Beyza Hasibe Aydın: Kitap tanıtım

Kitap tanıtım
Giriş Tarihi: 15.11.2017 12:37 Son Güncelleme: 15.11.2017 12:40
Bir insan, bir hayat, bir prensip

Dostoyevksi'nin Suç ve Ceza romanında başkahraman olan Raskolnikov ile girmişti hayatıma "suç" kavramı. Romanda, kişinin ahlakı ve hayat anlayışı ile ilişkilendirilebilecek olan bu kavramı Dostoyevski, psikolojik çözümlemelerle harmanlayıp derinlemesine aktarmıştı bizlere. Raskolnikov'un suç işledikten sonra yaşadığı vicdan muhasebesini satır arasına gizlerken suç ve ceza kavramlarını, çok bilinmeyenli bir denklemi çözmeye benzetmişti Dostoyevski çünkü romanda sonuç hiçbir zaman sayısal veriler kadar keskin ve kesin değildi.

Japon yazar Fuminori Nakamura'nın ülkesinde en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan Kenzaburo Oe Ödülü'ne layık görülen romanı Hırsız, sonunda Türkiye'de de raflardaki yerini aldı. Tokyo'nun kalabalık sokaklarında zenginlerin cüzdanlarını çalarak hayatına devam eden usta yankesici Nişimura için hırsızlık bir var olma biçimi. Canı istediği zaman hırsızlık yapıp canı istediği zaman çaldıklarını harcayan Nişimura'nın tek istediği özgür olmak aslında. Kahramanımızın iç hesaplaşmasıyla başlayan roman, son sayfaya kadar hırsızlık olaylarının tasvirleri üzerinden devam ediyor. Romanı klasik bir polisiye tanımlamasından çıkaran da Nişimura'nın iç monologlarının psikolojik ve sosyolojik bir altyapıya oturtulmuş olması. Bir röportajında; "İnsanın karanlık yanlarını yazarak o gizli derinliklere dokunabileceğimi düşünüyorum" diyen Nakamura romanında, Nişimura'nın hikâyesinin arka planına toplumsal bir gerçeklik inşa ederek hırsızlığı metafor olarak kullanıyor aslında. Bir yankesicinin ruhsal geçişlerinin, hırsızlık yaparken ve sonrasında hissettiklerinin yanında insanın kimliğinin oluşma evrelerini, çocukluğun geleceğe etkisini, hayatımıza giren herkesin ufak da olsa nasıl içimize işlediğini zihnimizde şekillendiriyor.

Suç ve Ceza romanının Rusya'da çok önemli toplumsal olayların, ruhsal sarsıntıların yaşandığı bir dönem olan 1866 yılında yayımlandığını biliyoruz. 1865 yılında M.N. Katkov'a gönderdiği bir mektupta Dostoyevski; "…olaylar günümüzde geçiyor, yani şu bulunduğumuz yıl içinde" ifadeleriyle aktarıyor bizlere romanının esin kaynağını. Hırsız romanını okurken ise Tokyo'da hissediyorsunuz kendinizi; bazen kalabalık bir sokakta etrafınızdakileri göremeyecek kadar telaşla işe yetişmeye çalışıyor, bazense yanı başınızda sessiz sedasız gerçekleşen bir soygundan habersiz kahvenizi yudumlarken buluyorsunuz.

Hırsız romanının ilk sayfasından son satırına kadar Nişimura, Japon bir bedende ruh bulmuş Raskolnikov'du benim için. Nişimura bir yandan soğukkanlılıkla istediği herkesin cüzdanını çalabilecek kadar pervasız, diğer yandan da annesiyle birlikte marketten yiyecek çalan çocuğun hayatını kurtarmak için istemediği bir soyguna bulaşacak kadar merhametli bir karakter. İki insanın kafasını baltasıyla yarıp öldüren Raskolnikov'un bir çocuğu kurtarmak için alevler içindeki bir eve gözünü kırpmadan girmesi de Nişimura'nın şefkat duygusunu hatırlatmıyor mu sizlere?

"Dünyada açlık çeken tek bir çocuk olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır" sözleriyle bizlere Robin Hood hikâyesini hatırlatan Nişimura'ya göre bir milyarderden 100 bin çalmışsan, hiçbir şey çalmış sayılmazsın. Romanı okurken, Peyami Safa'nın kaleme aldığı kötülerin mallarını alıp fakirlere dağıtan "iyi haydut tiplemesi" Cingöz Recai'nin; "Ben alelade hırsızlıklardan hoşlanmam, parasını alacağım adam bir hain olmalıdır. Namuslu insanların malına elimi sürmem" sözleri çınlıyor kulaklarımda. Nişimura'nın hırsızlık serüveni, kendine ait kurduğu dünyasında Fransızların Arsen Lüpen'ine İngilizlerin Sherlock Holmes'ine şapka çıkartacak kurnazlık ve soğukkanlılıkta olan Cingöz Recai'ninkini akıllara getiriyor.

Yazar kitapta, Nişimura'nın marketteki çocukla dostluk kurmasının hemen ardından soygunculuk dünyasından kaçmaya çalışmasını ama geçmişte iş yaptığı, yükselmek uğruna gözleri kör olan bir mafya liderinin çemberinden çıkmasının imkansızlığını gözler önüne seriyor ve "İşleyen çarka bir kez dâhil olursan, bir daha çıkmak mümkün değildir" ilkesini okuyucuya hissettiriyor. Nakamura, kitap boyunca bizden parçaları birleştirip yapbozu tamamlamamızı bekliyor. Nişimura'nın çocukluğu, İşikava ile karıştığı soygun, sevdiği tek kadına olan hislerinin her saniyesine işleyişi, kitabın çocukluk anılarına dönmesiyle bitişi… 164 sayfaya sığdırılan romanda akış çok hızlı. Yazar, koskoca şehrin yalnızlığını, orada yaşayanların çaresizliğini ve hayata karşı güvensizliğini kaleme alırken Japon kültürü ve yaşamı hakkında bilgiler vermeyi de ihmal etmiyor.

Polisiye romanları seviyorum, üstüne bir de psikolojik, sosyolojik ve felsefi çözümlemelerle o dünyanın içinde var olmak istiyorum diyorsanız mutlaka okumanız gereken bir roman Hırsız…

BİZE ULAŞIN