Sevde Öztürk: K-POP ÇAĞINDA KORELİ MÜSLÜMANLAR

K-POP ÇAĞINDA KORELİ MÜSLÜMANLAR
Giriş Tarihi: 18.7.2022 11:42 Son Güncelleme: 18.7.2022 11:49
İslam tohumlarının uygun şart ve olgunluğa ulaştığında nasıl filizlendiğine Türk ordu imamlarının gayretleri ile şahit oluruz. Abdulgafur Hoca ve ona destek olan Mehmetçiğin çabaları 1955’te 57 kişinin ihtidası ile meyvelerini verir ve ilk Koreli Müslüman topluluğu oluşur.

Bugün çoğumuz başarısı müzik dünyasının ötesine geçen ve imajı beklenmedik bir şekilde parlayan Güney Kore'yi tanıyoruz. Zira Güney Kore'ye ve Kore dalgasına dair her gün başka bir haberle karşılaşıyoruz. Önceleri Kore yarımadası denilince akla ilk gelen Kore Savaşı veya Kuzey Kore ile yapılan müzakereler olurdu. Ancak şimdilerde eğlence endüstrisine dair birçok şeyin Kore ile ilişkilendirildiğine şahit oluyoruz.

Müzik, sinema, sahne şovları, eğitim, intihar oranları, neoliberal politikalar ve daha birçok şey... Böyle bir konjonktürde Güney Koreli Müslüman azınlığı konuşmak pek aşina gelmiyor olsa gerek. Oysa Güney Kore Müslümanlarının tarihi, Kore Savaşı ile ilintili bir süreç içinde bilhassa biz Türkler için pek çok bağlantıyı barındırıyor. Bugün, herhangi bir dine mensup olanların yüzde otuz kadarını Hristiyanların oluşturduğu ülkede, Müslüman azınlık yaklaşık yüzdebire bile tekabül etmiyor.

Son yıllara kadar Güney Koreli Müslümanların bilinmemesinin en önemli nedeni, halkın Müslümanlara bakışının negatif olması, Müslüman azınlığın gözlerden ırak yaşaması ve hükümetin bu azınlık Müslüman gruba temkinli yaklaşmasıydı. Üstelik hala bir "mega kiliseler" ülkesi olan Güney Kore, söz konusu İslam dini ve Müslümanlar olunca çoğunlukla önyargılı yaklaşımlara sahip. Korelilerin genel olarak Müslüman kültürünü tehditkâr bir öteki olarak gördüklerini söylemekte fayda var. Ancak Güney Koreli karar alıcılar, Müslümanları ve Müslüman kimliğini göz ardı etmeyip bu azınlığı bir çeşit yumuşak güç uygulama alanı olarak milli pazarda konumlandırmış görünüyor. Özellikle Kore dalgasından sonra Müslüman ülkeleri hedefleyen politikalar farklı ülkelerden Müslümanların bölgeye ilgi ve sempatisini uyandırdı. Böylelikle ülkedeki Koreli Müslümanlar, "Koreli" olması hasebiyle bir taraftan yabancı Müslümanların ilgi odağı olurken bir taraftan da kendilerini kamusal ve sosyal mecralarda daha rahat ifade etme özgürlüğünü yakalamış oldular.

Güney Kore'nin 200 bini bulan toplam Müslüman nüfusu içerisinde bugün, yerel Koreli Müslüman cemaatin 45 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Müslümanlar, ülke içerisinde diğer bölgelere dağılmış olsa da başkent Seul'un kalbindeki İtaewon Mahallesi, bünyesinde pazarlar, restoranlar ve Seul Merkez Camii'nin de bulunduğu canlı bir İslam kültür alanını barındırıyor. İtaewon Müslüman cemaatinin çoğunluğu, Güney ve Orta Asyalı ve Orta Doğulu Müslümanlardan oluşuyor. İtaewon Müslümanları cemaatinin içine, doğuştan yerli Koreli Müslümanlar yani sözde "Koslimler" de dâhildir.

