BİBLOYA DÖNÜŞEN ERKEKLER, ÇAMAŞIR SUYU LEKELİ EŞOFMANLAR
Paris filtresinin arkasından akıyor hayat… Çok güzelim, çok güzeliz. Bütün postların altında aynı yorumlar: "Canııımmm çok güzelssiiinnnn kalp kalp kalp"... Bu güzelliğe -pardon filtreli güzelliğe- layık bir beyefendi DM'den yürüyecek mi bir gün? Sonunda bir beyefendi yazdı ve olaylar gelişti. Beyefendi derinlemesine stalklandı. Kimleri takip ediyor, kimlere like atıyor, nerelerde takılıyor, nerelerden alışveriş yapıyor tespit edildi. Uzun süren sosyal medya yazışmalarının sonunda görüşmeye karar verildi. Bu süreçte her iki taraf da göstermek istediği ve istemediği kadar kendini gösterdi. Yemeklere çıkıldı, hediyeler alındı, gezmelere gidildi. Tabi hepsi, her detay mutlaka sosyal medyada paylaşıldı. Çünkü çok mutlu olan o sosyal medya çiftlerinden neyi eksikti? Göstere göstere yaşanmadıktan sonra mutluluğun varlığı da sorgulanır olmuştu. Varlığımız sosyal medya varlığına armağan olsundu.
Söz, nişan, kına gecesi ve düğün… Tüm organizasyonlar sosyal medyada nasıl görüneceği kıstası üzerinden gerçekleştirildi. Kostümler ve diğer birçok ihtiyaç influencerların verdiği linklerden temin edildi. Çünkü onlar her şeyin en trend olanını bilirdi. Makyajlar ünlü isimlerin de makyajını yapan makyözlere teslim edildi ve sosyal medyada paylaşılarak herhangi bir gelin olunmadığı tüm takipçilere ilan edildi. Fotoğraflar tabii ki fotoğrafçı stüdyosunda değil, dış mekânda çekilecekti. Bilmem ne köşkünde ya da sarayında, kumsalda ya da ormanda, doğalmış gibi ama hiç doğal olmayan, çok âşıkmış gibi ama aslında kameralara oynayan…
Rüya gibi düğünler
Bir zamanlar stüdyoda birkaç kare ile çekilen, aile albümlerinde ve yatak odalarında sergilenen düğün fotoğrafları, yatak odası duvarlarının ötesine geçerek sosyal medyada paylaşıma açılmıştı artık. Büyülü bir dünya kurma arzusu fotoğraflarda ve videolarda kendini gerçekleştirebilirdi.
"Gelin saçı" ve "gelin makyajı" gibi zorunluluk haline getirilen unsurlar bu fotoğrafların vazgeçilmeziydi. Düğün fotoğrafçılığındaki fotoğrafik manipülasyon hem estetik çekiciliği hem de ihtişamı resmetmek üzerine kuruluydu. Çekim sonunda elde edilen kareler düğün çiftinin ilişkilerini, güzelliklerini ve romantik yanlarını idealleştiren görüntülere dönüşüyordu. Bir zamanlar magazinel dergilerde, gazetelerde üst sınıfın yaşam biçiminin parçası olarak sunulan bu fotoğraflar şimdi toplumun geneline yayılmış bir tüketim biçimi haline gelmişti.
Düğün fotoğrafçılığında kadınlar "başrol"deydi. Buna karşılık erkekler "dekor" olarak konumlanıyordu. Düğün endüstrisi kadın bilincini hedef alırken düğün fotoğrafçılığı da çoğu zaman kadınların arzu ve beklentilerine yanıt verecek biçimde şekilleniyordu. Görsel bir prodüksiyon olarak düğün
fotoğrafçılığında kurgulanan romantizm teması genel olarak geline dair vizyonların oluşturulmasına hizmet ediyordu. Prodüksiyonun amacı kadının bireyselliği ile ütopik vizyonunu başkaları üzerinde var etmekti. Çoğu zaman fotoğraflardaki güzel, narin, ince kadın imajı güzel ve gösterişli kostümlere, ekonomik refaha ve ideal aşka sahip bir kadın olmanın imajıyla birleşiyordu.
Fotoğraf karelerinde idealize edilen düğünlerden sonra evlilikler de fotoğraflar ve videolar üzerinden mükemmel kareler vermek üzere yaşanacaktı elbette. Sosyal medyanın kollarında başlayan ilişkiler yine sosyal medyanın çatısı altında devam ediyordu. Bu fotoğraflarda kadın her zaman
başrolde, erkek ise ya seyirci ya da biblo olarak görevini idame ettiriyordu. Eğer çocuk olduysa o da içerik üretmek için eşsiz bir malzeme görevi üstleniyordu. Kadın eşini ve çocuğunu nasıl konumlandırmak ve göstermek isterse takipçiler onu görüyordu.
