Bu sayımızda iklim ve ekoloji meselelerini ele alıyoruz ama bendeniz iklim denildiğinde sadece dışımızdaki iklimi değil içimizdeki iklimi de konuşmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü dışımızdaki iklimle içimizdeki iklim uyuştuğu oranda huzuru yakalayabiliyoruz sanki. Bu unsurlardan biri eksik kalsa o nakısa her eylemimizi baltalıyor. "İnsanın doğası gereği" diye başlıyoruz bazı cümlelere. Öyleyse nedir insanın doğası? Dıştaki doğayla bağı, bağlantısı nedir? Peki ya eşyanın tabiatıyla kastedilen nedir? Ruhumuz güzele meyilli. Çünkü ahsen-i takvim üzere yaratılmış. Kemâlat arttıkça güzelleşiyoruz. O yüzden içimizdeki güzelle dışımızdaki güzel birbirini bulduğunda tevhidi konuşmaya başlıyoruz.
Kuantum fiziğinin tevhide dair enteresan bir keşfi var. Tabii onlar bu keşfi vahdet çerçevesinde ele alıyorlar mıdır, bilmiyorum ama kavramın adı Kuantum Dolanıklık. İki parçacık (örneğin iki elektron veya foton) belli kuantum süreçte etkileşime girip ayrıldıklarında ortak bir kuantum durumu paylaşırlar. Bu parçacıklar birbirinden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın ölçüm yapıldığında birinin durumu diğerininkini anında belirler. Aralarında nedensellikten bağımsız bir bağ olduğunu söylüyor bilim. Yani burada bir iletişim olmasa da bütünsel bir yapı var.
Modern hayatımız tam da bu bağları birbirinden koparmak üzere şekillendirildi. İnsanoğlunun sonsuz mutluluk arayışı, hazların tatmini, bireycilik ve pozitivizm bugün geldiğimiz iklim krizinin nedenlerinden birisi olarak gösteriliyor. Dünyada hiçbir şey insandan bağımsız değil. Bugün iklim meselesini tartışan devletler ellerindeki nükleer tesislerden vazgeçmeyecekler. Sera gazı ve yakıt tüketimi konusundaki birinciliklerini de kimseye kaptırmayacaklarını görüyoruz. Dosyamızdaki yazılar meselenin ciddi tarafını ele alıyor. Bir de manevi tarafı var. Vahdetten uzaklaşan hayatın ürettiği krizi ne zaman konuşmaya başlayacağız?