Lacivert Yazı İşleri: 3 SORU 3 CEVAP

3 SORU 3 CEVAP
Giriş Tarihi: 22.05.2025 15:52 Son Güncelleme: 22.05.2025 15:52

Kübra Yalman/Sinebebe Tv kurucusu
Değerlerimizi anlatan yapımları ön plan çıkarıyorum

Sosyal medya sayfanıza girdiğimizde "Filmlerin 'çocuğa göre' değerlendirildiği sinema rehberi" cümlesi karşılıyor bizi. Öncelikle bu yaklaşımı benimsemenizin ardında nasıl bir hikâye var, merak ediyorum?


Çocuklar "geleceğin yetişkinleri" olarak kabul edilir. Oysa onlar sadece yarının bireyleri değil; bugün de kendilerine ait bir kimlikleri, düşünceleri ve duyguları var. Son yıllarda bu durum değişmeye başladı. Artık herkes çocuğun bir birey olduğunu, onun da düşüncesini sormak gerektiğini kabul ediyor. Fakat iş sinemaya geldiğinde bu anlayışın kolayca göz ardı edildiğini görüyoruz. Çocuklar için bir film yapmak sadece eğlenceli bir animasyon filmi yapmak gibi görülebiliyor. Oysa izlediğimizde görüyoruz ki çocukların dünyasından çok yetişkinlerin dertlerine odaklanılıyor. Bu yüzden "çocuğa göre sinema" anlayışını benimsiyorum. Çocuklara hitap eden, onların gelişimine uygun, onların dünyasına dokunan filmleri ön plana çıkarıyorum. Çünkü bir film, sadece animasyon olduğu için ya da başkarakteri çocuk olduğu için çocuk filmi sayılamaz; önemli olan anlatının merkezinde çocuğun olup olmadığıdır. Ben de filmleri bu kritere göre değerlendiriyorum.


Bu değerlendirmeyi yaparken filmin içerdiği değerleri ve verdiği mesajları da göz önünde bulunduruyorum. Filmler, çocuklara belirli bir ideolojiyi dayatmak yerine, onları farklı bakış açılarını keşfetmeye teşvik etmeli. Bu nedenle bir filmin herhangi bir ideolojik altyapısı olup olmadığına dikkat ediyorum. Çocuk izleyicinin nasıl bir bakış açısına maruz kaldığını görmek ve bu konuda farkındalık yaratmak önemli. Mesela herkesin hatırlayacağını düşündüğüm Hollywood aile filmlerinde sık sık Amerika Birleşik Devletleri bayrağı kullanılıyor. Bayrak gözükürken müzik yükseliyor. Makbul vatandaş yetiştirmek için yaptıkları işler bunlar. "Hadi siz makbul vatandaşınızı yetiştireceksiniz de bizim çocuklarımızı neden sizin makbul vatandaşınız olsun?" demek istiyorum. Yine Avrupa yapımı filmlerde kâşif teması çok sık karşımıza çıkar. Dünyanın her yerini gezip keşfeden bilim adamlarını anlatırlar. Fakat o coğrafi keşifler yapılırken yerli halkları nasıl sömürdüklerini anlatmazlar. Kendi çocuklarına da böyle anlatıyorlar işte, bunlar hep ideolojik. Son yıllarda ne yazık ki bir de "trans çocuk" teması yaygınlaşmaya başladı. Farklı dijital platformlarda çocukların cinsel kimlikleri üzerinden toplum mühendisliği yapmaya çalışıyorlar. Bu propagandaların farkında olmak gerektiğini düşünüyorum çünkü filmler dünyayı algılama biçimini de şekillendiriyor. Bu nedenle yerli yapımlarımızı çok önemsiyorum. Bizim değerlerimizi ve kültürümüzü anlatan yapımları ön plana çıkarıyorum. Bir filmi değerlendirirken sadece içerik açısından değil, çocuğun o filmle nasıl bir bağ kuracağını ve onu nasıl deneyimleyeceğini göz önünde bulunduruyorum.

"Çocuğa göre sinema" anlayışınızı biraz daha açar mısınız? Yani, bir filmi çocuklar için uygun ya da sakıncalı yapan unsurlar neler?

