Fatma Bayram
Fatma Bayram

DEPREM KUŞAĞINDA MÜSLÜMAN OLMAK

03 Nisan Pazartesi2023 Sezai Karakoç 1966’da Varto Depremi’ni anlatan bir yazı kaleme alıyor ve şöyle diyor başlarda bir yerde: “Ölenle ölmedik, yakınını yitiren gibi ağlamadık, aç kalanla aç kalmadık ama bir bakıma, bunların ötesine geçtik.” Galiba biz depremi ekran karşısında izleyenlerin hal-i pürmelali de budur. Asrın felaketi olarak nitelenen 6 Şubat depremlerinin hepimizi kahrettiği günlerin ertesinde bir ses aradım. Bu çetin imtihanın ortasında bize sadece hakkı ve sabrı tavsiye edebilecek şefkatli bir ses. Tam o esnada Fatma Bayram hocama yazdım, “Şöyle sükunete, Allah’a teslim olup devletimize de güvenmeye çağıran bir konuşma yapsanız keşke” dedim. Allah razı olsun Fatma Hocam bu çağrıma icabet etti ve “Deprem Kuşağında Müslüman Olmak” üst başlığıyla -bana kalırsa okullarda ders olarak dinletilmesi gereken- müthiş bir yayın yaptı Instagram hesabımdan. “Allah’la ilişkiyi sadece seccadeye indirgersem, oradan Müslüman ahlakı doğmaz” şeklinde tokat gibi cümleler kurdu. Bizleri “Hesabını verebileceğimiz bir ömür yaşamaya” davet etti genel hatlarıyla. “Bu dünyada yaptığımız her şey öbür dünya ile ilgili. Lütfen zihnimizdeki bu dünya-ahiret ayrımını bu kadar uzak kutuplara yerleştirmeye bir son verip tevhidi bir bakış açısına afetten önce ulaşmaya bakalım” dedi ve afet öncesinde, afet döneminde ve afet sonrasında bir Müslüman neler yapmalı şeklinde üç ana başlık altında her biri kulağımıza küpe olması gereken tavsiyelerde bulundu. Sonrasında ise yaşadığımız felaketin her geçen gün doğurduğu şok, kaygı ve çıkmaz yumağı içinde kimi sorular yönelttim hocaya. Bugünden tezi yok yaşadığımız bu felaketin perdesini kaldırıp ardına bakabilmek, başımızı ellerimizin arasına alıp düşünebilmek ve elbette bundan böyle elimizden gelenin fazlasını yapmak ümidiyle…
YENİ YAZILAR

Birol Biçer

Terör devleti İsrail Filistin, Batı Şeria, Gazze, Lübnan, Suriye, İran, Yemen, Katar gibi Orta Doğu’da birçok yerde tüm dünyanın gözleri önünde kendi keyfine göre soykırımlar, katliamlar, suikastlar düzenliyor, işgallerde bulunuyor, baskı yapıyor, füzelerle bombardımanlar düzenliyor. Tüm uluslararası hukuka, uluslararası topluma, BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara rağmen İsrail tüm bunları rahat rahat işleyebiliyor. Neredeyse tüm ülkeler tarafından kabul edilmiş ve garantiye alınmış hukuka ve kurallara rağmen insanlığın nefretini çeken insanlık dışı suçların ve ahlaksızlıkların küçük bir devlet tarafından böyle pervasızca işlenebilmesi normal şartlar altında akıl alacak şey değil ama İsrail söz konusu olduğunda bu durum artık dünyanın normallerinden biri haline gelmiş durumda. Peki, soykırım, ayrımcılık, nefret ve terör devleti İsrail nasıl oluyor da bu kadar rahat ve küstahça hareket edebiliyor, nasıl olup da dünya nüfusunun büyük kısmının nefret ve tepkisine rağmen dünyadan çok büyük bir destek alabiliyor? İsrail söz konusu olduğunda bu durum maalesef şaşırtıcı değil zira tüm insanlık değerlerini ayaklar altına alan bu ülkenin bu pervasızlığının altında ve arka planında çok büyük planlamalar, lobiler, bağışlar, ittifaklar, finans ve medya gücü, son derece sıkı bir örgütlenme ve çalışma mevcut. Yahudi-İsrail- Siyonizm gücünün temel sütunlarına gelin birlikte göz atalım.

BİZE ULAŞIN