Birol Biçer: Malala'nın buruk nobel'i

Malalanın buruk nobeli
Giriş Tarihi: 30.10.2014 16:44 Son Güncelleme: 31.10.2014 15:12
Birol Biçer SAYI:07Kasım 2014
Nobel Barış Ödülü’nü alan şahsın kendi ülkesi ve toplumundan iltifat görmesi beklenir. Hintli Kailash Sathyarti için bu böyle. Ancak onunla aynı ödülü paylaşan Malala Yusufzai ismi Pakistan için görüş birliğine konu olmaktan şimdilik çok uzak. "Sana şu soruyu soruyorum ve dürüstçe cevap vermeni istiyorum: Eğer sen bir Amerikan insansız hava aracının hedefi olsaydın bütün dünya senin sağlığın için endişelenir miydi? 'Milletin Kızı' olarak anılır mıydın? Medya sana bu kadar ilgi gösterir miydi?" Taliban komutanlarından biri olan Adnan Raşid, geçen yıl Peştun kızı Malala Yusufzai'ye hitap ettiği mektubunda bu soruları soruyor ve şöyle ekliyordu: "Taliban sana okula gittiğin ve eğitim görmek istediğin için saldırmadı. Taliban sana, kasti olarak kendilerine karşı propaganda yaptığın ve Swat'ta kurmak istedikleri İslami nizamı bozmaya çalıştığın için saldırdı."

Taliban komutanının benzer konumda bulunan birisi için naif sayılabilecek mektubunun aslında Malala'ya hitap etmekten çok, onu bir sembol haline getiren Batılıların amacını ifşa etmek amacı taşıdığını söyleyebiliriz. Nitekim bize en başından beri anlatılan hikâye olan Malala Yusufzai'nin 'kız çocuklarının okula gitmesini engelleyen' (Taliban'ın esas olarak karşı olduğu şeyin kızların okuması değil seküler eğitim olduğunu hatırlatmakta yarar var sanırım) Taliban'ın bu uygulamasına karşı çıktığı için başından kurşunlanarak öldürülmeye çalışıldığı hikâyesi ile örtüşmüyor. Ne var ki hikâyenin bu versiyonunun dikkate alınma ihtimali daha en başından, küçük bir kız çocuğunun kafasına kurşun sıkıldığı andan itibaren ortadan kalkmıştı bile.

Taliban'ın 14 yaşındaki bir kız çocuğunun nasıl olup da kurmak istedikleri düzeni bozguna uğratacağı fikrine kapıldığını ve bunu önlemek için bu kıza karşı suikaste yöneldiğini buradan anlamak hayli güç görünüyor. Aslında böyle bir şeyin olabilmesi için yani küçük bir kızın Taliban'ı bozguna uğratabilmesi için yapılması gereken şey tam da şöyle bir senaryo olabilirdi: "Küçük kız Malala'nın öldürülmek istenmesi, ama onun başından hedef alınmasına rağmen mucize eseri hayatta kalması, ailesi ile beraber bu küçük kızın İngiltere tarafından sığınmacı olarak kabul edilmesi, bu kızın Batı basını tarafından eğitim hakkı için başkaldıran küçük bir aydınlanma kahramanı olarak sunulması, sonra BM ve Avrupa Parlamentosu'nda konuşturularak tüm dünyada 'gericiler'(siz bunu İslamcılar hatta Müslümanlar diye de okuyabilirsiniz zira pratikte tüm Batı'da bu şekilde algılandığı malumunuz) tarafından cehalete mahkûm edilen kızların temsilcisi yapılması, hikâyesinin kitaba dönüşerek entelektüel alanda heykelinin dikilmesi ve en sonunda bu destansı hikâyenin Nobel Barış Ödülü ile taçlandırılması."

