M. Sena Subaşı: Müjde; Robotlar işimizi elimizden almayacak

Müjde; Robotlar işimizi elimizden almayacak
Giriş Tarihi: 24.9.2018 12:46 Son Güncelleme: 28.9.2018 10:55
İnsanların günlük yaşamlarından iş hayatına kadar her şeyi dijital ortamda yapması, her birimiz hakkında dijitalde dev bir verinin ortaya çıktığı anlamına geliyor.

Tarih boyunca insanlığın en çok merak ettiği konulardan biri de şüphesiz gelecek. günümüzde geleceğe yönelik merakların öncelikle odaklandığı nokta ise insanların hayatlarını kazandığı sektörlerin giderek daha hızlı gelişen teknolojiler karşısında nasıl değişip, dönüşüm geçireceği. Değişimlerin bu kadar hızlı yaşandığı bir çağda gelecekle ilgili net bir tahminde bulunmak oldukça zor… Farklı alanlarda temayüz etmiş beş ismin kendi sektörlerinin geleceği için neler öngördüklerini merak ettik. Haluk Çimen, Hasan Öztürk, Gülenay Börekçi, Prof. Dr. Bahattin Karagözoğlu ve Yunus Becit'e şu soruyu yönelttik: "Gelecek 50 yıl içerisinde bulunduğunuz sektörde neler değişecek?"

Televizyondakileri sadece görmeyeceğiz; koklayacak ve dokunacağız

Haluk Çimen
A Haber Genel Müdürü

Televizyon, insanların hayatında direkt ya da dolaylı olarak çok büyük bir yere sahip oldu, artık onsuz yaşam düşünülemez noktaya geldi. Televizyon gelecekte çok ileri bir teknolojiye ulaşmasının dışında insanın farklı duyu organlarına hitap edecek gibi görünüyor. Yani televizyondakileri sadece görmeyeceğiz; koklayacak ve dokunacağız. Nemlendirici televizyonlar evlerimizde, iş yerlerimizde yerini alacak. Televizyon üreticileri yakın bir zamanda lazer projektörüyle yalnızca 56 santimetre mesafeden duvara 100 inç büyüklüğünde bir görüntü yansıtacak. Bilgisayar oyunu tutkunları bu yeni icatla duvarda oyunlarını oynayacaklar. 50 yıl içinde 32 K holografik nemlendiriciler görmek hayal olmayacak. Atıkların büyük bir sorun olduğu çağımızda televizyonlar çevreci olacak. Yıllar içinde televizyon eğlence yayıncılığından tematik televizyonculuğa geçti. Gelecek evrede "exclusive" (özel) yayıncılık daha ileri noktalara gidecek. Yıllar ilerledikçe televizyonculuğun tematik kanallardan kişiye özel kanallara evrileceğini düşünüyorum. Sokaktaki herkes bir muhabir ve kameraman günümüzde; bir olay sırasında kişiler kendi imkânları ile yeni medya mecralarından canlı yayın yapıyorlar. Haber olarak niteledikleri görüntüleri bizlere iletiyorlar. Bu gelişim gelecek 50 yılda daha ileri seviyelere taşınacaktır. Her birey kendi filmini çekecek, kendi kurgusunu oluşturacak, kendi haber bültenlerini hazırlayacak, kendi reklam filmlerini çekecek. Kendi kitlesini oluşturacak, kısaca insanlar kendi ekranlarını kendileri yapacak. Daha uzun vadede ise insanların internet aracılığıyla televizyonla etkileşim kurabileceğini düşünmekteyim. Özellikle sesli iletişim kullanılarak insanlar televizyonu kumanda edebilecekler. İstedikleri programa ya da uygulamaya geçiş yapabilecekler.

