SES, SÖZ, SEVGİLİ

Ahmet Özhan 18 Haziran 2025, Çarşamba
Efendimizin bir açılımı vardır; şer-i şerife mugayır olmadığı takdirde gittiğiniz yerlerdeki âdetler açısından serbestsiniz. Temele riayet gösterdikten sonra ortaya birtakım meşrepler çıkabilir fakat şer-i şerife riayet edilmezse oradan artık irfan beklenmez.

Anadolu İslâm'ından ne anlayacağız?

Allah indinde din İslâm'dır. Malumunuz İslâm'ın şartları; kelime-i şehadet, namaz, oruç, zekât ve hacdır. İmanın şartları da Amentü'de ifade buyruluyor. Buraya ne bir şey dâhil edebilirsin, ne de buradan bir şey çıkarabilirsin. Bu temel dışındaki her şey teferruattır. Dünyanın neresinde İslâm yaşanacak ise bu prensipler üzerine yaşanır. İslâm'ın iki şartı yani hac ve zekât ekonomik yeterliliğe bağlı, oruç sıhhî yeterliliğe bağlı, diğer iki şart yeterlilikten azade. Ekonomik olarak hacca ve zekâta gücün yetmiyorsa bağışlanırsın, sıhhatinden dolayı oruç tutamıyorsan fidye verirsin. İslâm'da çözümsüzlük diye bir şey yok çünkü Cenab-ı Hak İslâm hakkında, "Sizin için beğendim, razı oldum, kemale erdirdim" buyuruyor. İslâm bu anlamda insanlığın dünyevi ve uhrevi bütün ihtiyaçlarını karşılar.

Temel itibariyle İslâm her yerde aynıdır. Bunun Arap'ı, Amerikan'ı, İskandinav'ı, Türk'ü olmaz. O halde Anadolu irfanı ne demektir? Şeyhü'l-Ekber İbn Arabi Anadolulu mu? Fususu'l-Hikem'deki, Fütuhat-ı Mekkiyye'deki irfan Anadolu'daki irfandan daha mı aşağıda? Cüneyd-i Bağdadi, Maruf-i Kerhi irfan itibariyle Anadolu'dan daha mı aşağıda idi? Bugün İslâm'ın fevkalade iftihar etmiş olduğu İbn Haldun'lar, İbn Arabi'ler, İbn Sina'lar, Farabi'ler Anadolulu değildi.

İslâm'ın yöreselliği olmaz
Prensip olarak şunu oturtmamız lazım: İslâm İslâm'dır, irfan irfandır; bunun yöreselliği olmaz. Efendimizin bir açılımı vardır; şer-i şerife mugayir olmadığı takdirde gittiğiniz yerlerdeki adetler açısından serbestsiniz, buyurur. Temele riayet gösterdikten sonra ortaya birtakım meşrepler çıkabilir fakat şer-i şerife riayet edilmezse oradan artık irfan beklenmez. Efendimiz, "Hikmet müminin yitiğidir, onu nerede bulursa alır" buyuruyor fakat bu hadis-i şerifi az önce aktardığımız hadisiyle birlikte okuyunca şer-i şerife aykırı bir şeyin hikmetinin olmadığını, onun hikmetinin ondan uzak durmak olduğunu idrak ederiz.

Anadolu irfanı diyerek namazdan uzak durursan, oruç tutmazsan, içki içersen bunu hangi irfan ve İslâm kategorisine sokabiliriz? Birtakım politik hezeyanlarla veya nefsi tatmin etmek maksadıyla icat ettiğin adetler varsa bunlar günahtan başka bir şey değildir. Kuran-ı Kerim'de altı çizilerek
yasaklanmış birtakım eylemleri mubah görmek kimsenin haddi olmadığı gibi bunları dinî bir rükün haline getirmek izah edilemeyecek boyutta bir hatadır. Kaldı ki kimse Müslüman olmak zorunda da değil, dileyen istediği inanca dâhil olabilir ama şer-i şerife mugayir eylemleri İslâm adı altında değerlendirmemek icap eder.


İrfan adı altında tahrif
Anadolu'daki fevkalade zengin olan irfan ve İslâmî potansiyelimizi, yasakları mubah kabul eden yanlış anlayışlarla bir tutup aynı paralelde göstererek Yunus'umuza, Hacı Bektaş-ı Veli'mize, Mevlana'mıza, Hacı Bayram Veli'mize kimse leke sürmeye çalışmasın. Arz etmeye çalıştığım husus nutk-ı şeriflerde, menkıbelerde, erenlerin nefeslerinde apaçık görünüyor. Hacı Bektaş-ı Veli'den aktarılan rivayeti hatırlayalım: Bir kuyuya bir damla içki damlasa, o kuyu taşsa, o su etraftaki otlağı beslese, o otları bir koyun yese ve o koyunu kesseler etini yemem, diyen bir veliden bahsediyoruz. Dolayısıyla, Hacı Bektaş-ı Veli'ye aidiyet iddiasında olup içkiyi meşrebî bir adet haline getirmenin hiçbir manası yoktur.

