Betül İpşirli Argıt: Rabia Gülnuş Emetullah Sultan (1640-1715)

Rabia Gülnuş Emetullah Sultan 1640-1715
Giriş Tarihi: 6.8.2014 10:36 Son Güncelleme: 21.10.2014 12:51
Gülnuş Sultan’ın hasekilik döneminde başlayan siyasi etkinliği yirmi sene sürdü. Valide Sultan siyasi gelişmeleri de yakından takip eder ve olaylardan haberdar edilirdi. Kethüdasından dönemin devlet adamlarının vazifelerini nasıl yerine getirdikleri konusunda bilgi alır ve böylece iktidarın görünmeyen parçası olarak işlev görürdü. İleride Rabia Gülnuş Emetullah ismini alacak olan çocuk Venedik yönetimi altında bulunan Girit'in Resmo kasabasında doğdu. 1645-1669 tarihleri arasında gerçekleşen Girit Savaşı sırasında Osmanlı ordusu adayı işgal etti. Deli Hüseyin Paşa 1646'da Hanya Kalesi'yle adanın büyük bölümünü fethedince çok sayıda Rum kız esir alınarak saraya gönderildi Dönemin yabancı kaynaklarında çok güzel olduğu belirtilen Girit'ten gönderilen esir Rum kızını IV. Mehmed'e Hatice Turhan Valide Sultan'ın vermiş olduğudur. Gülnuş Sultan'ın saraydaki yükselişi IV. Mehmed'in hasekisi olmasıyla başladı.

Gülnuş Sultan 1658 veya 1662'de, ileride Musahib Mustafa Paşa ile evlenecek olan Hatice Sultan'ı dünyaya getirdi. 1664'te ise Edirne Sarayı'nda Şehzade Mustafa'yı doğurdu. Mustafa son 21 sene içinde Osmanlı Hanedanı'na katılan ilk erkek çocuk olduğu için doğumu hem İstanbul'da hem Edirne'de muazzam şenliklerle kutlandı. Rycaut'dan öğrendiğimize göre IV. Mehmed bu doğuma öyle çok sevinmişti ki Gülnuş'u servete boğdu. Rycaut'ya göre oğlunun annesine büyük özen gösteren IV. Mehmed; onun maaşını ve hizmetlilerinin sayısını artırmıştı. Edirne'nin zanaatkârlarına onun için değerli taşlarla süslü muhteşem bir taç yapmalarını emretti; hatta çok sabırsızlandığından eseri bitirebilmeleri için gece ve gündüz sarayda kalmalarına izin verdi. Gülnuş Sultan, 1673'te de ikinci şehzadesi Ahmed'i dünyaya getirdi. İki şehzade annesi olmak, Gülnuş Sultan'ın itibarının artmasına neden oldu.

IV. Mehmed'in uzun süren av partileriyle katıldığı seferler sırasında validesini, hasekisini ve kız kardeşlerini yanına aldırması, harem mensuplarının dış dünyaya açılmasını sağladı. Gülnuş Sultan bu nedenle Osmanlı mülkünün çok değişik yerlerini görme fırsatını bulduğu gibi dönemin siyasi gelişmelerinden de haberdar oluyordu. Nitekim 1672 ve 1673'te gerçekleşen Lehistan Savaşı'na IV. Mehmed ve Hatice Turhan Sultan'la birlikte haseki sultan da iştirak etti. Benzer şekilde 1682'de, II. Viyana Kuşatması için Belgrat'a gidilirken haseki sultan da alaya dâhil oldu.

IV. Mehmed'in av tutkusu ve hasekisine bağlı olduğu bilgisi yabancı kaynaklarda sıkça vurgulanır. Bazı kaynaklarda Gülnuş'un IV. Mehmed'in gönlünde özel ve ayrıcalıklı bir yeri olduğu ve padişahın vaktini av ve aşkla geçirdiği yazılır. 21 senelik aradan sonra hanedana bir erkek evlat vermesinin ve daha sonra ikinci oğlunu doğurmasının hasekinin bu ayrıcalıklı yerinde belirleyici olduğu sıkça vurgulanır.