Swat Vadisi'nden çıkan bir kız ve onu bu açıdan kullanmak isteyen Batılı güçler açısından böyle bir senaryonun gerçekleşmesi için gerçekten bir mucizeye ihtiyaç vardı ve onlara bu fırsatı bizzat Taliban sunmuş oldu. Açıkçası Taliban ve pek çokları Malala'nın Batılıların elinde bir kukla haline getirilip İslam toplumlarına karşı bir sembol olarak kullanıldığını ileri sürüyor ancak bu başarıda en büyük pay sahibinin aslında Taliban olduğunu da görmek istemiyor. İşin aslı, Batı bin yıl uğraşsa Taliban'ın getirip adeta al dercesine sunduğu bu gol pasını kendi çabasıyla elde edemez ve değerlendiremezdi. Neticede Batılı güç odaklarının İslam toplumlarına karşı harekâtının en önemli unsurlarından biri olan kadın ve kızlar meselesinde işlenmeye çok elverişli bir hikâye hediye etti Taliban.

Ancak bu işin tartışması iğneyi ya da çuvaldızı Taliban'a batırmakla bitmiyor ve bitecek gibi görünmüyor. Şimdi 17 yaşında bulunan Peştun asıllı Pakistanlı Malala Yusufzai ile ülkesinde çocukların köle gibi çalıştırılmasına karşı savaş açan 60'lık Kailash Sathyarti kaderin bir cilvesi olarak Hindistan'la Pakistan arasındaki tartışmalı sınırda karşılıklı mermi ve havan topu atışlarının gerçekleştirildiği günlerde iki düşman ülkenin barış havarileri olarak Nobel Barış Ödülü ile birleştirildiler. İkisinin de temsil ettiği davalar -kızların eğitim hakkı ve çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi- her iki ülke için de geçerli. Aslında aynı toplumun birbirinden ayrılmasıyla kurulan her iki ülke de aşağı yukarı benzer sorunlarla malul durumda. Nobel'in birleştirdiği Yusufzai ve Sathyarti'nin mücadele alanları farklı gibi görünse de aslında her ikisi de hem Pakistan hem Hindistan'ın hatta Asya ülkelerinin ortak sorunlarının başında yer alıyor. Ancak her iki Nobellinin ortak noktalarının buradan ileri gittiğini söylemek pek mümkün değil.#Sayfa#

Bugüne kadar çocukları köle gibi çalıştıran patronlara ve sisteme karşı 34 yıldır verdiği mücadelesiyle 83 bin çocuğun kurtulmasına vesile olan Sathyarti'nin adı söz konusu olduğunda ülkesinde büyük ölçüde bir mutabakatın bulunduğu söylenebilir. Yani Sathyarti mücadelesi, mücadelesini veriş şekli ve dünyadan gördüğü destek nedeniyle kendi vatanında birkaç çatlak ses hariç tutulursa eleştirilere uğrayan bir isim sayılmaz. Hindistan'da onu ve aldığı Nobel ödülünü eleştirenler Batılı baskı gruplarının yönlendirmesi altında olduğunu, mücadelesine destek için sahte çocuk işçiler kullandığını, Sathyarti'nin mücadelesini dünyaya yayarak Hindistan ekonomisine zarar verdiğini ileri sürse de, bu iddiaların çok geniş kesimlere mal olduğunu söylemek mümkün değil. Çocuk işçiliğine karşı tüm dünyayı harekete geçiren davasını kendi ülkesinde egemenlere ve onlarla iş birliği yapan çok uluslu firmalara karşı verdiği ve bu uğurda hayli risk aldığı için kendi kamuoyunun desteğine sahip bir isim olmayı başardı.

Ancak Malala Yusufzai'nin durumu Nobel ödülü öncesinde de sonrasında da Sathyarti ile mukayese kabul edecek gibi değil. İngiltere'ye sığınmasından sonra Malala, Batı dünyasında ne kadar yüceltilip sembol haline getirildiyse, ülkesi Pakistan ve İslam toplumlarında o kadar eleştiriye, ithama hatta ihanet suçlamalarına konu oldu. Malala Yusufzai'nin şahsında yürütülen davanın destekçileri ve yönlendiricilerinin Sathyarti'nin aksine esasen Pakistan, Afganistan ya da Batı dünyasındaki egemenler olduğu söylenebilir. Kısacası Malala üzerinden yaratılan söyleme Afganistan'a askeri müdahaleyi yapanlar ve onlarla işbirliği yapanların ön ayak olması Malala'yı eleştiren kendi vatandaşlarının da açıkça gördüğü ve hazmedemediği bir olgu.