Kore ile Müslümanların tarihi alışverişi

Korelilerin Müslümanlarla ilk teması 7-9. yüzyıllar arasında deniz aşırı ticaret için Çin kıyılarına gelen Arap ve Fars tüccarlar vesilesi ile kurulur. İslam dünyası kaynaklarında, Arap ve Fars tüccarların Kore Yarımadası ile alakalı kaydettikleri ticari belgelerin yanı sıra; Şemseddin Dimeşki, Mutahhar b.Tahir el-Makdisi ve Süleyman el-Taciri gibi bazı ünlü Müslüman coğrafyacıların da Kore Yarımadasından "Sila" ismi ile bahsettiklerini görürüz. Bu coğrafyaya dair en eski kayıt Müslüman coğrafyacı İbn Hurdazrib'in 9. yüzyılda kaleme aldığı "Kitab'al- Mesalik ve'l-Memalik" adlı eserinde bulunuyor. Bu sayede Kore'nin, İslam coğrafyasına tanıtıldığı söylenebilir. Kore tarihinde ise Müslümanlar ile ilgili ilk resmi kayıt 11. yüzyılda yazılmış olan "Koryo Hanedanlığı Günlükleri"ne dayanıyor.

Koryo hanedanlığı (936-1392) boyunca çok sayıda Arap denizci krallığı ziyaret eder. Bu süreçte Orta Asya'dan gelen bazı Uygur Müslümanlarının Kore'ye yerleştiği ve Kore'de bir cami açtıkları bile iddia edilir. Arap ve Fars tüccarlar, iklimi, verimli torakları, temiz havası, suyu ve zenginlikleri nedeniyle Kore'ye özellikle yerleşir. Tacirlerin Korelilerle ticaret bağının yanı sıra evlilik bağı kurmasıyla da bölgede Müslüman bir topluluk oluşur.

Koryo dönemine ait kaynaklar, Müslümanların, ibadet yerleri, kıyafetleri, kraliyet meclisindeki konumları gibi Müslüman kimliğini temsil eden göstergelere sahip olmalarına dahi müsaade edildiğini işaret eder. Öyle ki Müslümanların temsili liderlerinin, resmi saray seremonilerine dahi davet edildiği bilinir. Ancak ilginçtir, bölgede Müslüman topluluk bulunmasına rağmen İslam dini, o dönemde Koreliler arasında yayılmaz.


Yönetime gelen Choson hükümeti 1427 tarihinde yayınladığı fermanla birlikte, Yeni-Konfüçyanizm inancını Kore'nin ulusal ideolojisi olarak benimseyince ülke içindeki diğer inanç ve ideolojileri asimile eder. Asimilasyon sürecinin neticesi olarak 15. yüzyıldan 20. yüzyılın başına kadar Kore'nin Müslümanlarla olan tarihi bağları sekteye uğrar. 19. yüzyıldan Kore Savaşı'na kadarki süreçte Korelilerin yeniden iki şekilde Müslüman topluluklarla karşılaştığı bilinir. Bunlardan ilki, Japon İşgali sürecinde Mançurya'ya göç eden Korelilerin orada Müslüman topluluklarla karşılaşmasıdır. İkinci karşılaşma ise, 1920'lerde Bolşevik İhtilali sonrası Kore'ye sığınan Tatar ve Kazak Türk Müslümanlar vasıtasıyla olur. Ancak, o yıllarda İslamiyet'i benimseyen Korelilerin sayısı yok denecek kadar azdır.


Türk Tugayı ile filizlenen İslamiyet


1950'de Birleşmiş Milletlere bağlı kuvvetlerden biri olan Türk ordusunun gelişiyle süreç değişir. Koreliler, modern dönemde, uzun bir kopuş döneminden sonra ilk kez bir Müslüman topluluğun faaliyetlerine Kore Türk Tugayı ile yakından şahit olurlar. Kore Türk Tugayı sayesinde Koreliler, Müslüman dünyası ile gerçek bir temas kurar. Kore ve Türk halkını kaynaştıran sırrı, vefat etmeden iki yıl önce görüşme şansına eriştiğim Paek Sang-gi Bey'den dinleme şansım olmuştu. Paek Bey, Türklerin Koreli halktan sosyal yardımlarını esirgemediğini, etraflarındaki yaralı, hasta Korelilerle zorlu savaş şartlarına rağmen ilgilendiğini anlatıyordu.


