Hilmi Demir: KUNG FU PANDA NASIL DEİST OLDU?

KUNG FU PANDA NASIL DEİST OLDU?
Giriş Tarihi: 17.05.2022 15:17 Son Güncelleme: 17.05.2022 15:17

Kung Fu Panda, bir animasyon filmi olmanın çok ötesinde. Üvey babası Bay Ping tarafından işletilen bir erişte restoranında büyük Kung Fu ustası olma hayalleri kuran sevimli şişko Panda Po'nun Barış Vadisi'nden Büyük Usta Oogway tarafından seçilmesine uzanan hikâyesi aslında Çin'in dinler tarihinin bir özetidir.

Bizim sevimli haliyle çok sevdiğimiz Kungu Fu Panda aslında Çin'in son zamanlarda geleneksel dinlerinin bir sentezini sunar. Bu sentez ve onun yansıttığı mistisizm, dünyamızı da değiştirmeye başlamıştır. Çünkü 65 ülkeyi, 3 milyar nüfusu ilgilendiren "Bir Kuşak Bir Yol" (One Belt One Road-OBOR) projesi başlatan Çin'in dünyayı sadece ekonomik olarak değiştireceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Dünyanın her yerinde yatırım yapan, Afrika'yı bile Çinleştiren bir ülkenin dokunduğu yerlerde üretim biçimleri bile değişirken kültür dünyamız aynı kalabilir mi? Tarih boyunca yollar sadece zenginlik ve refah taşımamıştır, kültür ve inançların da akışkanlığını sağlamıştır. Tarihî İpek Yolu'nu düşünürsek Asya'dan Avrupa içlerine yalnızca ipeği, baharatı, değerli madenleri taşımadı; aynı zamanda Asya'nın kültürünü, inancını da taşıdı.

Peki, Kung Fu Panda filminde işlenen Çin'in kadim inançlarının sentezi nedir? Bu sorunun cevabı filmin üç kahramanında saklıdır: Oogway, Shifu ve Po. Bu üç karakter, Çin kültürünün üç sütununu temsil eder: Taoizm, Konfüçyüsçülük ve Budizm. Usta kaplumbağa Oogway Taoizm'in Lao Tzu rolünü, Shifu Konfüçyüs'ü ve sevimli Pandamız Po ise Gülen Buda'yı temsil eder.

Lao Tzu'un bir kaplumbağa ile temsili rastlantısal değildir. Dünyevi yaşamın uzun ömürlü olması, merkezi bir Taocu slogandır. Kaplumbağa dünyanın en uzun yaşayan hayvanıdır. Usta Oogway sarı elbisesi ile bir Taocu rahip gibi giyinir. Hayatının son zamanlarında Shifu ile konuşurken vücudu şeftali çiçeğine dönüşür ve ardından bir rüzgâr dalgasıyla gözden kaybolur.

Taoizm ile Konfüçyüsçülük

Hikâyenin bu özel bölümü, aydınlanmış insanların ölümsüz statüye erişip evrenle bir olacağı Taocu karma inancından esinlenmiştir. Aydınlanmış ruhlar dünyevî her şeyden uzaklaşarak başka doğayla birleşirler. Taocu ölümsüzlük fikri kitabi dinlerin ahiret inancına meydan okur.

Po'nun disiplinli ve çetin eğitimini üstlenen Shifu Usta, Konfüçyüs rolünü yüklenir. Kung Fu ustalığı, Konfüçyüs sistemine uyan kurallar ve düzen gerektirir. Konfüçyüsçü inanca göre her insanda, ailede, toplumda ve devlette disiplin olmalıdır. Disiplin dışı olan her şey sapmadır ve sapma yaratabilecek bir durumun olmaması gerekir. Bu nedenle Shifu, Po'yu bir Ejderha Savaşçısı olarak kabul etmekte zorlanır zira Po tavırları ve kilosu ile Kung Fu eğitiminin disiplinine hiç de uygun değildir.

Büyük Usta Oogway, Shifu'ya Po'yu Ejderha Savaşçısı'na dönüştürme görevini verir. Ancak gerçek mücadele, öğrenci Po ile usta Shifu arasında değildir. Aslında bu Usta Oogway'in saf Taoizmi ile öğrencisi Üstat Shifu'nun temel Konfüçyüsçülüğü arasındadır ve filmde bize bu iki inancın aslında bir olduğu, ayrılığın bir yanılsama olduğu anlatılır.

