Bakımlı olmanın doğaya zarar vermeden de mümkün olduğunu gördüm
Feride Tekin Seymenoğlu/ Atölye Feride Kurucusu
Atölye Feride, doğaya ve insana zarar vermeyen üretim anlayışıyla tanınıyor. Peki, sizi kimyasallardan uzak, doğal içeriklerle üretimyapan bir marka kurmaya ne itti? Bu yolculuk nasıl başladı?
Lisans eğitimimi Marmara Üniversitesi'nde hemşirelik alanında alırken derslerimizin bazılarında gün içinde farkında olmadan maruz kaldığımız kimyasalların bize pek çok açıdan zarar verdiğini öğrendim ve bu farkındalıkla birlikte kendi hayatımda kökten bir değişim sürecine girdim. Kolay ikna olmayan, çok soru soran ve doğru kaynağa ulaşmak için çaba harcayan bir yapım var, bu sayede kendimi epey geliştirdim. O dönemden itibaren de yediğim, içtiğim, giydiğim ve sürdüğüm her şeyi titizlikle incelemeye ve içerik okumaya başladım. Günlük hayatta kullandığım ama sağlığa ve doğaya zararlı kimyasal içeren kremlerin, sabunların, deterjanların, temizlik malzemelerinin yerine doğal, doğaya ve insana zarar vermeyen ürünler kullanmaya gayret ettim. Aromaterapi ile de bu sayede tanışmış oldum. O dönem aslında yalnızca kendi bedenime ve doğaya zarar vermemeliyim düsturu ile böyle bir yola girdim. Bu süreçte çok fazla araştırma yaptım, eğitimler aldım, konferanslara katıldım. Aromaterapiyi öğrendikçe ve hayatıma dâhil ettikçe bundan çok keyif aldığımı fark ettim. Bakımlı olmak isterken bedenime veya doğaya zarar vermemenin de mümkün olduğunu gördüm ve süreç içerisinde farkında olmadan bir doğal kozmetik markası kurabilecek kadar bilgi sahibi oldum.
Bir gün kendi sabunumu dışarıdan almak yerine "Nasılsa bunun eğitimini aldım, kendim yapabilirim" dememle bu sürece girmiş oldum. Başlarda sadece tamamen doğal yağlar ve bitki özleri ile sabun yapıyordum ve çevremde kullanan herkes sabunları çok beğendiğini, bunu bir işe çevirmem gerektiğini söyleyerek destek oluyordu. Sabun yapmayı çok sevmem ve yaptığım sabunları kullanan arkadaşlarımın da bu şekilde güzel dönüşler yapıp, destek olmasıyla aslında Atölye Feride'nin tohumları atılmış oldu. Sabunla başlayan bu yolculuk önce üretim tesisi kurmak ve başka doğal kozmetik ürünlerinin de eklenmesiyle çoğalarak devam etti. Sabundan kreme, deodoranttan makyaj temizleyicisine 50'den fazla ürünü tamamen doğal yüksek kalite hammaddeler ve doğal yağlarla formüle ederek ürettim. Ürünlerimizi Sağlık Bakanlığının İyi Üretim Uygulamalarına uygun üretim tesisimizde, gerekli bütün laboratuvar analizleri yapılarak üretmeye başladık. Müşterilerimiz bize güvendi, her bir ürünümüzü sevdi, kullandı ve tavsiye etti. Bu sevgi ve destek de üretim yolculuğumu daha keyifli ve mutmain bir hale çevirdi.
Bir söyleşinizde, kozmetik sektörünün alttan alta "güzellik uğruna sağlıktan vazgeçilebilir" mesajı verdiğini söylüyorsunuz. Bu durumu nasıl görüyorsunuz, üretim sürecinizi nasıl etkiliyor?
Hemşirelik alanında hem lisans hem de yüksek lisans eğitimi almış olmak bana hem insan cildini çok iyi tanımayı hem de eleştirel okumayı öğretti. Haliyle kozmetik ürünler pazarlanırken verilen vaatlerin aslında cildin doğal yapısına aykırı olduğunu anlıyordum. Sektör, size önce oldukça normal sağlıklı bir ciltte olan bir durumu kusur gibi gösteriyor ve ardından bunu ortadan kaldıracağını vaat ettiği bir ürün satıyor.