Kaybolan ve yalnız çocukları himaye edip sahip çıkan Türk askerine duyulan büyük güven ve meraktan söz etmişti. Aslında bu durum, birçoğumuzun Ayla sinema filmi ile de şahit olduğumuz bir gerçek. Türk kültür birikiminden kaynaklı İslami değerleri de bünyesinde barındıran Kore Türk Tugayı askerlerinin, Korelilerin ilk Müslüman topluluk imajını şekillendirdiğini vurgulamakta fayda var. Zira askerler, Paek Sang-gi Bey'in ifadeleriyle bir yanda Allah Allah nidalarıyla korkusuzca ileri atılır diğer taraftan cephe gerisinde namaz ve ibadetlerini sürdürürler. Tüm bu olaylar, Korelilerin İslam dinine duydukları ilgiye zemin hazırlar.


Türk yetkililer, Türk askerlerinin de desteğiyle, Koreli çocuklar için Kore'nin Suwon şehrinde, Ankara Okulu ve Yetimhanesini kurar. Her şey mütareke sonrası sorularına cevap bulma fırsatı yakalayan iki Korelinin Suwon yetimhanesi yakınındaki bir çadırına gelmesi ile başlar. Koreliler, ordu imamı Abdulgafur Hoca'nın hoparlörle Tugay içerisinde askerlere yaptıkları sohbetleri fark eder. Türk yetkililere ısrarcı bir şekilde Türk din adamlarıyla görüşmek istediklerini söylerler.


İki Türk tugay imamının etkisi
Ankara Genelkurmay Başkanlığından izin kağıdı gelince, Abdullah Yu-Do ve Ömer Abdurrahman Jin-Kyu isimli iki Koreli, 1955 yılında 6. Değiştirme Tugayı İmamı Abdulgafur Karaismailoğlu ile bir dizi bilgi alışverişine başlar. Derin sohbetler neticesinde İslamiyet'i seçerler. Ancak, bu iki Koreli kendileri gibi onlarca Korelinin olduğunu söyleyip karşılıklı kültür alışverişi talebiyle resmi başvuruda bulunur. Bu teklifin ardından Abdulgafur Karaismailoğlu, tugay dışında halka açık dini bilgilendirme konferansları vermeye başlar.


Abdulgafur Hoca'nın ve ona destek olan Mehmetçiğin ilk etapta gerçekleştirdiği en etkili çalışma, hoca efendinin İslam dini hakkında hazırladığı yazısının Kore Ulusal radyosunda Türk Tugayı yetkilileri tarafından okunmasıdır. Bu yayın ulusal çapta yayınlanan ilk İslami bilgilendirme konuşması olur. Bu çabalar 1955 yılı sonunda 57 kişinin ihtidası ile meyvelerini verir ve Kore'nin ilk Koreli Müslüman topluluğu oluşur. Kilometrelerce ötede, yüzyıllardır toprağa gömülen İslam tohumlarının uygun şart ve olgunluğa ulaştığında nasıl filizlendiğine Türk ordu imamlarının gayretleri ile şahit oluruz.


1956 yılında Taburun yeni imamı olarak Kore'ye gelen genç tabur imamı Zübeyir Koç ise Abdulgafur Hoca'nın ardından çalışmalara ivme kazandırır. Korece ilk Kur'an-ı Kerim ve İslami kaynak çevirisi sadece 21 yaşındaki bu genç imamın gayretleriyle başlatılır. Zübeyir Koç, Kore'de ilk cami inşasına da öncülük edip Prof. Lee'nin ifadesiyle Imundong adı verilen bölgede kurulduğu tespit edilen Kore'nin tarihteki ilk baraka camisine imamlık eder. Daha önce kamusal alanda hiçbir fiziki temsili bulunmayan Müslümanlar, ilk kez bu geçici caminin levhalarla kaplı minaresi ile sosyal görünürlüğe kavuşurlar.


1957 yılında 7. Kore Türk Tugayı Kore'den ayrılırken ise Koreli Müslümanların sayısı 200'ü geçmiştir. 1958 yılına kadar tabur imamlarının Koreli ilk Müslüman topluluğa katkılarını sürdürdüğü bilgisine haiziz ancak Türk Tugayı'nın bölgeden çekilmesi ve dönemin politik şartları bu yakın teması sekteye uğratır.


