Göksan Göktaş: Biz olmuşuz nostalji!

Biz olmuşuz nostalji!
Giriş Tarihi: 25.9.2019 16:44 Son Güncelleme: 25.9.2019 16:44
Bugün artık nostaljı bir furya değil. Günümüz müziğinin içine yerleşmiş vaziyette. 2010’ların sonuna geldiğimiz bugünlerde müzikte zaman mefhumu ortadan kalktı… Nostalji artık hem üzerimize örttüğümüz tatlı bır mazi yorganı, hem de piyasanın can simidi!

1880'lerin sonu ya da 1990'ların başı… Boğaz'a nazır eski bir Osmanlı konağı tahayyül edin… Esintiden yana merhametli bir yaz gecesi… O zarif eski zaman tülleri pencerelere ince ince dokunuyor. Dalga seslerine konaktan denize doğru yayılan fasıl karışıyor… O fasıl ki; ney'le tanburun kolkola girdiği, utla kanunun "siz önden buyurun" zarafetiyle birbirinden rol çalmadığı, kudümle bendirin ortalığı "velvele"ye verdiği bir ses ve ruh cümbüşü…

Eski bir Osmanlı geleneği olan ev fasıllarında, sanmayın ki sadece dönemin eserleri icra ediliyor. Koskoca medeniyetin müziğinden bahsediyoruz. Yüz yıl öncesine de ışınlanıyor müzisyenler, 300 yıl öncesine de… Ne de olsa içlenme konusunda mahir bir medeniyetiz. Ne de olsa "Mazi kalbimizde bir yara"… Ve hatta cemiyet olarak "Ne içindeyiz zamanın ne de büsbütün dışında"…

Klasik Türk Müziği'nde hem müzikal manada, hem kişisel ve ruhsal olarak maziye düşkünlük, her fasılda mazi sularının derinlerine dalmak adetten… Geçmiş, bugün, gelecek aynı çizgide… Ezcümle bu coğrafyada mevzu müzikse ve geçmişse, ya da şöyle söyleyelim farklı dozlarda müzik alıp geçmişe yolculuğa çıkmaksa bahsimiz, nostalji bize ters değil. Ve haddizatında yüzyıllardır bizim işimiz!

Bakmayın meseleye Klasik Türk Müziği'nden girdiğimize. Asıl mevzumuz popüler-pop müzikte nostalji dalgası… Belki de furyası. Ama önce geçmişe ve geçmiş müziklere her zaman merakı olan, geçmişi hayatından kolay kolay çıkaramayan bir gelenekten geldiğimizi hatırlatmak derdimiz…

Popüler-pop müzik diye niye iki ayrı kavramdan bahsettiğimize gelince… Bilmişlik gibi olmasın ama hatırlatalım sadece. Popüler kendi döneminin tanınmış, bilinen her türde şöhretini karşılayan bir tabir. Halk müziği, Türk Sanat Müziği, arabesk, pop, rock fark etmez… Ama sek pop müzikten bahsediyorsak mazisi bizde 50 yıl civarı olan bir tür bu. Önceleri adı Türkçe Sözlü Hafif Batı Müziği…

Literatürde türün doğuşu 1961 olarak kabul ediliyor. "Bak Bir Varmış Bir Yokmuş" adlı şarkı, ise Türk popunun ilk eseri kabul ediliyor. Fecri Ebcioğlu'nun sözleriyle, İlham Gencer tarafından söylenen şarkı taş plak olarak yayınlanıyor. Müziği Bob Azzam'a ait. Zaten uzunca bir süre ve halk ve sanat müziğinden ilk kez ayrılan türe Batılı şarkılara uyarlama sözler yazılarak devam ediliyor. Ama kapı o sene açılıyor bir kere… Türk pop müziği başlangıçta Batı Avrupa ve Kuzey Amerika sound'larını temel alıyordu. (Sound terimine yıllar sona müzik dergisi Roll, "ses örgüsü" diyerek Türkçe bir ferahlık getirdi.)

Yerli besteler zamanı

1960'larda Berkant, Tanju Okan, Barış Manço, Ajda Pekkan, Esin Engin gibi isimlerin yükselttiği tür 1970'lerde, sadece sözlerin değil, bestelerin de yerli olduğu bir sürece girdi. Yani aslında Türkiyeli pop müziğin miladı bu dönem oldu. 1970'ler Türk popunun bir nevi altın çağıydı. Dünyada esen arayış rüzgârları, Türk gençlerini de içine almıştı.

Arayış pop müziğin de temel saiklerinden biri olmuştu. Durum böyle olunca pop müzik 70'lere bereketiyle geldi. Asu Maralman, Füsun Önal, Nilüfer, İlhan İrem, Esmeray, Seyyal Taner, Semiha Yankı, Nükhet Duru, Erol Büyükburç, Sezen Aksu, Zerrin Özer, Kayahan, Atilla Atasoy, Coşkun Demir, MFÖ ve daha niceleri dönemi yıkıp geçtiler.

