YERLEŞİMCİ SÖMÜRGECİLİĞİN GÜNCEL TEZAHÜRÜ: İSRAİL
İsrail, kuruluşundan itibaren yerleşimci sömürgeci bir devlet olarak şekillendi. Bugün sahada yerleşimci sömürgeci ideolojiyi bireysel aktörlerden, parti liderlerine uzanan çok katmanlı bir ağ aracılığıyla Gazze ve Filistin topraklarında uygulayarak kalıcı kontrol hedefliyor. Peki, Siyonist İsrail'i oluşturan yerleşimci sömürgecilik nedir, bugün sahada nasıl çalışıyor?
Bugün Gazze'de ve Batı Şeria'da yaşananları anlamanın en güçlü anahtarlarından biri 'yerleşimci sömürgecilik' kavramı. Burada mesele, Filistinlilerin kendi topraklarında ikinci sınıf muamelesi görmesi, evlerinin ve arazilerinin adım adım yerleşimciler tarafından çalınması ve bu sürecin hem radikal örgütler hem de devletin resmi ideolojisi ve desteğiyle yürütülmesidir. İsrail'in kuruluşundaki Siyonist örgütlerden bugünkü aşırı sağcı liderlere uzanan bu ağ, işgalin sadece askeri değil, demografik ve ideolojik bir proje olduğunu gösteriyor.
Sistematik işgal stratejisi
İsrail önce bombalamalarla Gazze'yi tarumar etti; evleri, sokakları, insanların anıları olan bütün mekânları kıydı. Ardından kendi eliyle oluşturduğu kıtlık stratejisini devreye soktu. Yiyecek dolu tırların girişini engelleyen sadece İsrail otoriteleri değil; Gazze'ye yardım girmesin diye araçların önüne barikat kuran İsrailli yerleşimciler de var. Bu tablo, basit bir abluka değil, sistematik bir strateji. İsrailli yerleşimci hareketin liderlerinden Daniella Weiss bunu açıkça şöyle ifade ediyor: "Gazze'ye açlık silahının uygulanması, nüfusun yerinden edilmesi ve nihayetinde Yahudi yerleşimlerinin yeniden inşası stratejisinin bir parçasıdır."
Weiss sık sık "vaat edilmiş topraklar" söylemine referans yaparak İsrail yayılmacılığının en üst perdeden savunuculuğunu yapıyor. 50 yıldan uzun süredir Batı Şeria'da yerleşim (işgal) hareketini örgütleyen başat aktörlerden biri olan Weiss, yıllarını yerleşimci sömürgeciliğin sahadaki yürüyen tezahürü olarak, uluslararası hukuka göre yasak olan Batı Şeria'da Yahudi yerleşimleri açmaya adamış. Siyonist ideolojinin İsrail'in genişletilmiş toprak ideasını pek çok konuşmasında halka açık bir şekilde söylüyor; "vaat edilmiş topraklar" Batı Şeria, Kudüs ve Gazze ile sınırlı değil. Suriye'den, Lübnan'dan, Ürdün'den ve Mısır'dan alınacak topraklarla İsrail'in asıl sınırlarına ulaşacağını dile getiriyor. Bugün sahada Weiss'in, hükümette de aşırı sağ bakanların sürdürdüğü mücadele İsrail'in kuruluş ve varoluş ideolojisinin ete kemiğe bürünmüş hali.
Yerleşimci sömürgecilik nedir?
İsrail hükümetindeki radikal sağ partiler yerleşimci sömürgeciliği bir nevi milli bir proje olarak görüyor. Parti mensupları İsrail'in Batı Şeria ve diğer bölgelerdeki yerleşimlerini genişletme ve bu alanlarda egemenlik kurma politikalarının sıkı destekçileri. Siyonist yerleşimci gruplar, İsrail toplumunun ultra Ortodoks yani en aşırı en radikal dindar gruplarını temsil ediyor. Peki, İsrail'de bu ultra Ortodoks Yahudilerin, yayılmacı, sömürgeci söylemlerinin geçerliliği var mı? İsrail yerleşimci sömürgeciliğinin sahadaki aşırı sağcı yerleşimcilerde olan tezahürünü anlamak için bu ideolojinin tarihsel ve kuramsal çerçevesine bakmak gerekiyor.