Kore Savaşı'ndan günümüze İslamiyet
Kore Savaşı'ndan günümüze kadarki süreci kısaca özetleyelim. İlk ihtida süreçlerinin ardından 1967 yılında, Kore'de Müslümanları temsil eden ilk resmi topluluk, Kore İslam Cemiyeti (bugünkü Kore Müslüman Federasyonu) kurulur. Bu teşebbüs, İslami faaliyetlerin yaygınlaştırılmasında ilk adım olur. Aynı yıllarda Malezya ve Pakistan gibi İslam devletleri de tebliğ faaliyetleri için Kore'ye elçiler göndermeye başlar. 1970'lerde ise Kore hükümeti, Ortadoğu ülkeleriyle ekonomik işbirliği politikası nedeniyle Ortadoğu'daki Arap ülkeleri ile diyalogları sıkılaştırır. Nitekim, 1976 yılında Kore-Arap devletleri işbirliği ile inşa edilen Seul Merkez Camii ve İslam Merkezi Ortadoğu ülkelerinin desteğini gösterir.


1977'de Güney Kore'nin ikinci büyük camisi, Busan'da üç yüz kadar Koreli Müslümanın Müslüman olduğunu ilan etmesi o dönemdeki coşkuyu ifade eder. Hatta, 1978'de Kyonggi-do eyaleti Kwangju'daki bir köyün sakinleri toplu olarak İslam'a girerler. Köy sakinlerin köy içerisinde kendi camilerini inşa ettikleri söylenir. Lakin, Kore'nin İslam'a ilgisi 1980'lerin ortalarında sekteye uğrar. Soğuk Savaş'ın sona ermesi, Güney Kore ekonomisinin dünya pazarında yeni kazanılan yeri ve küreselleşmenin ortaya çıkışı, 1970'lerinkinden farklı bir ortama yol açar.1990'larda Ortadoğu ekonomik patlamasının sona ermesi, Kore'de İslam ve Seul Camii için yeni bir sayfa açar. 1989'da Çin, Bangladeş ve Endonezya'dan gelen göçmen işçi akını, Müslüman topluluğun kültürel çeşitliliğini değiştirir. 2000'li yılların başında çevre Müslüman ülkelerden gelen işçi ve göçmen artışı ile birlikte toplam Müslüman nüfus 100 bini aşar. 11 Eylül 2001 olayları sonrası Kore halkı, İslam karşıtı medyadan aktarılanlar neticesinde tam da bu dönemde, İslam dinine ve Müslümanlara karşı ön yargılar geliştirmeye başlar.


Günümüz Kore Müslüman topluluğunu üzerine sohbet ettiğimiz Prof. Lee, Türklerin bölgedeki geçmişlerini unuttuğuna dikkat çekiyor. Şimdilerde, Arapların ekonomik gücü ile pek çok cami yönetiminde yer aldığını ve Koreli Müslüman topluluğu finansal olarak desteklerini belirtiyor. Öte yandan, imamların hep Suudi, yani Vahhabi olduğunu, camiye de yansıyan bu kültürün Kore halkının kültür kodlarına yakın olmadığını üstelik Ortadoğulu bir İslam imajının halk nezdinde negatif bir algı oluşturduğunu ekliyor. Bu anlamda, Türkiye'nin 21. yüzyılda Koreli Müslüman topluluğa öncülük yapabilecek modern, hoşgörülü ve diyaloğa açık İslami anlayışını Korelilere daha yakın bulduğunu vurguluyor. Türk tipi İslamiyet'in Koreliler nezdinde daha hoş karşılandığını diğer Koreli Müslümanlardan da işitmiştim. Koreli Müslümanlar, Sünni kültürün kendilerine daha çok hitap edeceğini söylüyor. Bu açıdan Türkiye'nin bu coğrafyaya daha yakın ilgi göstermeye, bu kadim başlangıcını tekrar hatırlamaya ihtiyacı var gibi görünüyor.

BİZE ULAŞIN