Gelecekte sektörlerin, markaların kendi kanallarını kurup Tv ekranından doğrudan alışveriş yapmaya uygun hale getirebileceklerini düşünüyorum, yani Tv Market. Ama her ne olursa olsun bir zamanlar üzerindeki dantel örtüsüyle salonun başköşesinde yerini alan televizyon hayatımızın vazgeçilmezi olarak farklı formatlarda farklı teknolojide hayatımızda yer almaya devam edecek.

Sermaye, teknoloji ve yayıncılık birbirleriyle yarış içerisinde insanlığa yeni bir Tv perspektifi sunacaklar ve bu insan merkezli televizyon olacaktır. Gelecek 50 yılda televizyon için şöyle bir tabir kullanabiliriz: "Televizyon sadece televizyon değildir."

50 Yıl sonra hangi teknoloji olursa olsun içerik üretecek yine insandır

Hasan Öztük
Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni

50 yıl sonrası için dijital devrimin nereye evrileceği konusunda benim bir fikrim yok. Bu anlamda 50 yıl sonra nasıl bir televizyon sorusunun bende karşılığı çok fazla yok. Bununla birlikte, insanın dönüşümü ve eşya ile kurduğu ilişki bakımından bir şeyler söyleyebilirim. Televizyonun insan üzerindeki tahakkümünün farkındayım. Tüketim alışkanlıklarından, yaşam biçimine kadar en etkili kitle iletişim aracı hâlâ televizyon. Bu bakımdan 50 yıl sonra teknolojinin bize sunacağı "televizyon" fiziki olarak nasıl bir şey olur bilinmez ama kitleleri "dönüştürücü" rolü hâlâ olacaktır. Burada, cihazı değil zihniyeti, teknolojinin nereye evrileceğini değil insanlığın nereye evrileceğini de sorgulamalıyız diye düşünüyorum. Batı'nın dört yüz yıllık pozitivist, seküler yaşam biçimi ve düşünce yapısının dönüşümüne şahit oluyoruz. Bu sürecin daha da hızlanacağını ve Batı medeniyetinin dünya tahakkümünün sona ereceğine inanıyorum.

Hâl böyle olunca, televizyon dâhil kitle iletişim araçlarının içerik bakımından daha yerlileşeceğini öngörüyorum. Hollywood tarzı endüstriyel materyallerin yerine daha yerel içeriklerin televizyonlarda yer
alacağını düşünüyorum. Batı hegemonyasının gerilemesiyle birlikte, "ahlak, örf, gelenek" gibi kavramlar yeniden anlam kazanacaktır. İnsan zekâsının sınırlarına ulaşılıp ulaşılmadığını bizden sonraki nesiller de test edecek. Neticede insanın zahirî yönü olduğu kadar bâtınî yönü de var. zahirî yönü teknoloji ve dijital dönüşüm ile izah etsek de bâtınî yönü yani "ahlak, vicdan" gibi insani hassasiyetler kıyamete kadar var olacaktır. O halde, 50 yıl sonra hangi teknoloji olursa olsun içerik üretecek yine insandır ve onun o bâtınî yönünün daha etkili olmasını temenni ediyorum.