Shifu, Po'yu kendi motivasyonu olan yemek alışkanlığı ile eğitir. Bu, Konfüçyüs'ün "öğrencinin yeteneğine/karakteristiklerine göre öğretmek" ilkesi ile uyumlu bir seçimdir. Gülen Buda olarak Po'nun dev bir Panda olarak seçimi aslında renk uyumunda gizlidir. Dev bir pandanın iki rengi vardır. Bu aslında Tai Chi sembolünün iki rengidir: Siyah ve beyaz.

Kung Fu Panda filminin afişinde Po'nun portresine dikkatlice bakarsak şişman, göbekli, bir parça kumaş giymiş, boynunda bir çelenk takan neşeli bir figür olduğunu görürüz. Bu resim Gülen Buda figürüne çok benzer. "Gülen Buda" kavramı Sung hanedanlığı döneminde geliştirilmiştir. Gülen Buda Çin'in folklorik tanrısıdır.

Üç geleneğin senkretizmi

Buda geleneksel olarak bir bornoz giyen şişman, kel bir adam olarak tasvir edilmiştir. Koca göbek ve çuval, refahı ve maddi mal zenginliğini ifade eder, çünkü sadece zengin bir kişi yeterince yiyip şişmanlayabilirdi. Gülümseyen yüz, kendisiyle ve dünyayla barışık olan bir kişinin ruhsal tatmin ve rahatlamasını ifade eder. Son olarak, onu çevreleyen çok sayıda çocuk, çok sayıda çocuklu büyük bir aileyi simgelemektedir. Bu özellikler bir araya getirildiğinde, Buda'nın Çinliler için neden bu kadar popüler olduğu kolayca anlaşılır. Çinliler ona baktıklarında, sadece bir Budist tanrısı değil, aynı zamanda arzuladıkları birçok şeyin iyi bir temsilini de görürler.

Bütün Budistler, dünyanın tiranlık ve günahla dolu olduğu son çağda, Maitreya'nın (Gelecek Buda bir tür Mehdi) Dharma'yı (hem öğreti hem dünya anlamında) restore etmeye geleceğine inanırlar. Yapımcı filmde Maitreya'nın Buda biçiminde geldiğini ama aynı zamanda siyah ve beyazın Tai Chi sembolünden oluştuğunu anlatmak istiyor. Dolayısıyla film aslında bu Maitreya karakterinde bile Buda'ya Taocu bir renk giydirerek bir sentez oluşturmuş olabilir. Film aslında Doğu Asya bağlamında üç geleneğin senkretizm fikrini netleştirme girişimidir. Popülerliği yakalamak için kendi iç rekabetlerine rağmen, bilinçsizce senkretik bir bütün oluşturulmuştur.

Bir devlet dini olarak Konfüçyüsçülük her zaman yönetici sınıftan ayrıcalık görmüştür. Özelikle Hu Jintao'nun 2002'de devlet başkanlığı koltuğuna oturmasından sonra Konfüçyüs yeniden keşfedildi. Devlet Başkanı Hu Jintao'nun 2005 yılından itibaren yürürlüğe koyduğu "Harmonius Society" (Uyumlu Toplum) politikası Konfüçyüs inancına dayanmaktadır. Bundandır ki devletin Konfüçyüs'le toplumsal uyum sağlaması için özel bir çaba sergilenmektedir.

"Çin karakterinin iki yerli kutbu"

Hatta bundan başka yöneticiler tarafından Konfüçyüs'e atıflar yapılmakta, özdeyişler yaygın olarak kullanılmakta, onun hakkında akademik yayınlar yapılarak önemli mekânlara heykelleri dikilmektedir. Çin tüm dünyada açtığı Konfüçyüs enstitüleri ile bunu yumuşak bir güç aracı olarak kullanıyor. Türkiye'de Boğaziçi ve Okan Üniversitesi olmak üzere dört üniversitede Konfüçyüs enstitüsü var. Fakat bu aslında bildiğimiz anlamıyla kadim olan Konfüsyüsçülük değildir. Üç inancın senkretik bir alaşımıyla oluşturulan Yeni-Konfüsçülüktür. Kung Fu Panda filmi de tam bunu konu edinir.

