H.Salih Zengin: Edebiyatla fıtrat suikastçılığı

Edebiyatla fıtrat suikastçılığı
Giriş Tarihi: 24.10.2019 16:56 Son Güncelleme: 24.10.2019 17:07
Kültür ve iletişim araçlarıyla “tabuları yıkmak”, “sınırsız özgürlük”, “insan hakları” adı altında sistemli olarak doğal olmayan cinsel ilişkilerin, eşcinselliğin propagandası yapılıyor ve bu çocuk kitaplarına da sıçramış durumda artık.

"Bir zamanlar, Coy adında bir oğlan çocuğu vardı. Coy elbiseleri, pembe rengi ve parlak ayakkabıları seviyordu. Coy, anne ve babasının ona 'kız' demesini istiyor, erkek kıyafetlerinden hoşlanmıyordu. Anne ve babası ne istiyorsa onu giymesine izin verdiler. Bir gece, Coy annesine, 'Ne zaman doktora gidip beni kız yapacağız?' diye sordu.

Doktor şöyle açıkladı: 'Genellikle, erkek çocuklar erkek gibi, kızlarsa kız gibi hissederler. Ancak kendisini kız gibi hisseden erkek çocuklar ile erkek gibi hisseden çocuklar da vardır. Onlara transseksüel denir ve Coy da transseksüel bir kız. Bir erkek çocuğunun bedeniyle doğmuş, fakat içinde derinlerde kız gibi hissediyor, bu yüzden bir kız olmasına izin verilmeli.'

O andan itibaren anne babası herkesten Coy'a bir kız gibi davranılmasını istedi. Ancak okul başladığında beklenmedik bir sorunla karşılaştılar. Öğretmenler, 'Coy ya erkek tuvaletine ya da engelli tuvaletine gitmeli' dediler.

Coy, 'Ama ben bir erkek çocuğu değilim!'diye yakındı. 'Engelli de değilim. Ben bir kızım.' Coy'un annesiyle babası bir yargıçla bu durum hakkında konuştu. Yargıç düşündü ve şu karara vardı: 'Coy, hangi tuvaleti istiyorsa onu kullanmalı.' Coy ile ailesi bunu kutlamak için büyük bir parti verdiler. Pembe pasta yediler, Coy parıltılı pembe bir elbise ile güzel pembe ayakkabılar giydi."

***

Evet, yanlış okumadınız! Bu cümleler noktası ve virgülüne dokunmadan alıntıladığım bilinen bir yayınevinden çıkan Asi Kızlara Uykudan Önce Hikâyeler isimli kitaptan. Bir çocuk kitabında yer alan bu ifadelerin genel ahlak ve aile yapısı açısından sorunlu taraflarını geçelim, çocuk hakları açısından da savunulacak bir tarafı yok elbette. Hatta daha da ileri giderek söyleyeyim ki, böyle bir hak olduğunu iddia eden özgür bireylerin de kitaptaki kahramana yüklenen rol ve biçimler nedeniyle yaptığı cinsiyet ayrımcılığından dolayı eleştirmesi gereken bir eser bu.

Bu tarz LGBTİ propagandası yapan ve ülkemizde de bazı yayınevleri tarafından özellikle yayınlanan kitapların sayısı az değil. Bu verdiğim sadece küçük ve çarpıcı bir örnek. 1997 yılında İrlandalı yazar Mark O'Sullivan'ın Beyaz Yalanlar adlı LGBTİ temalı kitabıyla Türkçeye pompalanmaya başlanan bu furyada sonrasında Ellen Wittlinger'ın Zor Sevgiler'i, polisiye dizisi olan Pelle ile Prof, ABD'li yazar Michael Thomas Ford'un İntihar Notlarım ve Marie-Aude Murai Yıldızı Dişi isimleri kitapları takip etti. Bütün bu kitaplar bugün çocuk edebiyatının önemli eserlerini yayınlayan ve her okula kitaplarını satan, adını sanını çok iyi bildiğimiz yayınevlerine ait.

