Fatmanur Altun: Çocuktan alma haberi, haberler iyi değil!

Çocuktan alma haberi, haberler iyi değil!
Giriş Tarihi: 6.12.2017 12:03 Son Güncelleme: 6.12.2017 12:03
Hele bir 18 yaşına geleyim. Artık bana karışamayacaklar nasıl olsa. O zaman evime kocaman bir televizyon alıp şöyle süper bir ses sistemi kuracağım. Arkadaşlarımın dizileri izledikleri internet sitesine abone olup bütün gün yatağımda yatıp annemlerin izlememe izin vermediği bütün dizileri baştan sona seyredeceğim.

Bu zamanda çocuk olmak mı? Hmm, bir düşüneyim. Annem; "Bizim zamanımızda çok az televizyon kanalı vardı" diyor. Özel kanal diye bir şey varmış, annemle babam küçükken açılmışlar. O zamana kadar bir tane falan kanal varmış. O kanallarda da hep aynı çizgi filmler varmış. Benim biraz daha küçükken sevdiğim çocuk kanalı o zaman yokmuş. Arkadaşımın sevdiği kanal da yokmuş. Anladığım kadarıyla çocuk kanalı diye bir şey yokmuş. Böyle düşündükçe beynim yanıyor!

Annemle babamın hayatında en sıkıcı bulduğum kısım bu çocuk kanalı meselesi değil. Zaten artık eskisi kadar çizgi film seyretmiyorum. İyice sıktı artık. Hep aynı şeyler. Bence annemlerin zamanında çocuk olsaydım, en çok internetin olmayışına kafayı takardım. "İnternet yok" nedir ya! Üstelik daha icat bile edilmemiş. Böyle düşününce beynim yanıyor. O nasıl bir hayat ya! Ben şimdi telefonumdan istediğim zaman internete girip acayip komik videolar seyrediyorum. Gerçi onlar da sıktı artık. Hiç yeni bir şey yok. Biraz daha büyüyünce daha komik videolar çekmeyi düşünüyorum. Ah bir de şöyle 100 bin takipçili falan bir Youtube kanalım olsa, Allah'tan başka ne isterim ki!

Aslında birkaç tane küçük isteğim daha var. Şu son çıkan ayfon çok manyak bir şey. Keşke büyümüş olsaydım da ondan benim de bir tane olsaydı. Bir de onun saati var, telefonla birlikte çalışıyor. Acayip havalı. Onu da istiyorum. Bir de şu yeni çıkan tablet var onu istiyorum. Onun kalemi çıkmış şimdi, tablete yazıyor. O da acayip havalı. Onu da istiyorum. Bir de kablosuz kulaklıklar çok havalı. Onu zaten mutlaka istiyorum. Aypodum da artık iyice eskidi. Bir senedir aynı aypodu kullanıyorum. Yeni çıkanları var, efsane bir şey. Arkadaşıma babası Amerika'dan getirmiş. Annem biraz bekle, biraz daha büyü bakalım falan diyor ama ben bekleyemiyorum artık. Hep bekle, büyü… Of çok sıkıldım artık! Allah'tan kitap okumayı seviyorum, yoksa sıkıntıdan patlayacağım. Hele yeni bir seri keşfettim. Tam beyin yakmalık. Annem kitabı elimde görünce, "Zekâna hakaret ediyor, doğru düzgün bir hikâyesi bile yok" dedi ama bence hiç öyle değil. Bir tane hikâye okuyayım size de bakın bakalım hikâyesi var mıymış:

"Cik cik, pof, güüm, patır, patır, !?, pat pat pat pat pat pat pat pat, hışşşşş, vuuu vuuu, naanii naanii, fffff, çatır çatır çatır, pat pat pat, patır baam patır, güüüm, güüüm, çatır çatır çatır. Kulakları sarsan müthiş bir gürültüyle sarsılmaya devam ediyor!! A şehrinde aniden başlayan büyük patlamalar artarak devam ediyor. Şehrin tamamı… PATIIIR PATIIIR BAAM PATIR PATIR. Haydi gidelim! …, PATIIIR. ADALETİ YERİNE GETİRME. TRAAKK. ÜHÜÜÜ… ÜHÜ ÜHÜÜÜ, BABAAAA, ANNEEE, FUU, FFFTT, ÇATIR ÇUTUR ÇATIR, FUUIAAP.

