Zeynep Temizer Atalar: Hayaldeki kahraman gerçeğe taşarsa

Hayaldeki kahraman gerçeğe taşarsa
Giriş Tarihi: 19.2.2019 15:59 Son Güncelleme: 19.2.2019 15:59
Çocuk, hata yapsa da kendini şefkatle destekleyecek ebeveyn figürleri ya da yetişkinleri olduğu müddetçe, ne Süpermen gibi uçmak ister ne de gerçek bir kraliçe olmanın peşine düşer. Aksi hâlde kendine ekranlardan gördüğü bir kahraman rolünü seçer ve ancak o olduğunda mutlu olabileceğini düşünür.

Seksen kuşağından biri olarak, çocukken okumaktan en keyif aldığım çizgi roman kahramanı Red Kit'ti. O zamanlar babamın aldığı gazetenin eki olarak gelirdi eve ve ben her sayfasında Red Kit, Düldül, Rin Tin Tin ve Dalton Kardeşler'in hikâyesini büyük bir keyifle okurdum. Çizgi romanlar dışında bir de He-Man, Voltran, Clementine ya da Heidi gibi çizgi filmler olurdu. O yıllarda bu tür yayınlar sınırlıydı. Okul çağındaki çocuklar olarak ancak hafta sonunda bir çizgi romana ya da birkaç çizgi filme ulaşabilirdik. Hemen hemen bütün kahramanların insani özellikleri daha ağır basar, iyiler de kötüler de belli bir ölçü içinde hareket ederlerdi. Hafta sonları sabahın çok erken saatlerinde bile olsa bu programları sabırsızlıkla bekleyip izlediğimi hatırlıyorum.

O zamanlardan bu zamanlara baktığımda, birçok şey gibi kahramanların da değiştiğini söylemek mümkün. Süpermen, Spiderman (Örümcek Adam) ve X-Men gibi mutasyona uğrayan, insani özellikleri bir yana daha çok süper güçleri ile ön plana çıkan karakterlerle artık daha sık karşılaşıyoruz. Bu kahramanlar her zaman çok güçlüyken, kötülerinse bütün amacı dünyayı ele geçirip kötülüğü yaymak oluyor. Ayrıca çocukların bu tür programlara ulaşabilme hızı da yine değişen şeylerden biri... Artık yedi gün yirmi dört saat boyunca sadece bu tür çizgi filmleri yayınlayan televizyon kanalları olduğunu görebiliyoruz. Dolayısıyla güç var, hırs var, arzu var ve beklemek yok!

Aslında, "geçmişte her şey çok güzeldi de şimdi işler daha da kötüye gidiyor" gibi bir yorum yapmanın doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü geçmişte ne yapıldıysa ya da şu anda da ne yapılıyorsa bir ihtiyaca göre yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Çok güçlü ya da çok güzel olmak ve her zaman kazanmak her insanın yaşamının en erken dönemlerinde sahip olduğu bir fantezinin ürünü aslında. Yeni doğan ve kendini kısmen hâlâ annesinin karnında zanneden bebeğin ağlamasıyla karnının doyması, kucaklanması ya da altının değişmesi gibi konforunu arttıran süper güçleri olduğunu düşünmesi gibi yaşımız kaç olursa olsun hâlâ bir parçamız böyle bir süper güce ihtiyaç duyuyor. Her ne kadar insan, yaşamı içinde böyle bir güce sahip olamadığı, mutlaka hayal kırıklığı yaşayacağı, eksik olduğu ve zaman zaman da kaybedeceği gerçeğiyle karşılaşsa da bu tür güçlü düşlerden beslenmeye devam ediyor. Yine de üzerinde düşünebileceğimiz kısım, günümüzde süper güçlere sahip olma arzusunun giderek artması ve bu arzunun malzemesi hâline gelen kahraman figürleri karşısındaki çocuklar…

Çocukların rol modeli

Çocuklar, cinsel kimliklerinin gelişim süreci içinde sahip oldukları cinsiyete ait en ideal modeli fark ederler. Evde anne babaları ya da varsa onlarla ilgilenen yetişkinler dışında bir de ekranlardan gördükleri karakterler olur. En güzel kadın figürü veya en güçlü erkek modeli, özellikle okul öncesi dönemdeki çocuklar için oldukça dikkat çekicidir. Şöyle bir etrafımıza baksak, yaklaşık 4-6 yaş aralığındaki çoğu kız çocuğunun Karlar Kraliçesi Elsa, erkeklerin ise Örümcek Adam kostümleriyle, aksesuarlarıyla gezdiğini görebiliriz herhâlde. Onların çizgi filmlerini izlemeyi ya da oyuncaklarıyla oynamayı severler çünkü bir kız çocuğu için Elsa, bir erkek çocuğu için ise Örümcek Adam'ın sahip olduğu cinsiyete dair ideali temsil eden tasarımlar hâline gelir. Elsa çok güzel, Örümcek Adam da çok güçlüdür fakat birçok çocuk her şeye rağmen ikisinin de gerçek olmadığını bilir. Onlar gibi değil ama "yeterince iyi" oldukları durumda da kendilerini yine güzel ve güçlü hissedebilirler.

