Sena Subaşı: Türkiye'nin Afrika'ya uzanan yardım eli Emine Erdoğan'ın Afrika seyahatleri

Türkiyenin Afrikaya uzanan yardım eli Emine Erdoğanın Afrika seyahatleri
Giriş Tarihi: 14.10.2021 14:48 Son Güncelleme: 14.10.2021 14:49
Afrika seyahatlerim’in, zengin ve renkli kültürel esintilere dair notları keyifle okuturken bir yandan da temiz su, sağlık, hijyen, kız çocukları başta olmak üzere eğitim ve sömürü gibi tüm ülkelerin ortak problemlerine yönelik bir farkındalık oluşturma gayreti oldukça kayda değer.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Afrika ülkelerine gerçekleştirdiği seyahatler sırasındaki gözlem ve hatıralarını aktardığı Afrika Seyahatlerim kitap sektörü açısından oldukça sıra dışı ve şaşırtıcı bir örnek oldu. Emine Erdoğan'ın 2014- 2020 yılları arasında Türk heyetiyle resmi seyahatlerde bulunduğu 23 Afrika ülkesinde karşılaştıklarını anlattığı kitapla beraber kara kıtayı farklı dönemlerde gezen bir insanın gözünden kıtayı okuyor, Afrika'nın renkli dünyasını anlatan bir anı defterini karıştırıyor gibi hissediyoruz.

Cezayir, Ekvator Ginesi, Etiyopya, Cibuti, Somali, Fildişi Sahili, Gana, Nijerya, Gine, Uganda, Kenya, Tanzanya, Mozambik, Madagaskar, Sudan, Çad, Tunus, Moritanya, Mali, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zambiya, Gambiya ve Senegal Emine Erdoğan'ın seyahat notlarında yer verdiği kıta ülkeleri. Ancak maksat sadece izlenim aktarımından ibaret değil. Hanımefendi bu kitapta özellikle Afrika ile aramızdaki dostluk köprülerini güçlendirmek istediğini not ediyor ve bu kitabın esbab-ı mucibesini önsözdeki şu cümleleriyle anlatıyor: "Afrika, Türkiye'nin 2005 yılında başlattığı 'Afrika Açılımı'nın öncesinde, bizler için uzak bir kıtaydı. Afrika denilince akla sömürge, fakirlik, susuz-ekmeksiz çocuklar geliyordu. Afrika bazen de, kadraja sığdırılan insanlık ayıplarının sahibine ödüller kazandırdığı fotoğraf albümü demekti. Bu durum benim için ilk Afrika seyahatimle sonsuza kadar değişti."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Afrika seyahatlerinde Türk heyetine bizzat eşlik eden Emine Erdoğan, Afrikalı kadın ve çocukların sorunlarıyla alakadar olmayı ve insani sorumluluklarımızı hatırlatmak istediğini belirterek başlıyor notlarına. Afrika'da geçirdiği zaman süresince bir bardak temiz suyun kendisi için artık başka anlamlar ifade ettiğini söyleyerek ülke ülke tüm hatıralarını, eğlenceli törenleri, mutlu olduğu, ağladığı, yetimhane ziyaretlerini, tattığı yöresel yemekleri, çalışan emekçi kadınlarla sohbetlerini samimiyetle sunuyor.

Türkiye Afrika'da yaraları sarıyor

Emine Erdoğan tüm bu ülkelerin tarihlerini, dillerini, dini inançlarını, kültürünü, yemeğini, müziğini, yemeklerini, geçim kaynaklarını, yaşadıkları sorunları ve diğer minik detayları hem kendi gözlemleriyle hem de kendisine eşlik eden ülke temsilcisinden ve büyükelçiliklerden aldığı bilgiler doğrultusunda aktarıyor. Hatıratta farklı tarihlerde aynı bölgelere yeniden ziyarette bulunarak ülkelerdeki değişimleri anlayabiliyor, Türkiye'nin Afrika'da gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerinden de haberdar oluyoruz. Örneğin TİKA tarafından Cibuti'de kadın istihdamına katkı sağlama amacıyla kurulan "Kimsesiz Kadınlar Meslek Edindirme Merkezi" kadınların kendi kendilerine yeter hale gelmesinde büyük katkı sağlıyor.

