Sena Subaşı: Şimdi Söz Z Kuşağında

Şimdi Söz Z Kuşağında
Giriş Tarihi: 30.09.2020 14:59 Son Güncelleme: 30.09.2020 14:59
Son dönemin en çok tartışılan konularından biri de ülke nüfusunun neredeyse yüzde 30’unu oluşturan “Z kuşağı.” Herkes onlar hakkında olumluolumsuz yorumlar yapıyor, analizler sunuyor, planlar-projeler tasarlıyor. Bunlar çok kıymetli çabalar olabilir elbette ancak bu genç nesil hakkında konuşup, proje yapanların unuttuğu bir şey var sanki: Onların düşüncelerine kulak vermek. Büyüklerimizden sıkça duyduğumuz “Yeni nesil şöyle, zamaneler böyle” türünden laflara ve yaşça büyük nesillerin yorumlarına karşılık yeni nesil gençlerin kendilerini nasıl gördüklerini, taleplerini, beklentilerini, eleştirilerini bizzat genç okurlarımıza sormak istedik. Söyleyecek çok şeyleri varmış.

Biraz kendinizden bahsetmenizi istiyorum. Neler yapıyorsunuz şu an? Hayalleriniz, hedefleriniz, eleştirileriniz nedir?

EMRECAN ÇETİN: 20 yaşındayım ve yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. İstanbul Hukuk'ta okuyorum. Bir reklam ajansında içerik editörlüğü yapıyorum. Bu zamana kadar edebiyat dergilerinde şiirlerim yayımlandı, yazdım ve editörlük yaptım. Gelecekte avukat olmayı planlıyorum. Mesleğimle alakalı ulusal ve uluslararası çıtalar koydum aslında. Editörlük yapmayı da planlıyorum; çok hoşuma giden ancak yorucu bir meslek. Dünyadaki sevgisizliği değiştirmek isterdim.

ASUDE MERVE EKİZ: Ben Tekirdağ'da Namık Kemal Üniversitesi'nde tıp 2'nci sınıf öğrencisiyim. Özellikle karantina döneminde ben de bu soruları kendime çok defa sordum ve günün sonunda "iyi bir insan" olmak istediğime karar verdim. "Hayat gayelerime uygun hareket ediyor muyum?" düşüncesiyle sık sık gelecek kaygısı yaşadığım bugünlerde kıymet verdiğim bir büyüğüm bana "Öldükten sonra nasıl anılmak isterdin, kendine bunu sor" dedi. Hangi alanda yürüyecek olursam olayım bilime katkısı olmuş, hak ve hukuka önem veren, kültür ve sanatı hayatından eksik etmeyen, günün sonunda da muhakkak ailesine, çocuklarına, dostlarına ve kendisine vakit ayıran biri olarak bir ömür sürmek, "iyi bir insandı diye anılmak" isterim.

YUNUS EMRE ÖZYURT: Şu anda mekatronik mühendisliği 3'üncü sınıf öğrencisiyim. Arkadaşlarımla birlikte yürüttüğüm teknoloji temalı bir topluluğumuz var. Burada etkinlikler düzenleyerek, projeler üreterek kendimizi geliştiriyoruz. Benim küçüklüğümden beri hayalim hep bir şeyler üretmek oldu. Belki bir makine, belki bir topluluk, belki de bir fikir. İnsanlara faydalı olacak şeyler üretmek istedim hep. Bugüne kadar bu amaçla birçok projenin içinde bulundum. Hayalim, adaletsizliğin olmadığı, insanların huzur içinde yaşayabildiği bir dünya.

BETÜL KARACA: Çamlıca KAİHL'de 11'inci sınıfa geçtim. Şu an aktif olarak Youtube yayınları yapan bir projede çalışıyorum. Farklı STK'ların gençlik odaklı çalışmalarında gönüllü olarak çalıştım. Okul arkadaşlarımla kurduğumuz kısa süre devam eden bir İngilizce haber kanalında video çekimleri ve haber yazımı gibi alanlarda çalıştım. Yaklaşık iki senedir analog fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. Bir yerde Ayşe Şasa'nın, "Kıyamet günü yaratıcıya anlamlı ve onurlu bir hikâye anlatabilmeliyim" sözünü dinlemiştim ve çok hoşuma gitmişti. Ben de anlamlı, onurlu ve dürüst bir hikâye için çalışıyorum.

