Dalga yeni olabilir ama çalkalanan oldukça eski bir deniz
Ezoterizm, batınilik, mistisizm, ruhsallık, gizli ilimler vs… Son yarım asırdır çok popüler, çok gözde belki ama kesinlikle yeni bir akımla karşı karşıya değiliz. Bilakis binlerce, on binlerce yıldır o aramızda, içimizde. Modern dünyada 1960'lardan itibaren Hippilerle birlikte iyiden iyiye popülerleşmiş, 1980'lerden itibaren New Age adı altında yamalı bohça öğretilerle geniş kitlelere mal olmaya başlamış, günümüzde astroloji, tarot, şamanlık, numeroloji, enerji çılgınlığı, reiki, channeling, astral seyahat, falcılık, spiritüalizm, yoga, meditasyon, büyü, melek terapi, rezonans, çakra açma ya da kuantum bilmem ne terapisi gibi sayısız uygulamalarla her köşe başına yayılmış olabilir ama özünde çok eski medeniyetlerden birçok şekil ve usulde aramızda barınmış kadim bir ruhani-manevi arayış ve uygulamalarından bahsediyoruz. Son yıllarda önce yayıncılık, ardından sosyal medya sayesinde modern dünyada güçlü bir görünürlük kazanan ve revaç bulan, kadim öğreti ve uygulamaların yeni bilimsel ve teknolojik usullerle harmanlanarak yeni ambalajlarla sunulmasından oluşan çok geniş bir metafizik yönelimden bahsediyoruz. Evet, sunulduğu etiket ve ambalajlar çok çeşitli ve yeni olabilir ama kesinlikle son derece kadim öğreti ve uygulamalarla karşı karşıyayız. Belki son birkaç yüzyılda inşa edilen aşırı maddiyatçı dünyaya ve anlam ve hakikat bakımından içi boşaltılmış hayata karşı tepki ya da arayışların artık gözler önüne serilmesi denilebilir. Ama ne şekilde yorumlanırsa yorumlansın açık olan bir şey var ki o da giderek artan sayıda insan hakikat, maneviyat, anlam, alternatif, açıklama, tatmin veya sırf heyecan adına bir şeyleri arıyor ve aramakla kalmayıp tecrübe ediyor.
Boş uğraşı değil ama boşu ve şarlatanı da az değil
Ezoterizm-batınîlik kapsamında geleneksel usullere dayanan ya da New Age adı altında yeni bir yöntemmiş gibi sunulan sayısız metafizik ya da esrarlı uygulama duyuyoruz. Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor ki tüm bu doğaüstü ya da manevi uygulamaların, sanatların, usullerin büyük bir kısmı yeni icat edilmiş şeyler değil, aksine büyük kısmı kadim geleneklerin bâtıni yolları tarafından binlerce yıl öncesinde başlatılmış uygulamalar. Ancak bunlar, yani geçmişin sadece kadim bilgeliği değil bunun yanında ezoterik ve okült uygulamaları da çoğu zaman New Age başta olmak üzere yeni akımlar tarafından yeni terkiplerle ya da ambalajlarla da farklı biçimlerde sunuluyor ve ticarileştiriliyor. Şahsen iş ve arkadaş çevrem itibarıyla bu türden uygulamalara kapılmış pek çok insanı ve uğraşılarını tanıma fırsatım oldu. Tasavvuf yolunda giden ve veli olduğuna inandığım bazı özel ve güzel insanları ve onların olağanüstü bazı hallerini görmenin yanı sıra kuantum, yoga, meditasyon, ruhçuluk, büyü bozma, nefes terapi, ledün ilimleri, kurşun dökme, evrensel şifa enerjisi, channeling, ayahuasca, tarot, falcılık, medyumluk, zen, yüzde yüz düşünce gücü, aile dizimi, cinci hocalık ve alternatif tıbbi deneysel tedaviler bunlar içinde doğrudan tanıyıp izleme fırsatı buldum. Tabii bu işlerin şarlatanlarını da… Hepsini aynı kefeye koyup kınayamam ya da methiyelere boğamam. Zira tecrübeyle de sabit, bunların hepsi etkisiz ve sonuçsuz şeyler değil. Kimi rahmani kimi de daha olumsuz kanallardan aldığı bilgi ve güçlerle bu alanlarda sıra dışı marifetler sergileyen kimseler yok değil. Ancak bu tür gizemli uygulamaları kullanarak gayet hatırı sayılır para ya da başka türlü menfaat sağlayanların daha fazla olduğu çok daha kesin bir şey. O halde meraklara gem vuramayacağımıza göre evvela şu çok bilindik parolayı şiar edinmekte fayda var: "Önce güvenlik." Daha açıkçası; öncelikle maddi, manevi, psikolojik ve ruhsal güvenlik…
