Erol Erdoğan: MUHALİFLİĞİN İKİ HÂLİ: ÇEŞİTLİLİK VE HER ŞEYE KARŞITLIK

MUHALİFLİĞİN İKİ HÂLİ: ÇEŞİTLİLİK VE HER ŞEYE KARŞITLIK
Giriş Tarihi: 2.1.2023 14:20 Son Güncelleme: 2.1.2023 14:20
Her şeye karşı çıkış tektipleşmedir, muhalifliğe aykırıdır.Tektipleşmeci karşıtlık zamanla düşmanlık hissine mağlup olur.

TDK Sözlüğü "muhalif" kelimesini, genel geçer anlayışa uygun olarak ilkin "karşı olma durumu" diye açıklarken, sonrasında "aykırı olmak" şeklinde ikinci bir anlam ilave etmektedir. Karşı olmak ve aykırı olmak, ortak noktaları olsa da, farklı tutumlardır.

Kubbealtı Lügati ise, muhalif kelimesini, anlam genişliğini dikkate alarak şöyle açıklıyor: "Uygun olmayan, uymayan, benzemeyen, aykırı, zıt." Buradaki tanımlamanın, muhalifliğin ilk adımda karşıtlık mı yoksa benzemezlik mi olduğunun yanı sıra muhalifli değil formlağin ideolojik ve fikri boyutuna da işaret var.

Tanımlamak tasnif etmektir, bir kategoriye yerleştirmektir. Bu yönüyle hukuk, ilişki, konum belirlemektir.

Ben, muhalifliğin, başlangıcı itibarıyla doğal, tabii, fıtri bir hâl olduğunu, üstelik bunun zorunlu bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Muhaliflik, sonraki aşamalarda fikri, siyasi, ideolojik, kültürel, ekonomik, sosyal, psikolojik kıyafetlere bürünmektedir.

Önce, muhalifliğin fıtri hâl olduğuna dair anlayışımı temellendireyim. Varlık ister aşkın veya ilahi faille, ister maddi etkileşimlerle veya rastlantıyla açıklansın, her izah biçimi, var olan her şeyin diğerine benzemediğini söylemektedir. Her şeyin Allah'ın yaratmasıyla var olduğuna inanan mümin inancı, her insanın kendine has olduğuna, diğerinin aynısı veya benzeri olmadığına, kendi amelinden sorumlu olduğuna, yaratılışın anbean sürdüğüne, renk ve lisan dâhil insanı özgünleştiren özelliklerin Allah'ın ayeti olduğuna inanır. Bu inanış, insanın yaratılış itibarıyla, insan sayısı kadar farklı olduğunu göstermektedir. İnsanın biricikliğini söyleyen yaklaşımlar da, her varlığın kendine ait ayırt edici özelliklerinin olduğunu vurgular.

Muhaliflik çeşitlilik çabasıdır

İnsan, gerçekten diğer bir insanın aynısı olmadığı gibi benzeri de değildir. Parmak izlerimiz farklı olduğu gibi, seslerimiz, DNA'larımız, kan gruplarımız, gözlerimiz de farklıdır; her biri kimliğimiz gibidir. Bunların yanı sıra doğum anlarımız, mekânlarımız, ailelerimiz de farklıdır. Bu farklılıklar zekâ, yetenek, huy, ilgi farklıklarını da doğurmaktadır. Muhalifliğin "uymayan" ve "benzemeyen" tanımları bu açıdan anlamlıdır. Muhalifliğin, başlangıç itibarıyla, doğal, tabii, fıtri hâl olduğunu düşünmem bundan dolayıdır.

Bunun için insan, biricikliğini, farklılığını, benzemezliğini, özgünlüğünü muhalifliği ile korumaya çalışmaktadır diyebiliriz. Muhaliflik, bir yönüyle çeşitlilik çabasıdır.

İnsan gerçekten çeşit çeşittir, birlik ister ama tek tiplik istemez; rengârenktir, tek bir renge razı olmaz ama renk kargaşasını değil renklerin sanatını temaşa etmek ister. Gençlerin protest oluşu da, tarih boyunca sıkça eleştirilmiştir. Devletler ve güvenlik birimleri de, gençlerin protestliğini acilen geriletilmesi gereken durumlar olarak görmüştür. Gençliğin, orta yaş ve yaşlılığa nazaran, fıtrata (yaratılış, doğum, başlangıç ayarları…) yakınlığını düşünerek, meseleye bir de bu açıdan bakmakta fayda var. N'apsak Bu Gençleri? kitabımda şunları yazmıştım: "Gençlerin protest algılanmasına veya onları protest davranmaya yol açan etkenler; kuşak farklılığından kaynaklanan yaklaşım çeşitliliğinin yanı sıra gençlik saflığı ve temizliğinden kaynaklı bazı duygulardaki güçlü olma hâlidir. Gençlerdeki adalet ve vicdan duygularının güçlülüğü, çoğu kere haksızlıklara karşı çıkışlarda fevri davranmalarına yol açabilir."