Yapılan tüm ziyaretlerde gördüğümüz bir başka gerçek ise Türkiye'nin bu coğrafyada mutlaka kalıcı bir şeyler, etkisi hissedilen bir iz bırakmış olması. Bazılarının ismini dahi bilmediğimiz ülkelerde Türkiye'den birçok STK'nın, TİKA, Kızılay, Diyanet Vakfı gibi kurumların eğitimden sağlığa, kültürden alt yapı problemlerine kadar çeşitli faaliyetlerde bulunmaları, yaraları sarmaya, çaresizliklere umut olmaya çalışmaları kıta halkının refahı için umut verici. Türkiye'den Afrika'ya hastane, okul gibi temel ihtiyaçların yanı sıra yetimhane, kütüphane, müze, meslek edinme kursları, eğitim projeleri gibi sayısız hizmet götüren bir elin uzandığını ve nelere imza attığını görüyoruz kitapta.

Her bir ülkeye ayrı ayrı yer verilen kitabı okurken seyahatler esnasında çekilen rengârenk fotoğraflar da kitaba ayrı bir renk ve hava katıyor. Hem fotoğraflardan hem de yazılardan görüyoruz ki Afrika topraklarına girdiği anda danslar ve çiçeklerle beraber bir şölen gibi oldukça samimi ve hareketli bir merasim karşılıyor Türk heyetini. Afrika halkının kendilerine özgü eğlenceli bu karşılama törenleri aslında ne kadar misafirperver ve samimi olduklarını gösteriyor. Emine Erdoğan bu karşılama törenlerini "bir ülkenin sizi masumiyetini göstererek karşılaması gibi" gördüğünü "ve o masumiyetle ziyarette bulunduğu ülke için tertemiz bir sayfa açtığını" ifade ediyor.

Afrikalı kadınlar için

Kitapta Afrikalı kadına özel bir yer ayrılmış. 2015 senesinde Etiyopya seyahatinde Afrikalı kadınların el emeği iler yaptıkları her bir ürünün 1 dolar gibi fiyatlardan satın alınıp Paris gibi Batı kentlerinde yüksek fiyatlardan satılması detayına da ver veriliyor. Mandela'nın "Kadınlar yoksulluğa mahkûm olduğu ve küçük görüldüğü sürece insan hakları özüne kavuşamayacaktır" sözüyle bu sömürünün altına çizen Erdoğan, "bir kadın, bir insan, bir Müslüman ve bir Türk olarak üzerime düşen görevi yerime getirmeyi arzu ettim" diyor ve emekçi Afrikalı kadınlar için ülkemizde bir pazar kurulması fikrinin böylelikle doğduğunu belirtiyor. Ankara'da kurulan Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi projesiyle üç senedir Afrikalı kadınların ürünleri ülkemizde de satılıyor.

Afrikalı halkın tüm problemlerinin temel kaynağı olan sömürgecilik kıtaya hala öyle işlemiş durumda ki dünyanın en büyük kakao üretici Fildişi Sahili'ndeki halk ürettikleri kakaonun tadını dahi bilmiyor, dünyada en çok tüketilen en lezzetli ürünlerden biri olduklarının farkında değiller. 2015 senesindeki Somali ziyaretinde Emine Erdoğan'ın notları ise Afrika'nın en acı gerçeklerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Heyeti ve kendisinin gözlemleriyle o dönemin Somali'sine bakmak oldukça hüzün verici: "Kuraklıktan iki çocuğunu kaybeden anne, açlıktan çocuğunu kaybeden başka bir anne, eti kemiğine yapışmış çocukların hayatta kalma mücadelesini televizyondan değil bizatihi müşahede ettik."

"Somali uçağına binip de gördükleriyle birlikte geri dönenlerin aynı kişi olmadığına inanıyorum" tespitiyle Somali'nin terk edilen kaderine şahitlik ediyor, ülkece "Afrika için bir şeyler yapmalıyız" algısını oluşturan bir seyahat olduğunu tekrar hatırlatıyor. Seneler sonra yapılan resmi ziyaretlerde Hanımefendi Somali'nin eski çaresiz görüntüsünden yavaş yavaş sıyrılmaya çalıştığını, hastane, okul gibi acil ihtiyaç olan kurumların açıldığını, alt yapı sorunlarının çözülmeye çalışıldığını katıldıkları açılış törenlerinden bize sunuyor.