"Cinsiyetini seçmek haktır" propagandası
Çocukların zihinsel ve ahlaki gelişimlerini kazandığı çağlarda önüne afili isim ve resimlerle servis edilen bu kitaplar, uluslararası bir lobi tarafından tezgâha getiriliyor elbette. Aile ve toplumların ahlaki yapılarını sarsma hedefi gayet açık olan bu tarz yayınlar sadece kitaplar üzerinden değil çizgi filmler, gençlik filmleri ve dijital yayınlar üzerinden sürdürülüyor epeydir. İşin can acıtan tarafı bu gayri ahlaki cinselliğin çocuklar üzerinden pazarlanıyor oluşu.

Yukarıya alıntıladığım paragrafı daha dikkatli okuduğunuzda fıtrat unsurunun tamamen bertaraf edilerek cinsiyet seçmenin tıpkı bir elbise seçmek gibi özgür iradeye bağlı bir hak olduğu fikri çocuğun zihnine enjekte ediliyor. Yani onun doğuştan gelen cinsiyetinin önemi olmadığı, istediği zaman kendisine bir cinsiyet seçebileceği ve ona göre davranmasının normal bir şey olduğu vurgulanıyor. Bununla da yetinmeyip hukuki bir kamuflaj ile olaya kanuni bir boyut da kazandırıyor.

"İyi de bunun zararı ne? Çocuğum bunu okumakla kendi bedenine isyan mı edecek?" şeklinde itiraz eden anne-babalar olabilir. Şunu baştan belirleyelim o hâlde: Çocuğun okuduğu bir karakterin, inanç ve düşünceleri ile cinsiyetlere yönelik davranış ve tutumları toplumsallaşma sürecinde çocuğu etkileyen unsurların başında gelir.

Normalleşen her sapkın eğilimin yayılma trendi yüksektir. Bugün yaşadığımız dünyayı, geçmiş yirmi yıl ve öncesi ile kıyaslama yanlışlığından ivedilikle uzaklaşmak lazım. Çünkü bugün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yüz binlerce ergen ve genç yetişkin cinsel kimlik karmaşası yaşıyor.

Pedofili pazarı
Çocukların zihnine atılan küçük bir tohum, uygun bir mekân ve zaman bulduğu anda yeşeriveriyor. Çekirdek ailenin dağılmasının da bunda etkisi var; iş ve kariyere müptela anne ve babaların çocuklarıyla olan muhabbet trenini kaçırmış olmalarının da. Postmodern kaosunda savrulan gençlere aşılanan "Bedenimi istediğim gibi kullanırım, ben özgürüm. Benim bedenim, benim kararım" tarzı özgürlükçü görünen sloganlar bu türden cinsel eğilimlerin bir kader olduğu yargısını pekiştiriyor.

Cinsel oryantasyon sapmalarının sadece cinsel sapma olmadığı bir vasata ulaşan dünyada bunu pazarlayan lobi, bu eğilimleri kader olarak kodlayıp, arzu felsefesinin yücelttiği anlık haz ile zihinlere sokuyor. Hâliyle çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren masal ve hikâyelerle cinselliği son derece yanlış bir yerden keşfedip pedofili pazarının tazecik ürünlerine dönüştürülüyor.

Bu yıl dünyanın farklı yerlerinde yapılan etkinliklerde eşcinsel görünümlü çocukların vitrinde olması bile bu kirli planın nasıl işlediğinin ve meşrulaştırıldığının tipik bir göstergesi. Eşcinselliğin genetik değil sosyal yatkınlık ile tercih edildiğini ortaya koyan birçok araştırma var.

Sistemin kültürel ve iletişim araçlarıyla "tabuları yıkmak", "sınırsız özgürlük", "insan hakları" adı altında sistemli olarak doğal olmayan cinsel ilişkilerin, eşcinselliğin propagandası yapılıyor ve bu çocuk kitaplarına da sıçramış durumda artık. Temel cinsel dinamiklerin tamamen bir fantaziye, oyuna, tercihlere bırakılır bir enstrümana dönüşmesinin yolu da küçük yaşlardaki çocukların zihinlerini karıştırmaktan geçiyor elbette.