Gülnuş Sultan'ın IV. Mehmed'in annesi Hatice Turhan Valide Sultan ile uzun süre Edirne Sarayı'nda birlikte yaşamış olmasının, Gülnuş Sultan'ın gücünü sınırladığına şüphe yoktur. Nitekim Hatice Turhan Valide Sultan'ın, oğlu IV. Mehmed'in Gülnuş'a sevgisini başka bir aşkla dengelemeye, böylece hasekinin etkisini azaltmaya çalıştığı belirtilir. 1683'te Hatice Turhan Valide Sultan vefat edince, Gülnuş Sultan haremin en güçlü kadını oldu.

Gülnuş Sultan haremde belli bir eğitim görür. İslami ilimlerin dışında, okuma-yazma eğitimi alacak ve ilerde kethüdasına kendi el yazısıyla mektuplar yazacaktır. Gülnuş Sultan farklı bölgelerde ve zaman dilimlerinde yaşamış diğer veliaht anneleri gibi şehzadelerinin eğitimiyle de yakından ilgilenmiştir.

IV. Mehmed 7 Kasım 1687'de tahttan indirilince parlak günleri sona eren Gülnuş Sultan, vefat eden padişah hasekilerinin kaderini paylaşarak Eski Saray'a gönderildi ve II. Süleyman (1687-1691) ile II. Ahmed'in (1691-1695) saltanatları sırasında yedi yıl orada kaldı. Gülnuş Sultan'ın bu tecrit hali oğlu Şehzade Mustafa'nın 6 Şubat 1695'te Edirne'de tahta çıkmasıyla son buldu. Gülnuş Sultan, 'Mehd-i Ulya-yı Saltanat' olarak hasekilik dönemini geçirmiş olduğu Edirne Sarayı'na döndü. Cülus töreni Edirne Sarayı'nda yapılacağı için Gülnuş Sultan da merasimle Eski Saray'dan Edirne'ye nakledildi. Böylece hasekilikten valideliğe geçen Gülnuş Sultan hanedanın en yüksek statülü kadını oldu.
#Sayfa#
İleride görüleceği üzere Gülnuş Sultan'ın uzun ve ayrıcalıklı hasekilik tecrübesi onu validelik dönemine birçok açıdan hazırladığı gibi, uzun vadede sarayı meşgul eden meselelere ve sarayın dinamiklerine daha vakıf olmasını da sağlayacaktır. 1703'te II. Mustafa'nın tahttan indirilmesinin ardından kardeşi Şehzade Ahmed tahta çıkarıldığı için Gülnuş Valide Sultan haremin hâkimi olarak pozisyonunu korudu.

Hanedanın en etkin kadını olan valide sultan için yeni pozisyonuna paralel şekilde geniş ve nüfuzlu bir hane tahsis edildi. Valide sultan hanesinin en etkin mensubu kethüda olup, validenin en yakın adamıydı. Gülnuş Valide Sultan'ın erkek maiyetinin yanı sıra emrinde idari ve hizmet personelinden oluşan geniş bir cariye kadrosu vardı. Gülnuş Sultan'ın hasekilik döneminden itibaren statüsüne uygun şekilde yiyecek, giyecek, kumaş, mefruşat ve eşya tayinatları vardı.

Hasekilik döneminden itibaren maaşı olan Gülnuş Sultan, Şehzade doğurduktan sonra maaşının artmış oluşuna ilaveten, valide sultan olmasının akabinde de maaşı yükseldi. Osmanlı İmparatorluğu'nda valide sultanların birçok alanda gücünü ve pozisyonunu gösteren en önemli unsur yüksek gelirleriydi. Ekonomik güçleri siyasi arenada daha etkin olmalarını sağlarken, siyasi katılımın boyutunu ve mahiyetini belirler ve büyük ölçekli hayır eserlerini finanse etmelerini sağlardı.

Harem-i Hümâyûn'un en nüfuzlu kadını olarak valide sultan, haremin nezareti ve idaresi, geleneğin sürdürülmesi, değerlerin sonraki kuşaklara aktarılması ve ayrıca hanedanın menfaatlerinin savunuculuğu gibi konularda aktif rol üstlenirdi. Padişahın yokluğunda, özellikle uzun seferlere çıktığı dönemlerde valide sultanların haremin başı olarak idari sorumlulukları artardı.

Gülnuş Sultan'ın hasekilik döneminde başlayan siyasi etkinliği 20 sene sürdü. Valide sultan siyasi gelişmeleri de yakından takip eder ve olaylardan haberdar edilirdi. Kethüdasından dönemin devlet adamlarının vazifelerini nasıl yerine getirdikleri konusunda bilgi alır ve böylece iktidarın görünmeyen parçası olarak işlev görürdü.

