Lacivert Yazı İşleri: İstanbul ve Ankara’da nokta nokta vatan savunması

İstanbul ve Ankara’da nokta nokta vatan savunması
Giriş Tarihi: 11.7.2017 12:16 Son Güncelleme: 11.7.2017 12:16
Lacivert Yazı İşleri SAYI:37Temmuz 2017
15 Temmuz darbe girişimi Ankara ve İstanbul’daki stratejik noktaların ele geçirilmesiyle başlamıştı ilk önce. Halk ne olduğunu anlamamış, muhtemel bir terör saldırısına karşın askerin tedbir aldığını düşünmüştü. Fakat saatler ilerledikçe işin öyle olmadığı, ordudaki FETÖ yapılanmasının bir darbe kalkışması için ilk adımı attığı fark edildi. Cumhurbaşkanımız ve asker içindeki milli kuvvetlerin de uyarılarıyla halk 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece yarısından sabaha kadar destansı bir mücadele verdi. Bu sayfalarda darbe girişimi gecesinin en stratejik noktalarında neler yaşandığını yeniden hatırlayalım istedik.

İnsanlar ellerine silah almadan köprüye çıktılar ve askerleri bastırmak için mücadele ettiler ama onları konuşarak ikna etmeyi deneyen halka ateşle karşılık verildi.

Boğaziçi Köprüsü'nden 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne

15 Temmuz 2016'da, o zamanki ismiyle Boğaziçi Köprüsü saat 21.30 sularında bir grup asker tarafından tek yönlü olarak trafiğe kapatıldı. Haberin özellikle sosyal medya üzerinden duyulmasıyla birlikte köprünün bir terör saldırısı ihbarı üzerine kapatıldığı söylentisi yayıldı Türkiye artık terörle yaşamaya alıştığı için ilk saatlerde kimse tarafından çok önemsenmedi bu haber fakat işin rengi sonradan değişti. Köprünün hemen aşağısındaki Çengelköy'den ve başkent Ankara'dan da benzer haberler gelmeye başlayınca bunun bir darbe girişimi olduğu ortaya çıktı. Halk en önemli noktalardan biri olan Boğaziçi Köprüsü'ne doğru ilerlemeye başladı.

Köprüyü, darbeci askerlerin elinden alacak ve kurtarmış olacaktı. Elbette kimse orada olacaklardan haberdar değildi. İnsanlar ellerine silah almadan köprüye çıktılar ve askerleri bastırmak için mücadele ettiler ama darbeciler, onları ikna etmeyi deneyen halka ateşle karşılık verdi. O gece köprüdekilerden birisi olan Mahmut Kara şöyle anlatıyordu olanları: "Köprüye gittiğimizde dehşet içerisinde kaldık. İlerleyen vakitlerde insanların ağır makineli tüfeklerle vurulduğunu, kanlar içerisinde gözünüzün önünde son nefeslerini verişini, uzuvlarının bedenlerinden ayrılışını, top tank mermisiyle ikiye bölündüklerini gördük. Yanımızdaki insanlar vuruluyor, gözümüz dönüyordu.

Silahsız bir şekilde silahlı teröristlerin üzerine hücum ediyorsunuz, tekrar vuruluyor tekrar hücum ediyorsunuz. Onlar ateş ettikçe, biz vuruldukça daha da çok öfkeleniyor, daha da cesaretleniyorduk, akıl alacak iş değildi." Türkiye, tarihi boyunca neredeyse görmediği bir katliamla karşılaşmıştı, hem de kendi üniformasını giymiş asker kıyafetli teröristler tarafından. Onlarca kişi o gece köprüde şehit düştü ve gazi oldu. Sadece tüfekle değil, tankla ve hatta keskin nişancıyla vuruldu insanlar. O gece güneş geç doğdu. En uzun gecenin sabahı saat 07.30 sularında köprüdeki işgalci askerlerin teslim olmasıyla başladı…

İşgalci komutanlardan Semih Terzi'yi öldürerek 15 temmuz zaferinde en önemli paya sahip olan Ömer Halisdemir özel kuvvetler Komutanlığı'nda şehit oldu. Özel harekât dairesi başkanlığında tam 47 özel harekât memuru f-16'larla vurularak şehit edildi. Meclis bombardımana tutuldu.

Cuntacılar Genelkurmay Başkanlığı'nda

Ankara'da F-16'lar alçak uçuş yapmaya başlamıştı. Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Özel Harekât Daire Başkanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığı işgalci askerlerin saldırısı altındaydı. İşgalci komutanlardan Semih Terzi'yi öldürerek 15 Temmuz zaferinde en önemli paya sahip olan Ömer Halisdemir Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda şehit düştü. Özel Harekât Dairesi Başkanlığı'nda tam 47 Özel Harekât memuru F-16'larla vurularak şehit edildi. Meclis bombardımana tutuldu.

Genelkurmay Başkanlığı ise darbeciler için en önemli noktalardan biriydi. Yurta Sulh Konseyi adı altına toplanan cuntacılar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak'ı alıkoydular. Darbe kararına imza atması için zorlanan Akar, sabaha kadar darbeci askerlerin elinde kaldı. İçeride bunlar oluyorken dışardaysa tam bir katliam yaşandı. Genelkurmay'ın önüne toplanmış halka helikopterlerle ateş açıldı ve onlarca insan şehit düştü.

O gece Genelkurmay Başkanlığı'nın içine kadar giren ve gecenin en yakın şahitlerinden olan Abdullah İrgin olayı şöyle anlatıyor: "Biz içerideyken bir helikopter içeri giremeyenleri bahçede taramaya başlamıştı. Helikopter mermisiyle vurulmuş insanların birçoğu tanınmaz haldeydi. Vücudunun yarısı bir yerde diğer yarısı başka bir yerde olan insanlar vardı. Sonrasında askerler çıkıp ateş etmeye başladılar. Ablukaya almışlardı resmen.