ERTUĞRUL MERCAN: Ben hukuk 2'nci sınıf öğrencisiyim. Okulumda bir merkezin öğrenci asistanıyım ve online olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Dikiş dikmeye, pasta yapmaya bayılıyorum ve bu konuda da kendimi geliştirdim şu süreçte. Pandemi döneminde hayatım boyunca okuduklarımdan daha fazla kitap okudum. Online workshop ve etkinliklere çok az katıldım çünkü kendimi fark etmem gerekiyordu. Hayattaki en büyük idealim tüm dinlerin temel amacının ve okullarda verilen sosyal derslerdeki normların hedefi olan iyi bir insan olmak. Bizden önceki kuşaklar "Aman aman sen karışma hapse girersin, başına bir iş gelir, ölürsün" diye bizlere bu mühim konuları geçiştiriyorlardı. Demek ki kendileri bu dünyayı böyle berbat hâle getirdiler; düzeltmek ve geliştirmek bizim işimiz olacak.

Sizce neden büyükler kendinden sonra gelen nesilleri beğenmeyip kendi kuşağını övüyor?

AKİF ERDEM SAĞTEKİN: İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, 3'üncü sınıf öğrencisiyim. 2 bin 490 yıl önce yaşamış Sokrates'e atfedilen bir sözde çocukların artık yaşlılara saygılı olmadığı, tembel olduğu söyleniyor. Bu sözcükleri çok önceden yazılmış romanlardaki eski-yeni nesil tartışmalarında da görüyoruz. Her çağın kendi insanına kattıkları ve onlardan aldıkları var. Mesela sosyal medya hesaplarının beynimizdeki ödül mekanizmasını kullanarak bizi uygulamaya bağımlı hâle getirmek için uğraştığı artık bir komplo teorisi değil. Bir zamanların yeni nesli, artık eski toprak sayılmaya başlandığında bu zamanların yeni nesline laf atmak için fırsat kollayacak. Bilgi çokluğunu kendi lehine çevirmeyi başarabilen, bir önceki nesle göre daha iyi durumda olacak.

YUNUS EMRE ÖZYURT: Ben bunun her dönem için geçerli olduğunu ve hatta normal olduğunu düşünüyorum. Gençlerin teknolojiye çok hızlı adapte olması ve büyüklerin de bu hıza ayak uyduramamış olması aralarında bir iletişim sorunu oluşturuyor. Bu iletişimsizlik de büyüklerdeki yargıyı oluşturuyor diye düşünüyorum. Kuşak çatışması her yüzyılda var olmuş bir şey. Bu dönemde ise çatışmanın sebebi teknolojiden kaynaklı bir iletişimsizlik…

EMRE ÖZACAR: Ben Mef Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğrencisiyim. Ben bunun çok büyük bir yanılgı ama insan doğasında bulunan doğal bir reaksiyon olduğunu düşünüyorum. Herkes kendi döneminin büyük zorlukları olduğunu ve buna rağmen daha iyi bir kuşak olduklarını iddia eder. Oysa her kuşağın kendi zorlukları var. Büyüklerin yeni nesilleri sürekli yermesinin çok gereksiz, aksine yeni neslin desteklemesi gerekiyor. Eski kuşaklar öğrendiklerine sıkı sıkıya bağlılar ve bizim de öyle olmamızı istiyorlar. Burada suçlu olan bir nesil yok.