Valide sultan Osmanlı ve yabancı devlet adamlarıyla yazışarak olayların gelişim sürecine katılırdı. Bu bağlamda Kırım hanına göndermiş olduğu moral desteği vermek için yazılmış tarihsiz mektup önemlidir. Valide sultan dönemin siyasi liderleriyle irtibatını gösteren bu mektupta gayret ve fedakârlık zamanı olduğunu, bu sebeple çaba göstermeleri gerektiğini ifade eder.

Valide Sultan özellikle kritik dönemlerde devreye girerek önemli kararlarda belirleyici olmuştu. Örneğin 1703 tarihinde ortaya çıkan isyanı ustalıkla yönetmeyi başarmış ve keskin tavrıyla II. Mustafa'nın kararında etkili olarak olayların gidişatında belirleyici olmuştur.
#Sayfa#
II. Mustafa tahttan indirilip yerine Şehzade Ahmed'in geçeceği şeyhülislam tarafından valide sultana bildirilerek onayı sunuldu. III. Ahmed'in tahta çıkışını takiben, valide sultan hemen vazifelerine başladı. Cülus bahşişi için kendi kesesinden para verdi. Gülnuş Sultan isyan, hal ve cülus gibi hanedanı yakından ilgilendiren gelişmelerin dışında, bu dönemde devlet adamlarının meslek yaşamlarında da etkili olduğuna dair örnekler mevcuttur. Valide, İsveç kralına biri Nisan 1713 olarak tarihlenen iki mektup yazdı. Bu mektuplar valide sultanın siyasi etkinliği ve bu meseledeki rolünü göstermesi açısından Kırım hanına yazdığı mektuptan daha önemlidir. Validenin krala mektubu çok sıcak ve samimi bir ifadeyle "Benim güçlü ve yüce oğlum" hitabıyla başlar. Krala yazdığı mektubunda ona derin bir muhabbet beslediğini ve kendisini oğlu gibi gördüğünü belirten valide sultan kral için gece gündüz çalıştığını yazar.

Mektuptaki ifadelerden valide sultan ile kral arasında gizli bir irtibatın bulunduğu, valide sultanın padişah ile kral arasında gayri resmi bağlantıyı sağlayan bir aracı konumunda olduğu ve kendisinin kral lehine padişahla görüştüğü anlaşılır.
Hanedan mensubu olmak idare ve siyasetin tamamen dışında kalmaya imkân vermez. Nitekim Gülnuş Valide Sultan'ın Osmanlı siyasi kültürünün bir parçası olan merasim ve hediyeleşme içindeki yerinin tetkiki de bu gerçeği bir kez daha doğrulayacaktır.

Valide sultanlar valide alayı, göç-i hümâyûn, hanedan doğumları ve düğünleri gibi iktidar sembollerinden olan, hanedanın gücünü ve otoritesini vurgulayan ve halkla ilişkilerini güçlendiren merasimlerin önemli bir parçası olurlardı. Örneğin valide sultanın hasekilik döneminden itibaren geniş bir maiyetle Edirne-İstanbul arasında veya şehir içinde gerçekleştirdiği 'göç-i hümâyun' denen yolculuklar, teşrifat kurallarına göre şekillenir, bu seyahatler için geniş tahsislerde bulunulur, hizmetine araba ve hayvanlar tahsis edilir ve istirahat etmesi için çadırlar kurulurdu. Kimi zaman olayların içinde bizzat yer alırken kimi zaman merasimleri kendisine tahsis edilen mekândan izlerdi. Saray dışında gerçekleşen merasimlerde en yakın hane mensubunca temsil edilirdi.

Valide sultanın merasimler ve muhtelif vesilelerle geniş bir grup arasında gerçekleşen hediyeleşme içinde de etkin bir yeri vardı. Örneğin padişah sefere çıkarken veya sefer sırasında donanmış bir atı 'pişkeş' olarak gönderirken, kurban bayramında muhtelif statülerdeki devlet adamları tarafından kendisine hediyeler sunulurdu.

