Birol Biçer: Dünyadan Haberler / Aralık

Dünyadan Haberler / Aralık
Giriş Tarihi: 7.01.2022 16:56 Son Güncelleme: 7.01.2022 16:56

GÜNEY KORE
"SQUID GAME KORE TOPLUMUNUN GÜNDELİK GERÇEKLİĞİ"

Bir online tv platformunda yayınlanarak hayli ses getiren Squid Geme dizisi içeriği itibarıyla, günümüzde toplumsal bir gösteriye dönüştürülen en akıl dışı ve vahşi şeylerin de son örneklerinden biri. Güney Koreli siyaset felsefecisi Park Daesung'un bu çok tartışılan diziye getirdiği yorum ise daha farklı. Daesung'a göre Squid Game yaşadığımız çağ açısından fazlasıyla gerçekçi bir dizi. Hatta felsefeciye göre bu dizi ülkesi Güney Kore'nin adeta bir aynası. Ona göre Squid Game'in kurgusal cehennemî dünyası Korelilerin yabancısı olduğu bir şey değil; tam tersine her gün yaşadıkları bir korku filmi. Park Daesung'a göre Squid Game'de tasvir edilen şey ülkesinde geçerli olan sistemden başkası değil: Güney Kore toplumunun altını oyan aşırı borçlanma sarmalı, toplumsal katmanlar arasındaki eşitsizlik ve şiddet, kapitalizmin Kore uygulaması. Ona göre dizinin başarısı Koreli izleyicileri kendi kültürel endüstrilerinin dünya çapındaki başarısını kutlamakla bir cehennem gibi temsil edilen toplumsal hayatlarına ağıt yakmak arasında kararsız bırakmış durumda.

MISIR
SİSİ REJİMİNİN GURUR KAYNAĞI: EN BÜYÜK HAPİSHANE!

28 Ekim günü Mısır televizyonları büyük bir reklam kampanyasının startını şaşaalı bir reklam filmi yayınlayarak verdiler. Reklam filminde çok büyük ve gösterişli bir tesis dron çekimleri eşliğinde övgüyle tanıtılıyordu. Reklama göre parklarla, yeşil alanlarla çevrili en modern ihtiyaçlar gözetilerek yapılmış olan bu tesis Mısır'ın, Ortadoğu'nun hatta Afrika'nın en büyüğüydü. Lüks bir konut projesinin tanıtımı sanılabilirdi ancak hakkında methiyeler düzülen bu tesis gerçekte Sisi rejiminin inşa ettirdiği bir hapishaneydi. Fon müziği ve bir klip eşliğinde bu hapishanede her şeyin ne kadar mükemmel planlandığı ve mahkumların ne kadar mutlu olacakları anlatılıyordu. Klibe eşlik eden şarkının teması da "yaşamak için bir şans"tı. Tesisin koridorlarında mutlu mahkûmlar dolaşıyor, en modern ekipmanlarla donatılmış mutfakta yemekler pişiriyor, isteyenler bir çiftlikte çalışıyor, mahkûmlar çeşitli faaliyetlerle uğraşıyor hatta özel bir stüdyoda müzik bile yapıyorlardı. Tek başına bu resmi reklam kampanyası bile darbe ve dikta rejiminin koca Mısır'ı nasıl bir noktaya getirdiğini göstermek adına iyi bir gösterge: En büyük hapishaneyi yapmakla iftihar etmek…

AVRUPA BİRLİĞİ
BAŞÖRTÜSÜNE HOŞGÖRÜNÜN REKLAMINA BİLE TAHAMMÜL YOK

Fransa'da başörtüsü meselesi aşırı derecede politize olmuş durumda. Kişisel tercihler ve özgürlükler alanında yer alması gereken tesettür konusu Fransız devleti ve politikacılar başta olmak üzere laiklik karşıtı ve cinsiyet eşitliğini baltalayan bir eylem olarak görülüyor. Fransa bu anlayışın son örneğini masum bir iletişim kampanyasına tavır alarak bir kez daha gösterdi. "Çeşitlilikte güzellik vardır, tıpkı tesettürde özgürlük olduğu gibi.." Avrupa Konseyi'nin başörtüsü örten kadınlara yönelik hoşgörü ve saygıyı teşvik için yaptığı iletişim kampanyasının reklam filminin mesajı buydu. Bu kampanya filmi başörtüsünün de insan özgürlüğü ve çeşitliliğine dâhil olduğunu göstermeyi hedefliyordu. Ancak Fransız hükümeti başörtüsüne bir reklam filminde bile tahammül gösteremedi ve Avrupa Konseyi'ne başvurarak kampanya filminin yayınlanmasını engelledi. Gerekçe de şuydu: "İnanç özgürlüğü ile dinî bir sembolün fiilî propagandasını birbirine karıştırmamak gerekir."

FRANSA
"PEDOFİLİ SUÇLULARI FABRİKASI"

Gün geçmesin ki dünyanın herhangi bir ülkesinde Katolik Kilisesi hakkında bir pedofili skandalı ortaya çıkmasın. İrlanda, ABD, Vatikan ve son olarak Fransa… Bu zincirin son halkası olarak geçtiğimiz ay Fransa genelinde yapılan bir soruşturmaya dayalı olarak yayınlanan CIASE (Kilise'deki Cinsel İstirmarları Araştırma Bağımsız Komisyonu) raporu son 1950'den günümüze Katolik Kilisesi bünyesinde gerçekleşen cinsel şidddeti, işlenen tecavüz-taciz suçlarını ve pedofili vakalarını gün ışığına çıkardı. Raporun detayına girerek mide bulandırmak istemediğim için birkaç veri ile yetinmeyi tercih ediyorum: Rapora göre 1950'den bu yana büyük çoğunluğu Katolik din adamları tarafından tacize ve tecavüze uğramış, büyük çoğunluğu küçük yaştakilerden oluşan mağdurların sayısı tam 216 bin kişi. Bu rakam aynı süreçte Fransa'da işlenen cinsel taciz vakalarının da yüzde 4'üne tekabül ediyor. Söz konusu raporu konu edinen bazı Batılı medya organlarının yorumu ise aynen şöyle: "Kilise bir pedofili suçluları fabrikasına dönüşmüş durumda."

BİZE ULAŞIN