Ben en son binadan çıkarken darbecilerin insanlara zevkine ateş ettiğini gördüm. Kaçmaya çalışanları arkasından vuruyor ve küfürler ediyorlardı." Ankara da tıpkı İstanbul gibi gazi olarak çıktı sabaha. Düşman işgali sırasında bile saldırıya uğramamış Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde ilk defa bombalanmıştı. O gece Ankara ve bütün Türkiye, 21'inci yüzyılda hâlâ kahramanların yaşıyor olduğunu öğrendi. Bu yüzyılın kahramanı Ömer Halisdemir adıyla gelmişti.

Saraçhane'de vatan savunması

15 Temmuz gecesi darbecilerin ele geçirmeye çalıştıkları kritik noktalardan ikisi de, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ydü. Bu iki bölgede yaşanan çatışmalarda da diğer noktalarda olduğu gibi birçok insan şehit oldu, yüzlercesi ise yaralandı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ele geçirmek isteyen darbeciler binaya belediyenin Sivil Savunma Sekreteri Mehmet Tunç'un yardımıyla girdi.

O sırada Emniyet Müdürlüğü tarafından görevlendirilen polis ekipleri belediye çevresine yerleşti askerlerin içeri girmesini engellemek için ateş açtı. Belediyeyi savunmak üzere harekete geçen vatandaşlar askerlere teslim olmaları için çağrı yapıyorlardı ama askerler teslim olmayınca halk da belediyeye doğru ilerlemeye başladı. Gecenin tanıklarından Yusuf Şentürk şöyle anlatıyordu olanları: "Bir ara Pertevniyal tarafından da ateş açıldı, ilahiyat tarafından da silah sesleri geliyordu, çapraz ateş arasında kalmıştık. Bizde silah da yok, karşı da koyamıyoruz, sadece koşuyoruz öne doğru.

Ağaçların ve panonun arkasında, teyzeler, İsmailağa'dan sakallı amcalar, Suriyeli-Iraklı çocuklar, herkes vardı." Her kesimden insanın sadece vatan müdafaası için sokağa çıktığı gecede yine şehitler ve gaziler verildi. 17 tane İBB çalışanı şehit edildi. Polis ekiplerinin ve hemen ardından halkın belediye binasına girmesiyle birlikte gece, acı da olsa zaferle sonuçlandı.

Çengelköy hainlere geçit vermedi

O sabah Çengelköy her günkü gibi bir sabaha uyandı. Esnaf dükkânlarının önünü süpürüyor, kahvaltı yapmak isteyen insanlar sabah mahmurluğunu üzerlerinden ata ata Boğaz'ın bu güzel semtine doluşuyordu. Bir kedi kokoreççiden aşırdığı bir iki parça yemeği saklamaya çalışıyordu. Çınaraltı kalabalıktı yine gün ikindiye devrilirken, deniz kenarındaki oltacılara bir çift lüfer vururken, iskeleye yanaşırken Şirket-i Hayriyye'nin beyaz kanatlı vapurları, kimse olacaklardan haberdar değildi.

Bütün yurtta olduğu gibi payitahtın bu en eski semtlerinden Çengelköy de ihaneti yaşadı. Hem de kendi semtinin askerî okulundan gelen asker kıyafetli hainler tarafından. O hainler 18 canı aldı Çengelköy'ün elinden. Çengelköylülerin hiçbiri inanamadı olanlara ilk başta. Herkes bir gariplik olduğunu hissediyordu fakat herkes gibi onlar da ihtimal veremediler darbe olma ihtimaline. Çengelköy sakinlerinden Ahmet Kılıç şöyle anlatıyordu orada yaşananları: "15 Temmuz akşamı saat 21.30 gibi önce buradan itfaiye geçti, üzerinde silahlı askerler vardı. Normal bir şey değildi. Tatbikat zannettik veya bir yerde patlama mı oldu yangın mı çıktı diye düşündük. Saat 11-12'ye doğru millet burayı boşaltmaya başladı.

Askerler geliyor dediler. Bizde televizyon yok, komşulardan darbe oluyor diye duyduk. Kalkışma, darbe falan derken 12'ye doğru Çengelköy'de kimse kalmadı. Esnaf dükkânları kapatın gidin dedi. Ben kapatır mıyım? Öyle bir şey olmaz. Ben gitmiyorum dedim, darbeye karşı biz buradayız halk olarak. Saat 12'de burada kimse kalmadı. O sıralarda Kuleli'den askerler gelmiş. Silah sesleri bir başladı, eyvah dedik. Saat 01.30 gibi karakolu aldılar. Silah sesleri devam etti. Esnaf arkadaşlar dükkânlarını kapattılar, içerde bekliyorlardı. Ben de tezgâhı kapattım içeri girdim. 02.30 gibi televizyondan Cumhurbaşkanımızın halka dışarı çıkın dediğini duyduktan sonra çıktık, buralar dolmaya başladı.

Asker karakolu alınca bu tarafa ateş etmeye başladı, halkın üzerine. Burada birkaç kişi vuruldu ama daha çok karakolun önünde vuruldular." Gazeteci Mustafa Cambaz o gece keskin nişancı tarafından vurularak şehit edildi Çengelköy'de. Çocuk yaşta hapse atılarak yıllarca hapiste kalan Halil Kantarcı da… Bir yanda; "Halkın üstüne doğrudan ateş açılsın" diyen asker kılıklı hainler, diğer tarafta vatanını ve halkını savunmak için canını hiçe sayarak mahallesini korumaya çalışan insanlar…

BİZE ULAŞIN