Bibloya dönüşen erkek direktiflerle bir prodüksiyonun içinde yer alıyor, mutlu aile tablosunun bozulmaması için poz vermeye devam ediyordu. Yeni gelin sunumlarına maruz kalıyor, tüm ailenin aynı renk giyindiği, tuhaf akımların uygulandığı fotoğraflarda yer alıyor, asla müdahale edemediği bir gösterinin figüranı olarak varlığını sorguluyordu. "I said yes" temalı sürprizler, hamilelik sürecinde bu sefer de cinsiyet belirleme partisi, bebek doğduğunda baby shower partileri, diş buğday partisi derken bitmek tükenmek bilmeyen bir showun içinde beyler kenar süsü olarak yer alıyordu.
Kıyaslamalar, yarışlar, alternatifler arasında
Sosyal medyadaki kadınlar gibi alımlı, süslü olamadığı için eşi tarafından zorbalanan kadınlar da kazanamayacakları bir yarışa zorlanıyordu. Her an ulaşılabilir onca "alternatif" kadının arasında eşinin dikkatini çekebilmek, onunla iki çift laf edebilmek için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Çok iyi yemekler yapıp bunları paylaşan, cilt bakımlarını, kuaförlerini eksik etmeyip bir de 10 parmağında 10 marifet her işe koşturan o kadınlar adeta
hiç uyumuyor, üstü başı bebek kusmuğu olmuyor, dizleri çıkmış çamaşır suyu lekeli eşofmanlarla evde dolaşmıyor gibiydi. "Beyim de beyim" diyerek eşlerinin etrafında dört dönüyorlardı. Eşler sosyal medyada gördüğü tabiri caizse "örnek çift" modellerine bakarak birbirlerine baskı uyguluyordu.
Peki, sosyal medyada gülen yüzlerin kaçı evde baş başa kaldığında aynı neşeyi devam ettirebiliyordu? Hangimiz daha bir hafta önce çok mutlu aile fotoğraflarını paylaşan çiftlerin boşanma haberlerini alıp "ama nasıl olur, onlar çok mutluydu" diye şaşırmadık? Kadın ve erkeklerde sosyal medya mecralarının etkisi sonucunda bazı davranış değişikliklerinin ortaya çıktığı tartışmasız. Eşlerini beğenmeme ve başka alternatifinin olduğunun farkına varma ve o alternatife internet sayesinde kolay ulaşabilme gibi etkiler aileyi sarsarken, "bak X kişisi, Y'ye şu kadar pahalı çanta almış, biz neden
tatile şuraya gitmiyoruz" gibi kıyaslamalar da sosyal medyanın etkileri arasında…
Bu tip örneklere bakıldığında evli çiftler arasında rekabete yol açan bir durum söz konusu oluyor. Evlilik, çevrelerindeki evli çiftlerle aralarındaki "en iyi yaşayan, en mutluymuş gibi görünen kim" yarışına dönüyor. Hal böyle olunca da eşlerden biri diğerinin taleplerini karşılayamaz hale geliyor.
Bununla birlikte evliliklerde sosyal medya üzerinden karşı cins ile konuşmak, eşinin istemediği fotoğrafları paylaşmak da çatışmalara sebebiyet veriyor. Çiftler ilişkilerini yaşamak yerine birbirlerinin sosyal medya şifresini istiyor ve yazışmalarını kontrol ediyor. Sosyal medyanın aktif bir şekilde kullanılması özellikle eşler arasında kıskançlıklar yaşanmasına ve aldatmaların gerçekleşmesine neden oluyor ve bunun sonucu olarak da boşanmalar gerçekleşiyor. Sanal ortamda başlanan ilişkilerin gerçek hayata taşınmasıyla birlikte aldatma oranında artış meydana geliyor. Sosyal
platformlarında etiketleme yapılması, fotoğraf paylaşılması, eski ilişkilerin yeniden başlamasına imkân sağlaması gibi özellikleri içerisinde barındırması eşler arasında önemli sorunlar oluşturuyor.
Boşanmaya giden yol: Takipten çıkmak
Sosyal medyanın aile içi etkileşimi en çok etkilediği boyutlar incelendiğinde ise, birinci olarak aile üyelerinin birlikte geçirdikleri zaman dilimlerinin yerini sosyal medyada geçirilen sürenin alması iken, ikinci olarak sanal âlemin verdiği esneklik ve bilinmezliğin etkisiyle sanal flörtlerin ve sanal aldatmaların yaşanmasına zemin hazırlamasından dolayı eşler arasında güvensizlik ve huzursuzluk oluşturması gösteriliyor. Eşler arasında gerçekleşen kavgalar sonrası sıkça karşılaşılan şeylerden biri de sosyal medyada birbirlerini takipten çıkmaları. Bu durumu fark eden takipçiler dedikodu kazanını da kaynatmaya başlıyor.
