Beyza Hasibe Aydın: Dünyanın ortası

Dünyanın ortası
Giriş Tarihi: 14.11.2017 12:10 Son Güncelleme: 24.11.2017 16:55
Geçmişten günümüze herkesin diline pelesenk olan “orta sınıf” kavramı sosyal hiyerarşide orta kademede bulunan toplumsal sınıfı anlatır bizlere. Ülkelerin değişen ekonomisi, hayat standartları ve hayat tarzlarıyla bu tanım günden güne evrilmeye devam ederken bizler çeşitli ülkelerden seçtiğimiz -orta sınıf mensubu- kişilerin hayatlarına dair parodi bir seçki hazırlamak istedik sizlere.

NORVEÇ
Ben Simen. Dünyanın refah düzeyi en yüksek ülkelerinden birinde yaşıyorum. Neresi mi? Tabii ki Norveç! Ülke nüfusunun yüzde 77'sinin günlük 45 avrodan fazla gelire sahip olduğu ülkemde sık sık gönüllü hayvanseverlik faaliyetlerine katılıyorum. Geçimimi ise balıkçılık yaparak sağlıyorum. Dünyanın ikinci büyük deniz ürünleri ihracatçısı olan bir ülkede bu mesleği seçmeme şaşırmış olamazsınız herhalde! Ülkemde ortalama yıllık gelir 33.492 dolar ve çalışma süresi haftada 33 saate denk geliyor. Eşim yazar olduğu için kitap yazma aşamasında olan herkese devlet tarafından verilen Grants adlı maaş ile aile ekonomimize katkı sağlıyor. Norveç'te yaşayan herkes gibi bizim de evimize 30 dakika uzaklıkta bir kayak merkezi bulunuyor. Oğlum Fredrik buz pateni yapmaya bayıldığı için hafta sonları sık sık bu merkezlere gidiyoruz.

FRANSA
Salut! Ben Louise. Paris'te yaşadığım için küçüklüğümde neredeyse her pazar ailemle Champs de Mars, Buttes Chaumont gibi parklara gider piknik yapardık. Artık ben de eşim ve oğlum Luca'yla beraber her pazar pikniğe gidiyoruz. Cumartesi günleri kocamla beraber evin alışverişini yapıyoruz. Kocam memur, ben ise öğretmenim. Aylık ortalama 1500 avro maaş alıyoruz. Tatile gideceğimiz zaman Nice, Monaco yerine daha uygun fiyatlı olan Yunanistan veya Fas'ı tercih ediyoruz. Dinî bayramlarda tatile gitmiyoruz, kalabalık ailemizle yemek yiyoruz. Bazı çalışma arkadaşlarımız, beraber kahve içmeye gittiğimizde hesabı bizim ödememizi bekliyor! Olacak şey değil, herkes kendi içtiğini ödemeli, değil mi?

KANADA
Ben Bryan. Kanada'nın başkenti olan Ottawa'da yaşıyorum. Bu şehirde memur sayısı oranı ülkenin diğer kesimlerinden daha fazla, dolayısıyla istatistiklere bakarak Ottawa için Kanada'nın en eğitimli şehri diyebilirim. Ben de tabii ki memurum! Öyle kolay memur olunduğunu sanmayın. Hafta sonları Kanada'da bulunan doğal parklarda bisiklete binmeyi, vakit geçirmeyi seviyorum. Unutmadan söylemeliyim, ben ve arkadaşlarım, alışveriş yapmak için günübirlik Newyork'a arabayla gitmeye bayılıyoruz. Zaten Kanada halkının yüzde 80'i alışveriş için başka ülkelere günübirlik geziler yapmayı tercih ediyor. Böylelikle hem başka yerler keşfetmiş oluyoruz hem de alışveriş için sayısız mağaza geziyoruz. Bizler genelde arabamız olsa da işe gitmek için toplu taşıma kullanırız. Neden klimalı, konforlu bir yolculuk yapma imkânı varken her sabah araba kullanma zahmetine katlanayım ki?

