Sena Subaşı: Kimsesizlerin, acizlerin asırlık aile çınarı: Darülaceze

Kimsesizlerin, acizlerin asırlık aile çınarı: Darülaceze
Giriş Tarihi: 25.10.2019 12:07 Son Güncelleme: 25.10.2019 12:08
Aileden söz etmişken yüzlerce muhtaca ömürlerinin sonbaharını huzur içinde yaşayacakları bir aile çatısı sunan Darülaceze’yi es geçmek, sakinleriyle sohbet etmemek olmazdı doğrusu.

FOTOĞRAF: DENİZ DOĞAN

İstanbul'daki kimsesizler ve muhtaçlar için 1877 senesinde Sultan II. Abdülhamit'in isteği üzerine kurulan bu merhamet ocağı o günden bugüne sayısıyız insana olduğu kadar bahçesini mesken tutan hayvanlara da bir şefkat yuvası olmaya devam ediyor. Bünyesinde barınanların yeme, içme, giyinme, sağlık gibi tüm temel ihtiyaçlarını karşılayan kurum, rehabilitasyon merkeziyle yaşlıları üretmeye teşvik ederek atıl kalmalarını da engelliyor. Aileden söz etmişken yüzlerce muhtaca ömürlerinin sonbaharını huzur içinde yaşayacakları bir aile çatısı sunan Darülaceze'yi es geçmek, sakinleriyle sohbet etmemek olmazdı doğrusu. Gülen yüzlerin Lacivert ekibini görünce daha da güldüğünü görmek ise bizim için ayrıca bir sevinç vesilesi oldu.

FÜSUN KASLAK:
''Darülaceze bana yeni bir hayat verdi: 'Süslü Füsun' oldum.''

Kim Milyoner Olmak İster yarışmasıyla ve "Süslü Füsun" ismiyle youtube'da da tanınan Füsun hanım, 20 yıldır Darülaceze'de kalıyor. Kendisi her daim bakımlı ve makyajlı hâlleriyle kurumun içerisinde "Süslü Füsun" olarak ün yapmış; öyle ki dışarıda belki milyonlarca insan onu tanıyor. Kasımpaşa'da, oldukça disiplinli bir ailede yetişen Füsun hanım, ailesinin sıkı tavrı yüzünden buradan önce bu hâlinden eser olmadığını söylüyor. Önce babasını, ardından annesini kaybetmiş, sonra da yolu Darülaceze'ye düşmüş. "Beni ben yapan evvel Allah, sonra burasıdır. Darülazece bana yeni bir hayat verdi. Yeni bir kimliğim oldu; 'Süslü Füsun' oldum. Başkanımız Hamza Cebeci bey beni hayata kavuşturdu, beni bu sevgi çemberine getirdi. Ben burada açıldım, burada uçağa bindim, Antalya'ya gidip otelde kaldım, ünlülerle tanıştım, Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katıldım, youtube kanalım bile var. Beni bunlar çok mutlu ediyor. Hayatımdan çok memnumum."

"Günleri güzel geçirmek insanın elinde olan bir şey… Ben de kendi kendimi güzelleştiriyorum" diyen Füsun hanım, sabah saat 07.00'de kahvaltı ziliyle güne başlıyor. Günün geri kalanında giyinir, süslenir ve makyaj yaparmış. "Süslenmeyi seviyorum. Bakımlı olmak, makyaj yapmak beni gökyüzüne çıkarıyor, çok mutlu ediyor" diyerek ne kadar çok sevdiğini vurguluyor. Makyaj, kıyafetler, parfümler onu fazlasıyla mutlu kılıyor. "Aslında çok yememeye dikkat ediyorum ama pek olmuyor. O yüzden siyahı çok seviyorum. Dantelden ince bir hırkam var, yıkıyorum, ütülüyorum, giyiyorum hep." Bahçeyi, bahçedeki çiçekleri çok seviyor ve gezmeye çok vakit ayırıyor Füsun hanım. Odasında yanı başındaki televizyonunda dizilerini takip ediyor. Bir diğer tutkusu ise müzik dinlemek...

"Benim kimseye ihtiyacım yok" diyor Füsun hanım. "Ailenin tek kızıydım. Çok kısa bir evlilik yaptım. En büyük arzumdu anne olmak. Bak hep çocuklular burada. Onu öpüp koklamak, anneliğin zevkini çıkarmak isterdim ama olmadı. Bir erkek kardeşim var. Dört defa geldi. Eğer hayattaysa mutlu olsun, öldüyse yapacak bir şey yok. İki de çocuğu var. Ben halayım yani. Kız olanı elimde büyüttüm. Babayla halanın meselesi ayrıdır. Önceden geldiler ama artık kapı bir kere bile çalınmıyor."



AYLA ENGİN:
''70 yaşındayım ama 18'imi yaşıyorum burada''

Güler yüzüyle bizi bahçeden karşılayan Ayla Engin, Darülaceze'nin yenilerinden sayılır. Rizeli olan Engin, henüz bir senedir burada. Başlarda evinden geldiği için zorlandığını söylüyor fakat şimdi çok alışmış ve memnun. Öyle ki, "70 yaşımdayım ama burada 18 yaşımı yaşıyorum" diyor. "Buradan önce evimde annemle oturuyordum. Liseyi bitirdim ve çalışmaya başladım. Kardeşimin Kadıköy'deki dükkânında çalışıyordum. Hiç evlenmedim."

