Ali Recep Nazlı: DÜNYADA YENİ GIDA PARADİGMALARI VE DEĞİŞEN DÜZEN

DÜNYADA YENİ GIDA PARADİGMALARI VE DEĞİŞEN DÜZEN
Giriş Tarihi: 15.5.2024 11:41 Son Güncelleme: 15.5.2024 12:51
Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmayla dünyada ilk defa bir savaş gıda savaşı olarak anıldı. Mevcut gıda ve tarım düzeninin, dünya halklarını geleceğe taşımaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla yeni bir gıda yönetim sistemi geliştirilmesi gerekiyor.

Dünyada son yıllarda yaşanan gelişmeler ülkelerin gıda arz güvenliği konusunda farklı bakış açıları geliştirmesine neden oluyor. Geçmiş dönemde genel olarak ortak bir gıda yönetim ve tedarik zinciri çabaları ile gıda arzını düzenlemeyi planlayan toplumlar, daha bağımsız ve bireysel bakış açıları ortaya koyarak kendi gıda sistemlerini oluşturmanın yollarını arıyorlar. Dünyada yeni normal olarak kabul edilen bu duruma karşı tarımsal üretimin stratejik yönü ön plana çıkıyor.

Tarihe bakıldığında tarımsal üretimin bu kadar önemli olduğu çok nadir dönemlerin ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bundan 30 yıl önce gelecekte savaşların gıda ve su yüzünden olacağı yazıldı ve iddia edildi. Daha geçmişe gidildiğinde gelecekte tüm dönüşüm ve göçlerin, aynı zamanda medeniyet değişimlerinin öncüsünün gıda ve tarımsal üretim tarafından belirlendiği biliniyor. Dünyadaki önemli medeniyetler hep verimli su ve tarım havzalarına kurulmuş ve medeniyetin öncüsü bu topraklar olmuştur. Bunun en bariz örneği bundan 12 bin yıl önce ilk defa buğdayın kültüre alındığı ve bununla medeniyetlerin tesis edilmeye başlandığı Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki Mezopotamya'dır.

Geldiğimiz nokta bizi şaşırtıyor ama aynı zamanda meseleye son derece ciddi bakmamıza da sebebiyet veriyor.

Bundan 64 yıl öncesine gittiğimizde yani 1960 yılına baktığımızda dünya nüfusunun 3 milyar civarında olduğunu görüyoruz. Aradan geçen 64 yılda dünya nüfusu 2,5 kat artarak 8 milyarı geçti. 2030 yılına gelindiğinde ise yaklaşık 10 milyarlık bir dünya nüfusunun barınma, beslenme, enerji gibi temel ihtiyaçlarını karşılamamız gerektiği çok açık. Bu kapsamda yapılan projeksiyonlarda 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusu için bugün ulaştığımızdan yüzde 55 daha fazla su kaynağına ve yüzde 65 daha fazla gıdaya ihtiyaç duyacağımız düşünülüyor.

Burada en önemli konu bu doğal kaynaklara nasıl ulaşacağımız problemi. Bu sadece belli bir ülkenin ve coğrafyanın sorunu değil aksine tüm dünyanın ortak sorunu. Geçmişte bu soruna ortak çözüm bulmak adına Birleşmiş Milletler çatısı altında "Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri" (SDG) belirlendi. 17 ortak hedefle dünyanın temel meselelerine ortak çözüm bulmasının önünün açılması düşünüldü. Örneğin, bu hedeflerden biri dünyada 2030 yılına gelindiğinde açlık çeken hiç kimsenin kalmamasını amaç edinen açlığın yok edilmesi hedefiydi. Ancak gelinen noktada 2022 FAO raporuna göre dünyada 760 milyondan fazla açlık çeken insanın olduğu ortaya çıktı.

Pandemi ve savaşın etkilediği gıda krizi

Dünyanın ve Birleşmiş Milletler'in belirlediği hedeflerin dışına taşmasına neden olan bazı olaylar da yaşandı. 2019 yılında Çin'in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisi ile başlayan süreçte gıda üretimi ve adil dağılımda önemli sorunlar yaşandı. Bu dönemde üretimde yaşanan zorlukların yanı sıra dağıtım konusunda da büyük problemlerle karşı karşıya kalındı.