Aynı dönem sadece buraya özgü bir buluşma, henüz bakıldığında emekleme döneminde olan bir müzik türü bir ayağını kendi bulunduğu coğrafyaya basmayı keşfetti ve ortaya adı sonradan Anadolu Rock olarak anılacak Anadolu Pop çıktı. Erkin Koray, Moğollar, Ersen ve Dadaşlar, Cem Karaca ve Dervişan, Edip Akbayram ve Dostlar gibi müzisyen ve gruplar halk müziğiyle dönemin rock müziğini harmanlayıp etkileri bugün bile süren bir türe imza attılar.

Bilinen ya da az bilinen türküleri de bu türe katık edip çalıp söylediler, kendi şarkılarını da yaptılar. 70'lerin sonlarına doğru oluşan politik iklimden de etkilenip, muhalif bir dil de oluşturdular… 70'ler naif şarkı ve şarkıcıların yanında, yeri göğü inleten sert Anadolu Rock gruplarına ve şarkılarına da şahitlik etti.

80 darbesinden müzikteki çeşit ve renkliliğin de nasibini almaması düşünülemezdi. Günlük hayatın işleyişinin bıçak gibi kesildiği bu dönemden sonra pop müzik de hareketsiz kaldı. Sezen Aksu, Kayahan, Grup Gündoğarken, MFÖ gibi isimler bu dönemde defansı korumaya çalıştı.

80'lerin sonuna doğru, Türkiye yeni şartlarına alışmaya, teknolojik ve ekonomik ibre yukarıları göstermeye başlamıştı. 90'ların eli kulağındaydı. 90'lar her ne kadar siyasi alt yapısıyla, karanlık ötesi anılar bıraksa da; pop müzikte, 70'lerden sonra ikinci yükseliş dönemi başlayacaktı. Ve bu dönem müzikal tarihimizde pop patlaması olarak anılacaktı.

Pop patlaması

90'lar pop patlamasının fitilini, 1989'da yayınladığı albümüyle Hakan Peker ateşledi. Aşkın Nur Yengi'nin 1990'da yayınladığı "Sevgiliye" adlı albümle sadece kulaklar değil piyasa da şenlenmişti. Ardından Yonca Evcimik'in "Abone"si, dinleyiciyi ve dönemin gençlerini yeniden bu müziğe abone yapmıştı. Emel Müftüoğlu, Ozan Orhon, İzel-Çelik-Ercan, Oya-Bora ve daha niceleri 90'lara damga vurdular. Türk pop müziği kendi endüstrisini oluşturdu.

Henüz internetin olmadığı dönemlerdi ve albüm satışları milyonları buluyordu. Sadece kaset ve CD satışları değil, video klip sektörü de piyasayı hareketlendiriyordu. Sezen Aksu'nun tornasından geçen Sertab Erener, Levent Yüksel, Harun Kolçak gibi isimler de patlamanın desibelini yükselttiler. Tarkan'ın çıkışı ise zirve oldu…

Amma velakin 90'lar popu da bir süre sonra kaçınılmaz olarak tekrara düştü. Yapımcılar piyasanın tabiriyle 'tutan' işler üzerinden yeni atılımlar yapıp, yeni isimler çıkarmak istiyorlardı. Bu da bir süre sonra aynı tornadan çıkmış gibi duran müzikler ve sesleri dinleyiciye sunmaktan öteye geçemedi.

Aynı dönem yeraltından rock gruplarının gürültüleri de gelmeye başlamıştı. 2000'lerde poptaki tıkanmadan dolayı ana akıma yerleşecek olan rock o dönemde "underground" olarak küçük rock kulüplerinde dinleyicisini bulmaya başlamıştı. 70'lerdeki arayış alttan alttan devam etmeye başlamıştı…

Gelelim 90'lar sonundaki tıkanmaya… Piyasada fikirler tükenmez. O sırada muadilleri Batı'da yıllardır uygulanan, "Best Of" albümler girdi devriye. İşin öncüsü ise 70'ler ve 80'lerin uzunca bir bölümünde yasaklı olan Orhan Gencebay oldu. Eski hitlerinin en akılda kalanlarını yeniden söyleyip bir albümde topladı. İşte pop müzikte değil ama popüler müzikte nostaljiye adım atmamızın kerteriz noktası da burasıdır… Pop tıkansa da, geçmişte müthiş bir müzik külliyatı vardı.

Kimisi o şarkılarda ilk aşklarını, çocukluklarını, geçmiş sevinç ve kederlerini buluyordu, kimisi tevellüt itibariyle o döneme yetişmediğinden keşif heyecanı yaşıyordu. Plaklarda kalan şarkılar yavaş yavaş yeniden kaset ve CD olarak hayatımıza giriyordu. Sonra "Best Of" meselesi bir furyaya dönüştü. 70'lerin unutulmaz isimleri sırasıyla unutulmayan şarkılarıyla yeniden dinleyici karşısına çıktılar. 90'lar sonunu bu furya ayakta tuttu…

2000'lere vizesiz giriş

Herkesin "ne olacak, hayatımız nasıl değişecek, uçan arabalara mı bineceğiz" merakı ve heyecanıyla beklediği milenyum geldi çattı sonunda. 2000'lerin başında dünyada "organik" müziğin esamisi okunmuyordu. Gelişen teknoloji ve milenyum ruhu elektronik müzik/elektronika denilen bir türle geldi. Kendine göre içsel bir derinliği vardı bu türün de ama eski şarkılardaki ruh değildi o. Dönemin ruhuydu… Club ve clubber'lık, hâliyle DJ müziği Türkiye'de de yavaş yavaş popüler olmaya başladı.