İsrail'in yerleşimci sömürgeci olarak tanımlanmasının sebebi, yerine geldiği yerli halkı sistematik bir şekilde yok etme yönündeki politikalarıdır. Yerli halkın bir çeşit imhasını da içeren şiddetli eylemler ve devam eden soykırım, yerleşimci sömürgecilikten ayrı düşünülemez. Geçmişten günümüze yerli halkın, Filistinli Arapların tasfiyesinde kullanılan geçmiş stratejilerle bugünküler arasında bir fark olmadığını, sadece oransal olarak bu şiddetin arttığı söylenebilir. Yani İsrail'in çeşitli araçlarla uyguladığı şiddet, süreklilik gösteren bir süreç olarak ortaya çıkıyor.
Tanımı gereği yerleşimci sömürgecilik bir yeri işgal ettiğinde yerli halkın tasfiyesini hedefleyen ve orada kalıcı olarak yerleşen bir sömürgeciliktir. Yerleşimci sömürgecilik, klasik sömürgecilikten ayrılır. Klasik modelde amaç, koloninin kaynaklarını sömürmek ve metropole (bağlı olduğu ana ülkeye) taşımaktır. Yerleşimci sömürgecilikte ise amaç, yerel halkın yerini almak ve toprakta kalıcı bir hâkimiyet kurmaktır. Klasik sömürgeci sömürür; yerleşimci ise yerine geçer. Yani amaç, sadece kaynakları almak değil, yerli halkın sistemli tasfiyesidir.
Avustralyalı tarihçi Patrick Wolfe, bu farkı net bir biçimde ortaya koyar: Yerleşimci sömürgecilikte katliam ve sürgün, tek seferlik bir şiddet değil, yapının özünde var olan sürekli bir tasfiye mantığıdır. Yani yerleşimci güç, yerli halkla yan yana yaşamaz, onu yok eder, sürer veya görünmez kılar.
İsrail'in kuruluşundan bu yana uyguladığı stratejiler, tam da bu modelle örtüşür. Filistinlilerin mülksüzleştirilmesi, yerinden edilmesi, geçim kaynaklarının tahribi, hareket özgürlüğünün duvarlarla bölünmesi, hayatın her alanına yayılan idari ve askeri kontrol vb… Bunlar güvenlik önlemi veya birer istisna değil, kurucu mantığın gündelik işletimleridir.
Soykırım, gasp, sürgün ve şiddet
İsrail'in üzerine inşa edildiği Siyonizm en genel tanımıyla, Yahudi halkının eski anavatanı olan Filistin'de bir ulusal devlet kurmayı hedefleyen harekettir. Avrupa sömürgeciliğinin popüler olduğu 19. yüzyılda ortaya çıkan Siyonist hareket, Filistin'de diğer sömürgecilerin sömürge yöntemlerini taklit ederek kendi kolonilerini kurmayı hedefliyordu. Gerçekten de Filistin'e ilk göç eden Siyonistler 1. ve 2. Aliyalar kendilerini doğrudan sömürgeci olarak tanımlamışlardı. O dönemde bu kavram, modernleşme ve ilerleme ile eş anlamlı görülüyordu.
Siyonistler ise aslında kendilerini sömürgeci olarak görmüyor çünkü yerellik iddiasıyla "kadim topraklarına döndüklerini" savunuyorlar. Ancak bu "kadim Yahudi toprakları" söylemi tartışmalıdır. Bölgede Filistinli Araplar yaşıyordu ve Yahudi çoğunluklu bir devletin kurulabilmesi, mevcut halkın tasfiyesi gerekiyordu. Bu nedenle soykırım, toprak gaspı, sürgün ve sistemli şiddet gibi yerleşimci sömürgeciliğin temel yöntemleri, Siyonist İsrail projesinin ayrılmaz bir parçası haline geldi.