Bir filmi "çocuğa göre" yapan en önemli unsur, çocuğun dünyasına gerçekten hitap edip etmediği. Değerlendirirken öncelikle şuna bakıyorum: Filmin
hikâyesi bir fikirden ya da sorudan mı hareket etmiş? Çatışmalar, onların yaş grubuna uygun mu? Çünkü bir çocuk filmi, sadece renkli ve eğlenceli olduğu için çocuklara uygun sayılmaz. Bir hikâyenin çocuklara hitap edebilmesi için yaratıcı ve düşündürücü olması gerekiyor. Hikâyenin olay örgüsünün akıcı ve merak uyandırıcı olması ve mesaj kaygısına kapılmadan eğlenceli bir şekilde anlatılması filmi daha değerli kılıyor. Çocukları
sıkmadan, onları keşfetmeye ve düşünmeye teşvik eden bir anlatım biçimi benim için öncelikli. Ayrıca, görsellik de çocuklar için bir filmin en önemli unsurlarından biri. Sinematografi bu noktada belirleyici bir faktör. Sahnelerin çocukların hayal gücünü destekleyecek şekilde tasarlanması ve onların dünyasına hitap eden bir estetik anlayışın benimsenmesi lazım. Bir filmi sakıncalı yapan unsurlar da şiddet, korku, cinsellik ve evrensel ahlak ilkelerine uymayan olumsuz davranışlar içermesi diyebilirim. Bu konuda RTÜK ve Sinema Genel Müdürlüğü'nün akıllı işaretleri temelde çok pratik ve yol gösterici. Şiddet ya da olumsuz davranış olduğunda filmi izlemeden bundan haberdar oluyorsunuz. Fakat bu derecelendirmede bazı nüanslar olabiliyor, ben de aileleri bu konuda bilgilendiriyorum. Mesela bir film korkutucu olarak düşünülmemiş ve genel izleyici verilmiş. Evet, aslında film genel olarak korkutucu değil ama mesela bir sahnesi var, karanlık bir odada aniden büyük bir yılan çıkıyor. O sahneyi mutlaka yazıp ebeveynleri bilgilendiriyorum. Hatta mümkünse dakikasını da yazıyorum. Çünkü ebeveynler olarak biliyoruz ki, o sahneyi izledikten sonra o akşam çocuk kâbus görebilir. Çocuğu küçük olanlar izlemek isterse o sahneyi atlayarak yine izleyebilsinler diye bunu yapıyorum.

Çocukların izledikleri içeriklerin sosyal ilişkileri üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsunuz?

Bu konuda yapılan birçok akademik çalışma, çocukların izledikleri içerikler aracılığıyla davranış biçimlerini ve düşünce kalıplarını da öğrendiğini gösteriyor. Günümüzde çocukların karşısına çıkan içeriklerin sayısı ve çeşitliliği oldukça fazla. Bu yüzden ebeveynlerin, çocuklarının ekran karşısında geçirdiği zamanı yalnızca süre olarak değil, nitelik açısından da değerlendirmesi gerekiyor. Ekranla etkileşimde bulundukları süre boyunca ruhen ve zihnen olumlu beslenecekleri, yaşlarına uygun ve çocuk odaklı içeriklerle karşılaşmaları önemli. Özellikle ilk 8 yıl ebeveynlerin bu süreci yönlendirmesi ve çocuklarını kaliteli içeriklerle buluşturması kritik bir rol oynuyor. Ben öncelikle akıllı işaretleri okumayı tavsiye ediyorum. Okumayı öğrenmeden önce çocuklar zaten logo okuma becerisi kazanıyorlar. Bu akıllı işaret logolarıyla kendi yaş gruplarına uygun içerikleri seçebilirler. Bazen okul öncesi yaştaki çocuklarla akıllı işaretler atölyesi yapıyorum ve çok güzel geri bildirimler alıyorum. Atölye sonrası çocuklar ailelerini uyarmaya başlıyorlarmış, "Anne/baba bu benim yaşıma uygun değil, bunu kapat" diyorlarmış. İkinci olarak da ebeveyn ve çocuğun birlikte ekran başına oturması çok kıymetli. Birlikte izlerken durdurup film üzerine konuşmak, "Böyle davranması doğru mu?", "Başkarakterimiz böyle davranmasaydı filmin sonu nasıl olabilirdi?" gibi sorular pasif izleyici olmaktan çıkarıp çocuğu aktif izleyici olmaya itiyor. Bunu ne kadar sık yaparsak çocuklarımız yalnız başına bir şey izlerken de kendilerine bu soruları sormaya başlayacaklar. Bu nedenle birlikte ekran zamanı çok önemli. İnternet kullanımıyla ilgili olarak da ebeveynler, 8 yaş öncesi çocukların eline tablet veya telefon verip sınırsız tıklama yapmalarına ortam hazırlamasınlar. Yani mesele izin vermeme meselesine bile gelmesin. Sonrasında da internet kullanımı için aile filtreleri kullansınlar. İnternet sağlayıcıları da GSM operatörleri de internet güvenliği konusunda ücretli ve ücretsiz hizmetler veriyorlar. Ne yazık ki, bu hizmetler çok bilinmiyor ama en azından bunlarla başlamak iyi olacaktır diye düşünüyorum. Çeşitli güvenlik önlemleri alındıktan sonra da çocukları medya içeriklerini eleştirel bir gözle değerlendirebilen bireyler
hâline getirmeye odaklanmak gerek. Onlara sadece "pasif izleyici/tüketici" olmayı değil, izledikleri içerikleri yorumlamayı ve sorgulamayı öğretmek, bilinçli bireyler olarak büyümelerini sağlayacaktır.

BİZE ULAŞIN