90'ların pop starlarından bazıları 2000'lere vizesiz giriş yapabildi, kimisi anılarda kaldı. 2000'ler pop müziği bir şaşkınlıktı… İnternetin hayata dâhil olması sektörü de küçülttü. Müziğe ücretsiz ulaşma kolaylığı büyük darbeydi! Tam da bu dönemlerde Mor ve Ötesi, Duman gibi gruplar daha önce popüler müziğin geçiş vermediği ana akıma sert bir darbeyle giriş yaptılar. Artık rock da popüler müziğe dâhil oldu Türkiye'de.

Ama halis muhlis pop müzikte yeni üretim yok denecek kadar azdı. Tam da bu dönem 70'lerin tozlu plaklarında kalmış naif şarkılar imdada yetişti. Sinema filmlerinin, dizilerin de etkisi oldu bunda. Bir maden keşfedilmişti… Eski pikaplar ve plaklar yeniden eskicilerde, sahaflarda boy göstermeye başladı. O dönemi tanıyıp, bilenler için bir geçmiş yolculuğu, bir eve dönüş; yeni keşfedenler içinse farklı bir âleme giriş anahtarı bulunmuştu. Farklı mekânlarda, büyük şehirlerin gece hayatında 70'ler pop geceleri düzenlenmeye başladı. Yapımcı Hakan Eren'in kurduğu Ossi Müzik ise, 70'ler starlarının şarkılarını plaklardan alıp "Bir Zamanlar" serisi altında yeniden piyasaya sürdü. Çoğu hayatta olan starları yeniden sahneye çıkarmaya başladı. Müzik yazarı Naim Dilmener'in düzenlediği plak geceleri ise sadece nostaljinin değil, dönemin gençlerine iyi müziğin abc'sini öğretir nitelikteydi.

Piyasanın tutunduğu son dal

Sonraları, yine piyasa tabiriyle "yeni çıkış" yapmak isteyen müzisyenler, şarkıcılar albümlerine bir-iki eski şarkı koymaya başladılar. 90'lardaki cesaretin yerini, "piyasaya tanıdık bir şarkıyla girelim" tedbiri almıştı. Yani nostalji artık, geçmişe bir tür saygı duruşu, bir mazi lezzeti olmasının dışında piyasanın tutunduğu son dal hâline gelmeye başlamıştı. Bir nevi, albümü garantiye almaktı, piyasaya eski bir şarkıyla girmek. Hatta vaktiyle fırtınalar estirmiş, anlı şanlı popçular bile nostalji konforuna sığınmaya başlamışlardı. "Artık devir değişti/E tabi Çelik de değişti" sözleriyle, 90'lara damga vuran Çelik dahi bir Erkin Koray klasiği olan "Öyle Bir Geçer Zaman ki.." şarkısıyla, nostalji akımından da eksik kalmadı…

2000'lerde ana akıma yerleşen rock gruplarının da sığınağı nostalji oldu. Sadece eski pop şarkıları değil, 70'lerin arabesk şarkılarına da yorumlar yaptılar. "Cover" denilen yeniden yorumlama, kendi tarzınla yeniden kurgulama epey prim yapıyordu artık.

2010'larda ise starlık müessesinin raconu değişti. Sosyal medya eski usulleri yerle bir etti. Yapımcı, aranjör, "imaj meykır" dönemi bitti. Sazına, sözüne güvenen kendi kitlesiyle buluşmaya başladı. Mabel Matiz, Kalben ve daha pek çok isim sosyal medyadan yükseldi. Artık nostalji bir furya falan değil, pop müziğin içine yerleşmiş bir oluş biçimi hâline geldi. Kendi şarkısı olsun olmasın, her ses eski şarkılara yaptığı yorumlarla geniş kitlelere ulaşabiliyordu.

Bugünlerde ise 90'lar popu kendi nostalji akımını yaratıyor. 90'lar geceleri, 90'lar starlarının konserleri gece hayatına yön veriyor. Yeni pop şarkıcıları 90'ların temalarını kullanıyor hatta. Kendine ait tek şarkısı olmayan, şöhretini sadece geçmişin güzel, kabul görmüş şarkıları üzerine kuran şarkıcıların sayısı her zamankinden çok.

Ezcümle bugün artık nostalji bir furya değil. Günümüz müziğinin içine yerleşmiş vaziyette. 2010'ların sonuna geldiğimiz bugünlerde müzikte zaman mevhumu ortadan kalktı… Nostalji artık hem üzerimize örttüğümüz tatlı bir mazi yorganı, hem de piyasanın can simidi!

BİZE ULAŞIN