YUNANİSTAN
Benim adım Nikolaos. Yunanistan'da yaşıyorum. Herkesin bildiği gibi ülkemiz büyük bir krizden geçiyor. Arkadaşlarımın çoğu yurtdışına gittiler. Ayakkabı tamircisi bir babayla ressam bir annenin çocuğuyum. Kendi başıma eve çıkmıştım ancak ekonomik kriz dolayısıyla ailemin yanına dönmek zorunda kaldım. Bizler kredi kartını çok nadir kullanıyoruz. Türkiye'ye tatile gittiğimde bakkaldan bir şişe sütü bile kredi kartıyla aldıklarını gördüm. İnanamadım! Bizim ülkemizde kredi kartlarının kullanımı kısıtlı. Haftalık ortalama çalışma saati ise 43,7. Ortalama kişi başı yıllık gelir yaklaşık 28.400 dolar olan ülkemde tatil olarak kendi kıyılarımızı tercih ediyoruz. Bu şekilde, krizden bir hayli etkilenen ülkemizin turizmine katkı sağlayacağımıza inanıyoruz. Kirada oturuyoruz ve dışarıda yemeğe para harcamaktan kaçınıyoruz. Düzenli öğle uykusu anlamına gelen siesta saatlerinde bütün dükkanlar ve devlet dairelerinin kapalı olması, dışarıda para harcarken dikkatli olmamıza yardımcı olan bir gelenek aslında.

RUSYA
Ben Olga. Rusya'da yaşıyorum. Bir bakkalım var ve günüm genelde orada geçiyor. Kocam bir petrol şirketinde işçi olarak çalışıyor. Akşamları kocam ve kızımla vakit geçirmeyi seviyorum. Gıda, hazır giyim gibi tüketim konularında zorluk çekmiyoruz ancak sadece bir tane arabamız var. Tatile gideceğimiz zaman Türkiye'yi tercih ediyoruz. Gece hayatıyla meşhur ülkemde ayda en fazla iki kez kocamla dışarı çıkıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda ülkemde araba ve ev satın alma oranları artsa da biz hâlâ kiradayız! Kızımın geleceği konusunda tereddütlerim var, iyi bir eğitim almasını, varlık içinde yaşamasını istiyorum. Kızım, okulda arkadaşlarının hayatlarına özeniyor. Tabii ki petrol işiyle uğraşan Rus oligarkların sahip oldukları maddiyata, hayatımızın sonuna kadar bütün gücümüzle çalışsak da ulaşamayacağımızı biliyorum ancak hayat standartlarımızı da yükseltmek istiyoruz. Rus oligarklar derken aristokratlardan bahsetmiyorum çünkü bizim ülkemizde aristokrasi soyla aktarılır. Petrol zenginleri burjuva sınıfından sayılıyorlarsa biz bu piramitte neredeyiz?

JAPONYA
Konniçi va! Benim adım Tori. Japonya'da yaşıyorum. Kişi başı ortalama yıllık gelirin yaklaşık 33.800 dolar olduğu ülkemde çalışma saatleri çok fazla. Öyle ki iş yerinde uyumak, çok çalışmanın belirtisi olarak görüldüğü için kabul edilebilir bir eylem ancak herkes çalışmaya alışık çünkü ne kadar çalışırsan o kadar maaş alırsın! Öğrenciler üniversitede son iki yılda meslek değil şirket seçerler. İyi şirketlerde altı ay eğitim gördükten sonra, şirket tarafından ideal görüldükleri departmanlara gönderilirler. Şirket seçerken çalışan paketlerine dikkat edilir; ev yardımı, emeklilik fonu, bonus miktarı, paralı tatil… Herkes çalışanına en çok yatırım yapan şirketlere girmek için çırpınır. Bir Japon şirketinde çalışmaya başladığınızda emekli olana kadar burada devam edeceğiniz varsayılır. Ben de bu aşamalardan geçtim ve iyi bir şirkette üçüncü yılımı doldurdum. Ülkemde çoğu kişinin olduğu gibi benim de arabam var ama işe giderken treni tercih ediyorum. Arabamı ise hafta sonları gezerken yahut tatile giderken kullanıyorum. Ev fiyatları çok yüksek olduğu için kirada oturuyorum ancak düşük kredi imkânıyla ev almayı planlıyorum.