Anne-babanın sorumlulukları ne?
İnsandaki genetik bozulmayı çocuklara kadar indiren bu türden kitaplara karşı ebeveynler olarak almamız gereken önlemler ne peki? Temel soru bu belki de. Çocuklarımızı kim koruyacak? Bize düşen sorumluluklar nedir?

Elbette bunun izahatı uzun bir mesele. Biz ancak çocuk yayınları açısından önerilerde bulunmakla iktifa edelim. Çünkü artık aldığınız masum bir çocuk kitabı, zaman ayarlı bir bombaya dönüşebilir evinizde.

Çocuklarımıza kitap seçerken mutlaka içeriğine göz atmayı ve satır aralarına gizlenen bu türden sistemli algı oyunlarına karşı uyanık olmayı öncelikli vazife olarak kabul etmeliyiz.

Bazen bir hikâyeye bazen kahramanın kılık kıyafeti, mimikleri ya da sembollere gizlenen cinsel sapkınlıkların farkında olmak için de iyi bir okur olma gerekliliğini atlamayalım.

Özellikle "gençlik edebiyatı" adı altında pazarlanan kitapların içeriklerinin titizlikle tetkik edilmesi gerekiyor. İnternetteki Wattpad platformu bu cinsel sapmanın en bariz şekilde öne çıktığı bir yer. Burada meşhur olan yazarların yayınlanan kitaplarının çoğunda da bu türden sapkınlıklar mevcut ve çocukları bu kitaplardan uzak tutmak şart.

Hayal başka, fantezi başka şey
Çocukların kitap okumasıyla büyüklerin kitap okuması aynı şey değildir. Bu yüzden bir çocuk okuryazarlığı deneyimi kazanmamız ve kendimizi bu yönde geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü çocuklar çoğunlukla okudukları ya da kendine okunan kitapların kahramanlarıyla kendilerini özdeşleştirirler. Bu yüzden de etkilenmeleri çok kolaydır.

Onlar hayal kurmayı sever, fantezi değil. Bu yüzden de aklın gerçekliğine ters düşen önermelerde bulunan kahramanlara karşı dikkatli olmak durumundayız. Kahramanların olumlu ve doğru mesaj veren karakter olup olmadığını çocuk bilemez. Onların bilinçaltına iyi, yapıcı ve olumlu hayat örnekleri sunmak ebeveynin vazifesidir.

Kitabı siz okuyorsanız doğru örnekler üzerinden çocuğunuzla sohbet etmeyi ihmal etmeyin. Eğer kendisi okuyorsa da daha sonra o kitap üzerinde konuşmaya çalışın. Kendi ahlaki değerlerinize ve çocuğun biyolojik ve fizyolojik gerçeğine uymayan sakıncalı kitapları denetleme sorumluluğu öncelikle biz ebeveynlere düşer.

Bu yüzden bunu devletten, okuldan ve öğretmenden beklemek ve sorumluluğu onların üzerine atmak yerine iç denetim görevinizi yerine getirin. Çünkü çocuğun denetiminden ve zihninden öncelikle anne-baba sorumludur, başkası değil.

Çocuklarımızın sağlıklı cinsel gelişimi için net, açık ve doğru bilgiyle, bedenine yabancılaştırmadan zamanı geldiğinde konuşmaktan da kaçınmamak gerekiyor. Kendi bedeni ve cinsiyetinden başka bir cinsel kimliğinin olabileceği anlayışı çocukları teslim almamalı. Zira bir kişinin bu anlayışa teslim olması demek insan gerçeğinin ciddi anlamda inkârı demek…

Batı'daki çürüme ve soysuzlaşmaya postmodernizmin önemli teorisyenlerinden Jean Baudrillard'ın tespitiyle noktayı koyalım: "Toplumsal dokunun çöküşünü terör, biyolojik dokunun çöküşünü kanser, cinsel hayatın çöküşünü ise eşcinsellik sağlar."

BİZE ULAŞIN