Malala'ya mal edilen kız çocuklarının eğitimi konusu teoride yerden göğe kadar haklı olsa da Pakistan ve Afganistan'da erkek çocuklarının eğitiminin onlardan daha iyi olduğunu söylemek de mümkün değil. Pakistan, dünyada okula gidemeyen çocukların oranının en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında ikinci durumda. Eğitim imkânı bulunmayan çocukların sayısının 5 milyonu aştığı ülkede okuma yazma bilmeyen kızların oranı yüzde 60 civarında. Ancak bu kızların büyük çoğunluğu Taliban ve benzeri örgütlerin kontrolündeki bölgelerde yaşamıyor. Tam tersine, Taliban ve zihniyetine karşı yönetici sınıfların yönettiği bölgelerde yaşıyor. Hindistan'da ise kız çocuklarının yarısı okuma yazma bilmiyor. Yani Hindistan bu anlamda Pakistan'dan oransal olarak ancak bir adım önde ama sayı itibarı ile ona fark atıyor. Kısacası Malala'ya atfedilen mücadele Taliban'ı ve İslamcı yapılanmaları sorumlu olarak hedef tahtasına oturturken, hem erkek hem kızların eğitim hakkı konusunda hiç de daha iyi durumda bulunmayan Pakistan'ın diğer bölgelerindeki yöneticilerin sorumluluğunu ve ihmalciliğini de adeta temize çıkarıyor. Malala'nın sembol haline getirilip kızların eğitimi bahanesiyle İslamcı örgütler ve zihniyete karşı açılan savaşın çoğu bu alanda Pakistan kadar kötü durumda olan Hindistan ve benzeri bölge ülkelerindeki zihniyete açılmaması işin bir başka mide bulandırıcı boyutunu oluşturuyor. Örneğin, Hindistan'ın mevcut Başbakanı Narendra Modi'nin tuvalet eksikliği yüzünden okula başlayan kızların çoğunun birkaç yıl içinde eğitimlerini bırakmak durumunda kaldıkları açıklaması Malala'yı sembol haline getiren kesimlerde herhangi bir infiale yol açmıyor. Aslında aynı kesimler, tıpkı Afrika'da olduğu gibi Asya'nın çoğu yerinde yaygın olan bu eğitim sorununu Malala üzerinden İslam toplumlarındaki dindarlığa mal etme kurnazlığına indirgiyor.

Aslında her ne kadar Cumhurbaşkanı Zardari ve Başbakan Navaz Şerif onu ülkesinin gururu olarak ilan etse de Malala ve ödülünün ülkesinin büyük çoğunluğu tarafından benimsenmemesinin başlıca nedenini de bu oluşturuyor. Bu durumu Humaira Awais Shadid gibi kısaca 'Batı'nın kuklası olmak' ifadeleriyle niteleyenler hiç de azımsanacak gibi değil. Pakistan'ın önde gelen kadın hakları aktivistlerinden biri olan ve Batılı tarzda bir eğitim görmüş bulunan liberal eğilimli Shadid, Malala'yı hainlikle itham edecek noktaya varmasa da onun 'Batının bir kurbanı' ama neticede 'İslam'ı eleştirmek için kullandığı bir kukla olduğunu' düşünen milyonlar içerisinde belki de en ılımlı ve tarafsız olanlardan biri. Ona göre Malala'nın hikâyesi gibi biçilmiş bir kaftan bulan Batı, bunun üzerinden kendi politikalarını ve taleplerini Müslüman toplumlara dikte etme yolunda elverişli bir ajanda oluşturmak istiyor.