İsrail, klasik sömürgecilerden yerliye ve yerliliğe bakış sebebiyle ayrılır. Klasik sömürgecilik yabancı bir azınlığın yerli çoğunluğa hükmetmesi olarak tanımlanır. Yerleşimci sömürgecilik ise daha ileri gider. Yabancı azınlık sonradan gelen yerlinin yerini alır, onu yabancıya dönüştürür her fırsatta onu dışarı atmak ister.
srail ilk olarak kendini yerli ilan ederek sömürgeciliğini görünmez hale getirmeye çalışır. Kendini din ve soy bağı oluşturduğu iddiasıyla meşrulaştırmaya gayret eder. Ancak antik Yahudilerle aynı dini paylaşmak günümüz yerleşimcilerini bu toprakların doğal varisi yapıyor mu? Binlerce yıl önce toprakla bağlantı kurmuş olmaları, hatta bölgede azınlık bir Yahudi grubunun da geçmişten günümüze var olması bile, bir toprağı yeniden sömürgeleştirmek ve kitlesel şiddeti gerektiren her türlü sömürü taktiğini kullanma hakkını verir mi? İsrail için evet. Kısacası, dini aidiyet tartışmayı çözmüyor, yerli halka yönelik tasfiye pratiklerini görünmez kılmıyor.
Klasik sömürgecilikte, sömürgeciler toprağı, insanı ve emeğini kullanmaya dayandıkları için sömürülen ile aralarında sürekli bir ilişki vardı. Yerleşimci sömürgecilikte yerli halk vazgeçilmez değildir ve hatta yerine geçilmelidir. İsrail geçmişte Arap emeğine dönemsel ihtiyaç duysa da bugün kapılar kapatıldıkça Filistinli işçilerin yerine Hindistan'dan getirilen işçilerin geçtiğini görüyoruz. Söz konusu olan yerlinin "ucuz emeği" değil, yerlinin yokluğudur.
Bu neden önemlidir? Yerli halkın çoğunlukta olduğu bir bölgede sömürgeci topluluğun yine de "yerliliğini" iddia etmesi iddiasını zayıftır. Bu nedenle İsrail, Filistinlileri stratejik olarak göçe zorluyor. Yıllar içinde bölgeye daha fazla İsrailli yerleşimci gelirken, Filistinlilerin sayısı ve yaşadıkları alan giderek azaldı. Filistinli Araplar göçe zorlandı, zeytin bahçelerine, tarlalarına gitmeleri engellendi, ağaçları kesildi, hayvanları kaçırıldı. Kısaca ekonomik olarak ve yerleşim yeri olarak sıkıştırdılar. Filistinli Araplardan boşalan yerlere yeni yerleşim yerleri kuruldu. Bu yüzden yerleşimci sömürgeciliğin hedefi sadece yönetmek değil, var olan halkın yerini almak olduğu için klasik sömürgecilikten çok daha yıkıcıdır.
Gazze'de yerlinin tasfiyesi
Klasik sömürgecilikte amaç yerleşmek değil, bütün zenginliği anayurda taşımaktır. Sömürülen bölge ihmal edilir. Yerleşimci sömürgecilikte ise bölge önce tahrip edilir, sonra kendileri için yeniden imar edilir, yerli halkın mekân ve tarih ile bağı koparılır. Yerleşimci sömürgeciliğin günümüzdeki tezahürü hem sahadaki aktörler hem de iktidar koalisyonundaki siyasetçiler aracılığıyla sürdürülüyor. Pratikte yerlinin tasfiyesinin nasıl olduğuna Gazze'de açık cevap buluyoruz. Gazze'nin ilhakı kapsamında ortaya atılan ve Netanyahu tarafından da onaylanan bir plan, İsrail'in Gazze'yi bombalamayı bırakmasının ardından yıkıntılar üzerine lüks tatil köyleri inşa etmeyi, Filistinlileri ise Mısır'a ya da Afrika ülkelerine "gönüllü göç" adı altında sürmeyi öngörüyor. İsrailli yerleşimci gruplar şimdiden "Gazze'de toprak sahibi olmak isteyen bin aile" belirlediklerini söylüyor.