Netice itibariyle sapla saman fena halde karıştırılmış durumda. Bu tahrifatın bazısı maksatlı icra ediliyor. Maksatlı kötülüğe kananların durumu da saflığın ötesinde, maalesef aptallık mesabesinde. Bu işin sonunun çıkmaz sokak olduğu, bedbahtlık ve pişmanlık olduğu kanaatindeyim. Kur'an-ı Kerim'de sayısız kere insanları düşünmeye, tefekkür etmeye sevk eden ayet varken, bunun mukabilinde hepimiz dünya işleri için sürekli kafa patlatıyorken, nasıl inandığımızı ve yaşadığımızı sorgulamamamız, buna mesai harcamamamız gerçekten büyük bir gaflet. Bu kafayla daha çok Gazze'ler yaşayacağımız, çok acılar çekeceğimiz ortada değil mi?

Hümanizm nereden çıktı?
Şu unutulmamalıdır ki irfan, İslâm'dan gayrı bir kavram değildir. Yunus Emre Hazretlerini hümanizmle birlikte değerlendirme alışkanlığı oluştu. Sanki Yunus Emre İslâm'dan, şer-i şeriften, tasavvuftan azade bir şahısmış gibi… Sadece Yunus Emre de değil, Hacı Bektaş-ı Veli ve Mevlana Hazretleri için de aynı yanlış imaj oluşturulmaya çalışılıyor. Bunlar, bu zevat-ı kiramı doğru tanımamaktan ileri gelen bilgiler yahut insanları ifsat etmek için uydurulan birtakım tahrifat. Şunu en başta söylemek lazım ki Hazret-i Mevlana büyük bir fakih. Meşhur mısralarında şöyle buyurmuyor mu Hazret-i Mevlana: "Canım oldukça Kur'ân'ın kölesiyim / Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun toprağıyım / Kim sözümden bundan başka bir söz naklederse / Ondan da şikâyetçiyim, o sözden de şikâyetçiyim." Hazret-i Bektaş-ı Veli'nin Makalat'ta neler ifade buyurduğu da ortada…

Doğru İslâm ne?
Bunlara bir baksalar, kendilerinin irfan saydığı hallerle bu zevatın zerre kadar uyuşmadığını görecekler. Dinî icaplar nefslere zor gelince, işi sulandırmak için birtakım teviller ortaya atılıyor. Veya siyasi ve ekonomik bazı menfaat çatışmalarından dolayı birtakım anlayışlara karşı husumet besleniyor, onların her söylediği inkâr edilir hale geliyor. Araplar hakkında bazı çevrelerde oluşan kanaat böyle meydana gelmiştir. "Arap İslâmı",
"Anadolu İslâmı" gibi insanı manadan uzaklaştıran kavramsallaştırmalar da bu sebeple ortaya çıkıyor. Hâlbuki "Allah indinde din İslâm'dır" ayet-i kerimesiyle bütün bu tartışmalar biter.

İslâm'ın ne olduğu sorusunun cevabı da çok nettir. Buharî'de Hazret-i Ömer'den bir hadis-i şerif nakledilir. Şöyle anlatıyor Hazret-i Ömer: "Bir gün Peygamberimiz (sav)'in yanında oturuyorduk. Bir adam çıkageldi. Elbiseleri bembeyazdı. Saçları simsiyahtı. Üzerinde bir sefer, bir yolculuk izi yoktu. Aramızda onu tanıyanımız da yoktu. Peygamberimiz (sav)'in huzurunda oturdu. Dizlerini Resûl-i Ekrem (sav)'in dizlerine yasladı. Ellerini de dizlerinin üzerine koydu. Ve dedi ki: 'Ey Muhammed! Bana İslam'ı anlat.' Resul-i Ekrem (sav); 'İslam; Allah'tan başka ilah olmadığını, Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğunu kabul etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman ve eğer imkânın varsa haccetmendir.' buyurdu. Gelen zat, 'doğru söyledin' dedi." Hz. Ömer bunun üzerine "Adama şaşırdık, hem soru soruyor, hem de tasdik ediyordu. Sonra o kişi 'bana imanı anlat' dedi. Allah Resulü (sav) 'İman; Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmandır.' dedi. Bu cevap üzerine adam, yine 'doğru söyledin' dedi. Bu sefer 'Bana ihsanı anlat' dedi. Peygamberimiz (sav): 'İhsan, Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremesen de O, seni her an görüyor' karşılığını verdi. Adam yine 'doğru söyledin' dedi. O zat, bir soru daha sordu; 'kıyamet ne zaman kopacak' dedi. Resul-i Ekrem (sav): 'Bu konuda kendisine soru sorulan kimse, soruyu sorandan daha bilgili değildir' buyurdu. O şahıs aramızdan ayrılıp gidince, Peygamberimiz (sav), 'Bu soruları soran kimdi biliyor musunuz?' dedi. 'Allah ve Resulü daha iyi bilir' dedik. Efendimiz (sav), 'O Cebrail idi, size dininizi öğretmek için geldi' buyurdu."


Her şey bu kadar apaçıkken, bu doğrulara halen muhalefet eden görüşleri kabul etmek mümkün değildir. Cenab-ı Hak hepimize dinimizi doğru anlayıp yaşamayı nasip etsin.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.