ABD'nin Kuzey Karolina eyaletindeki Chapel Hill bölgesinde, 10 Şubat 2015 günü üç Müslüman genç silahlı bir saldırgan tarafından, park kavgası olduğu iddia edilen bir sebepten ötürü öldürüldü. Chapel Hill saldırısından bir gün sonra, bu sefer Türkiye'de vahşi bir cinayet işlendi. 19 yaşında bir üniversite öğrencisi olan Özgecan Aslan, 11 Şubat 2015'te, bir minibüs şoförü tarafından öldürüldü ve yakılarak bir dere yatağına atıldı. Art arda yaşanan bu iki acı olayda da kurbanların aileleri insanları yatıştırmaya çalışan söylemleriyle dikkat çekti. Biz de Lacivert Yazı İşleri olarak bu açıklamaları, yorumsuz bir şekilde sayfalarımıza taşımaya karar verdik…
Chapel Hill
Çocuklarının öldürülmesinin 'nefret suçu' kapsamında değerlendirilmesini isteyen Deah Barakat'ın babası Namee Barakat, "Adalet istiyoruz" dedi. Tüm acılarına rağmen insanları itidalli davranmaya çağıran Deah'ın erkek kardeşi Farris Barakat da, "Bu dünyanın ve bu ülkenin üç harika vatandaşını kaybettik. Ancak onların binlercesine ilham olacağını düşünüyorum. Cinayet şiddet olaylarını tetiklememeli. Ateşe ateşle karşılık vermeyelim" şeklinde konuştu. Deah'ın kuzeni Abdulkadir Bakarat ise, basının Müslümanlara yönelik nefret cinayetini park kavgasına indirgemesini "Park tartışması yüzünden kim bir insanı öldürebilir?" sözleriyle eleştirdi.
Öldürülen kızların babası psikiyatrist Muhammed Yusuf Ebu Salha: "Bana, 'Allah'a yemin olsun ki bu adam bizden ve görünüşümüzden nefret ediyor. Nefret dolu bir komşu' demişti" ifadelerini kullandı. Basındaki Müslüman karşıtı tutumu da eleştiren Ebu Salha, "Medya, Amerikan vatandaşlarını 'İslami terörizm' sözleriyle bombardımana tutuyor. Bu da insanların bizden korkmasına, nefret etmesine, bizi dışlamasına neden oluyor. Eğer bir insanın sizinle bir problemi varsa zaten çoktan sizden nefret etmiş oluyorlar ve kafanıza kurşunu sıkıyorlar" diye konuştu.
Ebu Salha: "Bu bir infaz şekli. Park yeri kavgası değil, nefret suçu. Her birinin başında kurşun vardı. Bu adam, kızıma ve damadıma defalarca musallat oldu, onlara karşı belindeki silahını göstererek konuştu. Rahatsızdılar ancak bu kadar ileri gidebileceğini bilemezlerdi."