Gelecekte kitapların üretildiği malzemeler değişecek ama öz aynı kalacak

Gülenay Börekçi
Turkuvaz Kitap Genel Yayın Yönetmeni

Satış rakamları daha az dergi okuduğumuzu söylüyor. Dijital medyanın da etkisiyle, eskisi gibi yüz binlik tirajlar söz konusu değil. Günümüz okuru dergi almak yerine televizyona bakıyor, Twitter'a giriyor, dergilere de tablet bilgisayarından "göz atıyor." Tablet dergilerin farkı, meta metinlerden oluşması; yazıyı sadece fotoğraf ve çizimlerle değil, metin içindeki linklerden ulaşılabilen haricî ya da dâhilî başka metinlerle, filmlerle, seslerle, infografik bilgilerle ve daha bilumum ayrıntıyla sunması.
Okur o arada neler kaçırıyor, ayrı konu ama şahsen içinde bulunduğumuz sürecin geri döndürülebilir olduğunu düşünmüyorum. Bana sorarsanız aynı anda birçok zevke, tercihe seslenen dergiler bir süre sonra tarih olacak. Fazla uzağa gitmeye gerek yok,daha on yıl kadar önce, "Aktüel" dergisini birisi siyaset ve ekonomi haberleri için okurken bir başkası kültür-sanat haberlerine, röportajlara dalabiliyordu, hepsini atlayıp testleri, eğlenceli sayfaları için okuyanlar da vardı. Şimdi ise bütün bu alanlar için ayrı dergiler çıkıyor hatta o ayrı alanlar bile günümüzde fazla genel kalıyor. Buradan hareketle, basılı medyanın geleceğinde daha dar alanlarda hareket eden, daha özel zevklere hitap eden "butik" dergiler göreceğimizi ve çoğunluk olanı biteni dijitalden takip ederken, kâğıt dergilerin her birinin topu topu üç-beş kişi -ama konunun meraklısı olan üçbeş kişi- tarafından okunacağını öngörebiliriz.

Tek başına kötü bir şeymiş gibi gelmiyor bu bana. Kitabın tekerlek, kaşık, makas ya da çekiç gibi
çok temel bir nesne olduğunu, 500 yıldır şekil değiştirse bile işlevini koruduğunu söyleyen "usta okur" Umberto Eco haklıydı: "Bir kaşığı değiştiremez, şimdikinden daha iyi bir kaşık yapamazsınız, Philippe Starck bile yapamadı. Kitaplar için de bu böyle. Gelecekte kitapların üretildiği malzemeler değişecek ama öz aynı kalacak. İnsanlar gözleriyle okumaya, elleriyle yazmaya devam edecek."

İçimiz rahatladığına göre, matrak tarafına bakalım: Yazı icat edildiğinde kitapların taş ya da kil tabletlerden okunduğunu düşünürseniz yaratıcılığımızı kullanamamış ve mesela "tablet bilgisayar"lar için sahiden de yeni sayılacak bir isim bulamamışız. Demek ki, o kadar da korkacak bir şey yok.

Bilişim teknolojiler ile hasta takini yaygınlaşacak

Prof DR.Bahattin Karagözoğlu
FSMVÜ Biyomedikal Mühendisliği Bölüm Başkanı

Biyomedikal mühendisliği, insan sağlığının iyileştirilmesi için mühendislik yöntemlerinin uygulanmasını içerir. Teknolojik gelişmeler, nüfusun yaşlanması ve sağlık sorunlarına ilginin artması ve bunların yanında maliyet etkinliği konusunda artan endişeler biyomedikal mühendislerini daha iyi yöntem, alet ve cihaz tasarlamaya yöneltmektedir. Geniş bir tabandan gelen uzman grubu tıbbi cihaz alanındaki gelişmeler özetle şöyle düşünülmekte: Bilgisayar ile ilgili teknolojiler; büyük veri, bulut bilişimi, bilgisayar ağları, nesnelerin interneti gibi teknikler yardımı ile hasta takibi ve bulguların akıllı sistemlerle değerlendirilmesi yaygınlaşacak. Moleküler tıp alanında ise; genetik mühendisliği, kök hücre, mikrobiyoloji, kan bankası, biyokimya alanlarındaki çalışmalar, masa üzeri laboratuvarı ile klinik laboratuvarların iş yüklerinin hafifletilmesi ve analizlerin daha kolay ve etkili yapılabilmesi diğer bir öngörü.