Bunları bilmek, muhalifi anlama ve ilişki geliştirmede bizi doğru, doğal, fonksiyonel çizgide tutacaktır.

Muhalifliğin fikir, siyaset, otoriteyle serüveni

Doğal, tabii, fıtrî bir tezahür olan muhaliflik, yaşam serüveninde, farklı nedenlerle, konumlanmasını değiştirerek fikri, siyasi, ideolojik, kültürel, ekonomik, sosyal veya psikolojik formlarla kendini üretmektedir. Bu aşama, muhalifliğin insan biricikliğini, farklılığını, özgünlüğünü koruma aşamasından muhatabının farklılığına karşıtlıklar ve itirazlar oluşturma evresidir. Buradan itibaren değişimi ve duruşu izah etmek için farklı anlamlara ihtiyacımız olmaktadır.

Muhalifliği, doğal veya fıtri tezahürden kurgulanmış formlara götüren nedenlerin başında, farklılığın engellenmesi tarzındaki dış etkenler olabileceği gibi insanın tercihleri gibi iç etkenler de olabilir. İnsanın eğitimi, ortamı, etkileşimleri, aidiyetleri, statüsü, planları da muhalifliğin yapılandırılmış tezahürlerine aracılık edebilmektedir. Muhalif olmak bazen fikri bir tavırdır. Birisine "muhalif" dediğimizde, onun mevcuttan ayrılarak fikri temeli olan farklı bir duruş sergilediğini ifade ederiz. Onun için, birisi, cari olandan veya otoriteden ayrı bir çizgi ortaya koyduğunda, sadece eylemine odaklanırsak, olanı yeterince anlayamayız. Tutum ve görüşün arkasındaki fikri nedenlere yönelmeliyiz. Muhalifliğin arkasında doğrudan bir fikir, görüş, ideoloji yoksa bile fikri bir akımdan duygusal, ekonomik, aidiyet gibi nedenlerle etkilenme olabilir. Böyle bir etki de yoksa belki sadece beğenmezliktir, işine gelmezliktir, öylesineliktir. Böyle hallere muhalif demek yerine kelime çeşitliliğine başvurmak gerekir.

Muhalifliğin doğal, tabii, fıtri bir hâl olduğunu, dolayısıyla, insanın çeşitliliğine, benzemezliğine, farklılığına hitap ettiğini bilmek sadece iktidarın, otoritenin, yönetenin görevi de değildir. Muhalifliği, hakikati ortaya çıkaran bir kültür olarak inşa etmek, herkesin sorumluluğudur. İnşa ve imar edici bir muhalefet geleneği oluşturulamadığı zaman, hem iktidar hem muhalefet dili, insan aleyhine cereyan eder.

Muhalifliğin, sadece yapılandırılmış yansımalarını dikkate alarak, onun insan çeşitliliğinden kaynaklanan tabii boyutunu ihmal eden otorite, muhalif talepleri anlamakta zorlanacağı gibi, CHP örneğinde de gördüğümüz gibi muhalif olmayı her şeye karşı çıkış olarak anlayanlar da farklılıkları temsil edemez, iktidara hazırlanamaz. Böyle yapılar, muhalifliği değil her şeye karşı çıkmayı hastalık derecesinde politik bir tutum olarak benimsemişlerdir. Her şeye karşı çıkış, tektipleşmedir, muhalifliğe aykırıdır. Tektipleşmeci muhalefet zamanla düşmanlık hissine mağlup olur.

İkili kategoriden kaçınmak ve muhalefeti tanımlamak

Tanımlarda ve tasniflerde dil ve din, zengin bir çeşitlilik sunmaktadır. Mesela, İslam'da inananlar ve inanmayanlar şeklinde ikili bir tasnif gözükse de; inananlar mümin, Müslüman, muttaki, muvahhit, mülhit, mücahit, mutasavvıf, mukarrip gibi çok sayıda kavramla tasnif edilmektedir. Benzer durum inanmayanlar veya kötü amelleri olanlar için de vardır. Burada da kâfir, müşrik, münafık, gayrimüslim, fasık, facir, zındık, mürtet gibi çeşitli kavramlarla karşılaşıyoruz. Dil, insan ile nesne arasındaki ilişki yoğunluğuna bağlı olarak, tanımlamada çeşitlilik gösterir ve nüanslar için farklı kavramlar oluşturur. Bu çeşitliliğe dikkat çekenler, örnek olsun diye, Arapçada deveyi ifade eden elliden fazla kelimenin olduğunu söylemektedir.