OSMAN AYDIN: Ben 13 yaşındayım, 8'inci sınıf öğrencisiyim. Yeni nesli sosyal medya çok etkiledi. Bence en kolay ünlü olma yolu sosyal medya. En ufak şeyde fenomen oluyorsunuz. Bu yüzden tanınmak, ünlü olmak isteyen herkes sosyal medyaya yöneliyor. İnterneti ödev yapmak isteyen de oyun oynamak isteyen de kullanıyor. Böyle olunca da dışarıdan internet bağımlısıymışız gibi gözüküyor. Herkes internet dili (chat dili) konuşmaya başladı ve Y kuşağında yabancı kelimeler dilimize aşırı derecede eklendi. Bu yüzden önceki nesiller gibi konuşmuyoruz ve sorularına onların istediği "dilde" cevap vermiyoruz. Böyle olunca da "saygısız" diye adlandırılıyoruz.

ERTUĞRUL MERCAN: Sadece yaşları nedeniyle kendini benden üstün görenler, işten eve geldiklerinde oturup TV izliyor. Ben bu kadar araştırma ve okuma yapan biri olarak belki istisnayım ancak işten eve gelip TV başına oturanlar kaide. Bence büyükler bizi kıskanıyor. Hakikaten psikolojik temelde incelersek ne kadar saklarlarsa saklasınlar imkânlarımızı, sorunlara sakin yaklaşabilmemizi ve ufkumuzun genişliğini kıskanıyorlar. Kendilerine gereken cevapları verdiğimizde de biz saygısız oluyoruz. Bizlerle kendi hayatlarını karşılaştırmaları Picasso ile Dostoyevski'yi karşılaştırmaları gibi bir şey. İkisi de sanata, insanlığa çok büyük katkısı olan iki değerli insan; ancak birisi ressam birisi yazar.

ASUDE MERVE EKİZ: Ben de gerek aile büyüklerimle gerek öğretmenlerimle zaman zaman düşünce ayrılıkları yaşayabiliyorum. Bence burada kilit nokta büyüklerin gündemi, zamanı takip edip etmeyişi… Ne kadar araştırırsak araştıralım asla onların döneminin koşullarını tam olarak kavrayamayacağız. Ancak onlar hem o günleri gördüler hem de bugünleri. Kulağını günümüz dünyasının gerektirdiklerine tıkamayan ve gündemi sağlıklı bir şekilde takip eden her bir yetişkin, kendinden sonraki kuşaklarla gayet iyi anlaşabilir kanısındayım.

EMRECAN ÇETİN: Bu olay her zaman olmuş. Aristo'dan İbn Haldun'a, oradan da günümüze kadar sürmüştür ve sürebilir. Biz de yapabiliriz bunu çünkü kuşakların o yaşadığı zamanda bir iktidarı oluyor. Tahakküm yahut sahiplik değil; iktidar. Büyüklerimizin, dâhil olduğu kuşağın zamana yönelik iktidarının geçtiğini fark ettiğinde, yeni gelen kuşağı kabullenememesi çok doğal geliyor bana çünkü yıllarca "zaman" üzerinde iktidar kurmuşsun ama yeni bir kuşak geliyor, bunu elinden alacak. Aslında o kuşak da önceki kuşağın elinden almıştı. Ancak onlar da bu süreci unuttuğu için bizlere "çalışmıyor", "tembel" gibi ithamlarda bulunuyorlar.

Siz kendi kuşağınızı nasıl tanımlıyorsunuz?

BETÜL KARACA: Yeniliğe ve değişime hiç olunmadığı kadar açığız. Büyüklerimiz "bencil ve bir işi sonuna kadar getiremiyor" gibi iddialarda bulunuyor ama etrafımda ortaokulda aldığı bir senelik oyun programlama dersinde sevdiği işi bularak bir platform kuran arkadaşlarım var. Z kuşağı kısıtlayıcı ve anlamlandıramadığı geleneği "böyle öğretilmiş" gibi nedenlerle kabul etmiyor. Önceki kuşaklarda ise daha "Yaş olarak büyük olan her zaman haklıdır" düşüncesi var.

