlet olarak ete kemiğe bürünür. 1947'de BM çatısı altında Filistinlilere haksız bir paylaştırma (yüzde 43) yapılır ve Filistinliler adına bu plana sahip çıkan olmaz, dolayısıyla bu mesele askıda kalır. Daha sonra Filistinlilere verilen topraklardan bir kısmı Ürdün yönetiminin uhdesine kaydırılmak istenir, bu da Filistin-Ürdün çekişmesine neden olur. Bunun sonucu işbirlikçi Ürdün Kralı I. Abdullah 1951 yılında Filistinli fedailer tarafından Mescid-i Aksa'da öldürülür. Bilahare Filistinlilerin hukukunun zayi olmasında başka bir faktör olan Enver Sedat da Camp David Anlaşması sürecinde Halit Şevki İstanbuli ve arkadaşları tarafından suikastla öldürülür.

İsrail kurulmadan önce çete savaşlarına neden olduğu gibi kurulduktan sonra da birçok savaşa neden olur. İsrail ihanetler zinciri üzerinden bu savaşlardan bir kısmını kazanır ve adı yenilmezlik efsanesine bürünür. Bu savaşlardan ilki 1948 Savaşı'dır. Arap orduları Tel Aviv'e girmek üzereyken gelen talimatlar üzerine askeri yürüyüş durdurulur. 1956 yılında ise Üçlü Saldırı hayata geçirilir.

1948 Savaşı ve İsrail'in Filistinlilerin topraklarını işgal etmesi bu halkın kolektif hafızasına Nekbe (büyük felaket) olarak işlenir. Gazze, Doğu Kudüs ve Golan Tepelerinin kaybedildiği 1967, 1948'i aratmayan bir felaket olarak tarihe geçer. Bu savaş, 6 Gün Savaşları olarak da bilinir. Nasır buna "nekse" yani kırılma dese de Doğu Kudüs'ün kaybedilmesi eşi benzeri görülmemiş bir hezimet olur ve işgale dini bir boyut katar. Bu savaşta Doğu Kudüs ve tali olarak Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa kaybedilir. Bugün de bunun sancıları yaşanmaktadır. Tarihler 21 Ağustos 1969'u gösterdiğinde meydana gelen Mescid-i Aksa'nın yakılması olayı, geride birçok soru işareti ve şaibe bırakarak kapatılır. Facianın faili Avustralyalı fanatik Michael Denis Rohan'dır. Evanjelik bir Hristiyan ve Church of God isimli dini akımın mensubu olan Michael Denis Rohan, Aksa Camii'nin yakılmasının Mesih'in gelişini hızlandıracağına inandığını söyler. Çıkan büyük yangında birçok tarihi eser kül olur. Bunlar arasında en bilineni Nurettin Zengi'nin Selahaddin Eyyubi'nin fethin nişanesi olarak Kudüs'e getirttiği tarihi ahşap minber de vardır.

Gazze savaşları!

2000 tarihinden itibaren İsrail liderleri yeni bir uygulama ile birlikte günaşırı bir şekilde Aksa'nın kutsiyetini ihlal etmeye başlar. Bu kötü çığırı Ariel Şaron açar. Savaşlar zincirinin en önemli halkalarından biri de 1973 Yom Kippur Savaşı olur ki buna 10 Ramazan, 6 Ekim Savaşı da denilir. Bu savaş Mısır'ın üstünlüğü ile biter ancak sonuçları istismar edilerek Camp David antlaşmasıyla taçlandırılır.

1948 paylaşımını rafa kaldıran ve unutturan İsrail, 1967 sınırları ile iki devletli formülü de unutturacağını sanır. Bu da Gazze üzerinden tali savaşların çıkışına zemin hazırlar. Şaron 2005 yılında Gazze Şeridi'nden çekilse de burasını ablukaya alır ve denizden, kara ve havadan yapılan abluka bugüne kadar kaldırılmaz. Bu nedenle de Gazze Şeridi kilometre başına düşen en kalabalık toprak parçasıolarak açık hava hapishanesine dönüşür. İsrail'in insafı kurumuştur.

2009 sonu ile 2010 yılının başında Ehud Olmert ve Tzipi Livni hükümeti sırasında İsrail, Gazze şeridine yönelik olarak bir saldırı düzenler. Yine 2012 ve 2014 yıllarında Gazze'ye yönelik iki harekât başlatılır. 2021 yılında ise Kudüs Kılıcı adıyla yeni bir savaş patlak verir. Bunların sonuncusu Yom Kippur yıldönümünde 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın Aksa Tufanı baskını ile başlar ve yazıyı kaleme aldığımız sırada devam etmektedir. İlk defa bu savaşla birlikte Hamas savunma pozisyonundan taarruz pozisyonuna geçer. Bu beklenmedik operasyon İsrail'i iliklerine kadar sarsar.

İsrail nereye?

Bütün insani değerleri ve savaş kurallarını bir yana bırakan İsrail, şiddet doğuran bir nefret iklimi ekiyor. Karşılıklı bileme ve bilenme süreciyle birlikte İsrail bölgede kalcı olma şansını kaybediyor. İbrahimizm ittifakları geri tepiyor. Son olarak Amerikalı aktör Mel Gibson, İsrail'in sonunun yaklaştığını yazdı ve şunları ifade etti: "Bu yüzden yollarına çıkan her şeyi yok etmek istiyorlar?"

Balfour Deklarasyonu'nun 100. yıldönümünde Netanyahu, 2 Kasım 2017 tarihinde Londra'da şöyle bir konuşma yapar ve ezcümle şunları söyler: "İsrail'in 100. doğum yıldönümünü görmesi için (2048) var gücümle çabalayacağım. Bu durum pek açık ve net değil. Tarihin bize öğrettiğine göre İsrail halkının kurduğu devletler bugüne kadar 80 yıldan fazla yaşamamıştır. Tek istisnası, Haşmonayim Hanedanı'dır."

Buna mukabil eski İsrail başbakanlarından Ehud Barak, İsrail'in 2028 yılına kadar yok olabileceğini öngörmektedir. Şeyh Ahmet Yasin'in Kur'an'dan çıkarımları da bu yöndedir. O da 2027 yılına işaret eder.

Sonuç olarak Siyonistlerin çete anlayışıyla ve çeteler vasıtasıyla kurdukları devlet çatırdıyor. Yıkılırken aslına avdet eden İsrail, çeteleşmiş devlet vasfıyla sürecin sonuna geliyor. Savaşlar üzerinden Orta Doğu'nun ufkundan kaybolup gideceği günleri sayıyor.

BİZE ULAŞIN