İnce, hassas ve riskli işler
Batınî, gizemli, fizik ötesi öğreti, disiplin ve uygulamalar şu dünyada bize dayatılan ruhsuz, katı ve rutin hayatla karşılaştırılınca oldukça merak uyandırıcı, heyecan verici ve cezbedici görünüyor. Ama bu işler öyle basit, zahmetsiz, eğitimsiz, bedelsiz ve risksiz değil. Enerji, elektrik deyip geçtiğimiz bir zamanlar metafiziğe giren şimdi ise gündelik hayatın son derece yaygın ve somut bir unsuru olan şey bile artı ve eksi kutuptan, düşük ya da yüksek türlü frekanslardan, hissedilmeyenden insanı kül edenine kadar voltaj seviyelerinden oluşuyor. En basitinden elektrikle, genel olarak enerjiyle, bir başka deyişle fiziki varlığı olmayan kuvvetler, etkiler faydalı olabileceği gibi negatif ve son derece zararlı da olabilir. Bunlarla temas kurmak bilgisizce, güvenliksiz ve rehberlik olmadan yapılırsa son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Elektriğin nasıl pozitif ve negatif kutupları varsa metafizik varlıkların, etkilerin, yöntemlerin ya da melekelerin de vardır. Metafizik yöntemlerle manevi güç ve bilgilere ulaşırken kanallar için de durum böyledir. Bu kanalların rahmani olanları olduğu gibi şeytani olanları da söz konusudur. Rahmani kanallardan alınan ilham, bilgi, yetenek, şifa ya da hikmet insana fayda getireceği gibi, şeytani kanallar vasıtasıyla metafizik alanla temas kurmak insanın en basitinden tasallut altına girmesine yol açabilir. Şeytani kanallar vasıtasıyla temas kurulan varlıklar, bilgiler ve tesirler insanlara bazı yetenekler sağlasalar da zaman içerisinde onları ele geçirerek yönlendirmeye başlarlar.
Rahmani ya da şeytani kanallardan beslenmek
Batınî ya da metafizik konulara merak salarak çeşitli gizemli yollara yönelenleri görmüş ya da duymuşuzdur. Merak saldığı alanda rasyonel yolla edinilen bilginin ötesinde deruni bir bilgiye sahip olmak, özel bir yetenek kazanmak ya da manevi bir macera yaşamak için insanların ezoterik uğraşılara gözü kara atıldığı bir dönemdeyiz. Şaşılacak şeydir ki; binlerce yıldır gizli ve özel tutulmuş olmalarına, genel kalabalıklardan uzak tutulmuş ve son derece sıkı silsilelerle günümüze aktarılmış olmalarına rağmen günümüzde bu alanlara, her isteyenin deneyebileceği, kamuya açık kurslar gibi bakılıyor. Ne var ki kazın ayağı öyle değil. Birtakım gizemli öğretilerden bir parça öğrendiğini zanneden kurnaz girişimcilerin daha fazla müşteri kazanmak için oluşturdukları bu intiba kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Hangi gelenekten ya da dinden kaynaklanırsa kaynaklansın bu alanlara atılmanın olmazsa olmaz şartı öncelikle işin ehli bir ustayı, üstadı bulmak, sonra da onun tarafından kabul edilmektir. Aksi takdirde sonucun hüsran olacağını daha en başından söyleyebiliriz. Doğulu ya da Batılı olsun gizemli ve metafizik alanlara atılmanın öncelikli şartı o konuya mutlak olarak hâkim olan bir öğretmen, rehber, usta ya da üstat bulmak; diğer şart ise istidatlı olmaktır. Konuyu yarım yamalak bilen biriyle, işi ticarete vurmuş bir kurnazla ya da bir şarlatanla ezoterik disiplinlere atılanların akıbeti büyük ölçüde şeytani kanallardan gelen bilgi ve tesirlerle temas kurmak olacaktır. Bu durumdaki kimse ya aldatılmış olur ki bu zararın en hafifidir ya da bunun da ötesinde kolaylıkla doğaüstü tesirlerin tasallutuna uğramak ve zamanla sapıtmak söz konusudur.