Budizm, dini uygulamaları aslında Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm'in bir potpurisi olan genel halk tarafından nadiren doğru anlaşılmış ve uygulanmıştır. Ama Lao Tzu felsefesi, uygulanmasa da, Çin düşüncesinin önemli bir bileşenini oluşturur. Bu alanda ünlü bir araştırmacı olan Huston Smith'in dediği gibi, "Yin ve Yang gibi birbirlerinin etrafında dönen Taoizm ve Konfüçyüsçülük, Çin karakterinin iki yerli kutbudur.

Temel olarak, üç gelenek büyük bir soruna üç çözüm sunar. Bir şeyi üç farklı açıdan görürler. Budistler evrene bir "dalga denizi", Taoistler "büyük bir dönüşüm" ve Konfüçyüsçüler "büyük bir akıntı" olarak bakarlar. Konfüçyüsçülük ve Taoizm'in çok ortak noktası vardır. Her ikisi de cennet, yeryüzü ve insanlığın bir uyumunu kurma hedefini vurgular.

Üç dinin sentezinin en iyi resmi Neo-Konfüçyanizm hareketinde tasvir edilmiştir. Taocu natüralizm ile Konfüçyüsçü hümanizmin birleşiminin bir örneği Tai-Chi kavramının kullanılmasıdır. Aslında Tai-Chi, Taocu bir semboldür. Tai-Chi, birbirini kucaklayan beyaz ve siyah kısımlı bir dairedir. Beyaz Yang, siyah ise Ying olarak adlandırılmıştır. Zıt karaktere sahiptirler. Yang ışık, iyilik, cennet ve erkek elementler için, Ying ise karanlık, kötülük, toprak ve dişi elementler içindir. Zıt karakterler birbirini kucakladıkça, sonsuz bir gerilim yükselir. Çin tüm dünyayla uyum içinde çalışabileceğinin mesajını verir.

Çin'den gelen sentez

Lao Tzu'nun bir başka karakteristik öğretisi, "WuShih" ve "WuWei" olmak üzere iki cümlede ifade edildiği gibi, eylemsizliktir. Fikir pasiflik, sessizliktir. Türkiye'de "Paranızı bir bilge gibi yönetin: WuWei felsefesi" diye bir banka reklamında kullanılır. Çin'in dış politikasına yansıyan "eylemsizlik, müdahale etmeme, "laissez faire" (wu-wei) uluslararası politikasının temel taşı haline gelmiştir. "Afganistan'da Taliban hükümetine karşı iç işlerinize karışmayacağız, egemenliğinizi tartışmayacağız, sadece iş yapacağız" derken aslında bu ilkeye göre hareket ediyorlardı. "En iyi hükümdar, varlığı halk tarafından pek fark edilmeyen kimsedir." "En büyük hayır, her şeye fayda sağlayan ve hiçbir şeye direnmeyen suya benzetilir." Çin aslında tüm dünyayı üzerinde bir görünmez el gibi yönetmek ister ve bu Konfüsçülük ile Taoizm sentezine de uygundur.

Çin ülke içinde İslam ve Hristiyanlığa karşı aşırı tepkisel ve kuşkucu yaklaşırken geleneksel dinlerinin uyanmasından artık rahatsızlık duymaz. Onların arasındaki kadim tartışmaları aşarak bir uyuma ulaşmış gibidir. Kung Fu Panda filmi de bunun bir propagandasıdır aslında. Bu uyum Çin'in tüm dünyayı değiştireceği, refahı yayacağı ve doğayla uyumlu disiplinli bir hayatı inşa edeceği anlamına gelir.

Ama unutulmamalıdır ki burada kitabî dinlere ihtiyaç yoktur. Çünkü Yeni-Konfüsçülükte vahiy yoktur, peygamber yoktur, ahiret yoktur. Buna göre bunlar olmaksızın dünyada huzuru, mutluluğu ve refahı yakalamak mümkündür. Çin aslında yeni dünya nizamının manevi deizminin yükselen yıldızıdır. Çin'den gelen bu senteze hazır mısınız?

BİZE ULAŞIN