Güven Adıgüzel: Şenlikli keder: Balkan müziği

Şenlikli keder: Balkan müziği
Giriş Tarihi: 21.11.2019 15:55 Son Güncelleme: 21.11.2019 15:55
Balkanlarda müziğin varoluşu, hayatın içinden bakıldığında net biçimde görünecek kadar yakın bir mesafede tebarüz eder. Burada müzik ziyadesiyle teorik değil, tabiatıyla pratiktir.

Akordeon virtüözü Ciguli, kıvrak nağmeleri, ilginç ses rengi, orijinal besteleri ve muhteşem gırtlağıyla Balkan tavrını en özgün biçimde yansıtan oldukça kıymetli bir mücevherdi. Bu ülkede neşvünema buldu. Müziğini bizimle paylaştı. Dünyaca ünlü müzisyen Shantel çok uzaklardan fark etti ondaki cevheri. Ama ülkesinde kıymeti bilinmedi. Her şeye geç kalan entellerin düğün çalgıcısı zannettiği bu güzel adamı anarak başlamak lazım belki de.

Balkan müziğinin karakteristik yapısını, uzun bir tarihsel serüvenle birlikte her daim etkileşime açık havası ve senteze müsait iklimiyle tanımlayabiliriz. Ait olduğu coğrafya üzerinden baktığımızda, çok dilli, çok enstrümanlı ve çok makamlı bir ekol olarak, derinlemesine bir kültürel çeşitliliğin içinden yeşerdiğini, ayrıca hem sosyolojik hem de müzikal açıdan "zengin" sıfatını üstünde bir elbise gibi taşıyarak tarihsel anlamını bulduğunu söyleyebiliriz.

Balkan coğrafyasını göç sosyolojisi üzerinden değerlendirildiğimizde ise, karşımıza ilk çıkan hususiyeti, bir kavşak ve odak noktası hüviyeti taşıması. Bu toprakların Doğu ile Batı arasında, her iki tarafa da eşit uzaklıkta bir merkez kimliğiyle adlandırılması mühim. Bu kimliğin Slav-Osmanlı-Rumeli etkisiyle gelen çeşitlilik mirasıyla mezcedilerek ortak bir kültürel zeminin oluşmasına katkısı büyüktür. Müzik; varlığıyla coğrafyalar üstü, kimliğiyle coğrafyanın kalbi!

Balkan müziğinin ortaya çıkışıyla birlikte gösterdiği gelişim, coğrafyanın özellikleri ve tarihsel kodların referanslarıyla açıklanabilir durumdadır. Bu aynı zamanda müzikal anlamın da anahtarı yerine geçebilir. Sözgelimi dinamizmini koruyarak her daim kendini yenilemeyi başaran Balkan müziğini, salt bugüne bakan tarafıyla neredeyse teknik olarak anlamaya değer bulmak bize bütünü göstermez.

Varlığını sentezle sürdüren bir müzik
Diğer müzik türleriyle sentez yaparak hayatta kalmaya çalışmanın, Balkan coğrafyası açısından kültürel bir çıktısı vardır. Bunu doğal olarak yapar çünkü. Mecbur olduğu için değil. Balkanlardaki müziğin varoluşu, hayatın içinden bakıldığında net biçimde görünecek kadar yakın bir mesafede tebarüz eder. Burada müzik ziyadesiyle teorik değil, tabiatıyla pratiktir!

Balkan müzik ekolü çok karakteristik bir özelliğe sahiptir. Balkan melodileri ilk duyulduğu andan itibaren o çok makamlı, coşkulu/karmaşık harmonik yapısıyla hemen dikkatleri üzerine çeker. Jazz ve Reggae ile kardeş olduğunu söylemekte bir beis yok bu açıdan. Melodik yapısı ve ritimlerinin çok ayırt edici bir havaya sahip olmasını sağlayan müzikal gelişiminin temelleri, ilk olarak Slav geleneği ve Osmanlı kültürü ile atılmıştır.

Balkan ezgilerinin zenginleşmesinde Rumeli Türk müziğinin de etkisi büyük. Osmanlı'nın 500 yıllık hâkimiyeti boyunca Balkan müziğinin, Osmanlı kültürü ve Rumeli müziğiyle zengin bir etkileşim içerisinde olması, Avrupa'nın Balkanlar dışında kalan havzasında yapılan müzik ile Balkan müziği arasında büyük farklılıklar oluşmasına yol açmıştır. Bu etkileşime en iyi örnek, Balkan müziğine Osmanlı askeri bandosundan geçen bakır nefesli çalgı topluluklarıdır.

Düğün ve Cenaze Orkestrası şefi Goran Bregoviç bir röportajında şunları söylüyor: "Orkestra geleneği Balkanlarda askeriyeye dayalı bir gelenek olarak yer alıyor. Balkan savaşı ve Birinci Dünya Savaşı dönemlerinde bu bölgede müzik akademileri yoktu ve askeriye bir orkestraya ihtiyaç duyuyordu. O dönem en kolay yol çingenelerin eline bir trompet vermekten geçiyordu çünkü çingeneler her enstrümanı kolayca çalarlar.

