H. Sena Kartal: Adalet kumbaramızdaki dostlarımız artıyor

Adalet kumbaramızdaki dostlarımız artıyor
Giriş Tarihi: 14.11.2017 15:30 Son Güncelleme: 14.11.2017 15:30
Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nin bu seneki ana teması “terör ve darbelere karşı hukuk devletinin korunması” olarak belirlendi. Terör ve darbelere karşı hukuk devleti neler yapabilir, vatandaşlarını nasıl koruyabilir gibi sorulara cevap aranacak olan sinema festivalini, festival başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer ve festival direktörü Prof. Dr. Bengi Semerci ile konuştuk.

7'nci kez Suç ve Ceza Film Festivali'ni düzenliyorsunuz. Bu işe başlarken festival yaparak neyi amaçlamıştınız? Geldiğimiz noktada festivalin amacına ulaştığını düşünüyor musunuz?
Bengi Semerci: Akademisyenler, suç ve ceza bağlamında toplumsal olayları irdeleyip adalet konusuna yönelik uluslararası toplantılar yaparak yasalar, yasaların işleyişi ve adaletin topluma ulaşamaması gibi konuları sürekli olarak tartışmaktaydı. Adalet arayışının ve tartışmalarının sadece akademisyenler arasında yapılmaması gerektiği daha çok kişinin bu sürece katılması ve bütün topluma ulaşılmasının önemi gündeme geldi. Bunu sağlamanın en iyi yolunun sanat olduğu inancı ise akla ilk olarak sinema ve film düşüncesini getirdi çünkü sinema adeta toplumun aynasıydı. Her ne kadar sinema için hayal dünyası dense de, hayatta ne varsa sinemaya da o yansıyor. İçinde elbette hayal gücü vardır ama zaten adalet için, gerçeğe ulaşmak için de bir miktar hayal gücü gerekir. Tartışmaların filmlerle yapılması fikri yine kısıtlı bir çevreye ulaşmak demekti. Oysa bir film festivali demek topluma ulaşmak demekti. Bu amaca ulaştığımızı söylemek henüz mümkün değil ama çabalarımız devam ediyor. Her yıl başvuran film sayısı artıyor, katılanlar artıyor, tartışanlar artıyor. Adalet kumbaramızdaki dostlarımız artıyor. Dolayısıyla amaçlarımız da artıyor. Daha fazlasını amaçlıyoruz her yıl...

Bu yıl festivalde neden "Terör ve Darbelere Karşı Hukuk Devletinin Korunması" ana teması seçildi?
Adem Sözüer: İran'da Musaddık Darbesi, Şili, Arjantin gibi Güney Amerika ülkelerindeki darbeler, Türkiye'de 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül darbeleri hep seçilmişlerin iktidarını zorla düşürmüştür. Bunların hepsinin başta gelen ortak özelliği, askeri darbe oluşlarıdır. İkinci ortak özellik ise darbe rejimlerinin cinayet, işkence ve zalimane muameleleridir. Bu darbeler aslında hep bir dış müdahalenin ürünü olmuştur. Nitekim ABD'nin İran'da Musaddık Darbesi'ni düzenlediğini söylemesi resmî ağızdan yapılan bir itiraftır. Diğer darbelere baktığımızda da durum aynıdır ancak darbe yöntemlerinin değiştiğini de söylememiz gerekiyor bu noktada. Örneğin, Türkiye'de 17/25 Aralık yargısal darbe girişimi… Literatürde bunlara "beyaz eldivenli darbe" deniyor. Diğer yandan baktığımızda darbeye gerekçe hazırlamak için teröre başvurulmaktadır. 15 Temmuz darbe girişimi öncesi bunu yaşadık. Terör ve darbeler yoluyla, ülkeler, toplumlar tasarlanmak isteniyor. Terör ve darbelere karşı hukuk devleti ne yapabilir, vatandaşlarını nasıl koruyabilir? İşte bu soruya, Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında 15 ülkeden gelen akademisyenlerle cevap arayacağız.

Jüride sinema dünyasının güçlü isimleri yer alıyor. Bu şekilde Türk sinema dünyasından destek alabildiğinizi görüyoruz. Sizce bu destek yeterli mi?
Bengi Semerci:
Çalışanların çoğunluğunun festival işinde amatör olduğu bir festivalin sinema, sanat, iş ve devlet desteği olmadan sürmesi imkânsız. İlk festivalimizden başlayarak hem Türkiye'de hem de dünyada katılanlardan, duyanlardan destek almaya başladık. Adalet kumbarasında biriktirdiğimiz dostlarımız oldu. Bu işe inandılar ve bizi destekliyorlar. Geliyorlar, jüri oluyorlar, konuşuyorlar, panellere katılıyorlar ama en önemlisi de artık Türk sineması filmlerini gönderiyor. Destek yeterli mi? Kime yeter ki! Ne kadar çok olursa o kadar iyiye, güzele ulaşılır. Hepsine teşekkürler...

Teşekkür ederiz.

BİZE ULAŞIN