Yine Türkiye'nin ve Türk STK'ların ilk Somali ziyaretinden sonra bölgeye birçok yatırım yaptığını, sadece Kızılay'ın günlük 12 bin ekmek, 14 bin kişilik de yemek çıkardığını öğreniyoruz. Hem ülkemizde hem uluslararası platformlarda bu yoksulluğa çare bulunması için gerekli çağrıların yapılmış olması ise ayrıca mutluluk verici.

Bir kültür ve etnisite mozaiğinden notlar

Afrika içerisinde sayısız dil, din, ırk, kültür barındıran bir kültür mozaiği adeta. Kıta ülkelerinin her birinde varlığından bihaber olduğumuz diller, dinler ve milletler bir arada beraberce yaşıyor. Hatırat bize bu kültür çeşitliliğine dair farklı gözlemler aktarıyor. Sadece Güney Afrika'da tam 11 resmi dil bulunduğu belirtiliyor mesela. Afrika'da Moritanya isimli küçük bir ülkede Arapça ve Fransızca ile beraber Pular, Soninke ve Wolof dillerinin konuşulduğu, beyaz Moritanyalılar, Haratinler ve Afrikalı yerlilerin yaşadığı yine kitapta aktarılan ilgi çekici anekdotlardan birkaçı.

Birecik'teki koruma altına alınan kelaynakların ikinci evinin Madagaskar olduğu, Tunus ve Türk mutfağı arasındaki benzerlik ve ortak yemek kültürü ya da Mali'deki meyve sebze tezgâhlarının yanında büyücülükte kullanılan kafatasları ve hayvan iskeletlerinin yer alması gibi pek çok bilgiye de rastlamak mümkün Hanımefendi'nin notlarında. Bambaşka etnik kökenlerden insanlar bir arada yaşadığı, kültürel zenginlikler hala muhafaza edilen bu coğrafyada Türk heyetinin Çad ziyaretinde yapılan bir törende çocukların Kuran ve İncil'den kesitleri art arda okudukları detayıyla erken yaşta farklı inançlarla iç içe saygı içerisinde büyüdükleri görülüyor.

Yaklaşık 130 milyon kadının, adına kadın sünneti verilen bir tür fiziksel şiddete maruz kaldığı gibi unutulmaya yüz tutan bir gerçeği Afrika Seyahatlerim bize yeniden hatırlatıyor. Mozambik'te 2 milyondan fazla çocuğun yaşadığı ve çocuk gelin sayısının bir hayli fazla olduğu, Sudan'daki en büyük sorunlardan birinin açlık ve temiz su ile birlikte körlükle mücadele olduğu gibi yerel sorunlara dikkat çekiliyor kitapta. Dikkatimi en çok çeken konulardan biri de Afrika'nın en büyük ikinci gölü Çad Gölü'nün iklim krizi nedeniyle neredeyse yeryüzünden siliniyor olması. Bu gölde 4 ülke ve yaklaşık 30 milyon insan hem temiz su ihtiyacını gideriyor hem de ülkelerin ekonomisinin temelini oluşturuyor. Uzun yıllardır temiz suya erişmekte zorluk yaşayan kıta halkının gelecekte belki daha büyük bir susuzluk problemiyle, daha doğrusu bir çevre felaketiyle karşılaşma ihtimali söz konusu.

Afrika Seyahatlerim'in, zengin ve renkli kültürel esintilere dair notları keyifle okuturken bir yandan da temiz su, sağlık, hijyen, kız çocukları başta olmak üzere eğitim ve sömürü gibi tüm ülkelerin ortak problemlerine yönelik bir farkındalık oluşturma gayreti oldukça kayda değer.

Türkçe, İngilizce, Fransızca ve Arapça ile Afrika'da yaygın olarak kullanılan Svahili dillerinde yayımlanacak kitabın tüm gelirinin Emine Erdoğan himayesinde kurulan Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi isimli sosyal sorumluluk projesiyle Afrikalı kadın ve çocukların eğitim, sağlık gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılacak olması da hoş bir ayrıntı. Emine Erdoğan'ın da belirttiği gibi "Afrikalı kadınları güçlendirmek demek Afrika'ya hak ettiği bir geleceği vermek demek."

BİZE ULAŞIN