Böylelikle Budapeşte'den İstanbul'a kadar birçok orkestra kuruldu. Bu orkestralar askerî kökenli olsalar da bir süre sonra düğünlerde çalmaya başladılar. Cenazelerde vefat eden kişinin ardından sevdiği şarkıları çalma geleneği olduğu için cenazelerde de çalıyorlardı. İşte bizim orkestramızın adının hikâyesi bu yaşanmışlığa dayanıyor."

Aynı şarkılar, ayrı sınırlar
Balkanların sevilen sesi Dino Merlin'in 2000 yılında yayınladığı Sredinom isimli albümüne de ayrı bir parantez açmamız gerekecek; Sredinom'un daha çıkar çıkmaz hatırı sayılır bir ilgiye mazhar olmasının ve hem tirajı hem de oluşturduğu etki alanıyla tabiri caizse tüm Balkanları sallamasının bir anlamı vardı elbette. Bu albümün eski Yugoslavya birliğini oluşturan beş ülkede son on yılın en çok satan albümü olarak kayıtlara geçmesinin de aynı anlam kapısına açılması muhtemeldir.

Sredinom'u herkes bağrına bastı, savaştan sonra çıkan ilk Dino Merlin albümüydü çünkü bu ve insanların susadıkları şey yalnızca şarkılar değildi. Barışa olan özlemlerini savaştaki en haysiyetli adamın sözleri üzerinden görmek istemişlerdi belli ki. Aynı şarkıları dinleyebilen, aynı şarkıcıları seven ama ayrı sınırlara sahip beş ülke…

Sredinom'a gösterilen olağanüstü ilgi; Yugoslavya günlerinin bitimsiz hatırasına ve savaşla geçen acı dolu yılların en onurlu sesine yapılmış bir saygı duruşuydu sadece. Albüme adını veren şarkıda söylendiği gibi; "Her şeyi öğrenmenin zamanı geldi/ Kelime kelime, harf harf /Otur oğlum senin evin burası/İstanbul ve Viyana uzak."

Şenlikli bir nehir gibi
Balkanların zengin müzik birikiminden ilham alarak Balkan folku yapmaya başlayan müzisyenlerin hikâyesi Amerika'ya kadar uzanıyor. Meşhur folk müzik ikilisi A Hawk And A Hacksaw bunlardan biri mesela. Balkan müziği oldukça geniş ve zengin bir evren… Ciguli de var bu evrenin içinde Dino Merlin de. Vardar Ovası da dahil bu evrene, Candan Erçetin de. Mastika, Rembetiko, Çıgan, Dubioza Kolektiv, Recepova, Üsküdar'a Gider İken, Sevdalinka, Goran Bregoviç hepsi aynı zenginliğin parçaları.

Shantel, Taraf De Haidouks, Koçani Orkestar, Our Man From Odessa, Gogol Bordello, Bohemian Betyars ya da parmaklarıyla gören Muammer Ketencoğlu. Balkanları müzikleriyle kaynatan isimleri saymakla bitirmek mümkün değil. Şarkı bitmiyor, müzik devam ediyor. Burası Balkanlar! Soğuk hava dalgası ya da kanları kaynayanların yarası!

20'nci yüzyıl başında, akordeon, keman, kontrbas ve klarnetle gittikçe zenginleşen Balkan müziği, altyapıları, orkestrasyonu ve bakır nefesli çalgılarıyla, oldukça geniş bir coğrafyayı kuşatan büyük bir müzikal evrene dönüşmüştür. Dinleyiciyi arka arkaya gelen iki farklı şarkıda -hatta bazen aynı şarkının içinde bile- hem kanını kaynatabilecek, hem de hüzünlendirebilecek kadar güçlü bir duygu atmosferine sahip olmasıyla nam salan Balkan müziğinin, oldukça ilgi çekici ritmi ve buzkıran bir havası vardır. Sevenleri için, kulaklardan kalplere doğru sanki bir ömür gibi akıp giden şenlikli bir nehirdir bu müzik. Bütün balkanları dolaştıktan sonra dünyaya dökülen bir nehir…

Dinleyenlerine duygu patlamaları yaşatarak büyük bir tutkuya dönüşen bu karnavalesk müziğin ruhunu Slivovica isimli bir yazar şöyle tanımlar: "Balkan ruhu; mavi semanın beyaz bulutları arasından masumane süzülen bir martı gibi sınır tanımaz özgürlükle bütün ülkelerin üzerinde eşit uçar. Boşnak'ının, Makedon'unun, Arnavut'unun, Hırvat'ının, Sırp'ının, Rum'unun, Bulgar'ının yıllardır yan yana yaşadığı ayrılıkların, aşkların, özlemin, acının, sevincin ortak eseridir bu müzik."

BALKANLARIN DAMARLARINDA DOLAŞAN 10 ŞARKI

1. Besa Kokedhima:
Ederlezi

2. Mostar Sevdah Reunion:
U Stambolu na Bosforu

3. Esma Recepova:
Ciganka Ja Malena

4. Marika Ninou:
Zaira

5. Kadriye Latifova:
Sigaramın Dumanı

6. Djordje Balasevic:
Sevdalinka

7. Oratnitza:
Vitosha

8. Stellamara:
Zablejalo mi Agance

9. Koçani Orkestar:
Ucima Majko

10. Silva Pisa:
Naci en Alamo

BİZE ULAŞIN