AVUSTRALYA
Ben Alinga. Avustralyalıyım. Bildiğiniz gibi burada hayat çok pahalı ancak insanların kazandığı maaşlar da buna paralel olarak oldukça yüksek. Ben iyi bir restoranda garsonum. Bu konuyu biraz araştırdığımda aldığım maaşın Türkiye'deki orta düzey bir yöneticiden çok daha fazla olduğunu öğrendim fakat hayatın pahalı olmasının bazı getirileri de yok değil. Neredeyse bütün arkadaşlarım gibi ben de kirada oturuyorum, arabam yok ama ülkemde gelişmiş olan toplu taşıma sayesinde istediğim her yere kolayca ulaşabiliyorum. Ülkemde kiralar haftalık ödeniyor, dolayısıyla kazandığım maaş ulaşım, alışveriş ve kira masraflarını ucu ucuna karşılıyor. Bu nedenle herkes gibi ben de ikinci bir işte çalışıyorum. Sakın garip gözle bakmayın, burada çoğunluk ikinci işte çalışarak geçimini sağlıyor. Alışveriş için Boxing Day gibi ucuzluk günlerini yakalamaya özen gösteriyorum çünkü aksi takdirde kazandığım maaşla özellikle giyim ihtiyacımı karşılamam zor. Bildiğiniz gibi bu kıtada yapılacak yüzlerce aktivite var. İster plaja inip sörf yapın, ister Dream World'de eğlenceli bir gün geçirin yahut şehrin göbeğinde kaya tırmanışlarına katılın, isterseniz adalara gidin, dalışlar yapıp okyanusun mercanlı diplerini keşfedin… Sayısız aktivite arasından seçim yapmak zor. Burada bütün aktivitelere isteyen herkes katılabiliyor. Bu ulaşılabilirliğin bir zaman sonra heyecanı öldürüp rutinleştiğini söyleyenler de var ama ben her hafta sonunu iple çektiğimi söyleyebilirim.

ÇİN
Hai! İsmim Baoyi, lise öğrencisiyim. En büyük hayalim üniversiteyi Amerika'da okumak. Babam dünyaca ünlü bir markanın fabrikasında teknisyen olarak çalışıyor. Çin, 1.4 milyarlık nüfusuyla dünyanın en kalabalık ülkesi olması yabancı firmalara ucuz iş gücü imkânı sunuyordu. Kişi başı gelirin 8 bin dolar olduğu ülkemde nüfus oranı düşünülürse artık ülkemde çalışma ücretleri arttı ve firmalar Çin'de üretim yapmanın eskisi gibi avantajlı olmadığını düşünüyor. Bu yüzden babamın işten çıkarılma ve fabrikanın yeniden ilk kurulduğu yer olan Avrupa'ya taşınması planlanıyor. Ailem de hem benim iyi bir eğitim almam için hem de babamın iyi bir işte devam edebilmesi için gelecek yıl geçen yaz tatile gittiğimiz Amerika'ya yerleşmeyi düşüyor. Çin'de artık eskisi gibi haftalık piknik ve gezilerimize de gidemez olduk çünkü babam Amerika'ya yerleştiğimizde hemen iş bulamayacağını ve bir süre fazla harcama yapamayacağımızı söylüyor.

ALMANYA
Ben Almanya'dan Hans. Kişi başı yıllık gelirin ortalama 36.003 dolar olduğu ülkemde çalışma saatleri haftalık 38 saate tekabül ediyor. Ben bir memur olarak aylık 1500 avro kazanıyorum. Tabi alınan maaşın dörtte biri vergi olarak devlete gidiyor. Bilindiği üzere ülkemde asgari ücret diye bir kavram yok, herkes saat başına ücret alıyor. Dolayısıyla çalışkan olanın para kazandığı bir ülke burası. Türklerin sayısının nüfus oranında epeyce yer kapladığı ülkemde herkesin iş bulması mümkün. Almanya'da bakkal sayısı oldukça az. Hafta içi kurulan pazarlardan ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Pazar günleri her yer kapalı olduğu için genellikle diğer arkadaşlarım gibi evde vakit geçiriyorum. Cumartesileri ise alışverişe ve gezmeye ayırıyorum. Almanya'da hemen hemen her yerde havuz bulunuyor, bizler de haftada bir yüzmeye gidiyoruz. Neredeyse herkesin kolayca araba sahibi olduğu ülkemizde toplu taşıma da bir hayli kullanışlı. Dernekleşmenin çok yaygın olduğu ülkemde çok yönlü dernekler mevcut; Kümes Hayvanı Besleyenler Derneği, Demiryollarını Sevenler Derneği… Bu çeşitlilik sayesinde belirli aralıklarla toplanıp zamanımızı daha iyi değerlendirmenin yollarını arıyoruz. Bunun yanında Almanya'da sinema sayısı çok az ve bilet fiyatları oldukça pahalı. Türkiye'de her kesimin rahatlıkla gidebildiği sinemalar Almanya'da lüks bir ihtiyaç sayılıyor. Bu nedenle bizler poğaçalarımızı, böreklerimizi alıp çimenlere uzanıp haftanın yorgunluğunu atmayı tercih ediyoruz.