Hepimizin bildiği gibi bu dönemde sınırlar kapandı, ekstra gümrükler ve vergiler ortaya çıktı ve bunun neticesinde birçok ülke kendi normal kapasitesinin çok üzerinde stok yapmaya başladı. Özellikle bu dönemde Çin stok seviyesini 2 katına çıkararak birçok tarım ürününde dengelerin bozulmasına neden oldu. Sadece buğdaya bakılırsa, dünyada toplam buğday stokunun yüzde 50'sinin Çin tarafından depolandığı düşünüldüğünde durumun ciddiyeti ortaya çıkacaktır.

Pandeminin etkilerinin hafiflediği dönemde ise dünyayı sarsan diğer önemli olay yani Ukrayna ve Rusya arasındaki savaş tekrardan dünyada enerji ve gıdanın önemini ve stratejik değerini ortaya çıkardı. 2014 yılından beri düşük bir seviyede devam eden bu savaş 2022 yılının başından itibaren büyük çaplı ve trajik bir olaya dönüştü. Bu savaşla birlikte dünyada gıda arz güvenliği ve gıda tedarik zinciri yeniden tartışılmaya başlandı. Bunun en temel nedeni, savaşın yaşandığı bölgenin dünyada hububat ve yağlı bitkiler açısından merkez konumunda olmasıydı.

Rusya dünyada en büyük buğday ihracatçısı konumunda olan ülkeyken Ukrayna tahıl ve ayçiçeği üretimi konusunda dünyada önemli bir ülke olması olayın tarım ve gıda tarafından değerlendirilmesine neden oldu. Dünyada ilk defa bir savaş gıda savaşı olarak anıldı. Bu dönemde uluslararası ve bölgesel kuruluşlar ve komşu ülkeler gıda tedarik zincirinin kopmadan devam etmesi için alternatif çözümler ve rotalar belirlediler. Bu rotalardan üçü ön plana çıktı.

Bunlardan ilki AB ülkelerinin Polonya üzerinden kara ve demir yolu ile Ukrayna tahılının taşınmasını planlayan ve adına "Dayanışma Yolu" dedikleri yoldu. Bu yolla toplam Ukrayna tahılının yarısında fazlası taşındı. Ancak bu yolun üzerinde bulunan ülkeler Polonya, Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti'nde çiftçilerin protestolarına maruz kaldılar. Bunun sonucunda 2023 yılı mayıs ayında Polonya tarım bakanı istifa etmek zorunda kaldı. Yine bahsi geçen ülkeler çiftçilerinin yoğun itirazları sonucunda geri adımlar attılar ve Ukrayna tahılının ulaşımında süreç yavaşladı.

Gelinen noktada AB bir destek ile bu ülkelerin çiftçilerine bazı ayrıcalıklar ve imtiyazlar tanısa da bu ülkelerde yaşayan çiftçiler durumu kabullenmemekte direttiler. Son süreçte Polonya, Ukrayna buğdayını almayacağını duyurunca Ukrayna tarafından Dünya Ticaret Örgütü'ne dava edildi. Bu yolun deniz ulaşımına göre pahalı olması ve aynı zamanda Rusya tahılını taşımayacağı dikkate alındığında kalıcı bir rota olamayacağı düşünülüyor. Bu noktada ABD tarafından Tuna nehri üzerinden, Bulgaristan ve Romanya kanalıyla başka bir yol önerilmiş ve bu yol ile bir miktar tahıl taşındı.

Tedarik krizinde Türkiye'nin öncü rolü

Ukrayna ve Rusya tarım ürünlerinin taşınmasında en stratejik lojistik hattının, Türkiye ve BM öncülüğünde kurulan "Karadeniz Tahıl Koridoru" olduğunu söyleyebiliriz. Bu koridor birçok avantaja sahip. Ulaşımın deniz yoluyla olması nedeniyle ucuz olması, yakınlık nedeniyle hızlı olması, Rusya tarım ürünlerinin de taşınabiliyor olması ve yoksul Afrika ülkelerine ulaşımda en pratik yol olması bu koridoru cazip bir konuma getiriyor. Ancak koridor temmuz ayında Rusya'nın taleplerinin karşılanmamasını gerekçe göstererek anlaşmadan çekilmesi nedeniyle askıya alındı. Türkiye ve BM tekrar koridorun açılması için yoğun bir diplomasi faaliyeti sürdürüyorlar. Hindistan'da gerçekleştirilen son G20 zirvesinde koridorun tekrar açılması için çabalar yoğunlaştı ancak kesin bir çözüme ulaşılamadı.