Dolayısıyla belli bir oranda bu tür kahramanlara ait oyuncaklarla oynamak, kostümlerini giymek veya çizgi filmleri izlemek zararlı sayılmayabilir. Bazen de kahramanlar sadece hayal dünyasında kalmaz, çocuğun gerçekliğine de taşar. Örümcek Adam gibi yükseklerden atlayabileceğini, Süpermen gibi ne olursa olsun zarar görmeyeceğini hayal eden bir çocuk, bunu gerçeğe taşımaya çalıştığında zarar görebilir.

Peki, ne olur da işler böyle bir noktaya gelir? Bir çocuk nasıl olur da gerçekten uçabileceğini zanneder ya da bir kraliçeymiş gibi hizmet bekleyip bunu alamadığında yaşamı kendine de başkalarına da zorlaştırır?

Kendini son derece şişirilmiş güçlere sahip bir süper kahraman zanneden çocukları anlamak için iki kaynağa bakabiliriz. Bunlardan ilki, kendine gerçekten de öyleymiş gibi davranılması olabilir. Her istediği yapılan, hayatı boyunca hiçbir eksikle karşılaşmamış, üzülmesine, kaybetmesine, hayal kırıklığı yaşamasına hiç izin verilmemiş her çocuk, yaşamına bir süper kahraman olarak devam eder. İnsan olmanın yetersizliğiyle karşılaşmayan, gerçeklikten uzak, anne babasının onun için yarattığı, armudun piştiği ve ağzına düştüğü o konforlu alanda var olan her çocuk "ister" ve "olur." Dolayısıyla bu tür bir kahraman, onun için sadece sahip olduğu ruhsal konumun bir çeşit devamıdır fakat bu gerçek dışı konum, çocuğun büyüyüp ailenin korunaklı alanından çıkmak zorunda kalmasıyla, çok daha yıkıcı bir hâl alır. Sahip olduğu konforu devam ettirmek uğruna hem kendine hem de çevresine zarar verebilir.

Diğer kaynak ise bunun tam tersi için geçerli olabilir. Her çocuk annesi babası tarafından sevilmek, değer görmek ister. Fakat bu ihtiyaç, yeterince giderilmemişse, her fırsatta ortaya çıkar. Kendince ancak bir "süper kahraman" olursa akıllı, güçlü, güzel, becerikli, sevilen ve değer gören biri olabileceğini düşünür. Sanki ne kadar güçlü görünürse, kırılganlığını, yetersizliğini ve eksikliğini o kadar iyi kapatabilir… Böylece herkes tarafından sevilir ve değer görür. Yani onun için üstüne aldığı süper kahraman rolü, aynı zamanda içindeki savunmasız tarafını da koruyan bir kılıftır. Fakat bu aynı zamanda çocuğun kendi için oluşturduğu sahte bir kimlikten öteye gidemeyebilir.

Her iki durumda da çocuk, hem kendini hem de karşılaştığı durumları gerçekçi bir bakış açısıyla algılamayı öğrenemez. Hayal dünyasında takılı kalır. Ya istediğini istediği anda elde edebilecek, hatta uçabilecek kadar güçlü ya da olduğundan daha zayıf, yetersiz olduğu ve bunu kimseye göstermemesi, tam tersi gibi görünmesi gerektiği sonucunu çıkarır.

Zaman değişiyor. X, Y, Z derken artık Alfa kuşağına doğru yol alıyoruz. Red Kit'ten Örümcek Adam'a geçen nesil, sonrasında muhtemelen başka bir karakteri kahraman ilan edecek fakat fantastik dünyanın ürünlerini bir kenara koyarsak, bir çocuğun dünyaya gözlerini açtığında ilk gördüğü, kendini en güvende hissettiği, onu koruyan ve ona bakan ilk kahramanlar, anne-babasıdır. Onlarla kurduğu ilişkinin içeriği, sonrasında karşısına çıkan her kişi ya da durumla kurduğu ilişkinin çekirdeğini oluşturur. Bu nedenle etrafında onu olduğu gibi kabul edecek, hata yapsa da ona şefkatle destek olacak ebeveyn figürleri ya da yetişkinleri olduğu müddetçe ne Süpermen gibi uçmak ister ne de gerçek bir kraliçe olmanın peşine düşer. Aksi hâlde kendine ekranlardan gördüğü bir kahraman rolünü seçer ve ancak o olduğunda mutlu olabileceğini düşünür.

BİZE ULAŞIN