Tasavvuf için olmazsa olmaz şart kâmil bir mürşit
Aynı olmazsa olmaz şart ülkemizde daha sık rastlanan İslam tasavvufu arayışı bakımından da geçerli. Milletimizin köklü geleneğinin bir getirisi olarak maneviyat ve gizem arayışına girenler hakikati bulmak, Hakk'a vasıl olmak, daha kamil bir insan ve kul olmak hatta bazen de bunalımlarından
kurtulmak için büyük ölçüde tasavvufa yöneliyorlar. Ancak şeriattan vareste olmayan ama asıl maksadı dinin hakikat ve marifet boyutunu yaşamak olan tasavvuf yolu da her isteyenin kafasına göre ulaşabileceği, deneyimleyebileceği bir yol değil. Tasavvuf farklı karakterlerdeki insan yapılarına göre farklı meşreplerde yolları (tarikat) barındırsa da bunlardan hakkıyla istifade edebilmek ve irşat olabilmek için olmazsa olmaz şart işin başında icazetli ve kâmil bir mürşidin olması. Açıkçası hakiki tasavvuftan ve irşattan bahsedebilmek için ön koşul kâmil bir mürşidin varlığı. Böyle bir mürşit söz konusu değilse o yol en iyi tabirle iyi bir ahlak kurumudur. Böyle sözde yolların riskleri de çoktur. Manevi sırlara vakıf olmak isteyen, ilahi aşkı talep eden, kullukta kemale ermek isteyenlerin ellerine düştükleri yetersiz ya da sahte şeyhlerin verdikleri aşırı zikir ve virtlerle kapıldıkları cezbeyle meczup haline gelebildikleri, akıl sağlığını kaybedebildikleri ya da suiistimal edildikleri bilinen bir gerçek. Şahsen ben de bunlardan bir hayli gördüğümü söyleyebilirim. Gerçek bir kâmil mürşidin nasıl bulunabileceği ve nasıl tanınabileceği ise tasavvuf büyüklerinin eserlerinde anlatılıyor. Bunun aksi bir tercih yanlış yönlendirilme, sömürülme, tasavvuf kazaları, meczupluk ya da pişmanlık riskini göze almak anlamına geliyor.
"Büyü lanetlidir ama…"
Büyü ve büyücülüğün semavi dinlerde Allah tarafından lanetlenmiş ve yasaklanmış olan uygulamalar olduğu söylenir. Bunun başlıca nedeni kâinatta mevcut olan ancak zahir gözüyle tespit edilemeyen gizli güçlerin kullanılması ve bu yolla insanların iradelerine ve hayatlarına etki edilmesi olarak gösterilir. Her ne kadar büyüsihir gibi okült tesirlerle uğraşanlar bundan menfaat sağlasalar da, bu tür alanlara vakıf olanlar büyünün lanetlenmesinin, yani ilahi alandan kovulmasının ve yasaklanmasının asıl nedenini insan iradesine gayrimeşru yollarla etkide bulunmak gerekçesiyle açıklarlar. Bu açıklamayı getiren alimlere göre insanın iradesi hakiki irade olan Hakk'ın iradesinden bir emanet olduğu için mukaddes kabul edilir. O iradeyi zorla istediği şekilde yönlendirebilecek kudrete sahip olmasına rağmen Allah dahi ona belli bir serbestlik vermiştir. Bu nedenle insan iradesine ket vuran büyü gibi uygulamaların lanetlendiği söylenir. Üstelik, onlara göre, büyü kesinlikle şeytani kanallar vasıtasıyla işlev gören bir uygulamadır ve bunu uygulayanlar bilerek ya da bilmeyerek kendi benliklerini şeytani varlıklara satmış ya da ipoteklemiş olurlar.