Yazılı ve görsel medyanın tüm imkânları kullanılarak da her dönem farklı bir ürün pazarlanıyor ve herkesin buna ihtiyacı olduğu algısı oluşturuluyor. Bu pazarlama taktiği gerek çok aşamalı, yıpratıcı cilt bakım rutinleriyle gerekse gereksiz ürün tavsiyesiyle yoğun bir şekilde pompalanıyor. Biz bunun hem geri dönülemez cilt hasarlarına hem de büyük bir kaynak israfına sebep olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle ürünleri üretirken insan vücuduna uyumlu tamamen doğal ve organik hammaddeleri dozunda kullanarak üretim yapmaya ve bu ürünleri müşteriye sunarken gereksiz tüketimi özendirmemeye gayret ediyoruz.
Kendi hayatımı nasıl sade, temiz ve doğal yaşarım diye girmiş olduğum bu yolda önce sabun ardından da müşterilerimizin yalnızca biz üretirsek kullanacağını söyleyerek bizi üretmeye teşvik ettiği ürün çeşitleri ile şuan onlarca farklı kozmetik ürün, yüksek kalite aromaterapi yağları ve gerçek ipek kumaştan yapılmış göz maskeleri, yastık kılıfları ve ipek keseler gibi doğal, el işçiliğiyle üretilmiş uzun ömürlü yaşam ürünlerini müşterilerimize sunuyoruz. Ayrıca her üretimi taze ve az sayıda yapıyoruz ki her müşteriye taze ve doğal kozmetik ürün gitmiş olsun. Pek çok açıdan minimal cilt bakımını önceliyoruz; cildin yapısını ve sınırlarını tanıyor ve cilde zarar vermeme, fayda sağlama düsturu ile ilerliyoruz.
Sadece doğal ve güvenli ürünler sunan bir marka değil, aynı zamanda sürdürülebilir ve bilinçli bir yaşam biçimini de temsil ediyorsunuz. Bu açıdan baktığınızda, yaptığınız işi kozmetik üretiminin ötesinde bir yerde mi görüyorsunuz?
Evet, bu anlayışla markamızı kurduğumu söyleyebilirim. Ürünlerimiz de klasik, endüstriyel kozmetik ürünlerden değil zaten. Doğal kozmetik anlayışıyla üretim yapıyoruz. Ve bu anlayışı sürdürülebilir, israftan uzak bir işleyişle devam ettiriyoruz. Mesela sosyal medya hesaplarımızda salt bir ürünü parlatarak değil de ürün ve içerik tanıtımı yaparak müşterimizi bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Çünkü bilinçli tüketici demek ürünlerimizin kıymetini bilen, içeriğini anlayan müşteri demek aynı zamanda.
Marka olarak gereksiz tüketime ve bu tür özendirmelere karşıyız. Müşteri kitlemiz de benzer anlayışa sahip olduğundan şimdilik süreci iyi yönetiyoruz. Bununla birlikte ürünlerin üretim sürecinden müşteriye ulaşana kadarki süreçte doğaya atık bırakmamaya çalışıyoruz.
Peki, bunu nasıl yapıyoruz? Bu süreci şu şekilde anlatabilirim: Öncelikle tüm ambalajlarımız geri dönüştürülebilir malzemelerden üretiliyor. Belirli
dönemlerde içindeki ürünü bitmiş ve dezenfeksiyon yapılabilecek cam ambalajları müşterilerimizden topluyoruz. Ürünleri kargolarken geri dönüştürülemeyen plastik paket malzemeleri yerine geri dönüştürülmüş kartonlar kullanıyoruz. Kargo poşeti kullanmıyoruz. Paketi dolu gösteren ama herhangi bir işlevi olmayan direkt çöpe atılacak hiçbir şeyi paketlere eklemiyoruz.
Bu haliyle sadece bir kozmetik markası değil aynı zamanda bilinçli ve sürdürülebilir bir tüketim markasıyız. Bu anlayışa karşılık veren ve destekleyen müşterilerle çalışmak da işimizi çok daha keyifli bir yere taşıyor.