Bu süreçlerin neticesinde ve dünyada yaşanan gelişmelerin ışığında yapılan zirvelerde gıda önemli ve stratejik bir başlık olarak ortaya çıkıyor. Bu sene Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi yıllık genel kurulu 193 ülke devlet başkanıyla toplandı ve şu başlıkları tartıştı:

- Sürdürülebilir kalkınma hedefleri
- Barış ve güvenlik
- İklim
- Gıda krizi

Yine Hindistan'da toplanan G20 zirvesinde tarım ve gıda güvenliğinin sürdürülebilirliğinin sağlanması özel gündemleriyle toplantılar yapıldı. Bu toplantılarda Türkiye'nin öncülüğünde "Gıda Güvenliği Çalışma Gurubunun" toplanmasına karar verildi. Bu noktada Türkiye'de düzenlenen 2015 G20 Tarım Bakanları Toplantısı'nda "Gıda Kayıp ve İsrafıyla Mücadele Platformu" kurulması kararlaştırılmış olması Türkiye'nin burada öncü bir rol almasının önünü açıyor.

Yine G20 Hindistan zirvesinde Hindistan'dan Avrupa'ya doğru, başta tarım ürünleri olmak üzere tüm ticari emtialar için yeni bir ticaret yolu kurulması planlandı ve bu yolun Çin'in "Bir Kuşak Bir Yol" projesine alternatif olduğuna yönelik tartışmalar yaşandı.

Tüm bu güncel gelişmelerin yanı sıra iklim değişikliğinin getirdiği sonuçlar ve bununla beraber tarımsal üretimde yaşanan riskleri de göz önünde bulundurmak şart. Seller, kuraklık, fırtınalar, aşırı soğuklar, beklenmedik sıcaklık değişimleri gibi farklı yollarla ortaya çıkan iklim değişikliği veya iklim krizi dünyada bir iklim göçü tartışmasını ortaya çıkarıyor. Yaşanan sürecin sonunda 216 milyon inanın iklim ve buna bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel bir gıda krizi nedeniyle göç etmesi ihtimali de ortaya çıkıyor. Belki de dünya artık gelecekte diğer göçmenlerin dışında bir iklim göçmeni tanımlaması ile karşı karşıya kalacak.

Dünyada gıda üretiminin yanı sıra gıda kayıp ve israfıyla ortak bir mücadele ruhunun geliştirilmesi çok önemli. Bugün, Türkiye'de yıllık 18,2 milyon ton besin çöpe gidiyor. Çöplerde gıda oranı yüzde 52'ye ulaşmış durumda. Dünyada üretilen yiyeceklerin 1/3'ü, 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Yine AB'de kişi başına yaklaşık 131 kilogram gıda israf ediliyor. Evsel atıklar toplam gıda atıklarının yüzde 54'ünü oluşturuyor (kişi başına 70 kilogram).

Ne yapmalıyız?
Gelinen nokta bize üç dönüşümü acil olarak yapmamız ve tüm dünyada bunu hızlı bir şekilde hayata geçirmemiz gerektiğini gösteriyor:

- Dijital dönüşüm
- Yeşil dönüşüm
- Tarımsal dönüşüm

Mevcut gıda ve tarım düzeninin, dünya halklarını geleceğe taşımaktan uzak olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla yeni bir gıda yönetim sitemi geliştirilmesi gerekiyor. Bu noktada dünyanın doğal kaynaklarını öncelikle koruyarak ve sürdürülebilir kullanımını esas alacak tarımsal üretim planlaması ve yoksul halkların yeterli gıdaya ulaşımının sağlanacağı bir dünya gıda sistemi kurulması tüm toplumların hayrına olacak. Bu yolla göçler ve kitlesel taşınmalar önlenecek ve her toplum kendi kaynağını optimum düzeyde kullanabilir hale gelecek.

Bütün bunları gerçekleştirmek için Türkiye'nin ortaya koyduğu ve özellikle BM'nin yeniden organize edilmesini amaçlayan kapsamlı organizasyonel dönüşümler için gerekli adımların atılması sağlanmalı. Gıdaya ulaşım en temel insan hakkıdır. İnsanların bu haklarına eksiksiz ve sürdürülebilir bir şekilde ulaşmasını ve rahat bir şekilde erişmelerini sağlamak tüm dünya devletlerinin çıkarına olacak.

BİZE ULAŞIN