Ancak bu ilimlere vakıf olanlar, bununla beraber dışarıdan aynı gibi görünmekle beraber hadiselere ilahi anlamda meşru şekilde müdahale edebilme imkânı veren başka ilim ve marifetlerin bulunduğunu ve bunların liyakat kazanmış özel kimselere verildiğini de söylerler. Günümüzde "teürji" ya da -bazılarının yanlış bir tercüme ile isimlendirmesi olarak- "ak büyü" olarak anılan bu marifetlere vakıf olan kimseler, bunların tamamen rahmani kanallardan elde dilen, "el verme" şeklinde tabir edilen yolla insandan insan nakledilen ya da öğretilen, insan iradesine müdahale içermeyen uygulamalar olduğunu naklederler. Bunların, manevi ve gizli ilimler dairesinde, esas olarak yapılmış olan büyüleri bozmak, insana musallat olan varlık ve tesirleri def etmek, hastalık ya da rahatsızlıkları iyileştirmek için veli denilen ya da liyakat kesp etmiş insanlara lütfedilen ilm-i ledün tabir edilen özel bilgiler olduğu belirtilir. Kısacası bu işlerin erbabı, bize doğaüstü güçler gibi gelen bu marifetlerin büyü ile alakası olmadığını, tam tersine bir bakıma onun antitezi sayılabileceğini söyler.
Derinlerdeki amaç güç arzusu
İnsanlar pagan uygulamalarına, büyü ve benzeri yollara yönelerek aslında ne arıyor olabilirler? The Atlantic dergisinde David Wolpe imzalı "The Return of the Pagans" başlıklı makale bence bu konuda son derece fikir verici. Wolpe, çok satan bir yazar olmasının yanı sıra Harvard İlahiyat Okulu
ve Sinai Temple gibi kuruluşlarda görev yapan bir haham ve akademisyen. Bu bakımdan onun bakış açısını görmek faydalı olabilir: Makalesine "Bir ağaca ya da bir dolar banknotuna sarılın, içinizdeki pagan ortaya çıkar" spotuyla başlayan Wolpe'nin şu cümleleri içinde büyüden başlayarak çok çeşitli metafizik uygulamalar barındıran pagan uygulamalara yönelimin yükselişinin altında yatan dürtüleri şöyle açıklıyor: "En eski pagan inanç sistemleri ayin ve büyü etrafında inşa edilmişti, faydalı bir sonuç elde etmeyi amaçlayan zorlayıcı uygulamalardı. Benliği merkeze almışlardı. (…) Paganlık, çok farklı görüşlere uygulanan bir kapsayıcı sözcük olmasına rağmen, doğal güçlere tapınma genellikle iki biçimde görülür: doğanın tanrılaştırılması ve gücün tanrılaştırılması. Modern dünyada, her ideolojik kanat paganizmin bu parçalarından birini benimsemiş ve sahiplenmiştir. Solda, doğayı kutsallığın zirvesine yükselten dünyaperestler vardır. Sağda ise, güce tapınmayı zenginlik, siyasi güç ve kabile dayanışması
biçimlerinde görürsünüz. Başka bir deyişle, solun paganlığı bir tür panteizmdir, sağın paganlığı ise bir tür putperestlik. Bir ağaca veya bir dolarlık banknota sarılınca, içinizdeki pagan ortaya çıkar. (…) İkinci Dünya Savaşı'ndan kısa bir süre önce, tarihçi Arnold J. Toynbee komünizmi ve faşizmi, "yaratıcıya tapmak yerine yaratığa tapan" birer putperestlik biçimi olarak tanımlamıştı. Eğer merkeziliğimizi ve küçüklüğümüzü aynı anda güvence altına alacak bir Tanrımız yoksa, ikisini de abartırız. (…) Günümüzdeki servet tapınması pagan bir urdur. (…) Friedrich Nietzsche, "Hayat basitçe
güç arzusudur," demişti (…) Maddeye ve bedene tapınma pagan bir mirastır."