İşin aslı şu ki, İslam toplumlarından Nobel ödülü verilen hemen hemen tüm isimler gibi Malala da takdiri büyük çoğunlukla Batılı toplumlardan ve Batılı entelijansiyadan alıyor. Müslüman coğrafyanın çoğunda olduğu gibi Pakistan'da da Nobel ödüllerinin kendi toplum ve medeniyetinin değerleriyle barışık olmayanlara ya da buna karşı kullanılmaya elverişli olanlara verildiğine dair en azından uygulamada oldukça haklı nedenlere dayanan bir kanaat var. Malala'ya verilen Nobel barış Ödülü'nün bu algıyı güçlendirdiğini söylemek sanırım gereksiz. Ancak Malala bu anlamda ikinci kategoriye giriyor. Yani davasında birey olarak haklı olsa da, Taliban bahanesi üzerinden kendi toplumunun değerlerine karşı kullanılan bir araç haline dönüşmüş durumda. Malala Yusufzai'nin, bekâretlerini hâlâ koruyabilen 12-13 yaşındaki kız çocuklarının okullarında alay konusu oldukları bir ülke tarafından el üstünde tutulurken kendi toplumunun sorunlarına karşı bir algı yönetimi sembolü haline getirilmesinin başkaca bir izahı da yok zaten. Aynı saldırıda aynı nedenlerle yaralanan iki kız çocuğu Kainat Riaz ve Shazia Ramzan'a aynı Batı ilgisinin neden gösterilmediği de ayrıca bir merak konusu.

Pakistanlıların büyük kısmı onun eğitim arzusunu ve bu hakkını savunmak için gösterdiği cesareti övgüyle karşılarken yine de Malala'ya verilen Nobel ödülünü 'politik bir karar ve bir komplo' olarak değerlendirmekten geri kalmıyor. Hatta bu konuda daha ileri gidenler onu Amerikalılar tarafından Pakistanlı Müslümanları şekillendirmek için kullanılan bir figür olarak görüyor. Pakistan'ın önde gelen dindar partilerinden birinin mensubu Maulana Gul Naseeb gibi onu 'Amerika tarafından kendi ahlaksız kültürünü Pakistan'a benimsetmek için ortaya atılmış bir piyon' olarak görenlerden, Pakistan'ın Hindistan'dan ayrılarak bağımsız kalmasına karşı çıkan laiklik yanlısı ANP Partisi mensubu babası Ziyauddin Yusufzai gibi 'ülkesini satan bir tip' olarak görenlere kadar hakkında olumsuz görüşler besleyen hayli geniş bir kesim söz konusu. Kimileri ise ülkesindeki uygulamaları dünyanın en yüksek platformlarında eleştirirken ve Taliban'ın aşırılıkçı uygulamalarına karşı çıkarken, aynı bölgede ABD insansız hava araçları tarafından öldürülen çocuklar konusunda sessiz kaldığı için Malala'yı affedemiyor. Bazılarına göre ise o artık klasikleşmiş bir hikâye ve Doğulu insanın vazgeçilmez kompleksi olan 'Beyaz Adam tarafından kurtarılan yerli kız kompleksi'nin son örneği olarak bu senaryoda kaçınılmaz olan rolünü oynuyor ve kendi kabilesinin kaba adamlarının yaptıkları kötülüklerinin mağduru olarak kendi toplumuna karşı beyaz adamla iş birliği yapıyor. Böylelikle, eğitim hakkı engellenen kızların kurtarılması adına bütün o işgaller, bombardımanlar, kukla yönetimler, insansız hava araçları tarafından siviller ve çocuklara yapılan katliamlar temize çıkmış oluyor. Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye, Sudan, Somali ve daha nice yerlerde yaratılan yüzbinlerce Batı mağduru başka Malalaların üzeri örtülmüş oluyor. Açık olan şu ki, Nobel ödülü ile Malala Yusufzai ismi Pakistan için görüş birliğine konu olmaktan şimdi çok daha uzak.
BİZE ULAŞIN