İngiliz Hukuk firması Slater and Gordon'un 2015 yılında açıkladığı araştırmaya göre, İngilizlerin yarısına yakını partnerlerinin Facebook hesaplarını gizlice kontrol ettiklerini ve beşte birinin de yaptıkları kontroller sonucunda edindikleri bilgiler nedeniyle kavga ettiklerini beyan etmişler. Araştırmaya
katılanların yedide biri eşlerinin Facebook, Skype, Snapchat, Twitter ya da WhatsApp gibi sosyal medya platformlarındaki aktiviteleri dolayısıyla boşanmayı düşündüklerini söylemişler. Katılanların dörtte biri eşlerinin sosyal medya kullanımları nedeniyle en az haftada bir kez münakaşa ettiklerini, yüzde 17'si ise bu münakaşaların her gün gerçekleştiğini bildirmiş. Eşlerin, birbirlerinin sosyal medya hesaplarını en fazla eşlerinin kiminle konuştuğunu öğrenmek, eşin faaliyetlerini gözetlemek, dışarıda kiminle buluştukları, sosyal hayatları hakkında doğru söyleyip söylemediklerini öğrenmek için izlemekte oldukları ortaya çıkmış. Katılanların yüzde 14'ü ise doğrudan sadakatsizlik delili tespiti için hesapları kontrol ettiklerini söylemiş.
Araştırma kapsamında 36 boşanma avukatıyla derinlemesine görüşme yapılmış. Avukatların ortak görüşlerine göre sosyal medyanın evliliklere olumsuz etkisi sadece yeni bir partner bulmak ve eşi aldatma alanında değil, özellikle kadınların sosyal medya mecralarında daha iyi yaşamları görmeleri ve kendi yaşam standartlarından memnuniyetsizlik duymaları alanında da görülmüş. Avukatların beyanatına göre, sosyal medya ve telefonlara şifre konulması, bu şifrelerin eşten gizlenmesi, telefonların karıştırılmasına tepki verilmesi, ikinci bir hat alınması, gizli konuşmalar ya da
mesaj geldiğinde hemen mesaja bakılıp gelen mesajın silinmesi, gece saatlerinde gelen aramalar, konuşmalar sosyal medya üzerinden aldatmalarda görülen davranış şekilleri olarak ortaya çıkmış.
Sosyal medyada başlayan, sosyal medya ile bitiyor Sosyal medya nedeniyle boşanmaların son 5 yılda arttığı, yaşanan çeşitli vakalar ve avukatların beyanları ile gözle görülebilir hale geldiği halde boşanma nedenlerinde doğrudan görülemediğinden ve dava dosyalarında "Aile Birliğini Temelden Sarsan Nedenler" başlığı altında yer aldığından, tehlikenin boyutları tam olarak yansıtılamıyor. Ancak görüşme yapılan tüm avukatların beyanları,
sosyal medya ve teknolojik araçlar nedeniyle boşanmaların sayısının hızla arttığı ve sosyal medyanın boşanmalardaki etkisinin şu ana kadar olan boşanma sıralamalarını değiştirerek ilk sırada yer almasına çok az bir zaman kaldığı yönünde.
Tüm avukatlar sosyal medya aracılığı ile eşlerini aldatan kadınların eğitim ve kültür seviyelerinin genellikle düşük olduğunu belirtiyor. Buna sebep olarak da aile baskısı ile evlendirilmeleri, ailelerinin onayı ve rızası olmadan küçük yaşta evlenmeleri, aşkla başlayan evliliklerinde, aşkın geçim derdi gerçeği ile sona ermesi, ancak çocuklar ya da güvencesizlik nedeniyle zorunluluktan devam ediyor olması, dışarıda daha iyi bir yaşam olduğu inancı ile arayış içinde olmaları gösterilmektedir. Bugün gündüz kuşağı TV programlarında karşımıza çıkan eşini, çocuklarını bırakıp, TikTok'ta
tanıştığı ne idüğü belirsiz adamlarla kaçarak kayıplara karışan kadınlar bunun en bariz örneği değil mi?
Avukatlar, internet ve sosyal medya mecraları sayesinde, kadın ve erkeklerin farkındalıklarının arttığını ama bununla birlikte tehlikelerin geldiğini eşlerin artık birbirini beğenmediğini, en ufak soruna tahammül edemediklerini, birlikteliklerine son vermeden önce kendilerini garantiye aldıklarını belirtiyor. Kadınların maddi anlamda daha iyi bir hayat arayışında olduğu erkeklerin ise kendisini mutlu edecek güzel, güler yüzlü, keyifli zaman
geçirecekleri kadınların arayışında oldukları ve bu nedenle daha fazla aldatma yoluna gittiklerini ve sosyal medyanın bunu daha da kolaylaştırdığını söylemişler.
Velhasıl sosyal medya rüyası ile başlayan ilişkiler yine sosyal medya ile kabusa dönüşürken, göstere göstere yaşanan evliliklerin aslında hiç de göründüğü gibi olmadığı gerçeğinin bir kez daha altını çizmek gerekiyor. O gıpta ile hatta çoğu zaman kıskançlıkla izlediğimiz hayatların filtresinin altında neler yaşandığını hiçbirimiz bilemiyoruz.