- Sen de kimsin be? Heh heh. Hobisi kahramanlık yapmak olan biriyim.

- Bu saçma kıyafet de ne öyle?

- Yeryüzü tek bir canlıdır. İnsanların çevreyi sürekli kirletmeleri yüzünden doğdum ben. Ben aşı adamım!!! İnsan denen siz pislikler yeryüzünün canına okumaya devam eden bir virüsten başka bir şey değilsiniz. Siz insan denen pislikleri ve yarattığınız zararlı uygarlığı yok etmek için, yeryüzünün iradesine uyarak yaratıldım ben. Peki ya sen? Hobi? Hobi mi dedin. Böyle bir sebeple yeryüzünün havarisi olan bana karşı çıkmak ha?! Bir insandan da bu beklenir zaten. Anlaşılan sizi ortadan kaldırmaktan başka çare yok.

ÇATUR ÇUTUR ÇATIR. IOAAAAAAAAAAAAAAAAAA. FUUP BAAM. PATIR PATIR.

- Yine tek yumrukta bitiverdi. Kahretsin! Lanet olsun!"

Nasıl, çok sağlam hikâye di mi? Tam yirmi sayfa okudum size. Aslında böylece günlük kitap okuma ödevimi bitirmeme de 10 sayfa kalmış oldu. Kitap okumak çok eğlenceli. Hele böyle çizgi romanlar. Size okuduğum bu çizgi roman serisini yeni keşfettim. Arkadaşım tavsiye etti. Annesi hangi kitabı istese alıyor. Yeter ki kitap okusun. Bizimkiler hiç öyle değiller ama olsun, ben de arkadaşımdan alıp okuyorum. Geçenlerde bir arkadaşım bu kitapları okusalar öğretmenler elimizden alırlar, dedi. Neden alsınlar ki, kitap işte. Hayal gücümüzü geliştiriyor. Ben arkadaşıma katılmıyorum. Bence bilgisayar başında saatlerce oyun falan oynamadığımız yahut korku filmi ya da savaş filmi gibi şeyler seyretmediğimiz sürece sorun yok. Sanırım o tür filmler kâbus görmemize neden oluyor. Çok bilgisayar oynayınca da ders çalışamıyoruz. Sorun olan şeyler bunlar bence.

Neyse annemle babamın her yaptığı şeyi neden yaptığını anlamıyorum zaten. Ben de işime bakıyorum. Mesela arkadaşımdan geçen gün yeni bir kitap aldım. Manyak bir şey. Adı Noragami: Başıboş Tanrı. İsmi bile ne havalı di mi! Kahramanlarına bayılıyorum: Yukine, Yato ve Hiyori İki. Benim favorim Yato. Onu çok seviyorum. O çok üzgün ve kıymeti bilinmeyen bir tanrı. Bana iyilik yapsaydı ben ona mutlaka ibadet eder ve onu mutlu ederdim. Ya belki de söylediklerim çok anlaşılmıyor. En iyisi kitabın başındaki karakterler kısmını okuyayım da en azından neden bahsettiğim anlaşılsın. Sıkı durun, eminim siz de bayılacaksınız:

"Yukine: Bir ruh olarak ortalarda dolaşırken Yato tarafından bulunarak ilahi silah yapılan genç oğlan. Sekki olarak çağırıldığında gümüş bir kılıç şeklinde geliyor.

Yato: İnsanların kendisine tapınabilmesi için tek bir tapınağı bile olmayan önemsiz bir tanrı. Bir gün herkesin ona tapınacağı hayaliyle insanların sorunlarını çözüyor.