EMRECAN ÇETİN: Tembel değiliz, sadece onların istediği gibi çalışmıyor olabiliriz. Çünkü onların zamanında okul sadece binanın olduğu yerdi ve orada eğitim veriliyordu. Şu an aslında her yer okul. Udemy'den YouTube'dan ve benzeri yerlerden kurslarla, derslerle bir sürü şey öğrenebiliyorsun. Hatta pandemi süresinde, okulların derslerin online olması bizim alıştığımız bir formattı.

AKİF ERDEM SAĞTEKİN: Her neslin başarılı ve daha çok imkâna sahip olabilen bir kısmı var. Kendi çevreme de bakarak her yeni neslin bu başarılı kısmının, bir önceki neslin başarılı kısmından giderek daha iyi olacağını düşünüyorum. Merkezi sınavların bir avantajı olarak Anadolu'nun en ücra köşelerinden en parlak ve başarılı insanların bulunması kolaylaşıyor. Büyüklerimize bakıp "Okuma imkanları olsalardı neler olurdu kim bilir, harcanıyorlar" diye düşünmekten alamadık çoğu zaman kendimizi. Ancak bizim çocuklarımız bu cümleleri çok daha az kuracak. Bu yüzden hiç de büyüklerin dediği gibi bir kuşak gelmediğini söyleyebilirim.

ERTUĞRUL MERCAN: Küresel Z kuşağı özelliği hiç şüphesiz haksızlık ve adaletsizliğe duyarlı ve bu temel yaşam gerekleri için sesini çıkarmaktan asla imtina etmiyor. 21'inci yüzyılınki ile 15'inci yüzyılın 18 yaşındaki bireyinin olgunluğu arasında fark olduğu söyleniyor. Çocuklaşabiliriz ancak bu çocuklaşma garip bir şekilde çokbilmiş bir çocuklaşmadır. Biz kendimizi geliştirmek ve rahat bir yaşam için ulusal ve uluslararası sorunları çözmek istiyoruz ve bunu yapacağız.

EMRE ÖZACAR: Z kuşağı çok kolay bilgiye ulaşabiliyor. Eski nesiller değil doğru bilgiye, yanlış bilgiye bile ulaşamıyordu çoğu zaman. Bilgiye ulaşmanın en kolay yolu olan internetin içinde doğan kuşağız. Gerçek anlamda etki yaratabilecek bir kuşak ama bundan faydalanılabilmesi için ülkede doğru koşulların oluşturulması lazım.

Sizce siyasilerin Z kuşağını yakalamak için kullandığı popüler kültür ögeleri, rap müzik ya da ücretsiz internet yeterli mi?

EMRECAN ÇETİN: Biz devamlı kendimizi bir şey için yetiştirmeye çalışıyoruz. Biz gelişirsek ülkemiz de gelişecek. Bu zamana kadar oy verme davranışımı ücretsiz internet etkilemedi. Zaten telefonumda ve evimde internetim var. Rap müzikle bir siyasinin salonuma girmesi de beni etkilemez, belki gülebilirim çünkü gülünç duruyor. Normal şartlarda apolitik olduğumuzu söylüyorlardı, ancak 15 Temmuz'da öyle olmadığımızı gördüler. Bizden hep "ah şu gençler" diye bahsetmeden, bizim ne yaptığımızı anlamaya çalışsalar yeterli olacak.

YUNUS EMRE ÖZYURT: Bana göre siyasiler fazlasıyla yaşlı ve Z kuşağını anlamaları pek kolay değil diye düşünüyorum. Beklentim gençlere daha fazla sorumluluk verilen bir devlet yapısı görmek. Bürokraside ve önemli kademelerde genç isimlerin öne çıkması gerekiyor. Ancak bu şekilde "zenginliğimiz" dediğimiz gençlerden fayda sağlayabiliriz. Gençler bu ülkenin kaderi. Dolayısıyla onları piyon gibi etkisiz bırakmak yerine vezir gibi kullanmak lazım.