HİNDİSTAN
Haay! Ben Jawaharlal, Yeni Delhi'de ayakkabı üreticisiyim. Üniversiteye yurt dışına gittim ve Londra'da bilişim okudum fakat benim bu mesleği seçmeme sebep olan Hindistan'da binlerce yıldır devam eden kast sisteminde ailemin ayakkabı tamirciliği kastından olması. 1.3 milyarlık nüfusa sahip ülkem her ne kadar dünya ekonomisinde artık daha etkin yer alıyor olsa da halkın üçte biri hâlâ fakirlik seviyesinde. Ben ve ailem ise halkın üçte ikisi olan orta gelirli sınıfından sayılıyoruz. Hafta sonları genellikle karım ve çocuklarım ile dinî törenlerimize katılmak için Ganj Nehri'ne gidiyor ve daha sonra da ailem ile ibadethaneyi ziyaret ediyoruz. İbadetten sonra ailem ile alışveriş yapıyor ve evimize dönüyoruz. Çocuklarımızı yurt dışına okumaya gönderme düşüncemizden ötürü karım Indria ile para biriktiriyoruz, bu yüzden tatile gidemiyoruz.

BREZİLYA
Oi! Ben Francisco, evlilik hazırlıkları yapan birisiyim. Brezilya'da düğün yapmak son yıllarda biz gençlerin en büyük sıkıntılarından biri. Hele ki ailemde tek üniversite okuyan ben olduğum için aynı zamanda aileme yardımcı olmak zorundayım. Bu sırada nişanlım Taina ile düğünümüz için para biriktiriyoruz. Brezilya gibi bir ülkede ne zor şu düğün işleri! Brezilya'da halkın neredeyse yarısı genellikle "favela" olarak bilinen varoş kesimde yaşar. Favela halkının da yüzde 60'ı orta sınıf sayılır. Nişanlım ve ben de favela halkından olduğumuz için bu düğün masrafları bizi oldukça zorluyor. Kişi başı gelirin en az 150 dolar olması gereken ailemizde biz düğünümüz için 4 bin dolar biriktirmek zorundayız. Hem de düğünümüze sadece 100 kişilik yakın çevremizi çağırabileceğiz. Nişanlım ile en büyük hayalimiz favela diye isimlendirilen gecekondulardan kurtulup lüks apartmanlarda yaşamaya başlamak. Kişi başı gelirin 8 bin dolar olduğu ülkemde 207 milyon nüfus dağılımında bizim halimiz düşünülürse yakın zamanda Brezilya'da apartmanda oturmak büyük bir hayal gibi gözüküyor.

İSPANYA
Hola! Ben Carlos. İber Yarımadası'nda bulunan İspanya'da yaşıyorum. Kişi başı yaklaşık ortalama 33.700 dolar olan ülkemde pazar günleri her yer kapalı ancak genel olarak sosyal hayat çok hareketli. Gidilecek plajlar, eğlence mekânları, doğa turları… Kısacası burada hayat sokakta geçiyor diyebilirim. Evde misafir ağırlama kültürü yok, herkes dışarıda buluşuyor. Haliyle İspanya'da her kesime hitap eden kafelere ve restoranlara ulaşmanız mümkün. Unutmayın; öğle saatlerinde -siesta nedeniyle- sokakta kimseyi bulamazsınız! Hükümet geçtiğimiz yıllarda ülkemizde görülen krizin sona erdiğini söylese de ben buna inanmakta zorlanıyorum. İnsanların krizden önceki yaşam standartlarını yakalayabilmesi için daha uzun yıllara ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Neden mi? Avukat bir anne ve mimar bir babanın çocuğuyum. Ben ise aşçıyım. Kriz nedeniyle büyük restoranlar kapandığı için birkaç yıl iş aramak zorunda kaldım. Geçen yıl nihayet güzel bir restoranda iş bulmayı başardım ancak aldığım maaşla geçinmekte zorlanıyorum. Bu nedenle, ailem hâlâ ekonomik anlamda beni destekliyor. Annemle babamın da eski hayatına devam ettiğini söyleyemem. Küçüklüğümde neredeyse her hafta sonu başka ülkelere seyahate giden ailem; şimdilerde -gezmekten vazgeçemedikleri için- İspanya sahillerini tercih ediyorlar. Kriz nedeniyle evlerini sattıkları için kirada oturuyoruz. Alışveriş yapmaya bayılsak da harcamalarımıza dikkat etmemiz gerektiği saklanamaz bir gerçek.

BİZE ULAŞIN