Ayşe Eyyüpkoca Atila: Ben’den O’na geçişin hikâyesi

Ben’den O’na geçişin hikâyesi
Giriş Tarihi: 10.8.2018 11:11 Son Güncelleme: 11.8.2018 11:33
Birkaç hafta evvel kendi iç dünyama ve nerden nasıl geldiğini bilmediğim bir arayışa kapandığım bir yalnızlık anında, kütüphanemin önünde durdum ve raflara uzun uzun bakındım. Beni, içsel çatışmalarımın ve sorularımın girdabından alıp daha şairane bir gerçekliğin ortasına götürecek bir kitap çekti ruhum. Yıllar önce okuduğum yahut okuduğumu sandığım O ve Ben'e uzandı elim. İyi ki de uzandı…

Üstat Necip Fazıl Kısakürek… Hayatı daha en baştan muazzam bir şeyi bulmanın cereyanı içinde akan, şu veya bu herhangi bir vesilenin hassasiyeti içinde "birini" arayan, "Tek dava O'nu bulmakta, bulduracak olanı bulmakta" diyen ve bu şekilde ömrünü geçiren şair… Necip Fazıl'ın kendi hayat hikâyesini yazdığı O ve Ben, ciğerlerinin muhtaç olduğu havaya ulaşma gayreti içinde olan bir şairin ne pahasına olursa olsun "ol"maya çalışmasının ürünü. 1904-1934 yılları arası "Tanıyıncaya Kadar" adını verdiği ilk bölüm, fikir çilelerini, idrakini kurcalayışlarını, yarı hikmetli, yarı mecnun, tırnaklarını çocuk ruhunun zarına geçirip bir arayışın cenderesinde geçirdiği yıllarını anlatmakta.

Necip Fazıl'ın otobiyografisi, dile getirilmesi güç ruhsal çalkantılarını bütün canlılığıyla kavramamızı sağlıyor. O'nun kendi hayatına ilişkin kaleme aldığı her biri birbirinden müstesna bu anekdotlar, diğer yandan yitik ve umutsuz olan bu çağ insanının acısının can çekiştirici sırrına daha çok yaklaşmamızı sağlayacak bir yol çiziyor. O'nun ruhunda var olan ama asla patolojik bir boyut halini almamış iç çatışmalar, sorular, cevaplar ve çoğu zaman cevabı olmaksızın sorulmuş sorular derin bir duyarlılık mahiyetindedir. Böylece Necip Fazıl'ın zekâsı ve duyarlılığı sadece şiirlerinde değil; içe dönmek, aramak ve bulmakla ilgili hayret içeren sorularla da su yüzüne çıkmıştır. Henüz 20'li yaşlarında defterine yazdığı şu düşünceler onun arayışının derinliğini nasıl da ortaya koyuyor: "Öldükten sonra ebedi hayat… Cennet veya cehennemde ebediyet… Sonu olmamak… Hep var olmak, hep var olmak... Bu dünyadaki devam ölçüsüne göre nasıl kavranır bu iş? Akıl patlamaz da ne yapar?"

O ve Ben'in ikinci bölümünde, 1934-1943 yılları arasında aradığı şeyi, efendisi Seyyid Abdulhâkim Arvasi hazretleri vesilesiyle bulduğunu görüyor, bununla beraber yepyeni bir yolda tüyler ürpertici bir teslimiyet, bir dönüşüm ve oluşuma şahitlik ediyoruz. Bundan sonra ise Müslüman bir şair sıfatıyla tecrit edilip kendi yalnızlığı içinde devleşen üstat; şiir, dava, tarih, millet, Büyük Doğu ve sürgün ekseninde dillere destan bir tarih yazıyor. Hiç kuşkusuz tekrar tekrar okunası bir kitap O ve Ben. Ben'in ben'den soyunuşu ve O'na geçişi… İşte asırlara damgasını vuracak olan bir şairin hayat hikâyesi.
BİZE ULAŞIN