Pratikte yerlinin tasfiyesi Gazze'de açıkça görülürken, Batı Şeria'da bu yıllardır İsrailli yerleşimcilerin eliyle ve hükümetin örtülü desteğiyle gerçekleşiyor. Batı Şeria 1967'den beri İsrail'in işgali altında ve İsrailli yerleşimciler, yasa dışı yerleşim birimleri kurarak Filistinlilerin arazilerine el koyuyor. İşgal, yerleşimcilerin fiili olarak 'bir şekilde' bölgeye taşınmasıyla başlıyor. İsrail önce bu illegal yerleşmelere göz yumuyor, ardından vatandaşını korumak için asker gönderiyor ve zamanla bu bölgeleri belediye hizmetleriyle destekleyerek legal İsrail sistemine dâhil ediyor.
Danielle Weiss, 1970'lerden beri aslen Filistin devletine ait topraklarda küçük karakollar kuruyor, ardından karakolları büyüterek İsrail'i bu bölgelerin tanımasını sağlıyor. BBC'de yayınlanan "The Settlers" belgeselinde, sahada oluşturdukları gerçekliği şöyle dile getiriyor: "Biz hükümeti zorlamıyoruz. Onların kendi başına yapamadığını biz yapıyoruz. Yerleşimler inşa edildiğinde zaten İsrailliler orada. Devlet onları oradan çıkaramaz; tek yapacağı onaylamak olur."
İsrail hükümetinde ise Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich gibi radikal siyasetçiler yerleşimci hareketi doğrudan destekliyor. Ben Gvir, polise yerleşimci şiddetine göz yumması talimatı veriyor. Onun talimatıyla hapishanelerdeki Yahudi teröristlere ayrıcalıklar sağlanıyor ve yerleşimcilere Hebron tepelerindeki karakollarda kullanılmak üzere araç, gece görüş dürbünü ve diğer güvenlik ekipmanları dağıtılıyor.
Smotrich ise Batı Şeria'da Filistin devletini fiilen bitirecek yeni konut projelerinin önünü açıyor. Smotrich, uzun süredir İsrail topraklarının genişlemesini savunuyor. Geçtiğimiz günlerde Batı Şeria'da yeni yerleşim yerlerinin inşası onaylandı. E1 bölgesinde planlanan üç binden fazla yeni konut projesi, Doğu Kudüs, Bethlehem ve Ramallah'ın birbirine bağlanmasını imkânsız hâle getirerek Filistin devleti fikrini ortadan kaldırıyor. Hükümet, sahadaki illegal yerleşimci hareketlerini sadece hoşgörüyle karşılamakla kalmayıp aktif olarak destekliyor ve onlara çeşitli olanaklar sunuyor. Amaç, yerli halkı zayıflatarak, güç kullanıp topraklarından çıkarmak ve Yahudi varlığını güçlendirmek. Bu aktörler sayesinde mikropolitik (yerleşimciler) ile makropolitik (hükümet) aktörler aynı stratejide buluşuyor.
Tüm bu politikalar açık bir soykırım ve etnik temizlikten başka bir şey değil. Sömürgeci İsrail'in yayılmacı ve kan dökücü eylemlerine karşı uluslararası kamuoyunda Filistin'in toprak bütünlüğünü savunan ve sömürüye karşı çıkan güçlü bir slogan öne çıkıyor: "Nehirden denize özgür Filistin!"
* Araştırmacı