Valide sultan olduktan sonra zenginlik ve etkinliği artan Gülnuş Sultan servetini kamu yararına hizmetler için kullanırdı. Kendi adına Sakız Adası'nda bir cami yaptırıldığı gibi, II. Mustafa döneminde Galata'da da bir cami yaptırmıştır. Fransiskenlerin Galata'da yer alan Saint François adlı kiliseleri, 1696'da geçirdiği büyük yangından bir yıl sonra valide sultan tarafından camiye çevrildi. Camiye ilaveten Galata halkının fetihten bu yana ihtiyaç duyduğu belirtilen tatlı suyu valide sultan karşıladı, su yolları ve çeşmeler inşa ettirdi.

Gülnuş Sultan'ın Üsküdar'da yaptırdığı külliye ise, II. Mustafa dönemine kıyasla daha yoğun inşa faaliyetlerinin yaşandığı III. Ahmed döneminde yaptırıldı. Gülnuş Valide Sultan bu külliyenin inşasıyla Hürrem, Mihrimah, Nurbanu, Kösem ve Hatice Turhan sultanlar gibi büyük külliye yaptıran hanedan mensubu kadınlar arasına girmiş oldu. Üsküdar Camii'nin içinde 66 kitaplık küçük bir kütüphane bulunmaktaydı. Kütüphanenin ilimle meşgul olan talebelerin istifadesi için kurulmuş olduğu belirtilir. Külliye içinde camiye ilaveten sebil, çeşme, imaret, sıbyan mektebi, muvakkithane, türbe, çarşı, bedesten ve hünkâr mahfili inşa edildi.

Kendisinin IV. Mehmed döneminde Mekke ve Medine'de eserlerinin mevcut olması, hasekilik döneminden itibaren yoğun olarak hayır işleriyle meşgul olduğunu gösterir. Haseki Gülnuş Sultan, Mekke'de inşa ettirdiği imaret ve darüşşifanın masraflarının karşılanması için, diğer Haremeyn vakıfları gibi, Mısır sınırları dâhilinde birçok arazinin gelirlerini vakfetmiştir. Ayrıca Gülnuş Sultan hacıların ihtiyaçlarının karşılanması adına hac yolu üzerinde çeşme ve kuyular da yaptırdı. Gülnuş Sultan'ın Haremeyn hizmetlerinden biri de, merasimlere vesile olan surre alayıyla her sene Haremeyn ahalisine gönderilen surre-i hümâyundu.

Valide sultan için zekât ve fakirlere sadaka vermek mutat uygulamalardan olup, medreselere ve tekkelere para ve kurban gönderilirdi. Düzenli olarak Üsküdar'da bulunan miskinler fukarasına belirli oranlarda pirinç ve bal gibi yiyecek dağıtımında bulunulurdu. Bunun dışında hayırlarının çeşitliliği de dikkat çekerdi. Berat gecesi camiler ve mescitlere dağıtılmak üzere mumlar satın alınırdı. Harem-i Hümâyûn'un başı olarak saraydaki cariyelerin ihtiyaçlarıyla da ilgilenirdi. Cariyelerin defin masraflarını karşılayan Gülnuş Valide Sultan, rutin bir uygulama olan köle azadında da bulunur, borçlu mahkûmları zindandan çıkarttırırdı. Muhtelif şekillerde gerçekleştirilen hayırlar yoluyla halka hizmet ederek sevap kazanmak önemli amaçlardan olmakla birlikte, halkın takdirini kazanmak, hanedanın gücünü göstermek ve meşruiyetine katkı sağlamak gibi amaçları da vardı.

1708 tarihinde vasiyetnamesini hazırlayan Valide Sultan, Kasım 1715'te Edirne Sarayı'nda vefat etti. Edirne'de bulunan bütün devlet adamları ve ulemanın katılımıyla saray meydanında namazı kılındı. Cenazesi büyük merasimle Edirne'den İstanbul'a getirildi ve Üsküdar'da inşa ettirdiği camiye bitişik türbesine defnedildi. Ölümünün 40'ıncı gününde türbesi önünde fukaraya yemek dağıtıldı.

Gülnuş Valide Sultan'ın saraydaki itibarlı konumu ve büyük nüfuzu kendisini kendinden önceki ve sonraki valide sultanlar ve hatta Yakındoğu hanedanlarının kadınlarıyla birçok ortak alanda buluşturur. Zira valide sultan müessesesinin işleyişi yerel ve dönemsel dinamiklerden etkilenerek şekillenmekle birlikte, standart bir işleyişe ve kurumsallaşmış bir yapıya da sahipti.
BİZE ULAŞIN