Mustafa Akar: Tatil

Tatil
Giriş Tarihi: 18.08.2025 15:20 Son Güncelleme: 18.08.2025 15:20
Bugünün gezgini, çoğu zaman gittiği yerin önünde bir fotoğraf çektirmenin telaşında, mekânın ruhunu, kokusunu, hikâyesini kaçırıyor. Her şey “deneyim” adıyla paketleniyor; fakat deneyimin kendisi, gerçek yolculuğun kapısını aralayamıyor.

Seyahat etmek, insanın kendinden dışarıya uğramasıdır. Dışarıya - yani bir başka diyara, bir başka gökyüzüne, bir başka bakış açısına. Oysa asıl sefer, insanın kendinden geçerek yine kendisine varmasıdır. İçinde bulunduğun hali, alışkanlıklarını, o yerleşik konforunu geride bırakmak; biraz silkelenmek, biraz da bilinmeze açılmaktır yolculuk.

İnsan yolda olur, yolda olgunlaşır. Yolun taşında, toprağında, tozunda, bazen de göçebe bir bulutun gölgesinde kendini arar. Çünkü yol, sadece yeni şehirler, yeni kıtalar, yeni yüzler sunmaz insana; aynı zamanda içimizin, kalbimizin, zihnimizin haritasını da yeniden çizer. Büyük sufiler "yolda olmayı" sıradan bir gezginlik değil, bir varoluş biçimi olarak görürler. Zira içimizdeki yolculuk ile dışımızdaki yolculuk birbirini tamamlar; biri ötekine ayna olur. Aslolan bir yere ulaşmak değil, yolun kendisidir; bırakın menzil bir sır olarak kalsın. Belki de her yolculuk, varılacak yeri değil, varılacak insanı arar.
Geçmişte insanlar, hakikati bulmak, tanımak ve ona yakın olmak için yollara düşerdi. Günler, aylar, yıllar alan seyahatler bugün saatlerle ölçülüyor artık. Dünya, avuçlarımızın içinde, haritalar bir ekrana sığıyor. Uzak Asya'dan Güney Amerika'ya, iki tıkla yola çıkan dijital göçmenler çağındayız. Evini sırtında taşıyan salyangoz gibi, kimi insanlar da kimliklerini ve hatıralarını dünyadan dünyaya sürüklüyor.

Bir yanda, mütevazı imkânlarla kıtaları aşan, seyahati bir yaşama biçimine, bir irfan yolculuğuna dönüştüren hakikat yolcuları… Diğer yanda ise büyük otellerin sunduğu geçici konforla, birkaç günlüğüne bile olsa hayatına "story" ekleyen, tatil ile atalet arasında kaybolan kalabalıklar. Bugünün gezgini, çoğu zaman gittiği yerin önünde bir fotoğraf çektirmenin telaşında, mekânın ruhunu, kokusunu, hikâyesini kaçırıyor. Her şey "deneyim" adıyla paketleniyor; fakat deneyimin kendisi, gerçek yolculuğun kapısını aralayamıyor.

Oysa gerçek yolculuk; gözlemle, içsel bir merakla, hakikatin peşine düşerek başlar. Her yeni şehir, her yeni yüz, insana kendini yeniden tanıtır. Yolda başına gelen aksilikler, gecikmeler, küçük mucizeler ve tesadüfler, insanın içindeki "seyahat haritası"nı genişletir. Bir süre sonra anlarsın ki, asıl mesele nereye gittiğin değil, nasıl yürüdüğündür; asıl yolculuk ise gittiğin yerlerde değil, döndüğünde kendinde bulduğundur.

***
15 Temmuz Destanı'nın dokuzuncu yılına girdik. Her sene olduğu gibi bu sene de dergimizin sayfalarını şehitlerimizi anarak başlatıyoruz. 15 Temmuz'u unutma, unutturma!

BİZE ULAŞIN