Hiyori İki: Güreşleri aşırı seven ama ailesine karşı saygılı sıradan bir ortaokul öğrencisi. Yato'yu kurtardıktan sonra ruhu bedenini kolayca terk eder hale geldi."

Yato bana çok benzeyen bir çocuk olmasına rağmen bir tanrı ve bu çok havalı. Dinini yaymak için duvarlara yazı yazıyor. Onları da artık alıp kendiniz okursunuz. Kesin sevmişsinizdir. Anneme aldıramıyorum ben bunlardan gerçi. Annem istediğim kitapları hemen incelemeye başlıyor. Bu sana göre değil, hatta hiç kimseye göre değil, diyor. Beyninizi saçma sapan şeylerle dolduruyor. Sizi bu tür sapıkça düşüncelere eğlendirerek alıştırmaya çalışıyorlar gibi laflar ediyor. Hatta babamla konuşurlarken duydum. Annem size az önce okuduğum o çok "kafa" kitabı sanki mikroplu bir şeyi tutarmış gibi tutup babama gösteriyordu. "Ateist yapmaya uğraşıyorlar" dedi babam okuyunca. Annem de; "Hayır satanist yapmaya uğraşıyorlar" dedi. Böyle saçmalıklar sapıkça düşüncelere yumuşak bir geçiş yapmalarını sağlıyor. Böylece her türlü iğrenç ve sapkın düşünceyi kolaylıkla kabul edebilirler dedi. "Off, amma da abarttınız" dememek için kendimi zor tuttum. Dinlediğimi anlasalardı çok kızarlardı çünkü.

Sanki öyle bir şey olsa bu kitapların basılmasına izin verirlerdi yahut arkadaşlarımın anne babası onlara alırdı. Bizimkiler çok abartıyor ya! Eğlence parkında bile kimin hangi oyuncağa bineceğini boyuna bakarak anlıyorlar. Boyun kısaysa oyuncağa bile binemiyorsun. Bu kitaplar annemin dediği kadar kötü olsaydı herhalde bunları basamazlar, yahut kırtasiyede satamazlardı. Geçenlerde haberlerde gördüm. Boyaları zararlı diye izinsiz oyuncakları satanları yakalamıştı polis. Haberlerde "Aman bunlarla çocuklarınız oynamasın" diyordu. Oyuncakların boyası bile sorun oluyorsa herhalde kafamızın içine soktukları, daha çok sorun olur. O kadar zararlı bir şey olsaydı herhalde bunları yazanları, basanları falan yakalarlardı. Yakalamadıklarına göre demek ki yanlış bir şey yok.

Annemle babam işte! İşleri güçleri abartmak. Hele bir 18 yaşına geleyim. Artık bana karışamayacaklar nasıl olsa. O zaman evime kocaman bir televizyon alıp şöyle süper bir ses sistemi kuracağım. Arkadaşlarımın dizileri izledikleri internet sitesine abone olup bütün gün yatağımda yatıp, annemlerin izlememe izin vermediği bütün dizileri baştan sona seyredeceğim. Maraton diyorlar, biliyorsunuz değil mi? Arka arkaya seyredince adı maraton oluyor. Gerçi insanın yattığı yerden maraton yapması saçma. Sonuçta kolunu bile kıpırdatmıyorsun ama böyle adı maraton olunca da çok havalı oluyor. İnsan kendisini bayağı koşmuş, önemli bir iş yapmış gibi hissediyor. Ben de kendimi böyle önemli hissetmek istiyorum. Hem çok havalı hem de çok zevkli.

Ha bu arada siz bana çocuk olmayı sormuştunuz değil mi? Bilmiyorum, çok havalı bir şey değil ondan eminim. Belki arkadaşlarım kadar özgür olabilseydim eğlenceli olduğunu söyleyebilirdim. Neyse büyüyene kadar bekleyeceğiz artık. Büyüyüp büyükler gibi havalı şeyler yapmak için sabırsızlanıyorum.

BİZE ULAŞIN