İnsanın eşyayı, zamanı, rengi, kokuyu, lezzeti tanımlarken ve tasnif ederken sergilediği nüans gözeten detaycılığı, kendi gibi düşünmeyen, itiraz eden ve muhalif olanı tanımlamada da kendini göstermelidir. "Bizimkiler, sizinkiler" gibi ikili tasnifler, konsolide etme veya kuş bakışı görebilme imkânları sağlasa da, genellemeci yaklaşımlar sürekliliğe dönüşünce konsolide, görme, anlama ve iletişim kurma yetisini kaybetmektedir.

İktidar ile muhalefet iç içeliği

Kitleler genelde, muhalefet ve iktidarı, ilişkisiz iki ayrı durum gibi görse de, ikisi de bir merkeze göre tanımlandığı için, muhalif olan da iktidar olan da meşruiyetini ve yasallığını aynı yerden almaktadır. Onun için, sisteme yüzde yüz karşıt olduklarını ilan edenler, iktidara geldiklerinde, tezlerini gerçekleştirmelerinin yanı sıra, merkezi inşa etme ihtiyacı da hissederler.

Türkiye gerçeklerini de göz önüne alarak bir realitenin altını çizmek isterim: Bir parti, iktidardayken, muhalifliğini bir damar olarak koruduğu sürece güçlüdür. Muhalifliği içinde tutabilen yapılar, insan çeşitliliği, varlığın benzemezliğini, fıtrat ve tabiat zenginliğini yansıttıkları için benzerleri konsolide etmenin yanında farklı olanların da beğenilerini kazanırlar.

Burada, AK Parti örneğine değinmek gerekir. AK Parti, kuruluşundan itibaren, uzunca süre, muhaliflik ve iktidarlık tavrını bir arada yürütmüştür. Zaman zaman dile getirilen "Bunlar ne biçim iktidar, muhalefet gibi konuşuyorlar" şeklindeki eleştirileri anımsıyor olmalıyız. AK Parti iktidarda olmasına rağmen, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere partililerin sistem, bürokrasi, derin yapılar ve alışkanlıklara yönelik kullandıkları eleştirel dil, partiyi dinamik tuttuğu gibi insan çeşitliliğini yakalayan ve farklılıklara hitap eden bir kazanım sağlamıştır.

15 Temmuz darbe girişimi ve başkanlık sistemine geçiş sonrasında, AK Parti, muhalifliğini, daha çok dünya sistemine karşıtlık olarak seslendirdiğini görüyoruz. Seçmenin, AK Parti'nin "Dünya beşten büyüktür" cümlesinde özetlenen çıkışına, aldığı oyun neredeyse iki katı kadar destek vermesi, iktidarın, içindeki muhalif çizgiyi, az çok korumasının siyasi ve reel politik değerini göstermektedir. Bir taraftan iktidar olmak diğer taraftan muhalifliği sürdürülebilir bir tutum olarak geliştirmek, dil ve anlayış zenginliğini zorunlu kılmaktadır.

Rahmet olan ihtilaf ve hakikati çıkaran müsademe-i efkâr

Ötekine, bize benzemeyene, bizden olmayana ve farklı düşünene yönelik inançtan ve tarihten gelen birikimimiz, bugünkü hâlimize göre daha zengindir. Bunu en başta ihtilafı rahmet sayan dini yaklaşımda görürüz. Daha çok âlimlerin farklı içtihatlarına yönelik yorumlanan "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadis-i şerifi gereği, mezhep çeşitliliği tarih boyunca İslam'ın zenginliği kabul edilmiştir.

Dilimize atasözü gibi yerleşen "Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar" ifadesi de, fikri çatışmanın hakikatin görünürlüğüne vesile olduğunu ortaya koyduğu gibi farklılığa nasıl bakılması gerektiğini de göstermektedir.

Son dönemlerde duyduğum "Partiler birbirinin düşmanı değil rakipleridir" cümlesi de, aynı hikmetten beslenen bir anlama sahiptir.

Yazının sonunda etimolojik bilgiden hareketle aforizmatik bir durumu da not etmekte fayda var. Çeşitli, türlü ve farklı anlamına gelen "muhtelif", vekil veya birinden sonra gelen anlamındaki "halife", uymayan, karşı çıkan, benzemeyen anlamındaki "muhalif", anlaşmazlık, ayrılık, farklılık anlamındaki "ihtilaf" kelimelerinin hepsi aynı köktendir.

BİZE ULAŞIN