Evde veya bağımsız hasta bakımı, nüfusun yaşlanması ve evde yalnız yaşayanların artması toplumsal bir sorundur. Lokal algılama, biyotelemetri ve hasta izleme sistemleri, e-sağlık, arşivleme, verilerin korunması, uzmanlaşmış değerlendirme ve uyarı sistemlerinin de bu problemlere çözüm olması düşünülüyor. İlaç sunumu ve ilgili hibrit cihazlar; farmakoloji (ilaçbilimi) alanında gelişmelere paralel olarak nanoteknoloji yardımıyla organik yapıyla bütünleşmiş ilaç zerki, hastalıklı dokuyu yok edip sökme, beyin pilleri ve solunum destek alanları da ilaç sektöründeki dönüşümlerden sadece bazıları. Bir diğer gelecek öngörüsünde ise organ yenileme, destekleme ve ilgili doku mühendisliği alanındaki gelişmeler var. Organ yenilemede yapay duyu organları, yapay deri, kas-sinir sistemi uyarı ve destekleme cihazları, ameliyat robotları, beyin ve sinir işaretleri ile hareket kontrolü, elektromanyetik ve mikrodalga ile kanser hücrelerini iç ısıtma ile yok etme, kalpteki atrial fibrilasyonları (kalpte bir çeşit ritim bozukluğu) önleme ve doku tamirinin gelecekte yaygınlaşacağı düşünülmekte.

Robotlar insanın deneyim ve yorumlama kabiliyetini geçemez

Yunus Becit
Papilion Dijital Kurucusu/ Tügva Yönetim Kurulu Üyesi

Değişimlerin bu kadar hızlı yaşandığı bir çağda geleceği öngörebilmek oldukça zorlaşıyor. Özellikle de teknolojinin geleceğini tahmin etmek çok zor olsa da bu teknoloji karşısında ortaya çıkacak sonuçları öngörebilmek mümkün. Bugün, sabah yatağımızdan telefonumuzla kalkıyor, işlerimizi telefonla hallediyor, konumumuzu atıyor, yemeğimizi söylüyor, bir tıkla pek çok şeyi halledebiliyoruz. Gelecekte bütün bunları nasıl cihazlarla yapacağımızı bilemeyebiliriz; çerçeveli, çerçevesiz ya da hologram olabilir ancak cihazlarla yapacağımız işlerin gitgide artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bunun sonucunda kaçınılmaz olarak yaşamlarımızda da iş dünyasında da değişimler olacak.
İnsanların günlük yaşamlarından iş hayatına kadar her şeyi dijital ortamda yapması, her birimiz hakkında dijitalde dev bir verinin ortaya çıktığı anlamına geliyor. Peki, ortaya çıkan bu "Big Data" dediğimiz o büyük veriyi nasıl kullanacağız? İşte bu, geleceğin en büyük sorunu hâline gelecek. Bireyselliğin ön plana çıktığı bir dönemde, kişiye özel mesajlar vermek isteyen markalar, reklam ve pazarlamada veriye dayalı iletişimin payını arttıracak. Reklam sektörü de enerjisini bu büyük veriyi çözümlemeye ve doğru zamanda doğru mesajı vermeye harcayacak. Böylece kullanıcıların dijitalde bıraktıkları ayak izlerini yorumlamaya dayalı iletişim stratejileri önemini arttıracak.

İşin bir başka boyutu da robotların yaşamımızı nasıl etkileyece
ği... Robotların işlerimizi elimizden alıp almayacağı bugünlerde sık sorulan sorulardan biri. Bana kalırsa ne kadar üstün teknolojilerle donatırsak donatalım bir robot, bir insanın sahip olduğu deneyimin ve yorumlama kabiliyetinin önüne geçemez. Robotlar mesleklerimizi doğrudan elimizden almayacak ancak gelecekte dijital ihtiyaçlarımız doğrultusunda ortaya yepyeni meslekler çıkacak. Bu da, bugün bizi endişelendirenden farklı bir "işsizlik" sorunu ile karşılaşacağımızı gösteriyor. Ortaya çıkan bu yeni mesleklere uygun beceride insan bulamamak, iş dünyasının büyük sorunlarından biri haline gelecek. Kısacası, robotlar işimizi yapmayacak, işimize yarayacak. Asıl mesele, işimize yarayacak o robotların nasıl yapılacağı!

BİZE ULAŞIN