Batı'daki kurumsallaşmış dini yapıların zaafları ezoterik uygulamalara ilgiyi artırıyor
Ezoterik akımlar ve bunların çoğunu içinde barındırma kapasitesine sahip bir paganlık bugün tüm dünyada ciddi bir mevzi kazanıyor. Amerika'da 3 yıl önce yapılmış bir Pew Research anketi her 10 Amerikalıdan üçünün kendini ateist, agnostik veya "hiçbir şey" olarak tanımladığını gösteriyor. Bunlar içinde en yükselen grup ise kendilerini "spiritüel" olarak tanımlayanlar. ABD deyip geçmemek gerekiyor zira New Age akımların küresel bir dalga haline geldiği yer burası ve şimdiki durumunu da dünyaya ihraç ettiği aşikâr. Astrolojiden enerji şifacılığına, ruhlarla temastan büyüye kadar çok zengin bir ürün yelpazesi içinde paganlık kendini yeniden üretiyor ve akın akın meraklıları çekiyor. Ateizm Tanrı'nın yokluğunu ileri sürerek insanların fıtri olan maneviyat arayışlarına cevap getirme yolunu daha baştan keserken, Neo-paganlık bilinebilecek ve yönlendirilebilecek metafizik güçleri vaz ediyor. Ona göre doğru ya da yanlış diye bir şey yok sadece, istediğinin kimseye fayda sağlamak veya zarar vermek üzere kullanılabilecek manevi nitelikte tesirler ve varlıklardan bahsediyor. Bu ise insanlara cazip geliyor. Bu durumun başlıca sebebi ise semavi dinler olarak bildiğimiz şu an dünyada en etkin olan üç tek tanrılı dinin kurumsallaşmış yapılarının insanları ikna etmekte, teselli vermekte, doyurucu açıklama getirmekte ve temsilcilerinin iyi örnek olmaktaki sıkıntılı durumu. Açıkçası kurumsallaşmış dinler ve onları temsil eden hiyerarşik yapılar hem modern gelişmeler karşısında yeterli açılımı getiremiyor hem de insanlara teoride vaaz ettiklerini pratikte temsil edemiyor gibi görünüyorlar.
Metafiziğin de cılkını çıkardılar
Göbeklitepe ve Karahantepe arkeolojik keşiflerinin insanlık tarihine dair ezberleri bozabileceği söyleniyor. Ancak şu an iddialar ileri sürmek için çok erken. Bununla beraber ülkemizde son yıllarda çok verimli bir ticari sektör olarak büyüyen ezoterizm dünyası daha bulgular ortaya çıkmadan her şeyi çözmüş gibi harekete geçmeye başladı. Sosyal medyada Göbeklitepe'ye grup turları düzenleyen ve orada akıllara ziyan ayinler gerçekleştiren birtakım "guru"lar mı istersiniz, bu kalıntıları uzaylılarla ilişkilendirerek onlarla temas kurmak isteyenler mi dersiniz, burada bulunan sözde doğaüstü güçlerin de yardımıyla müşterilerine terapiler vaat eden "enerji uzmanları" mı dersiniz... Göbeklitepe ve Karahantepe'ye yönelik bu fiili ezoterik dalga ve turizm, konu üzerinde çalışan bilim insanlarını da hayrete düşürüyor. Yakın zaman önce Şanlıurfa'da düzenlenen ve 63 ülkeden bin akademisyenin katıldığı Dünya Neolitik Kongresi'nde sunulan tebliğleri bile gölgede bırakıyor. Bu kongrede konuşan Prof. Dr. Necmi Karul'un Göbeklitepe ve Karahantepe'nin uzaylılar ve enerji ile ilişkilendirilmesi konusundaki tespit ve uyarıları işin boyutlarına dikkat çekiyor: "Enerji işleriyle uğraşan ve bize kazı yapılacak yeri telkin eden insanlar var." Karahantepe Kazı Başkan Yardımcısı Ender Barın da bölgede sıkça karşılaşılan ilginç olayları şu sözlerle aktarıyor: "Beyaz kıyafetlerle gelen ziyaretçiler, taşlara ellerini ve yüzlerini sürüp yerlere yatıyor. Bir kişi, 'Burayı kazın, bulacağınız şey çalışmanızın seyrini değiştirecek' dedi. Bir kadın ise kayıp kardeşini aramak için buradaki 'portal kapısı'na geldiğini iddia etti." Bana kalırsa mistisizm ya da ezoterizm çok ciddi bir konu ama onun etinden sütünden ve yününden yararlanmak isteyen fırsatçılar bir hayli fazla ve her zamanki gibi burada da mevzunun cılkını çıkarmayı başarıyorlar.