Kendisinin de söylediği gibi Ayla hanım Darülaceze'ye geldiğinden beri boş durmuyor, hemen her gün rehabilitasyon merkezinde kahve paketlerinden çantalar yapıyor ve üretmeyi çok sevdiğini söylüyor. "Her gün 13.00- 15.00 arası çanta yapmaya gidiyoruz. 7- 8 kişilik bir ekibimiz var. İmece usulü çalışıyoruz. Bir çanta hepimizin elinden geçmiş oluyor. Makine dikişi yok, misinalarla dikiyoruz. Her gün burada sergilenip satılıyorlar."

İşten arta kalan vakitlerde dışarı çıkmayı pek sevmese de Şişli'ye alışveriş yapmaya gidiyor sadece.

TALİP AYDOĞAN:
''Burası son durak''

Yanımıza Darülaceze'de "Ressam Talip" olarak bilinen Talip Aydoğan uğruyor. Kendisi 65 yaşında ve beş senedir burada. "İstanbul'da, Şişli'de yaşıyordum. Çalışıyordum, sonra emekli oldum. Evim yandı. Bir evim de sele gitti. Mecbur bir buçuk, iki sene dışarıda kaldım. Sonra çok şükür buraya geldim."

"Burası bizim için son durak" diyen Talip bey, Darülaceze'de kaldığı için çok mutlu. "Burada sabah kahvaltı var, öğle ve akşam yemek var, banyonu her gün yapabiliyorsun. Hemşireler, doktorlar yanımızda; hasta olduğumuz zaman hemen götürüyorlar. Burası artık benim yuvam oldu. Bizim için bir cennet, bulunmaz bir nimet."

Talip bey, günün büyük bir kısmını rehabilitasyon merkezinde resim yaparak geçiriyor. Yaptığı resimler sergileniyor ve satılıyor aynı zamanda. "Burada Ressam Talip dediğinizde beni tanırlar. 8 yaşımda kendi kendime resim yapmaya başlamıştım. Okula giderken kurşun kalemle resimler çiziyordum. Hocamız da beğeniyordu. Şimdi de sabah 8'de kalkıyorum, 3'e kadar rehabilitasyon merkezindeyim. Tuval üzerine akrilik boyalarla resimler yapıyorum. Doğa çizimleri seviyorum ama benim esas işim portre." Kendisiyle beraber Darülaceze'de resim yapan üç kişi daha var. Onlara da öğrettiğini belirten Talip bey, aynı zamanda haftada iki sefer gelen hocanın öğrettiklerini de zaten bildiğini ve kendisinin uyguladığını söylüyor. Yaklaşık 70 kişinin çalıştığı rehabilitasyon merkezinde sadece resim değil; çanta, sepet, gemi, bebek, çorap yapıyor Darülaceze sakinleri. Ara sıra ziyaretine ablası, ağabeyi geliyormuş ama o da dışarıdan gelen ziyaretçileri, sanatçıları, milletvekillerini, resimlerinin olduğu sergiyi gezenleri, sepet, çanta alanları gördüğünde daha mutlu olduğunu söylüyor.

İRFAN USTA:
''Hangi padişahın böyle bahçesi olur?''

İrfan amca 15 senedir Darülaceze'de kalıyor ve burayı çok sevdiğini her konuşmasında vurguluyor. Anladığımız kadarıyla en çok çiçeklerle ve kedilerle dolu geniş bahçede vakit geçirmeyi seviyor. "Ben burayı seviyorum. Bir şeye ihtiyacımız yok, çok güzel bakıyorlar. Bahçeye çıktığımda oranın sahibi gibi görüyorum kendimi. Kimse karışmıyor. Diyorum ki, hangi padişahın böyle bahçesi olur? Bu bahçe olduğu gibi benim ama benden sonra biri otursa o da böyle söyler. Hakikaten çok güzel, dışarıyı hiç merak etmiyorum, senelerdir çıkmıyorum. Zaten bel fıtığı da var bende. Geçen gün zorla, apar topar götürdüler. Torunlarımdan birinin düğünü vardı. Mecburen gittim ama işkence çektim giderken."

İrfan amcanın çok torunu varmış. Onlardan da bahsediyor bize: "Benim şahsi ziyaretçim yok. 7 torunum var. Şimdi arasam 7 araba kapının önüne gelir, 'dedemin zoru var' diye. Ben kimseye kötü bir şey söylemedim, kimseye dargın değilim. Onların da işine yarıyor dargınlığın arkasına sığınmak. Ben de inanmış gibi görünüyorum. Gelmiyorlar, dedem öyle istiyor diyorlar. Zaten gelseler bile şimdi burada görsen onlardan birini, demeyecek misin 'Siz bu adamı buraya mı layık gördünüz?' Düşünmeyecek misinin en azından? O eziyeti çekmesinler diye gelmelerini istemiyorum. O yüzden gelmeleri sevindirmez. Hiç tanımadığım birinin bana gelmesi daha inandırıcı ve hoş oluyor."

İrfan amca burada olduğu için çok mutlu: "Mutluluğum başka şeylere bağlı. Mesela buraya gelmeme sebep olanlara hiç kırılmadım. Hiç kimseyi suçlamıyorum. Buradaki rahatlık ne biliyor musun? Sorum-luluk denilen şey yok. Zaten se- nin sorumluluğunu devlet yüklenmiş."

BİZE ULAŞIN