Mustafa Akar: Kalabalık Yalnızlık

Kalabalık Yalnızlık
Giriş Tarihi: 10.12.2025 14:56 Son Güncelleme: 10.12.2025 14:57
Bu sayıda, modern bir travmanın izini sürüyor, sadelikten uzaklaştıkça giderek daha kalabalık ama daha yoksul bir ruh hâline bürünüşümüzü inceliyoruz. Modern dünyanın bizi sürüklediği kalabalık yalnızlık hâlinin hem sosyolojik hem metafizik temellerine iniyoruz.

Türk Dil Kurumu'nun 2024 yılında seçtiği "kalabalık yalnızlık" kavramı, sadece gündelik bir ruh hâlini değil, çağımızın temel çelişkisini işaret ediyor. Bu kavramı aylar önce düşünmüş, bir dosya fikri olarak yedeğe almıştık. Fakat dünya o kadar gürültülü, gündem o kadar yıkıcıydı ki bu dosyayı açmak için bile sessiz bir zaman bulamadık. Ne var ki asıl mesele tam da burada başlıyor: Artık yalnızlığımızı bile yaşayamaz hâle geldik. Uzlet yok, içe dönüş yok. Yalnızlık artık bizi özgürleştiren bir sığınak değil. Ne acı ki yalnızken bile yalnızlığa muhtacız.

Modern şehirler büyüdükçe insan küçüldü. Oysa insan küçük şehre göredir. Nesneler çoğaldı, ruh daraldı. Oysa ruh özgürlüğe düşkündür. Evlerimiz dolu; eşyalar, bildirimler, algoritmalar… Hepsi bizimle konuşuyor ama hiçbiri bizi duymuyor. Dijital çağ bize görünür olmayı vaat etti; fakat aslında görünmezliğin en incelikli biçimini sundu. İnsan ilişkileri kliklerle kuruluyor, duygu yerine veri, merhamet yerine sürat hüküm sürüyor. Her gün binlerce insanla aynı dijital mekânlarda buluşuyoruz ama birbirimize dokunamıyoruz. Çok kalabalığız ve çok yalnızız.

Gazze'ye düşen tonlarca bombanın altında yok edilen hayatlar, "yaşama hakkı" kisvesi altında sunulan modern değerlerin ne denli kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Dünyanın dört bir yanından paylaşılan kınama mesajları, çoğu zaman sadece dijital bir teskin işlevi görüyor. Merhamet derinliğini yitirince, kalabalık yalnızlık sadece bir kavram değil, küresel bir travma hâline geliyor. O aç çocukların fotoğraflarına bakıp iç geçiriyoruz sadece. Fotoğraf çok gerçek. Bu kadar çok gerçeklik de bir tür duyarsızlık doğuruyor. Önümüzdeki yılın kelimesi de "duyarsızlık" olsun mu?!

Bu sayı, işte tam da bu travmanın izini sürüyor. Yalnızlığa modern bir hüznün sonucu olarak değil, ontolojik bir hakikat olarak bakıyoruz. Sadelikten uzaklaştıkça giderek daha kalabalık ama daha yoksul bir ruh hâline bürünüşümüzü inceliyoruz. Modern dünyanın bizi sürüklediği kalabalık yalnızlık hâlinin hem sosyolojik hem metafizik temellerine iniyoruz. Bu dosya, yalnızlığı aşmaya değil; yalnızlığı yeniden anlamlandırmaya, onu yeniden insana ait kılmaya dair bir çağrıdır.

BİZE ULAŞIN