AKİF ERDEM SAĞTEKİN: Z kuşağı oy verebilir hâle geldiğinden beri siyasilerin yeni odaklarından biri oldu. Ben birçok insanın bu çabayı sahte bulduğunu gözlemliyorum. Bunun en büyük sebebi muhtemelen nesiller arası kopukluk. Bu sorunları çözene kadar gençleri yanımıza çekelim derken komik duruma düşmeye devam edecekler. TikTok hesabı açarak ya da rap müzikle büyük kesimleri kazanma olasılıkları çok düşük.

BETÜL KARACA: Bizim kuşağımız ırkçılığa, ayrımcılığa, adaletsizliğe, çevre problemlerine çok daha duyarlı ve eylemde görmediğimiz şeye inanmıyoruz. Göçmenlere saygı gösteriyormuş gibi konuşmaya çalışıp bir başka konuşmasında Suriyelilere nefret söylemi yapanlar var. Başka biri her görüşe açık olduğunu söylüyor fakat farklı fikirde olduğu kişileri sosyal medyadan engelliyor. İnternetin, popüler kültürün, rap müziğin artık bizi oyalamadığını bilmeliler.

Sizi en çok eleştiren "Baby boomer" ve X kuşağına ne söylemek istersiniz? Biraz da siz onları eleştirin.

ASUDE MERVE EKİZ: "Ne yap et ama memur ol kızım, mutlaka birikim yap, kendine ev al" tarzı laflar geçmişte kaldı teyzecim/ amcacım demek isterim sanırım. Günümüz ekonomisinde gözü yükseklerde olan hiçbir genç artık memuriyeti seçmiyor. Çok iyi yerlerde okumuş, emek gösteren kişiler dahi değil birikim yapmak, ancak günü kurtarabiliyor. Yaşam pahalılaşıyor, alım gücü düşüyor. Bu yüzden her ne kadar vatanımızı sevsek de yapabilirsek yurt dışında bir yaşam kurmak istiyoruz. O sebeple bu kuşağı eleştiren büyüklerimizin hayat koşullarının eskisiyle aynı olmadığına ve rekabetin geçmişe göre çok çok daha fazla olduğuna dikkat etmesini isterim. Bu şarkı sözü benden tüm büyüklerime gelsin: Dünya dönüyor sen ne dersen de, yıllar geçiyor fark etmesen de…

OSMAN AYDIN: Bence X kuşağının artık internetin yaygın olup her bilgiye oradan ulaşıldığını, telefon ve diğer elektronik cihazların çok yaygın olmasının normal olduğunu ve sosyal medya diye bir şeyin günümüzde var olduğunu kabullenmesi gerekiyor. Artık X kuşağında değiliz ve onlar gibi de değiliz. Lütfen iyi ve kötü yanıyla yeni ve farklı bir kuşakta olduğumuzu kabul etsinler ve bizi bu yönde eleştirmesinler.

BETÜL KARACA: Biz ne aynı oyunlarla ne aynı sorunlarla büyüdük. Onların döneminde sağlık hizmeti için kuyruk beklemek vardı ya da suya ulaşmak zordu. Bizim için bunlar masal gibi. Yapıcı eleştiri olduğu sürece daha makul, yıkıcı ve saldırgan eleştiriyi bir kenara bırakıp diğer kuşakları da anlamaya çalışın. Dünyayı bize bırakacaksınız, sorumluluk ve risk almamıza izin verin derim.

ERTUĞRUL MERCAN: Baby boomer ve X kuşağı eleştirmekten çok Z kuşağını aşağılıyor. Benim onlarda değiştirmek istediğim en önemli unsur kendilerine bekledikleri saygıyı başkalarına ve küçüklerine de göstermeleri. Hiçbir kadın "Ben kadınım benim görevim bu" demesin çünkü bu sefer yeni nesil kadınlara da sırf biyolojik kimliklerinden dolayı şu anki gibi dayatmalar yapılacak. Saygı sorunumuz çözüldükten sonra çok şey düzelecektir diye umuyorum.

BİZE ULAŞIN